Nur Batur İtalya'nın "daimi" siyasi şahsiyeti Cossiga ile konuştu. Sabah'ta onun dediklerini, tabii aradan bunca yıl geçmiş, çok şey hatıra olmuş, epeycesi unutulmuş ve yeni dengeler bulunmuş bir zamanda okuyacaksınız.Okurken... İtalya'dan hemen memleketinize koşun.Gençseniz, tamam, epeyce (eski) yeni bilgi gerekiyor.Bizim yaşlardaysanız, muhtemelen kan, karmaşa, korku, arkadaş kayıpları, katliamlar arasından, hayatta kalmaya şükrederek belki, hırpalanmış ama dik durmayı örgenmiş biçimde çıkardığınız gençliğinizi hatırlayın. Daha üst yaşlar için, hatıralar bir yana, bilinmezlerin bilgisi daha da geniş zamanlı.Darbeler, cinayetler, katliamlar, işkence odaları, sürgünler, atılmalar, hapisler, sehpalar, acılar, yasaklar, tehditler, endişeler çok daha uzun bir ömrün büyük parçaları.
İtalya onca Gladio fırtınası arasında, mafya işleri de bağlantılı olarak, esasında 300'den az cesedin hesabını sormaya çalıştı. Bir "Bologna katliamı" vardı aralarında.İnsana sorarlar: Peki, sizin kaç ölünüz vardı! Çorumlar, Maraşlar, Diyarbakırlar, Taksimler, Beyazıtlar...Savcılar, emniyet müdürleri, gazeteciler, akademisyenler, sendikacılar, öğrenciler, avukatlar, işçiler, memurlar, öğretmenler, köylüler, polisler, askerler, ordudan atılmışlar... Kaç canınız Amerikan CIA bezinden milliyetçiliklerde, Gladio bulaşmış kimi solculuklarda, İsrail parmaklı devletçiliklerde, "bizim çocuklar"ın darbe olgunlaştırma operasyonlarında, iş dünyasından beslemeli faşizan hesaplarda gitti?
Bugün, ne tuhaf... Ergenekon meselesinde saf tutanlar... Yani bu işlerin aydınlatılmasını isteyenlerin önemli kısmı mesela...O günler, Gladio, Kontrgerilla, Özel Harp oyunlarının ideolojik ve kitlesel desteklerini nasıl sunduklarını hatırlamalılar...Bugün bir şekilde, iktidara tepkisinden dolayı Ergenekon avukatı çıkanların en azından bir kısmı ise, o günlerde ne olduklarını, ne yaptıklarını, ne düşündüklerini az hatırlamaya uğraşsınlar.İdeolojik veya stratejik öncelikler değişse dahi, "derin pislikler"de "devamlılık" olduğunun kuvvetli bir hissiyatı lazım bize.Oysa öyle olmuyor. Dün nasıl milliyetçilik zannediliyorsa, bugün ulusalcılık, bağımsızlıkçılık filan sanılıyor.
Daha eskilere yine döneriz. Ama, Gladio (Kontgerilla) dönemleri ile Ergenekon devri arasına düşmüş Susurluk'tan bir fragmana bakın.Tek bir aktörünün, İbrahim Şahin'in dahi, 12 Eylül öncesi, Susurluk ve Ergenekon devirlerinde nasıl hep sahnede olabildiğini, Özel Harp'lerde nasıl yetiştirildiğini, nasıl silah sakladığını ve epeyce kurcaladıktan sonra "Genelkurmay benim gibi bir hükümlüyle ne yapsın" deyişini düşünerek.Cezaevindeki Yaşar Öz, bu ülkede Emniyet Müdürlüğü, valilik, bakanlık, parti liderliği yapmış "dostu" Mehmet Ağar'a sesleniyor ve 10 yılının hesabını sormaya başlıyor: "Benimle ortak stratejiler belirlemedin mi? Bana yeşil pasaport, her yerde geçerli ve her silahı taşımaya izin veren belgeler düzenleyip vermedin mi? Susurluk sonrası ben aranırken benimle buluşmadın mı? Yakalanınca serbest bıraktırmadın mı, ruhsatsız silahlarımı makamıma göndertmedin mi? Beni Çiller'e kahraman diye tanıtmadın mı?"
Cossiga'yı okurken az düşünün siz de: Devletiniz neydi? Siz ne zaman nerelerdeydiniz? Bunu isterseniz Cumhurbaşkanınız Evren'e de sorun...İsterseniz üç gazetede nedense manşet olduğu haftada ABD'ye uçan Cumhuriyetin ilk kadın başbakanı Çiller'e de sorun... İstediğinize sorun. Kendinize mesela.
İtalya onca Gladio fırtınası arasında, mafya işleri de bağlantılı olarak, esasında 300'den az cesedin hesabını sormaya çalıştı. Bir "Bologna katliamı" vardı aralarında.İnsana sorarlar: Peki, sizin kaç ölünüz vardı! Çorumlar, Maraşlar, Diyarbakırlar, Taksimler, Beyazıtlar...Savcılar, emniyet müdürleri, gazeteciler, akademisyenler, sendikacılar, öğrenciler, avukatlar, işçiler, memurlar, öğretmenler, köylüler, polisler, askerler, ordudan atılmışlar... Kaç canınız Amerikan CIA bezinden milliyetçiliklerde, Gladio bulaşmış kimi solculuklarda, İsrail parmaklı devletçiliklerde, "bizim çocuklar"ın darbe olgunlaştırma operasyonlarında, iş dünyasından beslemeli faşizan hesaplarda gitti?
Bugün, ne tuhaf... Ergenekon meselesinde saf tutanlar... Yani bu işlerin aydınlatılmasını isteyenlerin önemli kısmı mesela...O günler, Gladio, Kontrgerilla, Özel Harp oyunlarının ideolojik ve kitlesel desteklerini nasıl sunduklarını hatırlamalılar...Bugün bir şekilde, iktidara tepkisinden dolayı Ergenekon avukatı çıkanların en azından bir kısmı ise, o günlerde ne olduklarını, ne yaptıklarını, ne düşündüklerini az hatırlamaya uğraşsınlar.İdeolojik veya stratejik öncelikler değişse dahi, "derin pislikler"de "devamlılık" olduğunun kuvvetli bir hissiyatı lazım bize.Oysa öyle olmuyor. Dün nasıl milliyetçilik zannediliyorsa, bugün ulusalcılık, bağımsızlıkçılık filan sanılıyor.
Daha eskilere yine döneriz. Ama, Gladio (Kontgerilla) dönemleri ile Ergenekon devri arasına düşmüş Susurluk'tan bir fragmana bakın.Tek bir aktörünün, İbrahim Şahin'in dahi, 12 Eylül öncesi, Susurluk ve Ergenekon devirlerinde nasıl hep sahnede olabildiğini, Özel Harp'lerde nasıl yetiştirildiğini, nasıl silah sakladığını ve epeyce kurcaladıktan sonra "Genelkurmay benim gibi bir hükümlüyle ne yapsın" deyişini düşünerek.Cezaevindeki Yaşar Öz, bu ülkede Emniyet Müdürlüğü, valilik, bakanlık, parti liderliği yapmış "dostu" Mehmet Ağar'a sesleniyor ve 10 yılının hesabını sormaya başlıyor: "Benimle ortak stratejiler belirlemedin mi? Bana yeşil pasaport, her yerde geçerli ve her silahı taşımaya izin veren belgeler düzenleyip vermedin mi? Susurluk sonrası ben aranırken benimle buluşmadın mı? Yakalanınca serbest bıraktırmadın mı, ruhsatsız silahlarımı makamıma göndertmedin mi? Beni Çiller'e kahraman diye tanıtmadın mı?"
Cossiga'yı okurken az düşünün siz de: Devletiniz neydi? Siz ne zaman nerelerdeydiniz? Bunu isterseniz Cumhurbaşkanınız Evren'e de sorun...İsterseniz üç gazetede nedense manşet olduğu haftada ABD'ye uçan Cumhuriyetin ilk kadın başbakanı Çiller'e de sorun... İstediğinize sorun. Kendinize mesela.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder