Genelkurmay Başkanlığı, İbrahim Şahin'in ifadelerini yayınlayan Radikal Gazetesi'yle ilgili sert bir açıklama yaptı. Açıklama yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar açık. Ancak anlaşılmasını kolaylaştıracak bir tasnifle ve bazı küçük şerhlerle bakmakta fayda var.
Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Şahin, ifadelerinde kendisinin Genelkurmay Başkanlığı tarafından resmen göreve çağrıldığını ileri sürmüş ve Karargâh'taki en önemli isimleri soruşturmaya dahil etmeye çalışmıştı.
Ergenekon sanıklarının başından beri takip ettiği bir taktik bu. Atatürk ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin arkasına saklanarak kendilerini kurtarmaya çabalıyorlar. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, savcıları, Şemdinli savcısının akıbetini hatırlatarak tehdit etmesi en somut örneklerden biri. Silivri'deki mahkemede neredeyse her sanık "Burada Atatürk ve TSK yargılanıyor" sözlerini tekrar ediyor. TSK ise hem emekli Başkan Org. Yaşar Büyükanıt'ın hem de şimdiki Başkan Org. İlker Başbuğ'un ağzından, "bir suç organizasyonu olmadıklarını, bireysel suçların hesaba çekilmesini ise en çok kendilerinin isteyeceğini" kayıtlara geçirmişti. Soruşturmalar sırasında gösterilen kolaylık, bunun geçiştirmeci bir söz olmadığının ispatı. Son açıklama bu kararlılığın en açık şekilde tekrar altını çiziyor. 7. madde aynen şöyle: "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir kurum olarak, yasadışı faaliyetlerde bulunan kişi ve kurumlarla hiçbir ilişkisi olamaz." Bildirinin 1. maddesindeki "TSK'nin yargı ve yargı sürecine, diğer bir deyişle Türk adaletine karşı duyduğu güveni ve saygısı her zaman tamdır." cümlesi de yargı süreciyle ilgili şüphe oluşturmaya çalışan ve TSK'yı da arkasına aldığını ima edenlere cevap niteliğinde.
En dikkat çekici maddelerden biri sonuncusu. Birlikte okuyalım: "Türk Silahlı Kuvvetleri, gelişmeleri büyük bir dikkatle yakinen izlemekte olup, kendisini tahrik etmek isteyenlerin amaçlarına hiçbir zaman alet olmadan, emir ve komuta birliği içinde bir bütün olarak, dimdik görevinin başındadır ve başında olmaya da devam edecektir." Öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 'tahrik' edilmek istendiği vurgulanıyor. İkincisi daha önce tezgâhlanan 'genç subaylar rahatsız' türünden fitnelerin önceden önü kesilerek emir-komuta zincirinin sağlamlığına dikkat çekiliyor. Açıklamanın hedefine İbrahim Şahin'i yerleştirip kendilerini kenara çekmek isteyeceklere fırsat vermemek için süreç, uzun ve ayrıntılı şekilde anlatılıyor. "Tutuklu İbrahim ŞAHİN'in ifadesine atfen, TSK'nın bazı personeline ilişkin haberlerin, 12 Ocak tarihinde, bazı yayın organlarında yer alması üzerine yapılan açıklamada, haberlerin gerçeği yansıtmadığı açıklanmıştı. Yaklaşık bir ay geçtikten sonra, aynı tutuklu kişiye ait ifadelerin bu sefer büyük bir bölümünün, 11 ve 12 Şubat 2009 tarihlerinde bir gazetede yer alması gerçekten düşündürücüdür. Bu haberler ile TSK, bir kurum olarak haberin odağına alınmaktadır. İfadeyi basına sızdıran veya servis edenler, neden 11 Şubat gününe kadar beklemişler ve bugün bu işlemi yapmaya karar vermişlerdir? Eğer söz konusu gazete bu bilgiye daha önce sahip ise, neden beklemiştir? Ayrıca, haberi sızdıran veya servis edenlerin telaş ve acz içinde olduklarına ve çaresiz kaldıklarına da inanıyoruz." Zamanlama gerçekten önemli. 'ETÖ soruşturması sonuçsuz kalacak' iddiasının yüksek sesle dile getirildiği bir ortama sanki birileri destek vermek istiyordu. Belki de, 'Genelkurmay Başkanı'nı da içeri alacak halleri yok ya' düşüncesini oluşturmak ve onun arkasına saklanmak planlanıyordu. Bu oyuna gelmeyen medyaya teşekkür edilmesi de ilgi çekici bir ayrıntı.
Yarın, Ergenekon'un medyadaki avukatları bu açıklamayı nasıl izah edecek merak ediyorum. Hurşit Tolon'la ilgili mahkemenin verdiği "kuvvetli şüphe ve tutuklama nedenlerinin devam ettiği, ancak yaşı ve sağlık durumu nedeniyle tutuksuz yargılanması gerektiği" kararında nasıl manevra yapacaklarını da ayrıca merakla bekliyorum.
Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Şahin, ifadelerinde kendisinin Genelkurmay Başkanlığı tarafından resmen göreve çağrıldığını ileri sürmüş ve Karargâh'taki en önemli isimleri soruşturmaya dahil etmeye çalışmıştı.
Ergenekon sanıklarının başından beri takip ettiği bir taktik bu. Atatürk ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin arkasına saklanarak kendilerini kurtarmaya çabalıyorlar. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, savcıları, Şemdinli savcısının akıbetini hatırlatarak tehdit etmesi en somut örneklerden biri. Silivri'deki mahkemede neredeyse her sanık "Burada Atatürk ve TSK yargılanıyor" sözlerini tekrar ediyor. TSK ise hem emekli Başkan Org. Yaşar Büyükanıt'ın hem de şimdiki Başkan Org. İlker Başbuğ'un ağzından, "bir suç organizasyonu olmadıklarını, bireysel suçların hesaba çekilmesini ise en çok kendilerinin isteyeceğini" kayıtlara geçirmişti. Soruşturmalar sırasında gösterilen kolaylık, bunun geçiştirmeci bir söz olmadığının ispatı. Son açıklama bu kararlılığın en açık şekilde tekrar altını çiziyor. 7. madde aynen şöyle: "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir kurum olarak, yasadışı faaliyetlerde bulunan kişi ve kurumlarla hiçbir ilişkisi olamaz." Bildirinin 1. maddesindeki "TSK'nin yargı ve yargı sürecine, diğer bir deyişle Türk adaletine karşı duyduğu güveni ve saygısı her zaman tamdır." cümlesi de yargı süreciyle ilgili şüphe oluşturmaya çalışan ve TSK'yı da arkasına aldığını ima edenlere cevap niteliğinde.
En dikkat çekici maddelerden biri sonuncusu. Birlikte okuyalım: "Türk Silahlı Kuvvetleri, gelişmeleri büyük bir dikkatle yakinen izlemekte olup, kendisini tahrik etmek isteyenlerin amaçlarına hiçbir zaman alet olmadan, emir ve komuta birliği içinde bir bütün olarak, dimdik görevinin başındadır ve başında olmaya da devam edecektir." Öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 'tahrik' edilmek istendiği vurgulanıyor. İkincisi daha önce tezgâhlanan 'genç subaylar rahatsız' türünden fitnelerin önceden önü kesilerek emir-komuta zincirinin sağlamlığına dikkat çekiliyor. Açıklamanın hedefine İbrahim Şahin'i yerleştirip kendilerini kenara çekmek isteyeceklere fırsat vermemek için süreç, uzun ve ayrıntılı şekilde anlatılıyor. "Tutuklu İbrahim ŞAHİN'in ifadesine atfen, TSK'nın bazı personeline ilişkin haberlerin, 12 Ocak tarihinde, bazı yayın organlarında yer alması üzerine yapılan açıklamada, haberlerin gerçeği yansıtmadığı açıklanmıştı. Yaklaşık bir ay geçtikten sonra, aynı tutuklu kişiye ait ifadelerin bu sefer büyük bir bölümünün, 11 ve 12 Şubat 2009 tarihlerinde bir gazetede yer alması gerçekten düşündürücüdür. Bu haberler ile TSK, bir kurum olarak haberin odağına alınmaktadır. İfadeyi basına sızdıran veya servis edenler, neden 11 Şubat gününe kadar beklemişler ve bugün bu işlemi yapmaya karar vermişlerdir? Eğer söz konusu gazete bu bilgiye daha önce sahip ise, neden beklemiştir? Ayrıca, haberi sızdıran veya servis edenlerin telaş ve acz içinde olduklarına ve çaresiz kaldıklarına da inanıyoruz." Zamanlama gerçekten önemli. 'ETÖ soruşturması sonuçsuz kalacak' iddiasının yüksek sesle dile getirildiği bir ortama sanki birileri destek vermek istiyordu. Belki de, 'Genelkurmay Başkanı'nı da içeri alacak halleri yok ya' düşüncesini oluşturmak ve onun arkasına saklanmak planlanıyordu. Bu oyuna gelmeyen medyaya teşekkür edilmesi de ilgi çekici bir ayrıntı.
Yarın, Ergenekon'un medyadaki avukatları bu açıklamayı nasıl izah edecek merak ediyorum. Hurşit Tolon'la ilgili mahkemenin verdiği "kuvvetli şüphe ve tutuklama nedenlerinin devam ettiği, ancak yaşı ve sağlık durumu nedeniyle tutuksuz yargılanması gerektiği" kararında nasıl manevra yapacaklarını da ayrıca merakla bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder