Ben 2000 yılına Ayaş Hapishanesi’nde girdim. Devlet hizmetinde dirsek çürütmüş; müsteşarlık, bakanlık yapmış bir siyasî parti genel başkanıydım. Suçum, bir ‘İnsan Hakları Mitingi’nde konuşma yapmaktı. Güya halkı isyana teşvikten 1 yıl hapse mahkûm olup ‘cezamı’ çekmiştim. Çünkü 28 Şubat Darbecileri böyle yapılmasını istemişlerdi. Bir türlü ısıtamadığım soğuk hücremde sık sık hastalanır ama hastaneye gitmeyi reddederdim. Bir gün mide kanaması geçirince, beni zorla Ayaş Devlet Hastanesi’ne kaldırmışlardı. Ancak, tetkikler yapıldıktan sonra Hastane’de kalmayıp ısrarla hapishaneye dönmüştüm. Beni haksız yere hapsedenlerin merhametine sığınmayı zül addetmiştim. Halbuki isteseydim, mahkûmiyetimin tamamını lüks bir hastane odasında geçirebilirdim.
***
Adam, koskoca Jandarma Genel Komutanlığı yapmış bir orgeneral... Ergenekon terör örgütü olduğu iddia edilen bir dâvada sanık olarak tutuklanıyor. Tutuklandıktan kısa bir müddet sonra, merdivenden düştüğü söylenerek evvelâ Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’ne, daha sonra da GATA’ya (Gülhane Askerî Tıp Akademisi) kaldırılıyor. Kamuoyuna komada olduğu söyleniyor. Darbe teşebbüsçüsü, fişlemeci ve demokratik rejime karşı olduğunu bilmemize rağmen, bu orgeneral için yüreğimiz sızlıyor, üzülüyoruz. Olay tamamen düzmece miydi, yoksa bir kazadan yararlanarak böyle bir senaryo mu geliştirildi bilemiyoruz. Lâkin, emekli orgeneralin sağlam olduğu, eşiyle birlikte çekilen fotoğrafında açıkça görülüyor. Ayrıca, GATA Beyin Cerrahisi Şefi Kd. Albay Dr. Nusret Demircan ile sözde hasta Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur’un kayda alınankonuşmasında, Tabip Albay şöyle diyor: “Hasta, yatıyor gözükecek, canı istediği zaman gidecek. Bir şey olursa (yani hüküm giyerse) burada olacak. Amacımız oydu” diyor ve devam ediyor: “Burayı daha emniyetli buluyorum. Hukukçuyla görüşün. Burada mı tutalım, taburcu mu edelim?” Diğer taraftan iki doktor da kendi aralarında konuşurken şöyle söylüyorlar: “Emekli Sandığı’na nasıl fatura edilecek bu? Bir tane kan testi, bir tane filmi gözükmüyor, bomboş yatıyor abi...”Mukaddes Eruygur da kayıttaki konuşmaların doğruluğunu kabul ediyor.
***
Haydi diyelim ki, bütün bu dalavereler insanî bir zaaf neticesidir. Ancak, daha vahim olanı, Mukaddes Eruygur’un, ‘Kızgınlığımı dile getirdim’ gerekçesiyle ikrar ettiği, kayıttaki şu beyanlarıdır: ‘12. ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri bizdenmiş...’Bu sözleri işitince tüylerimiz diken diken oluyor. Sanık Orgeneral’in eşinin bu iddiayı kendiliğinden uydurması mümkün müdür? Demek ki, araya giren bazı ‘kodamanlar’ ve hukuk esnafı bu iddiayı Hanımefendi’ye fısıldamışlar. ‘Yok canım, hiç öyle şey olur mu?’ diye düşünürken, birkaç gün önce diğer emekli orgeneral Hurşit Tolon’un, tartışmalı bir şekilde tahliyesini hatırlıyoruz.İddiaya göre, Tolon’un avukatları, tahliye talebi için 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin nöbetini beklemişler ve bunu ayarlamak için ellerinden geleni yapmışlar...İşte bu nokta, yargının iflâs ettiği noktadır.
***
Ergenekon Dâvası gibi, doğrudan ülkenin rejimiyle ilgili bir dâvada, eğer mahkemeler ‘sizden-bizden’ diye ayrılmışlarsa, artık ‘mülkün temeli’ de kaymaya başlamış demektir. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapmalı ve skandalı açığa çıkartmalıdır. Bu kafayla Ergenekon Dâvası çözümlenemez!...Nepotizm ve kayırmacılıkla bir yere varılamaz.Yakından takdirle takip ettiğimiz Genelkurmay Başkanımız Org. Başbuğ, bu skandallara el koymalı ve adaletin hür bir şekilde tecelli edebilmesi için gerekli ortamı sağlamalıdır. Bu arada, generallerin çocuklarının ve yakınlarının askerlikten muaf tutulduğu yolundaki iddialar araştırılarak sonucu açıklanmalıdır.
***
Yargıya ve Orduya en ufak bir lekenin bulaşması, Türk Milleti’ni rencide edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder