‘Tankın üzerine çıkar mısınız’ sorusuna hangi siyasetçi cevap veremedi?
TSK’ya karşı psikolojik savaş yapılıyor diyerek psikolojik savaş yapıldığını görmek mümkün.
İki eski Genelkurmay Başkanı biz AB ve Amerikaya karşı değiliz demeye başladılar. Encümen-i Daniş’in son kararında da bunun rapor edildiğini tahmin etmek mümkün.
Sanki TSK’daki görev dönemlerinde ordu içinde ne kadar şiddetle AB ve Amerika karşıtı broşür ve kitap dağıtıldığını unuttuk. Saf olmayan kurmayların bunu sorgulaması gerekir.
Demek ki ABD birilerini hizaya getirdi.
Ergenekon sürecinde ‘İleri gidilmesin’ toplantı ve ziyaretleri başladı, bu yönde psikolojik harekat malzemelerini okumaya çalışalım. İsterseniz buna ‘Psikolojik savaş okuryazarlığı’ diyebilirsiniz, tabi becerebilirsem... Çünkü bana bilgi ve veri ulaştıracak ‘minik kuş’larım yok, akıl yürütme yöntemi ile gidebiliyorum.
Ameliyatın ortasında doktora ameliyatı bırak diyenler ancak hastanın iyileşmesini istemeyenlerdir. Ergenekon Operasyonunun önünü kesmeye çalışanlar da Türkiye’nin iyiliğini değil kendi iyiliğini düşünenlerdir.
Encümen-i Daniş 1850’lerde kurulmuş üst bir siyasi karar mekanizması idi. İngiliz ve Fransız Muhibler Cemiyeti gibi idi. Resmen kapatıldıktan sonra gayr-i resmi devam ettiği biliniyor.
Hatta muşrutiyetin ilanı, İttihat Terakkinin kurulması gibi Osmanlıyı yıkan süreç ve Cumhuriyetin Uluslararası sermaye gruplarının istediği gibi şamanlaşma veya hıristiyanlaştırma çabalarında bu düşünce kulübü olarak rol oynadığı biliniyor.
Eğer Encümen-i Daniş düşünce kulübü ise toplantılardan sonra yazdıkları mektupların 150 yıllık arşivini bize gösterirler ve siyasi sonuçlarının olmadığına toplumu ikna ederlerse ancak öyle aklanırlar.
Bu düşünce kulübü darbeci olmayan bir orgenerali mesela Hilmi Özkök gibi bir paşayı içlerine almıyorlar?
Merak ediyorum 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan askeri müdahalelerinden önceki toplantılarında yazılan mektuplarda konular nelerdi?
28 Şubat’ı fiilen başlatan süreç Sayın Vehbi Koç’un damadı İlhan Arsel’in o dönemin Genelkurmay Başkanına ABD’den yazdığı mektup ve mektuba dayalı kulis faaliyetleri idi.
Acaba bu düşünce kulübü yargıdaki üyelerine ve eski silah arkadaşlarına mektuplar yazıyor mu?
Sayın Sadettin Tantan’ın çıkıp ‘Bu dava sisteme zarar vermeye başladı’ konuşmaları yapması tesadüfi mi?
Sayın Tantan İstanbul Taksim’de 2000’li yılların başında siyasete atılma öncesi bir otelde 100 kişilik bir gruba konuşma yapmıştı. Kendisine ‘Parti kurup siyasete girmeye hazırlanıyorsunuz, eğer bir darbe girişimi olursa tankın üstüne çıkar mısınız?’ diye sorduğumda konuyu değiştirmişti. Belki hatırlar.
Düşünce ve felsefe kulüplerinin olması kültürel zenginliğimizdir, devam etmelidir. Çağdaş demokrasinin gereğidir.
Aynı şekilde birer düşünce kulübü olan İsmailağa, İskenderpasa, İlim Yayma Vakfı, Aydınlar Ocağı, Lions ve Rotaryenler, Süleyman Efendi grubu veya Fethullah Gülen grubunun siyasi faaliyetleri varsa rahatsız olunması anlaşılabilir.
Eğer onlar siyasilere böyle mektuplar yazsalar neler olurdu? Doğru olur muydu?
Bugün F tipi yapılanma diyerek Anadolu çocuklarının önünü kesmeye çalışanlar kendi ‘D Tipi’ yani darbeci yapılanmalarına sıra gelmesinden korkuyorlar diyenlere hak vermek gerekiyor. (Veysel Ayhan, Zaman gazetesi, 24.01.2009)
Fakat fitnenin etkili olması için gizli kalması gerekiyordu. Ancak internet sayesine toplum yutmuyor artık.
Bakınız size internette dolaşan bir haritayı göstereyim, Türkiye’nin yeraltı zenginliklerini merak edenlere duyurulur.
Eğer yargıçlar, savcılar, güvenlik birimleri, Ergenekon operasyonu karşıtı propagandadan ve hatta dış odakların ‘Yeter durun’ tavsiyelerinden etkilenirlerse Susurluktan hallice bir dava olarak biter.
Genelkurmayın ‘davranış dili’ ile müdahaleleri Ergenekon Operasyonunun Ayışığı, Sarıkız darbe girişimlerine iddianame hazırlamasına engel olmamalıdır. Yoksa darbe azmini ve niyetini yok edemeyiz. Türkiye gerçek demokrasiye çok yaklaştı.
Ancak kamuoyu baskısı gidişatı doğru yöne çekebilir. Vatan millet nutku atanlar, devletlerine sahip çıksınlar, internet taarruzuna ihtiyaç vardır...
TSK’ya karşı psikolojik savaş yapılıyor diyerek psikolojik savaş yapıldığını görmek mümkün.
İki eski Genelkurmay Başkanı biz AB ve Amerikaya karşı değiliz demeye başladılar. Encümen-i Daniş’in son kararında da bunun rapor edildiğini tahmin etmek mümkün.
Sanki TSK’daki görev dönemlerinde ordu içinde ne kadar şiddetle AB ve Amerika karşıtı broşür ve kitap dağıtıldığını unuttuk. Saf olmayan kurmayların bunu sorgulaması gerekir.
Demek ki ABD birilerini hizaya getirdi.
Ergenekon sürecinde ‘İleri gidilmesin’ toplantı ve ziyaretleri başladı, bu yönde psikolojik harekat malzemelerini okumaya çalışalım. İsterseniz buna ‘Psikolojik savaş okuryazarlığı’ diyebilirsiniz, tabi becerebilirsem... Çünkü bana bilgi ve veri ulaştıracak ‘minik kuş’larım yok, akıl yürütme yöntemi ile gidebiliyorum.
Ameliyatın ortasında doktora ameliyatı bırak diyenler ancak hastanın iyileşmesini istemeyenlerdir. Ergenekon Operasyonunun önünü kesmeye çalışanlar da Türkiye’nin iyiliğini değil kendi iyiliğini düşünenlerdir.
Encümen-i Daniş 1850’lerde kurulmuş üst bir siyasi karar mekanizması idi. İngiliz ve Fransız Muhibler Cemiyeti gibi idi. Resmen kapatıldıktan sonra gayr-i resmi devam ettiği biliniyor.
Hatta muşrutiyetin ilanı, İttihat Terakkinin kurulması gibi Osmanlıyı yıkan süreç ve Cumhuriyetin Uluslararası sermaye gruplarının istediği gibi şamanlaşma veya hıristiyanlaştırma çabalarında bu düşünce kulübü olarak rol oynadığı biliniyor.
Eğer Encümen-i Daniş düşünce kulübü ise toplantılardan sonra yazdıkları mektupların 150 yıllık arşivini bize gösterirler ve siyasi sonuçlarının olmadığına toplumu ikna ederlerse ancak öyle aklanırlar.
Bu düşünce kulübü darbeci olmayan bir orgenerali mesela Hilmi Özkök gibi bir paşayı içlerine almıyorlar?
Merak ediyorum 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan askeri müdahalelerinden önceki toplantılarında yazılan mektuplarda konular nelerdi?
28 Şubat’ı fiilen başlatan süreç Sayın Vehbi Koç’un damadı İlhan Arsel’in o dönemin Genelkurmay Başkanına ABD’den yazdığı mektup ve mektuba dayalı kulis faaliyetleri idi.
Acaba bu düşünce kulübü yargıdaki üyelerine ve eski silah arkadaşlarına mektuplar yazıyor mu?
Sayın Sadettin Tantan’ın çıkıp ‘Bu dava sisteme zarar vermeye başladı’ konuşmaları yapması tesadüfi mi?
Sayın Tantan İstanbul Taksim’de 2000’li yılların başında siyasete atılma öncesi bir otelde 100 kişilik bir gruba konuşma yapmıştı. Kendisine ‘Parti kurup siyasete girmeye hazırlanıyorsunuz, eğer bir darbe girişimi olursa tankın üstüne çıkar mısınız?’ diye sorduğumda konuyu değiştirmişti. Belki hatırlar.
Düşünce ve felsefe kulüplerinin olması kültürel zenginliğimizdir, devam etmelidir. Çağdaş demokrasinin gereğidir.
Aynı şekilde birer düşünce kulübü olan İsmailağa, İskenderpasa, İlim Yayma Vakfı, Aydınlar Ocağı, Lions ve Rotaryenler, Süleyman Efendi grubu veya Fethullah Gülen grubunun siyasi faaliyetleri varsa rahatsız olunması anlaşılabilir.
Eğer onlar siyasilere böyle mektuplar yazsalar neler olurdu? Doğru olur muydu?
Bugün F tipi yapılanma diyerek Anadolu çocuklarının önünü kesmeye çalışanlar kendi ‘D Tipi’ yani darbeci yapılanmalarına sıra gelmesinden korkuyorlar diyenlere hak vermek gerekiyor. (Veysel Ayhan, Zaman gazetesi, 24.01.2009)
Fakat fitnenin etkili olması için gizli kalması gerekiyordu. Ancak internet sayesine toplum yutmuyor artık.
Bakınız size internette dolaşan bir haritayı göstereyim, Türkiye’nin yeraltı zenginliklerini merak edenlere duyurulur.
Eğer yargıçlar, savcılar, güvenlik birimleri, Ergenekon operasyonu karşıtı propagandadan ve hatta dış odakların ‘Yeter durun’ tavsiyelerinden etkilenirlerse Susurluktan hallice bir dava olarak biter.
Genelkurmayın ‘davranış dili’ ile müdahaleleri Ergenekon Operasyonunun Ayışığı, Sarıkız darbe girişimlerine iddianame hazırlamasına engel olmamalıdır. Yoksa darbe azmini ve niyetini yok edemeyiz. Türkiye gerçek demokrasiye çok yaklaştı.
Ancak kamuoyu baskısı gidişatı doğru yöne çekebilir. Vatan millet nutku atanlar, devletlerine sahip çıksınlar, internet taarruzuna ihtiyaç vardır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder