İlk işareti DP lideri Süleyman Soylu verdi. 'Mumcu ve Ağar'a baskının kayıtları olduğu söyleniyor.' dedi. Daha sözünün sıcaklığı kaybolmadan 'ses kaydı' internet sitelerine düştü. Sesin sahibi iddiaya göre eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı...
Ne tekzip etti ne de açıklık getirdi. Nerede konuştuğu belli değil. Yanında birileri var, bir sohbet ortamı. Konu Abdullah Gül'ün aday olduğu cumhurbaşkanlığı seçimi... 367 şartının Meclis'i kilitlediği 22 Temmuz'dan önceki oylamalar. O dönemin karanlıkta kalan çok yönleri var. Ses kaydı biraz ışık tutuyor, bazı gerçekleri aydınlatıyor.
O sırada Anavatan'ın başında bulunan Erkan Mumcu için Karadayı, sözünün bir yerinde 'Ben girme dedim cumhurbaşkanlığı seçimine. Kesinlikle girme, dedim. Girmedi.' diyor. Nerede dedi, nasıl dedi, ayrıntısı yok. Mumcu, daha önce Karadayı ile havaalanında bir kez karşılaştıklarını ve cumhurbaşkanlığı seçimini konuştuklarını söylemişti. Dün yaptığı yazılı açıklamada ise Karadayı'nın kendisini telefonla aradığını ve 367'ye destek istediğini belirtti. Karadayı'nın sözünü ettiği görüşme o olabilir.
Eski Genelkurmay Başkanı'nın üslubu kabul edilebilir gibi değil. Hayır, sadece Mumcu için kullandığı hakaretamiz kelimeleri kastetmiyorum. Buyurgan bir üslup... Üst perdeden konuşuyor. Kışlada emri altındakilere bile kullanmayacağı bir üslup bu. 'Girme dedim, girmedi' diyor.
Anavatan liderini 20 milletvekili ile Genel Kurul salonuna girmekten alıkoyan, siyasetin doğal dinamikleri değildi. AK Parti-CHP cepheleşmesinde bir merkez sağ partinin yeri, CHP'nin yanı olamazdı. Milletvekilleri ve parti teşkilatlarının nabzını hiç dikkate almayan Mumcu ve Ağar'ın kararını şekillendiren etkenler o günden beri tartışma konusu. Karadayı, 'Ben girme dedim, girmedi' diyor. Bu telkinin Mumcu üzerinde hiç etkisi olmadığı söylenemez. Sadece Karadayı faktörü ile açıklamak ne kadar doğru, o da tartışılır. Normal şartlarda bir siyasetçinin, bir emekli askerin yönlendirmesiyle adım atması düşünülemez.
Ben yine de Mumcu'nun salt Karadayı istedi diye Meclis'e girmediği görüşünü doğru bulmuyorum. Eğer Mumcu üzerinde Karadayı veya asker faktörü bu denli etkili olsaydı, cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören anayasa değişikliği oylamalarında Anavatan Partisi farklı davranırdı. Dünkü açıklamasında Mumcu, Meclis'i boykot kararını, Anavatan'ın cumhurbaşkanını halkın seçmesi politikasına bağlıyor. Bu gerekçe ne kadar ikna edici? Kararı siz verin.
Karadayı'nın ses kayıtlarında bu bölüm de var. Orası da ilginç. Eski Genelkurmay Başkanı, değişiklik teklifini veren Mumcu'ya bozuk atıyor, yanlış yaptığını söylüyor. Karadayı, 367'den sonra da boş durmamış. Anavatan milletvekillerini aramış; 'Ben bir iki kişiye daha telefon ettim. Sakın girmeyin diye. Adam diyor ki, bizim başkan diyor tabii bu teklifi yapan. Mumcu için. Bu diyor gireceğine göre yani bizim de kesinlikle girmemiz lazım. Eee gir kardeşim dedim gir şey ver, çekinser ver'.
Bütün çaba, cumhurbaşkanını halk seçmesin diye. Neden bu korku? Vekillerini yönlendirmek, 70 milyonluk milleti yönlendirmekten daha kolay da onun için. Hatta milletvekilleri de değil, genel başkanların kararını etkilediniz mi iş bitiyor. Manzara-i umumiye ortada.
Karadayı'nın ses kaydında insanı ürperten bölüm ise askeri açıkça siyasete müdahaleye teşvik eden sözler... 'Genelkurmay'ın düşünmesi lazım. Bu işi bir tek şey, Silahlı Kuvvetler temizler artık. Eğer seçimlerden de başarılı olunmazsa Silahlı Kuvvetler'in bunu halletmesi lazım.' diyor. Nasıl halledecek, neyi temizleyecek? Anayasa, askere siyasete müdahale etme yetkisi veriyor mu? Bir eski Genelkurmay başkanı nasıl böyle konuşabilir?
Karadayı'nın sözleri bir dönemin arka planını ve bir zihniyeti açık etmesi bakımından görmezden gelinmeyecek türden. Yasal olmayan dinlemenin ahlakî boyutu içime sinmemesine, içten içe isyan etmeme rağmen bu konuyu yazmamın nedeni bu.
Ne tekzip etti ne de açıklık getirdi. Nerede konuştuğu belli değil. Yanında birileri var, bir sohbet ortamı. Konu Abdullah Gül'ün aday olduğu cumhurbaşkanlığı seçimi... 367 şartının Meclis'i kilitlediği 22 Temmuz'dan önceki oylamalar. O dönemin karanlıkta kalan çok yönleri var. Ses kaydı biraz ışık tutuyor, bazı gerçekleri aydınlatıyor.
O sırada Anavatan'ın başında bulunan Erkan Mumcu için Karadayı, sözünün bir yerinde 'Ben girme dedim cumhurbaşkanlığı seçimine. Kesinlikle girme, dedim. Girmedi.' diyor. Nerede dedi, nasıl dedi, ayrıntısı yok. Mumcu, daha önce Karadayı ile havaalanında bir kez karşılaştıklarını ve cumhurbaşkanlığı seçimini konuştuklarını söylemişti. Dün yaptığı yazılı açıklamada ise Karadayı'nın kendisini telefonla aradığını ve 367'ye destek istediğini belirtti. Karadayı'nın sözünü ettiği görüşme o olabilir.
Eski Genelkurmay Başkanı'nın üslubu kabul edilebilir gibi değil. Hayır, sadece Mumcu için kullandığı hakaretamiz kelimeleri kastetmiyorum. Buyurgan bir üslup... Üst perdeden konuşuyor. Kışlada emri altındakilere bile kullanmayacağı bir üslup bu. 'Girme dedim, girmedi' diyor.
Anavatan liderini 20 milletvekili ile Genel Kurul salonuna girmekten alıkoyan, siyasetin doğal dinamikleri değildi. AK Parti-CHP cepheleşmesinde bir merkez sağ partinin yeri, CHP'nin yanı olamazdı. Milletvekilleri ve parti teşkilatlarının nabzını hiç dikkate almayan Mumcu ve Ağar'ın kararını şekillendiren etkenler o günden beri tartışma konusu. Karadayı, 'Ben girme dedim, girmedi' diyor. Bu telkinin Mumcu üzerinde hiç etkisi olmadığı söylenemez. Sadece Karadayı faktörü ile açıklamak ne kadar doğru, o da tartışılır. Normal şartlarda bir siyasetçinin, bir emekli askerin yönlendirmesiyle adım atması düşünülemez.
Ben yine de Mumcu'nun salt Karadayı istedi diye Meclis'e girmediği görüşünü doğru bulmuyorum. Eğer Mumcu üzerinde Karadayı veya asker faktörü bu denli etkili olsaydı, cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören anayasa değişikliği oylamalarında Anavatan Partisi farklı davranırdı. Dünkü açıklamasında Mumcu, Meclis'i boykot kararını, Anavatan'ın cumhurbaşkanını halkın seçmesi politikasına bağlıyor. Bu gerekçe ne kadar ikna edici? Kararı siz verin.
Karadayı'nın ses kayıtlarında bu bölüm de var. Orası da ilginç. Eski Genelkurmay Başkanı, değişiklik teklifini veren Mumcu'ya bozuk atıyor, yanlış yaptığını söylüyor. Karadayı, 367'den sonra da boş durmamış. Anavatan milletvekillerini aramış; 'Ben bir iki kişiye daha telefon ettim. Sakın girmeyin diye. Adam diyor ki, bizim başkan diyor tabii bu teklifi yapan. Mumcu için. Bu diyor gireceğine göre yani bizim de kesinlikle girmemiz lazım. Eee gir kardeşim dedim gir şey ver, çekinser ver'.
Bütün çaba, cumhurbaşkanını halk seçmesin diye. Neden bu korku? Vekillerini yönlendirmek, 70 milyonluk milleti yönlendirmekten daha kolay da onun için. Hatta milletvekilleri de değil, genel başkanların kararını etkilediniz mi iş bitiyor. Manzara-i umumiye ortada.
Karadayı'nın ses kaydında insanı ürperten bölüm ise askeri açıkça siyasete müdahaleye teşvik eden sözler... 'Genelkurmay'ın düşünmesi lazım. Bu işi bir tek şey, Silahlı Kuvvetler temizler artık. Eğer seçimlerden de başarılı olunmazsa Silahlı Kuvvetler'in bunu halletmesi lazım.' diyor. Nasıl halledecek, neyi temizleyecek? Anayasa, askere siyasete müdahale etme yetkisi veriyor mu? Bir eski Genelkurmay başkanı nasıl böyle konuşabilir?
Karadayı'nın sözleri bir dönemin arka planını ve bir zihniyeti açık etmesi bakımından görmezden gelinmeyecek türden. Yasal olmayan dinlemenin ahlakî boyutu içime sinmemesine, içten içe isyan etmeme rağmen bu konuyu yazmamın nedeni bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder