Hukuk adamlıklarını karşılaştıramam ama muhtemelen "ideolojik inançlar" bakımından belki aynı yerlerde değiller.Ama kadere bak. Bir şeylerin "Öz"ünü didikleyen iki Savcı Öz! Doğan'dan Zekeriya'ya.
31 yıl olmuş. Doğan Öz'ü hatırlıyor musunuz? Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, "Gladio, Kontrgerilla, Özel Harp Dairesi, milliyetçi örgütler" yapılanmasını kurcalarken, 24 Mart 1978'de öldürüldü! Şimdi benzer bir meseleyi daha geniş biçimde mahkemeye getiren Savcı Zekeriya Öz o sırada daha 10 yaşındaydı. Bursa'da ilk mektepte olmalıydı. Doğan Öz ise, görev yerlerinde, "Demirel'in kardeşi, Erbakan'ın kardeşi" gibi dosyaları aça aça, idam cezasına karşı çıka çıka yol almıştı.
Doğan Öz ayrıntılı araştırma ve soruşturmalar ardından bir rapor hazırlamıştı.Diyordu ki, "Bütün bunlar içinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla, Genelkurmay Harp Dairesi'ne bağlıdır.Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlerini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok, aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içinde MİT ve 1. Şube elemanları kullanılmaktadır.Kadrolar, kontrgerilla eğitimi, ideolojik eğitim ve halk içinde gelişme, halktan kadro oluşturma eğitiminden geçirilmektedir.Kimi goşist sol hareketi de bunların yönlendirdiğinden, ardından onları gerekçe göstererek demokrasi karşıtı eğilimleri geliştirip örgütlediklerinden kuşku duyulmalıdır.Şiddet olayları anarşik eylemler olarak nitelendirilecek kadar basit değildir. Amaç, demokrasi umudunu yok etmek, faşist düzeni getirmek, bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. ABD ve çokuluslu şirketler Ortadoğu sorununu böyle çözmek istemektedir. Bize göre, CIA, kontrgerilla gibi örgütlerin yönlendirmesi vardır. Bu örgütler, devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun şekle dönüştürerek demokrasi dışı akımları iktidar yapmayı amaçlamışlardır." Öz, o günkü MHP ve Ülkü Ocakları'nı, ülkücü sendikalar ve örgütleri de yapının uzantısı faaliyetler içinde görüyordu. O günkü Savcı Öz, bu yapılanmaların mali kaynakları arasında "Devlet ihalelerinden alınan yüzdeler, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, CIA, Şah'ın Savak'ı gibi kuruluşlardan destekler"i de saymıştı.
O günkü Savcı Öz, bunların peşindeyken 24 Mart 1978'de, saat 8.30'da, evinin önünde, Anadol marka otosuna bindiği sırada 6 kurşunla öldürüldü. 44 yaşındaydı. "Katili" belirlendi: "Ülkücü" İbrahim Çiftçi. Sıkıyönetimden ötürü Çiftçi askeri mahkemede yargılandı, suçu sabit görüldü, arka arkaya idama mahkûm oldu. Ama Askeri Yargıtay, bu kararı tam dört defa bozdu. Ve Askeri Mahkeme de, suçu kesin gördüğü halde beraat verdi! Çiftçi bile inanamamış, "Beni öldürtmek için salıyorsunuz" demişti.
Sonrasını bilen biliyor. Daha çok suikast, daha çok cinayet, daha çok katliam, daha çok ölüm ve 12 Eylül 1980 sabahı Askeri Darbe! Bugünün davasıyla öyle ya da şöyle ilgilenenlere kısa not: Doğan Öz, demokrattı, cumhuriyetçiydi, hatta denebilir ki, solcuydu.O nitelikleriyle de o gün Gladio, Kontrgerilla, Özel Harp, faşizm, darbe bağlantılarını sorgulamıştı. Canı pahasına! Bu faşizan yapıların "avukatı" olmaktansa. Ve çok merak ediyorum... Bugün hem "Yargı bağımsızlığı" diyen hem de yargıyı kuşatabilen Yüksek Yargı mensupları, siviller veya askerler o gün neredeydi, ne yapıyordu, nasıl bir tavır almıştı. Sahi Hocam, Yüksek Yargıç'ım, Paşam, Bakanım, Milletvekilim; Doğam Öz'ün neden öldürüldüğü üstüne hiç düşünmüş müydünüz? Bir tavır almış, bir tepki koymuş muydunuz!
Dönem arkadaşı
Emekli General Altay Tokat' ın eski bir açıklamasına yine rastgeldim. Tokat, 1960'ta "Harbiye Yürüyüşü"ne katılanlardan. Hakkâri Dağ Komando Tugayı, Kara Kuvvetleri Harekât Başkanlığı, Diyarbakır Asayiş Kolordu Komutanlığı, 1997 Kuzey Irak Çekiç Harekâtı Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı gibi görevlerden sonra, 1999'da sürpriz emekli edilen çok madalyalı Tokat, araları bozulana kadar Bahçeli'ye danışmanlık yapmıştı.O dönem, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun görevinin uzatılmasını engelleterek, Hilmi Özkök'ün önünü açıp Aytaç Yalman'ın 2003'te Genelkurmay Başkanı olmasını önlediği söylenmişti. "Hâkimleri hizaya getirmek için evlerine bomba attırma" itirafıyla gündeme gelmişti.O Tokat, 2004'teki bir demecinde, Harbiye'nin en kritik yıllarından birinde, 1960'da mezun olan dönem arkadaşlarının adını saymış: Aytaç Yalman, Çetin Doğan, Tuncer Kılınç, Şener Eruygur, Tamer Akbaş, Kemal Yılmaz. 2002 YAŞ kararları ardından, sonradan "darbe tasarıları"yla da anılan dönemin komuta heyetindeki isimler yani: Yukarıdaki isim sırasına göre; Kara Kuvvetleri Komutanı, 1. Ordu Komutanı, MGK Genel Sekreteri, Jandarma Genel Komutanı, 3. Ordu Komutanı ve görev süresi bir yıl uzatılmış eski Özel Kuvvetler Komutanı. Hani önceki gün "Mumcu suikastı sırasında kayıp patlayıcı var mı diye araştırttı mı?" sorusunu sorduğum dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Yılmaz.
31 yıl olmuş. Doğan Öz'ü hatırlıyor musunuz? Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, "Gladio, Kontrgerilla, Özel Harp Dairesi, milliyetçi örgütler" yapılanmasını kurcalarken, 24 Mart 1978'de öldürüldü! Şimdi benzer bir meseleyi daha geniş biçimde mahkemeye getiren Savcı Zekeriya Öz o sırada daha 10 yaşındaydı. Bursa'da ilk mektepte olmalıydı. Doğan Öz ise, görev yerlerinde, "Demirel'in kardeşi, Erbakan'ın kardeşi" gibi dosyaları aça aça, idam cezasına karşı çıka çıka yol almıştı.
Doğan Öz ayrıntılı araştırma ve soruşturmalar ardından bir rapor hazırlamıştı.Diyordu ki, "Bütün bunlar içinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla, Genelkurmay Harp Dairesi'ne bağlıdır.Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlerini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok, aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içinde MİT ve 1. Şube elemanları kullanılmaktadır.Kadrolar, kontrgerilla eğitimi, ideolojik eğitim ve halk içinde gelişme, halktan kadro oluşturma eğitiminden geçirilmektedir.Kimi goşist sol hareketi de bunların yönlendirdiğinden, ardından onları gerekçe göstererek demokrasi karşıtı eğilimleri geliştirip örgütlediklerinden kuşku duyulmalıdır.Şiddet olayları anarşik eylemler olarak nitelendirilecek kadar basit değildir. Amaç, demokrasi umudunu yok etmek, faşist düzeni getirmek, bütün unsurlarıyla yürürlüğe koymaktır. ABD ve çokuluslu şirketler Ortadoğu sorununu böyle çözmek istemektedir. Bize göre, CIA, kontrgerilla gibi örgütlerin yönlendirmesi vardır. Bu örgütler, devlet aygıtını geniş ölçüde kendi amaçlarına uygun şekle dönüştürerek demokrasi dışı akımları iktidar yapmayı amaçlamışlardır." Öz, o günkü MHP ve Ülkü Ocakları'nı, ülkücü sendikalar ve örgütleri de yapının uzantısı faaliyetler içinde görüyordu. O günkü Savcı Öz, bu yapılanmaların mali kaynakları arasında "Devlet ihalelerinden alınan yüzdeler, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, CIA, Şah'ın Savak'ı gibi kuruluşlardan destekler"i de saymıştı.
O günkü Savcı Öz, bunların peşindeyken 24 Mart 1978'de, saat 8.30'da, evinin önünde, Anadol marka otosuna bindiği sırada 6 kurşunla öldürüldü. 44 yaşındaydı. "Katili" belirlendi: "Ülkücü" İbrahim Çiftçi. Sıkıyönetimden ötürü Çiftçi askeri mahkemede yargılandı, suçu sabit görüldü, arka arkaya idama mahkûm oldu. Ama Askeri Yargıtay, bu kararı tam dört defa bozdu. Ve Askeri Mahkeme de, suçu kesin gördüğü halde beraat verdi! Çiftçi bile inanamamış, "Beni öldürtmek için salıyorsunuz" demişti.
Sonrasını bilen biliyor. Daha çok suikast, daha çok cinayet, daha çok katliam, daha çok ölüm ve 12 Eylül 1980 sabahı Askeri Darbe! Bugünün davasıyla öyle ya da şöyle ilgilenenlere kısa not: Doğan Öz, demokrattı, cumhuriyetçiydi, hatta denebilir ki, solcuydu.O nitelikleriyle de o gün Gladio, Kontrgerilla, Özel Harp, faşizm, darbe bağlantılarını sorgulamıştı. Canı pahasına! Bu faşizan yapıların "avukatı" olmaktansa. Ve çok merak ediyorum... Bugün hem "Yargı bağımsızlığı" diyen hem de yargıyı kuşatabilen Yüksek Yargı mensupları, siviller veya askerler o gün neredeydi, ne yapıyordu, nasıl bir tavır almıştı. Sahi Hocam, Yüksek Yargıç'ım, Paşam, Bakanım, Milletvekilim; Doğam Öz'ün neden öldürüldüğü üstüne hiç düşünmüş müydünüz? Bir tavır almış, bir tepki koymuş muydunuz!
Dönem arkadaşı
Emekli General Altay Tokat' ın eski bir açıklamasına yine rastgeldim. Tokat, 1960'ta "Harbiye Yürüyüşü"ne katılanlardan. Hakkâri Dağ Komando Tugayı, Kara Kuvvetleri Harekât Başkanlığı, Diyarbakır Asayiş Kolordu Komutanlığı, 1997 Kuzey Irak Çekiç Harekâtı Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı gibi görevlerden sonra, 1999'da sürpriz emekli edilen çok madalyalı Tokat, araları bozulana kadar Bahçeli'ye danışmanlık yapmıştı.O dönem, Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun görevinin uzatılmasını engelleterek, Hilmi Özkök'ün önünü açıp Aytaç Yalman'ın 2003'te Genelkurmay Başkanı olmasını önlediği söylenmişti. "Hâkimleri hizaya getirmek için evlerine bomba attırma" itirafıyla gündeme gelmişti.O Tokat, 2004'teki bir demecinde, Harbiye'nin en kritik yıllarından birinde, 1960'da mezun olan dönem arkadaşlarının adını saymış: Aytaç Yalman, Çetin Doğan, Tuncer Kılınç, Şener Eruygur, Tamer Akbaş, Kemal Yılmaz. 2002 YAŞ kararları ardından, sonradan "darbe tasarıları"yla da anılan dönemin komuta heyetindeki isimler yani: Yukarıdaki isim sırasına göre; Kara Kuvvetleri Komutanı, 1. Ordu Komutanı, MGK Genel Sekreteri, Jandarma Genel Komutanı, 3. Ordu Komutanı ve görev süresi bir yıl uzatılmış eski Özel Kuvvetler Komutanı. Hani önceki gün "Mumcu suikastı sırasında kayıp patlayıcı var mı diye araştırttı mı?" sorusunu sorduğum dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Yılmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder