Siyasiler ve askerler savunma sanayinde bazı kurumların özelleştirilmesine nasıl bakıyor? Habertürk Ekonomi Koordinatörü Güntay Şimşek yazdı...
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Türkiye’nin savunma sanayisinin hak ettiği ölçüde gelişebilmesi için özel sektöre görev verilmesi konusunda ciddi adımlar atıyor. Ancak galiba siyasilerle, askerler arasında savunma sanayinde özel sektörün etkin görev alması, bazı kurumların özelleştirilmesi konusunda etkin bir işbirliği yok.
Ancak Türkiye’nin savunma sanayinde nasıl bir strateji izlemesi gerektiği konusu, sadece asker ve hükümet cephesinin oyun alanı olmamalıdır. Zira ülke savunmasının sadece silah satın alarak sağlanması, bir başka açıdan bakıldığında Türkiye’yi savunmasız bırakmaktadır.
Zira bu ülkenin kaynakları, yıllardır büyük rakamlar olarak bütçeden savunma için pay olarak ayrılıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) denince kimsenin ’hayır’ deme şansı da olmuyor. Bütçeden ayrılan paralarla ihaleler açılıyor. Silah mühimmat, tank, uçak olarak bu ülkenin parası başka memleketlere uçup gidiyor.
Son örnek, İsrail’e sipariş edilen insansız hava araçları, Heronlar. İhalesini İtalya’nın kazandığı açıklanan Göktürk Gözetleme Uydu Projesi.
Bu ayın ilk haftası Özelleştirme İdaresi Başkanı (ÖİB) Metin Kilci, BOTAŞ, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) gibi kamu varlıklarının özelleştirilebileceğini açıkladı.
Ancak bu açıklamaya ilk tepki Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’den, ‘MKE özelleştirilmeyecek’ şeklinde geldi. Hâlbuki MKE’nin özelleştirilmesi yönündeki teklif Sayın Gönül’e bağlı olan Savunma Sanayi Müsteşarlığı’ndan (SSM) ve Bakanın bilgisi dâhilinde Aralık ayında ÖİB’e gitti. Diğer bir ifadeyle Sayın Gönül, kendi teklifini yalanlamış oldu. Ama sebebine açıklamadı.
Açıkçası Milli Savunma Bakanı’nın geri adım anlamına gelen bu tepkisine bir anlam vermek mümkün değil. MKE’nin kesinlikle özelleştirilmesi gerekir. Elbette şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gibi olmamalı, belli bir plan ve strateji çerçevesinde Türk girişimcilere emanet edilmelidir. Ama şimdilik bu yol tıkanmış görünüyor.
MKE’nin özelleştirilmesine böyle bir tepki geleceğini yaklaşık bir ay önce bu köşede şu satırlarla kaydetmiştim;
‘Ancak, SSM’nin bu girişimi öncelikle içerde bir dirençle karşılaşacak gibi görünüyor. Türkiye’de savunma sanayine yön veren karar mercilerinde, yerlileşmeye yönelik adımlara karşı fazla direnç yok, ama savunma sanayinin özelleştirilmemesi için lobi yapanlar söz konusu.’
Evet, son yıllarda savunma sanayinde yerlileşme oranı yüzde 25'lerden yüzde 40 seviyesine geldi. Ama sadece yerlileşmeye değil, yerli üretimlerin verimliliğine, kalitesine, yönetimine, araştırma-geliştirme yatırımlarına ve Türkiye’nin savunma sanayinde ihracatçı olabilme taraflarına da bakmak gerekiyor.
Silah, teçhizat, mühimmat, tank, tüfek, uçak aldığımız ülkelere hükümet, asker ve iş dünyası ortak pencereden bakarak, savunma sanayi için bir strateji belirlemesi gerekiyor.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Türkiye’nin savunma sanayisinin hak ettiği ölçüde gelişebilmesi için özel sektöre görev verilmesi konusunda ciddi adımlar atıyor. Ancak galiba siyasilerle, askerler arasında savunma sanayinde özel sektörün etkin görev alması, bazı kurumların özelleştirilmesi konusunda etkin bir işbirliği yok.
Ancak Türkiye’nin savunma sanayinde nasıl bir strateji izlemesi gerektiği konusu, sadece asker ve hükümet cephesinin oyun alanı olmamalıdır. Zira ülke savunmasının sadece silah satın alarak sağlanması, bir başka açıdan bakıldığında Türkiye’yi savunmasız bırakmaktadır.
Zira bu ülkenin kaynakları, yıllardır büyük rakamlar olarak bütçeden savunma için pay olarak ayrılıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) denince kimsenin ’hayır’ deme şansı da olmuyor. Bütçeden ayrılan paralarla ihaleler açılıyor. Silah mühimmat, tank, uçak olarak bu ülkenin parası başka memleketlere uçup gidiyor.
Son örnek, İsrail’e sipariş edilen insansız hava araçları, Heronlar. İhalesini İtalya’nın kazandığı açıklanan Göktürk Gözetleme Uydu Projesi.
Bu ayın ilk haftası Özelleştirme İdaresi Başkanı (ÖİB) Metin Kilci, BOTAŞ, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) gibi kamu varlıklarının özelleştirilebileceğini açıkladı.
Ancak bu açıklamaya ilk tepki Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’den, ‘MKE özelleştirilmeyecek’ şeklinde geldi. Hâlbuki MKE’nin özelleştirilmesi yönündeki teklif Sayın Gönül’e bağlı olan Savunma Sanayi Müsteşarlığı’ndan (SSM) ve Bakanın bilgisi dâhilinde Aralık ayında ÖİB’e gitti. Diğer bir ifadeyle Sayın Gönül, kendi teklifini yalanlamış oldu. Ama sebebine açıklamadı.
Açıkçası Milli Savunma Bakanı’nın geri adım anlamına gelen bu tepkisine bir anlam vermek mümkün değil. MKE’nin kesinlikle özelleştirilmesi gerekir. Elbette şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gibi olmamalı, belli bir plan ve strateji çerçevesinde Türk girişimcilere emanet edilmelidir. Ama şimdilik bu yol tıkanmış görünüyor.
MKE’nin özelleştirilmesine böyle bir tepki geleceğini yaklaşık bir ay önce bu köşede şu satırlarla kaydetmiştim;
‘Ancak, SSM’nin bu girişimi öncelikle içerde bir dirençle karşılaşacak gibi görünüyor. Türkiye’de savunma sanayine yön veren karar mercilerinde, yerlileşmeye yönelik adımlara karşı fazla direnç yok, ama savunma sanayinin özelleştirilmemesi için lobi yapanlar söz konusu.’
Evet, son yıllarda savunma sanayinde yerlileşme oranı yüzde 25'lerden yüzde 40 seviyesine geldi. Ama sadece yerlileşmeye değil, yerli üretimlerin verimliliğine, kalitesine, yönetimine, araştırma-geliştirme yatırımlarına ve Türkiye’nin savunma sanayinde ihracatçı olabilme taraflarına da bakmak gerekiyor.
Silah, teçhizat, mühimmat, tank, tüfek, uçak aldığımız ülkelere hükümet, asker ve iş dünyası ortak pencereden bakarak, savunma sanayi için bir strateji belirlemesi gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder