Terör Uzmanı Doç. Dr. Maya Arakon: Paşa oğlu ölürse terör biter
Teşvikiye Camii'nden bir cenaze kalkarsa, bir işadamı, bir paşanın oğlu ölürse, bakın terör duruyor mu durmuyor mu görürüz
Güvenlik ve Terör Uzmanı Doç. Dr. Maya Arakon, Kürt sorununun çözümsüz kalmasında ekonomik ve siyasi rantın etkili olduğunu söyledi. Arakon, "Kürt sorunu Türkiye'nin aşil topuğudur. İsteyen herkes burdan vurabilir. Ama bir gün Teşvikiye Camii'nden bir cenaze kalkarsa, bir işadamı, bir paşanın oğlu ölürse, bakın terör duruyor mu durmuyor mu görürüz" dedi.
Yenişafak muhabiri Murat Aksoy, terör uzmanı Maya Arakon ile PKK saldırılarını ve çözüm önerilerini konuştu. Arakon birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte O röportaj:
Türkiye'de şiddet bir anda yeniden arttı. Ve sadece Doğu ve Güneydoğu'da değil İstanbul'a da ulaştı. İstanbul Halkalı'da askerleri taşıyan servise düzenlenen saldırıda 6 kişi hayatını yitirdi. Peki artan bu şiddetin anlamı ne? PKK şiddet üzerinden Öcalan'ı ve kendini muhatap mı kılmak istiyor? Demokratik açılım sürecinde yapılmayanlar mı yoksa bizatihi açılımın kendisi mi örgütü şiddete yöneltti? Bütün bunlar cevap bekleyen sorular. Bu hafta İngiltere'de İRA, İspanya'da ETA ve Fransa'da Korsika sorunlarının yakından bilen bir isimle Yeditepe Üniversitesi'nden Terör ve Güvenlik Stratejileri Uzmanı Doç. Dr. Maya Arakon ile bunları konuştuk. Ağır bir söyleşi oldu. Ben soruları soramadım, Arakon'un gözleri doldu. "Bizi ve bu toplumu yıllarca her konuda kandırdılar" diyor. Ve bu yüzden karşılaştığımız gerçeklikten korktuğumuzu söylüyor.
Bu şiddet ortamında nereden başlanır söze bilmiyorum...
30 yıldır Türkiye olarak terörün içindeyiz. Gözümüzü olaysız açtığımız olmuyor. Ülkede sadece terör değil, daimi bir kriz hali var. Gazetelere, televizyonlara baktığınızda her gün başka bir olay görüyoruz. Artık toplumun bunu taşıyacak hali kalmadı. Bardak taştı artık. Sadece terör değil, toplumda öyle bir gerginlik var ki, trafikte bile insanlar birbirlerini öldürüyorlar. Kız meselesi bile Türk-Kürt çatışmasına dönüşüyor. Geçen bir mail geldi şöyle; "Siirtliyim, sevdiğim kız Türk, Kürt olduğum için kızı vermiyorlar" diye yazıyor. Bu noktaya gelindi artık. Yıllardır bizi kandırdılar, şovenist biçimde hazırladılar bugünlere. Militarist politikalar uygulandı, muhalif sesler susturuldu, resmi ideoloji dışında hiç kimseye göz açtırılmadı. Nihayetinde öyle fanatik, öyle cahil, bilgisiz bir toplum ortaya çıktı ki, sahip olduğu fanatizm yüzünden son derece cüretkâr bir toplum olduk. Bu toplum, hukuksuzluk üzerine inşa edilmiş bir sistem üzerinde ilerliyor. Yargının, ordunun durumunu görüyorsunuz. Güvenecek yer kalmadı. Siyasetçilere zerre kadar güven kalmamış toplumda. Yeter artık insanlar ölmesin diye konuştuğumda, bana ne kadar cesursunuz diye mailler geliyor. Hayır ben cesur değilim. Bunu herkes söyleyebilir, bu biraz vicdan işidir diyorum.
Şiddet toplumu bölüyor mu?
Eskiden PKK'ya karşı öfke vardı, artık öfke Kürt vatandaşlara karşı, bu çok korkutucu. Ve siyasilerin bunun farkında olmamasını düşünemiyorum. Ama bu ilgisizlikleri beni isyan ettiriyor. Şimdi şu cenazelerden sonra, Kürt vatandaşlar bana diyor ki korkuyoruz hocam, Batı'daki Kürtler evlerini satıp Doğu'ya göçmeye başlamışlar. Böyle bir Türkiye mi istiyoruz biz? Bu Türkiye mi global güç olmaya hevesleniyor? Komşularla sıfır sorun güzel ama kendi iç sorununu temizlemediğin sürece her zaman tacize, kullanılmaya açık bir ülke olacak, her zaman vurulmaya açık bir ülke olacak. AK Parti ve Türkiye şunu unutmamalı; Kürt sorunu çözülmeden bölgesel, küresel güç olunmaz. Kürt sorunu Türkiye'nin aşil topuğudur. İsteyen herkes buradan vurabilir Türkiye'yi.
SİYASAL RANT ARACI OLDU
Siyasiler neden çözüm konusunda uzlaşamıyor?
Acı ama siyasi partiler özellikle muhalefet partileri bunu siyasi rant meselesine dönüştürmüş durumda. Bu, artık CHP, MHP, BDP, AK Parti meselesi değil. Bunların çok üstünde. Bundan rant toplamaya çalışmak gerçekten bu ülkeyi intihara sürüklemektir. Politikacılarımız acilen bir araya gelmeli ve ortak akıl üretmeli. Oturup duygusal tepkiler vermekten öte bir çözüm lazım artık.
Bir araya gelmeleri çok mu zor?
Partilere çok önemli iş düşüyor. Kışkırtmak yerine sağduyuya yönlendiren açıklama ve politikalar yapmaları lazım. Kılıçdaroğlu'nun "Kanı kanla temizleyemezsiniz" demesinden umutlandım. Mutlaka ve acilen CHP ve AKP yan yana gelip birşeyler üretmeliler. O zaman ister istemez MHP de buna uymak zorunda kalacaktır. Çünkü uymazsa marjinalize olur.
BDP ne yapmalı?
BDP'ye ciddi eleştiriler getiriyorum. Sürekli iki ses var. İmralı höt diyor, bir anda geri adım atıyorlar. Ya İmralı vesayetinden çıkacaksınız, Türkiye'nin Kürt partisi olacaksınız ya da İmralı vesayetinde kaldığınız sürece de hep marjinalize, hep düşman olarak bellenen bir partiye dönüşeceksiniz ve size adım attırılmayacak. Her yaptığınız negatif algılanacak, her yaptığınız tırpanlanacak, bütün özgürlüklerinizi kaybedeceksiniz. BDP'nin yapısına baktığımız zaman bir barışçı, gerçekten barışı isteyen bir kesim var. Bir de içinde çok şahinleri var.
Fikirsel ayrışma varsa bu neden siyasallaşmıyor?
Çünkü yüzde 10 barajı var ve baraj onları birleştiriyor. İspanya'da baraj yüzde 3'e çekildi. Ne oldu? Hem ulusalcı nasyonalist Bask partileri yani son derece şahin Bask partileri meclise giriyor ama aynı zamanda barışçı Bask partileri de. Ve süreç şahin Bask partilerini marjinalize etti.
BARAJ İNSE BDP BÖLÜNEBİLİR
Türkiye'de böyle olabilir mi baraj inse?
Baraj düştüğü zaman olabilir. Tabiî bir de yargısal ideolojik hatalar da yapıldı. Mesela Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk. O hareketin en barışçıl, en ılımlı isimleriydi. Onların sesini kestik. Ahmet Türk'ün bugünlerde yapacağı sağduyu çağrısının ben hâlâ önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye şu an gerçekten ipin üstünde yürüyor. Siyasi partilerin bunu görüp, seçim rantının ötesinde bir bakış geliştirmeleri şart.
Neden bitmiyor bunca yıldır bu şiddet?
Göz göre göre geliyorum diyen bir süreçle karşı karşı karşıyayız. İstanbul saldırı olabileceğini MİT 3 hafta önce haber vermiş ve güzergahı hergün değiştirin demiş. Bunlar nasıl takip edilmez. Bakın şiddet bitmiyor, çünkü ortada büyük bir rant dönüyor. Siyasi irade bunun üzerine gitmeli. Bu rantı ortadan kaldırmadan şiddet bitmez. Ordu da güven kaybetti, bunu geri kazanmasının tek yolu şeffaflaşma ve açıklıktır.
Rant olduğu için mi bitmiyor şiddet?
En önemli neden. Öyle bir büyük bir rant var ki size milyon dolarlardan bahsediyorum. Bu bilgileri bana hiçbir gizli kanal vermiyor. Açın BM raporlarını, orada yazıyor. Açın 2005 BM raporlarını. BM raporlarında Paris banliyösüne giden uyuşturucunun % 85'i PKK'dan gidiyor diyor. Bu bir veri. Yılda 5 milyar dolarlık uyuşturucu gelirinden bahsediyoruz. Hiçbir devlet görevlisi veya PKK'lı diyebilir mi çok büyük rant dönüyor, o yüzden bitirmiyoruz diye. Hayır. Tabiî ki diyemeyeceği için Kürt sorununu nasıl yansıtıyorlar, işte toprak talebiydi, yok ayrımcılıktı. Bunlar yalan. Kürt meselesini siyaseten çözersek rant meselesi öyle kabak gibi ortaya çıkacak ki... Türkiye halkları tek vücut olarak bunu yok edebilir.
EN BÜYÜK PAY ÖRGÜTE
Bu ranttan en çok kim yararlanıyor?
Örgüt çok yararlanıyor tabiî ki. Örgütün dışında söylenen o ki rantı paylaşan tek bir merkez, güç yok. Orada ne olduğunu göremediğimiz karanlık bir şeyler dönüyor: En azından ne olduğunu görebildiğimiz demokratik, siyasi çözümleri bir an önce uygulamaya koyalım ki, o karanlık rantın ne olduğu oradan billurlaşıp ortaya çıksın. Türkiye halkı bunu görsün. Böylece orada bambaşka çıkarların döndüğü ortaya çıksın.
Şemdinli'deki olayda taciz atışı yapıp, cevap gelmeyince kaçakçı sandıklarını söyledi. Yani kaçakçıların sınır geçişine asker izin mi veriyor?
Dediğiniz doğru orada kaçakçılık varsa sen onu görmezden mi geliyordun? Ordu bir hukuksuzluğa göz yumduğunu kendi ağzından ifade ediyor. Kimse de bunun üstüne gitmiyor. "Kaçakçılık varsa bu da kötü bir şey değil mi? demiyor mu kimse?
Peki nasıl bitecek?
Size çok acı bir gerçeği söyleyeyim. Hiç olmasın, Allah korusun, ama eğer bir gün Teşvikiye Camii'nden bir cenaze kalkarsa, bir işadamının oğlu, akrabası, bir paşanın oğlu akrabası çatışmalarda ölürse, bakın o zaman bu terör duruyor mu, durmuyor mu? Hep fakirin fukaranın, emekçinin, köylünün çocuğu gidiyor. Ben artık buna dayanamıyorum. Bir kadın olarak dayanamıyorum. Bu analar şehit cenazesine sarılıp ağlarken kahroluyorum ama bilin ki aynı anda bir Kürt anası da kimselere gösteremeden çocuğunun cenazesine sarılıp ağlıyor. Ve terörist anası olarak damgalandığı için çocuğuna acısını göstermeye bile hakkı yok artık. Bugün 3 sene önce ölen çocuklarımızın adını ailesi dışında hatırlayan var mı? Bu olayı artık ölüm edebiyatından çıkarıp rasyonel bir çözüm üretmemiz lazım. Bu ölenlerin hepsi bizim evladımız.
Paranoyaları kaldırmak çözüm için gerekli
Demokratik Açılım süreci başarısız mı oldu?
Açılım beni heyecanlandıran bir şey oldu. Ama yapılmayan şeyler bu heyecanı azalttı. Bence Demokratik Açılım topluma yeterince anlatılamadı. Açılım dediğinizde toplum ne olduğunu bilmiyor. Kürdistan mı kurulacak, PKK ile masaya mı oturacağız soruları soruluyor. Herkes diyor ki Kürtler ayrılmak istiyor. Yok öyle bir şey. Bilerek yaratılmış bilgi kirliği bu. Öcalan bunu geçen sene söyledi; "bu sorun Türkiye'nin sınırları içinde çözülecek" diye. Hadi Öcalan kandırıyor diyelim. Uluslararası konjonktür buna izin verir mi? Kürtlerdeki "Türkler barış istemiyor" algısını kırmamız lazım. Türklerin de "Kürtler bizi bölmek istiyor" paranoyasından kurtulması lazım. Bu sadece halkı belirli ideolojilere sürekli inandırmak için üretilmiş ve yeniden yeniden üretilmekte olan bir paranoyadır. Bu aşamada öncelikle halkın güvenini kazanmak ve sakinleşmesini sağlamaktır. Gerekirse ülkeyi adım adım gezip, Demokratik Açılım'ın ne olduğunu anlatacaksınız. TRT Şeş, evet iyi bir adım ama onun dışında somut bir şey yok. Mesela "taş atan çocuklar"a ilişkin yasa bir an önce çıkmalı.
Başka...
Tabiî ki siyasi yasaklıların, yani seçilmişlerin hapse atılması konusu hemen çözülmeli. Bu insanlar aday olabildiklerine göre sen devlet olarak seçilmelerine izin vermişsin demektir. Ama hapse attığında, o zaman adam "benim hiçbir şeyime izin vermiyorsun ben dağa çıkıyorum" diyor. Bu yüzden PKK'nın Kürt halkının gözündeki meşruiyetini yok edecek her türlü siyasi ve demokratik önlemin acilen alınması lazım. Ekonomik olarak, sosyal ve kültürel olarak bölgeye acil yatırım yapılmalı. Siyasi çözüm, şu aşamada biraz paradoksal gözüküyor ama en kolayı. Asıl bu toplumsal kırılmayı nasıl gidereceğiz, asıl sorun budur.
Sizce bu meselede en kritik düzenleme nedir?
Anadilde eğitimdir. Ama anadilde eğitimin acilen geçirilmesi lazım. Anadilde eğitim hepimizin hakkıdır. Türkçe resmi dildir. Bu yasal güvenceye alındıktan sonra anadilde eğitim sorun olmaz. İstanbul Ankara İzmir, Adana, Antalya'da İngilizce eğitim veren okullar yok mu, Fransızca, Almanca yok mu? Amerikan liseleri yok mu? Niçin Kürtçe olmasın? Bunun nasıl bir zararı olabilir? Bu önyargıların, halktaki paranoyaların önüne geçecek güven tazeleyen politikalar lazım.
TERÖRLE MÜCADELE BAŞARISIZ
Şiddet karşısında yeniden terörle mücadele konuşulmaya başlandı. Askeri yöntemler çözüm mü?
Hayır. Ben artık buna tahammül edemiyorum. Bugüne kadar siyasi yöntemler denendi de çözülemediği için mi askeri yöntemlere başvurulacak? 30 senedir askeri yöntemler kullanıyoruz. Sadece bombalıyoruz Kuzey Irak'ı, kendi vatanımızı, kendi vatandaşlarımızı. Herhangi bir terör örgütünü sırf askeri yöntemlerle bitiremezsiniz. Dağ bombalayarak, Kuzey Irak'ı bombalayarak olmaz bu iş. Bu işi diplomasi kanallarıyla, sosyal siyasi ekonomik kanallarla çözeceğiz biz.
Kılıçdaroğlu'nun vicdanına güveniyorum
CHP, AK Parti ile bir araya gelmeli dediniz, olabilir mi bu?
AK Parti'nin Demokratik Açılım dediği SHP'nin 1989 raporundan farklı değil hatta o raporun gerisinde. Ama bunları AK Parti söyleyince CHP reddetti. İnanılmaz yanlış bir muhalefet tarzı bu. İktidar partisi ne yaparsa, hayır demek üzerine odaklanmış, sadece tabanından gelen çarpık, irrasyonel dahi olsa o taleplere cevap vermek üzerine odaklanmış bir siyaset anlayışı var Türkiye'de. Hâlbuki siz siyasetçi iseniz tabanınızı o noktaya çekeceksiniz. Baykal dönemi için söylüyorum tabiî ki, "Başbakan doğru söylüyor" desin tabanına da gitsin bunu anlatsın. "Bakın kardeşim çocuklarımız ölüyor yeter artık bu kan" diyebilsin ama ne oldu? Kendi yazdıkları raporu AK Parti sahiplendi diye karşı çıktılar.
Kılıçdaroğlu bunu değiştirebilir mi?
Kılıçdaroğlu'nun kendi vicdanıyla, parti içinden gelen baskı arasında sıkıştığını düşünüyorum. Çünkü Kılıçdaroğlu görebildiğim kadarıyla vicdanlı ve biraz daha halka yakın bir kişilik. Kendi vicdanı diyor ki evet kan kanla temizlenmez ama bunu söylediği zaman aşağıdan öyle bir şahin baskısı oluyor ki iki arada kalıyor. Şimdi Kılıçdaroğlu'nun tabiî ki yılların kurt politikacısı Baykal kadar politika deneyimi yok. Ben ümit ediyorum ki Kılıçdaroğlu vicdanını dinleyerek o Antep'te söylediklerinin arkasında duracaktır. İnanmak istiyorum ki AK Parti'ye şu sorunu çözmek konusunda destek çıkacaktır. Aksi halde CHP'nin görmesi lazım Türkiye elden gidiyor.