30 Haziran 2010 Çarşamba

Ya terörist ya köylü! / Umur Talu

Herkesin hayatta çok seçim imkanı yok.
Öyle üniversite sınavında gibi dört, beş şık bile yok. Hatta şık hiçbir seçenek yok.
Bir mermi gibi aslında hepimizin kafasına saplanmalı bazı olaylar.
Kahrolmalıyız seçimsizliğe.
Anayasanın, şunun bunun boş vermişliğine. Asgari var oluşta bile kiminin ömür boyu zincirlendiği eşitsizliğe.

NE HAZİN
Onca şehit verilen Gedikli baskını sonrası general, “teröristlerin çoban sanıldığını” söylemişti.
Şöyle yazmıştım:
“Karşı taraftakinin sıradan insan olduğu kuşkusuyla ateş gücünü frenleyen, hayatları riske atabilen, önceliği onlara zarar vermemeye bir komuta anlayışı ise…

Ne iyi ve onca kayıptan sonra ne hazin!
Ya da, hesap verme gereğini birkaç katına çıkartan bir durum:
Sanmak üstüne, onca çocuğu ölüme taşıyabilen bir kurmaylık!”

İKİSİ DE
Zaman ne hızlı ve ne yavaş!
Bir hafta mı oldu sadece?
Derken Hatay, Hassa, Dedemli Köyü, Şekerim Deresi…
Askerler bu kez köylüleri “terörist sandı”
İki köylü ölü. İki ölü köylü. “Terörist sanıldıkları” için.
“Teröristler köylü sanıldıği için” çoğu zaten köylü olan askerler… “Köylüler terörist sanıldığı için” köylüler. Seçenek bu işte.
Askerin kendine koyduğu ölümcül seçim:
Ya köylü, ya terörist… Ya tetiği çekersin ya çekmezsin.
İster istemez, nice insanın da yıllardan beri hayatına yapışmış kader:
Ya köylü, ya terörist!
Kaçamazsın. Çıkış yok.
Göçerek dahi kolay kolay atamadığın kader:
Ya köylü, ya terörist!
O yüzden, birçoğunun gözünde her ikisi birden!

EN ÇOK
Bazen “en çok şehit veren iller” açıklanıyor:
Şırnak birinci!
2009 sonunda şehit sayısı 300 barajını geçen ilk il! Ardından, nüfusu Şırnak’ın 70 katı İstanbul. Sonra Hakkari, Ankara, Diyarbakır.
Asker, korucu, polis. Çoğu korucu; “devlet yanında, eli silahlı köylü.”
Bin küsur şehidi, devlet kayıtlarında 4 bin suçlusu olan korucular.
Ama kimi asker cenazesinde Kürtçe ağıt da duydunuz: Uludereli er Süleyman mesela.
Çoğu korucu köylerinden çocuklar. Kaçamadıkları kader: Ya köylü, ya terörist!
Yoksulluğuna, şiddetine hapsoldukları, iki ateş arası kadıkları bölgede, bu kez tıraşlı, düğmeleri ilikli, tam teçhizatlı, “hiç olmazsa karnı doyan köylü” asker.
Eski Genelkurmay deyişiyle, “düşük yoğunluklu savaş” olduğu kadar, bizatihi “Kürtlerin de iç savaşı”!
Ne kırım Yarabbi!

40 BİN ÖLÜ
Hani her gün artıyor ya, “40 bin ölümüz” diye soğuk soğuk yuvarlanmış sıcak rakam.
2009 sonu “resmi hesap”: 7 bin 946 şehit: 5 bin 821’i asker, 1350 korucu, 775 polis.
Ayrıca, “4 bin 828 sivil terör nedeniyle hayatını kaybetti” deniyordu. Korucu köylü, askerlerin çoğu köylü…
“Siviller” de çoğunlukla “köylü” idi; bir kısmı çocuk, bir kısmı “terör saldırısı”yla bir kısmı “terörle mücadele kurşunu”yla.
40 bin için geriye en az 27 bin gibi bir sayı daha kalıyor, devleT hesabıyla.
İşte o da zaten açmazı anlatıyor:
40 bin ölü… Ya terörist ya köylü!

HANGİ
Hani, bölgede köylüler eskisi gibi hayvancılık yapamadığı için ithal edilen Angus etlere kekik atılacak ya…
“Ya köylü ya terörist” diye öldürülenler ile 75’lik yaralı kader onu topluyordu.
Sanmayın ki dağlar kadar uzaktılar size; mutfağınız kadar yakın!
Ne demişti önceki Genelkurmay Başkanı, Fenerbahçe tribününde askeri ihale şampiyonu yöneticilerle “çak” yapmadan hemen önce:
“BBG evi gibi… Her şeyi izliyoruz.”
Kekik ile keklik o yüzden karışıyor olmalı!
Bir okur yorumu şöyleydi:
Hangi büyük Tanrı bu kadar kan dökülsün istiyor ki acaba?