25 yıllık terörle mücadelede 3 ay eğitim almış er ve erbaşların kullanılmasına artık son verilmesi TSK'nın da gündeminde. Peki profesyonel ordu bu sorunu çözer mi? "Hayır" diyen Sedat Laçiner'in ilginç tespitleri var...
TSK terörle mücadelede profesyonel sisteme geçme hazırlığında. Yani artık 3 ay eğitim almaş vatan evlatları teröristlerle burun buruna bırakılmayacak... Çeyrek asrılık terör sorununun çözümü için geç kalınmış olan bu yöntem tek başına yeterli mi peki?
Uluslararası ilişkiler, uluslararası güvenlik ve Türk dış politika uzmanı Doç. Dr. Sedat Laçiner’e göre "hayır" değil.
Sınırın taşınması ve profesyonel askerlik meselesini konuştuğumuz Laçiner, TSK'nın bütütünüyle profesyonelleşmesini ve zorunlu askerliğin sembolik bir veya birkaç aylık temel eğitim şeklinde verilmesi gerektiğini belirtiyor. Laçiner'in çok ilginç tespitleri de var.
"Terörle mücadelede sadece profesyonellik tek başına yeterli değildir, çünkü iyi bir yüzbaşı veya iyi bir teğmen demek her işi yapabilir biri demek değildir." diyen Laçiner, terör bölgesinde görev yapan subay, astsubay ve uzman erbaşların 2 yıl sonra tam kıvamına gelmişken alakasız yerlere tayin edildiğine dikkat çekiyor.
Doç. Dr. Sedat Laçiner, "Dağda terörist kovalarken birden bire kendisini Ankara’da fotokopi çeker halde bulan pek çok kişi biliyorum." diyerek çok ilginç bir noktaya dikkat çekiyor...
Yazılarını da çok yakından takip ettiğim uluslararası ilişkiler, uluslararası güvenlik ve Türk dış politika uzmanı Doç. Dr. Sedat Laçiner’i aradım. Kendisine gündeme dair her şeyi sordum.
-Devlet Bakanı Hayati Yazıcı teröre karşı alınacak önlemleri sıralarken “Sınır taşımayı da konuşalım” dedi. Sınır güvenliği ve sınırın yerinin bazı bölgelerde kaydırılması konusunda siz ne düşünüyorsunuz. Bu bir çözüm olabilir mi?
Türkiye’nin Irak ve İran sınırları oldukça zorlu coğrafyalardan geçiyor. Özellikle Irak sınırı doğal değil, kimi yerlerde 2-3bin metreden geçiyor. Bu da savunmayı zorlaştırıyor. Bu durumda ya savunmayı dağın bu tarafında kuracaksınız, ya da diğer tarafta. Sınır değişikliği yapılabilirse elbette daha iyi korunabilir. Bir tür takas olabilir. Ancak şu anki ortam bu tarz düzenlemelere çok da uygun durmuyor. Eğer sınırı iki tarafı da mutlu edecek tarzda düzenleyebilirseniz neden olmasın, ancak bu göründüğünden daha zor bir iştir. Ayrıca sadece sınır değişikliği ile sınırlarınızı daha güvenli hale getiremezsiniz. Önemli olan sınırın her iki tarafında da güvenlik ve huzurun olmasıdır. Örneğin Fransa ile Belçika arasında doğru düzgün sınır bile yoktur. Aynı şekilde silahlar yığılı iken güvenli olmayan Suriye sınırımız bugün büyük oranda güvenlidir. Demek ki sınırları sadece silahlar korumuyor. Karşı tarafta dostlar bulabilirseniz, birlikte bir hayat geliştirebilirseniz sınırınız da güvende oluyor.
ÜÇ TEMEL ÖNLEM
Sınır güvenliği için ne gibi önlemler alınabilir?
Kısa vade sınır güvenliği için 3 temel önlemi almak mümkündür. Bunlarda ilki sınırın savunması güç yerlerinde ortak güvenlik alanları oluşturulabilir. Bu alan içinde her iki devlete de hareket serbestisi verilir. Yani zorlu bölgelerde Türk güvenlik güçleri 3, 5, 10 km derinlikte, artık ne kadar ihtiyaç varsa sanki kendi topraklarındaymış gibi hareket edebilirler. Bu durumda aynı hakkı istemesi halinde Irak tarafına da vermesiniz gerekebilir. İkinci olarak sınırda kimsenin giremeyeceği ortak sahalar oluşturulabilir. Örneğin bir dağın iki taraftaki kısmında da yerleşimden ve serbest geçişten arındırılmış noktalar oluşturulabilir. Bu bölgelerde özellikle hava saldırıları da serbest bırakılabilir.
Üçüncü önlem ise Kuzey Irak’ta, o bölgenin egemenlik dengelerini bozmadan, Türk sınırına yakın bölgelerde birkaç tane büyük askeri üs oluşturulabilir. Türk askerleri ve istihbaratçılarını barındıracak bu üsler karakol gibi değil, etrafına sıcak takip yapabilecek güç ve donanımda olmalıdır.
Yukarıda saydığımız önerilerin Irak tarafına çok sıcak gelmeyeceğinin farkındayım. Ancak bu önerilerin ABD ve Irak’a kabul ettirilebileceğini düşünüyorum.
PROFESYONELLEŞME OLMAZSA OLMAZ BİR İHTİYAÇTIR
-Yine çözüm önerileri üzerinden gidersek, terörle başa çıkmak ve kayıpları önlemek konusunda “profesyonel ordu” önerisi yeniden tartışılmaya başlandı. Profesyonel ordu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her meslekte profesyonelleşme esastır. Profesyonelliği her işte ararken, dünyanın en tehlikeli işlerinden diyebileceğimiz askerlikte aramamak mantıklı değildir. Kaldı ki günümüzde askerlik daha fazla uzmanlığı gerektirmekte, profesyonelliğin ötesinde çok detay konularda uzman olmak şart hale gelmektedir. Eğer bu ikisini TSK başaramazsa geçmişte kalan bir ordu olarak çok gerilerde kalır. Başka bir deyişle terör olsun ya da olmasın TSK için profesyonelleşme olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. Bunun için Türkiye’nin gerekli kaynağı da vardır. Bu bağlamda Ordu’nun tamamen profesyonelleşmesi, zorunlu askerliğin sembolik bir veya birkaç aylık temel eğitim şeklinde verilmesi gerekir.
ORDULAR YOK ETMEK ÜZERİNE KURULU YAPILARDIR
-Terörle mücadeleye gelirsek…
Temelde terörle mücadele özellikle ülke içinde ordu ile yapılabilecek bir iş değildir. Ordular yok etmek üzerine kurulu yapılardır. Ülke içinde ordunuzu ne kadar çok kullanırsanız o kadar çok hem ülkenize, hem de ordunuza yazık edersiniz. Bir düzenli orduya şurada terörü bitir demek ona yapılabilecek en büyük zarardır. Profesyonel dahi olsa düzenli birliklerle, konvansiyonel savaşa göre yapılanmış ve eğitilmiş kişilerle bu iş olmaz. Eğer ordu içinde ayrı bir terörle mücadele birimi kurulursa o zaman durum değişir. Fakat unutmayınız, bu da zordur. Kurumlar bir günde zihniyet değiştiremezler. Eğer kurduğunu terörle mücadele birimlerini normal subaylar ile kurup, ordu içinde klasik emir-komuta zincirine bağlayacaksanız onun adı ne olursa olsun özü ordunun diğer birimlerinden çok da farklı olmayacaktır. Bu nedenle bu tür birimleri polis veya MİT içinde oluşturmak, ya da bağımsız bir yapılanmaya gitmek daha akla yakın geliyor. Eğer ordu içinde profesyonel ve terörle mücadelede uzman bir oluşuma gidilirse bu da kabul edilebilir.
Profesyonel orduya geçiş bu sorunu çözmeye yeterli mi?
Terörle mücadelede sadece profesyonellik tek başına yeterli değildir, çünkü iyi bir yüzbaşı veya iyi bir teğmen demek her işi yapabilir biri demek değildir. Nasıl ki poliste trafik polisini narkotiğe veremezseniz orduda da belli uzmanlaşmaların olması gerekiyor. Ayrıca terör bölgesine Batı’dan gelen kişiler tatiller ve izinler düşüldüğünde 2 yıldan az bir süre bu bölgelerde görev yapıyorlar. Meseleyi tam kavramaya başladıkları sırada yeniden ilgisiz bir bölgeye tayinleri yapılıyor. Dağda terörist kovalarken birden bire kendisini Ankara’da fotokopi çeker halde bulan pek çok kişi biliyorum. Bu örnek geliştirilebilir yönlerimizden sadece bir tanesi. Kısacası teröristle mücadele yönetiminde ciddi reformlara ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.
ZORUNLU ASKERLİK DÜNYANIN EN BÜYÜK İSRAFLARINDAN
- Genelkurmay bu konuda görüşünü açıkladı. Asker neden karşı profesyonel orduya?
Genelkurmay’da profesyonel ordunun güçlü taraftarları da var. Ancak diğer gündemleri teknik ihtiyaçların karşılanmasına engel oluyor olabilir. Nihayetinde zorunlu askerlik sadece terörle ilgili bir konu değil. Bazı generaller zorunlu askerliği tüm Türkiye’yi tornadan geçirme, Türk insanını Cumhuriyet değerleri doğrultusunda eğitme aracı olarak görüyor. Oysa bu kanı çok yanlış. Askere gidenlerin ordu veya cumhuriyet konusunda terbiye edildiklerini, doğru yola ulaşıp sivil hayata dönmedikleri defalarca kanıtlandı. Diğer taraftan askerlikte profesyonelleşme ve uzmanlaşma çoğunluğun hayali. Çünkü asker de acemilerle uğraşmaktan bıktı. Askere alınanların yarıdan fazlası sorunlu insanlar.
Nasıl sorunlu?
Çünkü o yaşlarda sorun çok. İşsizlik var, evlenme dönemi, ana babadan ayrılma çağları gibi. Bu insanları bir teğmene, bir yüzbaşıya verdiğiniz zaman hem zaman ve enerjileri boşa gidiyor, hem de psikolojileri bozuluyor. Dahası verdikleri emekler sonuç verse bile en nihayetinde bu sonucu 1 yıl kadar kullanabiliyorsunuz, sonrasında kalifiye elemanınız sivil hayata dönüyor, her şey yeniden başlıyor. Aslına bakarsanız zorunlu askerlik dünyanın en büyük israflarından biri. Bu kişilerden hem istediğiniz verimi alamıyorsunuz, hem de subaylarınız meşgul ediyorsunuz. Ayrıca zorunlu askerliğini yapanların işe uygun bir motivasyonları da yok. Ya aşırı istekliler, ki bu çok da istenen bir durum değildir, ya da korku ve endişe içinde teskere sayıyorlar. Geçicilik hissi içindeki bir askerde birikim oluşması ve belli yeteneklerin geliştirilmesi de oldukça zordur.
Ordu içinde profesyonelliğe karşı çıkan bazı kişilerin belirttikleri gerekçeler ise son derece zayıf. Örneğin askere maaş verirsek vatan aşkları azalır, motivasyonları azalır diyorlar. Oysa bizim subaylarımızın hepsi maaş alıyor ve vatan aşklarında herhangi bir azalma olduğunu sanmıyorum.
HÜKÜMETİN TEK HATASI
-Yaşadığımız bu kanlı terör olayları ile ilgili hükümete, orduya ve medyaya karne vermenizi istesem, önce hükümetin karne notu ne olur?
Hükümet 7 yıldır terörle mücadelenin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarında çok radikal önlemler aldı. Bunun sonucunda sokaklarda şiddete eğilim azaldı. Hükümetin tek hatası teröristle mücadele, yani silahlı mücadele kısmında zayıf kalması. Bu konuda Hükümeti MHP, CHP ve diğer partilerden farklı görmüyorum. Teröristle mücadelede ne yazık ki AK Parti de kendisinden öncekiler gibi “asker, polis ne istemiş de vermemişim” diyor. Oysa onların güvenlik bürokrasisinin gözetim, denetim, sevk ve idaresini yapması gerekir. Üstelik bunu bürokrasi istese de yapması gerekir, istemese de. Sonuçta elinde silah ortada dolaşan 5-6 bin insan olunca yaptığınız reformlardan sonuç alamıyor, siyasi reformlara ise neredeyse hiç geçemiyorsunuz.
Kurumlara not vermek bana düşmez. Ancak ortada büyük bir dağınıklık olduğu ortada…
-Terörle mücadeleden asıl sorumlu olan kurum hangisi, Genelkurmay mı, İçişleri Bakanlığı mı?
Bu bile belli değil. Yasalar başka bir şey söylüyor, uygulama ise bambaşka. Terörle mücadelede kurumlara tek tek not verilmez, çünkü bu mücadele topyekun bir mücadeledir. Eğer her şeyi mükemmel yapıyor da bir yerde vahim hatalar içindeyseniz yaptığınız iyi şeyler tam tersi sonuçlara da neden olabilir. Örneğin ekonomik iyileştirmeleriniz, kültürel hakları genişletmeniz bir karakolunuz basıldığında başka hedeflere hizmet edebilir. O nedenle eşgüdüm ve kurumlararası uyum bu mücadelede hayatidir. Fakat hepsinden önce şoför mahallinin boş kalmaması, yani hükümetlerin kaptan koltuğuna oturması gerekiyor. Aksi takdirde kendi başına yol alan kurumların başarılı olması mümkün değildir.
Özellikle bu son kanlı terör olayları nedeniyle ordu da ilk kez yüksek sesle eleştirilmeye başladı. Ordunun karnesi nasıl sizce?
Ordu’nun ve diğer kurumların yapıcı bir şekilde eleştirilmesinde sorun yok. O anlamda yapıcı olmak kaydıyla eleştiri ortamını sağlıklı buluyorum. Ancak kurumların da eleştirilerden yararlanma kabiliyetlerini arttırmaları gerekir. Eleştirileri saldırı olarak almamalı, yapılan eleştirilerde haklılık payı gözüküyorsa bunları uygulama alanına yansıtmak şarttır. Daha da önemlisi ordu hatalarında kendisini eleştirmeyi bilmeli, üstler astların görüşlerini daha çok dinlemeli ve böylece pek çok önlenebilir yanlış medyaya düşmeden giderilebilmelidir.