9 Şubat 2009 Pazartesi

Pazar cinayetleri / Ahmet Altan

Aslında yazıişleri masasının başına "hadi bir Pazar gazetesi yapalım" isteğiyle oturduk.
"Pazar gazetesi" denilen şeyin ne olduğunu biliyorsunuz değil mi?
Bu gazetenin özelliğini anlayabilmek için önce bütün ailenin başında oturduğu bir kahvaltı masası düşüneceksiniz. Ya da çoluk çocuk, yakın dostlar birlikte toplanılmış geniş bir kahvaltı masası. Masanın üstünde kesenize ve keyfinize göre kahvaltılıklar. Sucuklu yumurta da olur, yağda pastırma da...
Ama içine biraz limon sıkılmış mis gibi zeytinyağın içinde zeytin, evde yapılmış reçel, beyaz peynir, taze ekmek mutlaka olsun. İnce belli bardaklarda demli çay. Mutfak pencerelerinde çay demliğinin fıkırdayan suyundan çıkan buhar. Herkes keyifli. Kimsenin acelesi yok. İster kahvaltı masasında, ister kahvaltıdan sonra gazeteler açılacak. Hem okuyup, hem de yanındakilere anlatacağın eğlenceli haberler. Pazar sabahının rehavetine uygun, insanı germeyen haberler. Biz de böyle bir gazete yapmak istedik. Gel de yap.
Bak bakalım Türkiye'de böyle "Pazar gazetesi" yapabiliyor musun. Burası, gerçekleri görmek isteyenler için korkunç bir ülke. Devletin hukuktan uzaklaştığı, rahatça cinayet işleyebildiği, yasadışı gizli teşkilatlar kurabildiği bir ülke. Bu ülkede yaşayan insanların canlarını kurtarabilmek, onlara gerçekten güzel bir gelecek sağlayabilmek, mutlu kahvaltı sofraları kurulabilmesine yardımcı olabilmek için gerçekleri bulup anlatmak zorundasınız. Ve gerçekler, "Pazar gazetelerine" uygun değil. Eski bakanlardan Adnan Ekmen'i iyi bir gazetecilik yaparak önce Yeni Aktüel dergisi bulmuş.
Daha sonra da biz kendisini bulup konuştuk. Eski bakan, on bir köylünün öldürülüp bir minibüsün içinde yakıldığı korkunç katliamın içyüzünü anlatıyor. Bu olay yaşandığında bu ülkenin medyası bunu "PKK'nın işi olarak" vermiş. Ekmen diyor ki, "o katliamı PKK değil devlet yaptı." Bununla ilgili bilgilerini ve kuşkularını dile getiriyor. On biri de yakılmış olan cesetlere ait hüviyetler, oradaki bir çavuşun cebinden çıkmış. "PKK tarafından tümüyle yakılmış cesetlerin hüviyetleri çavuşun cebine ne zaman ve nasıl girmiş?" Olayı soruşturmaya gelen savcıyı korkutmuşlar. Ekmen, "tümüyle güvenlik güçlerinin denetiminde bulunan bölgede yapılan bu katliamın" sorumlusunun JİTEM olduğunu söylüyor.
O günlerde PKK "tek taraflı" ateşkes ilan etmiş. Bu korkunç olayla birlikte "ateşkese" aldıran olmamış tabii. Savaş yeniden kızışmış. Eski bakan, "Ergenekon davasını soruşturan savcılar Fırat'ın öbür yanına baksınlar" diyor. Kendisinin bu olayla ilgili Ergenekon davasında "tanıklık" etmeye hazır olduğunu söylüyor. Güneydoğu'da işlenen cinayetlere bakmadan Ergenekon'un gerçek derinliğine ulaşmak mümkün değil. Orada, Ergenekon'un "nüvesi" gibi gözüken JİTEM çok adam öldürmüş. JİTEM dediğiniz, devletin Jandarma kuvvetleri içinde kurulmuş bir örgüt. Cinayetler, doğrudan devlet görevlileri tarafından işleniyor. Gözlerini kırpmadan öldürüyorlar, boğuyorlar, yakıyorlar. Bunları ortaya çıkarmadan, devleti temizlemeden bu ülke yoluna nasıl devam edecek?
Temizlemek de o kadar kolay gözükmüyor. Ergenekon davasıyla ilgili olarak tutuklanan "orgenerallere" Genelkurmay'dan "ziyaretçi" gönderiliyor. Bakıyorsunuz, orgeneraller tahliye edilmiş. Bu insanların "tutuklu bulunması" için bir neden yoksa neden tutukladınız? Nedensiz tutuklamak ne demek? Böyle bir haksızlık nasıl yapılır? Yok, bu insanların tutuklanması için geçerli nedenler varsa neden serbest bıraktınız? Tabii, Genelkurmay ziyaretleri bu "serbest bırakılışları" epeyce şaibeli bir hale getiriyor.
Geçen hafta Sezgin Tanrıkulu Neşe Düzel'e, "JİTEM'le ilgili soruşturmaların yolunun Genelkurmay tarafından kesildiğini" anlatmıştı. Bu generallerin bırakılması doğrusu bu yaklaşımı güçlendiriyor. Her "ateşkes"te bir katliam yaşanmış neredeyse bu ülkede. Bir ateşkeste 33 asker kurşuna dizilmiş. Bir ateşkeste on bir köylü yakılmış. Bu iki olayın da dışardan görüldüğü, medyanın anlattığı gibi olmadığı artık anlaşılıyor. İki katliamda da devletin parmağı var. Bu işler soruşturulmadan, devlet katillerden temizlenmeden nasıl yaşayacağız bu ülkede? Adnan Ekmen, "ben tanıklık ederim" diyor. Ergenekon savcıları çağırsınlar bu eski bakanı. Bir dinlesinler.
Ergenekon'un Güneydoğu'daki cinayetlerinin izine düşsünler. Bu ülkeyi ve bu devleti katillerden temizleyelim. Biz okuyamasak da çocuklarımız güzel "Pazar gazeteleri" okusunlar. Bugünkü "Pazar gazetemiz" içinizi acıttıysa eğer, bunu çocuklarınızın geleceği için yaptığınız bir fedakârlık olarak görün. Bunlar yazılmazsa, çocuklarınız o bir bardak çayı hiçbir zaman huzurla içemeyecek çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder