Davos’ta kopan fırtına, ekonomik kriz ve işsizlik gibi Türkiye’nin gerçek gündemini gölgelemekle kalmadı;
Ergenekon’la ilgili gelişmeleri de ikinci plana itti.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e öfkelenip paneli terk ettiği saatlerde eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın eski ANAP lideri Erkan Mumcu hakkındaki düşüncelerini içeren bir telefon kaydı ekranlara yansımıştı.
Ertesi gün bu konuşmanın bazı bölümlerinin “montaj” olduğunu söylemekle birlikte Karadayı, 2007 Cumhurbaşkanlığı krizinde Meclis’te 367’nin bulunması gereğinden hareketle, Mumcu’ya oylamaya katılmaması yönünde telkin yaptığını kabul eder tarzda değerlendirmeler yaptı.
“367 krizi” nedeniyle parlamento cumhurbaşkanını seçemediği için erken seçime gidildi.Süreci etkileyen tartışmalardan biri, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Anayasa’ya göre üçte iki çoğunluk bulunmadan Meclis’in Cumhurbaşkanı’nı seçemeyeceği görüşüydü. Geçmişte Özal, Demirel ve Sezer’in cumhurbaşkanı seçildikleri oylamalarda 367 koşulu aranmamıştı. CHP buna rağmen Anayasa Mahkemesi’ne gitti ve 27 Nisan’da Genelkurmay’ın yayımladığı “e-muhtıra”nın da etkisiyle yüksek yargı Kanadoğlu’nun savını benimsedi.
Karadayı’ya ait olduğu öne sürülen telefon kaydında, Mumcu’nun ikna edilememesi halinde “askerin bu işi halletmesi, temizlemesi” gibi konuşmalar da geçiyordu. Ancak Karadayı Paşa o sözleri reddetti.O dönemde siyasi mantıkla izah edilemeyen ikinci bir olay daha yaşandı.
Merkez sağın iki partisi ANAP ve Doğru Yol liderleri Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar seçime birlikte girme kararı almışlarken, son dakikada ittifakı bozdular!
Mumcu ve Ağar, “merkez sağı birleştirme” iddiasıyla hiç ortaya çıkmasalar, partileri tek tek daha iyi sonuç alabilecekken, bir ay boyunca yarattıkları umudu, “anlaşamayarak” yok ettiler. İki parti de barajın altında kaldı.
Bu iki partiye seçime girmekten hangi güç alıkoydu?!Karadayı’nın telefon konuşması, aslında tahmini hiç de zor olmayan bu sorunun da yanıtını içermektedir.
Susurluk-Ergenekon bağlantılı iki olay da dikkat çekicidir.
Abdullah Çatlı’nın kazada kaybolan çantası Ergenekon sanığı Sami Hoştan’da çıktı.Yangında ilk kurtarılacaklar listesi gibi, “sır dolu” çantanın gerçek bilgilerden arındırılarak aileye teslim edildiğini söylemek kehanet olmaz. Veli Küçük ve ekibinin “JİTEM kıdemi”, onlara bu tecrübeyi kazandırmıştır.
Çarpıcı bir açıklama da eski Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı Levent Ersöz’ün sorgusundan medyaya yansıdı. Bir ziyaretçinin getirdiği 4 sayfalık “darbe planı”ndan söz ediyor. Bu belgeyi komutanı Şener Eruygur’a sunduğunu, ancak “Ayışığı ve Sarıkız”la ilgili olup olmadığını bilmediğini söylemiş.
Davos’un gölgesinde kalan Ergenekon’da ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Ergenekon’la ilgili gelişmeleri de ikinci plana itti.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e öfkelenip paneli terk ettiği saatlerde eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın eski ANAP lideri Erkan Mumcu hakkındaki düşüncelerini içeren bir telefon kaydı ekranlara yansımıştı.
Ertesi gün bu konuşmanın bazı bölümlerinin “montaj” olduğunu söylemekle birlikte Karadayı, 2007 Cumhurbaşkanlığı krizinde Meclis’te 367’nin bulunması gereğinden hareketle, Mumcu’ya oylamaya katılmaması yönünde telkin yaptığını kabul eder tarzda değerlendirmeler yaptı.
“367 krizi” nedeniyle parlamento cumhurbaşkanını seçemediği için erken seçime gidildi.Süreci etkileyen tartışmalardan biri, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Anayasa’ya göre üçte iki çoğunluk bulunmadan Meclis’in Cumhurbaşkanı’nı seçemeyeceği görüşüydü. Geçmişte Özal, Demirel ve Sezer’in cumhurbaşkanı seçildikleri oylamalarda 367 koşulu aranmamıştı. CHP buna rağmen Anayasa Mahkemesi’ne gitti ve 27 Nisan’da Genelkurmay’ın yayımladığı “e-muhtıra”nın da etkisiyle yüksek yargı Kanadoğlu’nun savını benimsedi.
Karadayı’ya ait olduğu öne sürülen telefon kaydında, Mumcu’nun ikna edilememesi halinde “askerin bu işi halletmesi, temizlemesi” gibi konuşmalar da geçiyordu. Ancak Karadayı Paşa o sözleri reddetti.O dönemde siyasi mantıkla izah edilemeyen ikinci bir olay daha yaşandı.
Merkez sağın iki partisi ANAP ve Doğru Yol liderleri Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar seçime birlikte girme kararı almışlarken, son dakikada ittifakı bozdular!
Mumcu ve Ağar, “merkez sağı birleştirme” iddiasıyla hiç ortaya çıkmasalar, partileri tek tek daha iyi sonuç alabilecekken, bir ay boyunca yarattıkları umudu, “anlaşamayarak” yok ettiler. İki parti de barajın altında kaldı.
Bu iki partiye seçime girmekten hangi güç alıkoydu?!Karadayı’nın telefon konuşması, aslında tahmini hiç de zor olmayan bu sorunun da yanıtını içermektedir.
Susurluk-Ergenekon bağlantılı iki olay da dikkat çekicidir.
Abdullah Çatlı’nın kazada kaybolan çantası Ergenekon sanığı Sami Hoştan’da çıktı.Yangında ilk kurtarılacaklar listesi gibi, “sır dolu” çantanın gerçek bilgilerden arındırılarak aileye teslim edildiğini söylemek kehanet olmaz. Veli Küçük ve ekibinin “JİTEM kıdemi”, onlara bu tecrübeyi kazandırmıştır.
Çarpıcı bir açıklama da eski Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı Levent Ersöz’ün sorgusundan medyaya yansıdı. Bir ziyaretçinin getirdiği 4 sayfalık “darbe planı”ndan söz ediyor. Bu belgeyi komutanı Şener Eruygur’a sunduğunu, ancak “Ayışığı ve Sarıkız”la ilgili olup olmadığını bilmediğini söylemiş.
Davos’un gölgesinde kalan Ergenekon’da ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder