Ergenekon
ve darbe teşebbüsü gibi davalara yönelik büyük bir yıpratma politikası
yürütülüyor. Medya eliyle yapılan bu faaliyete en çok maruz kalanlar
arasında Ergenekon davasının gizli tanıkları yer alıyor.
Tanık (şahit), dava konusu olay hakkında bilgi sahibi olduğu bilinen; ancak davaya taraf olmayan kişilerdir. Ergenekon gibi geniş bir davada, tanık sayısının fazla olması normal. Hele derin devlet yapısının, terör örgütlerini, çeteleri tetikçi gibi kullandığı iddiaları düşünülürse her tipten insanın tanık olması kaçınılmaz. Bu kişilerin üst örgüt yöneticilerinden korktuğu için gizli tanık olması da yasaya uygun. Ama bu gerçekler bilinmesine rağmen, “Ergenekon davasındaki gizli tanıklar suçlu çıktı, güvenilmez.” diye manipülasyon yapılıyor. Halbuki, Ergenekon yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanan kişi, örgüt lideriyle ilişkiye geçmiş ise ya da PKK'lı itirafçıyı suç faaliyetlerinde kullanmaya kalkmışsa bu konuda tanıklık yapmaları gerekir.
Daha önce çok önemli bilgiler veren gizli tanık ‘Anadolu' da bu operasyona maruz kaldı. Anadolu, 2005-2007 yıllarında emekli paşalarla yaptığı darbe görüşmelerini tek tek anlattı. Ancak daha sonra sanıklar tarafından kendisinin akıl sağlığı yerinde olmadığı iftiraları atıldı. Bunun üzerine aynı zamanda Ergenekon sanığı olan ‘Anadolu' asıl kimliğini ifşa ederek ‘Ümit Sayın' olduğunu açıkladı. Yine 1. Ergenekon davasında Danıştay saldırısını aydınlatan ifadeler veren 9 No'lu gizli tanığın sanıklardan Osman Yıldırım olduğu iddia edildi. Levent Ersöz'ün avukatı da, Yüksel Dilsiz isimli başka bir sanığın gizli tanık olduğunu iddia etmiş, savcı da avukatın gizli tanığı deşifre ettiğini aktarmıştı. Ergenekon davasında itibarsızlaştırma konusunda Sakık ne ilk ne de son. Ama bütün bunlara rağmen tanıklar, deşifre olsalar da açıklamalara devam ediyor.