TBMM DARBE KOMISYONU RAPORU’NDA ÇARPICI TESPIT:
100 binleri aşan sivil Özel Harpçi var
TBMM
Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporun ‘Genel
Değerlendirme’ bölümünde çarpıcı tespitler yer aldı. Sovyet işgaline
karşı ‘Ölüm Üçgeni’ denilen Adapazarı-Bolu-Sapanca bölgesinde gömülen
silahların, başta Kürt işadamları olmak üzere faili meçhul cinayetlerde
kullanıldığı belirtildi.
Devlette
kaydı olmayan bu silahlar kaybolduğunda kimsenin hesap soramadığı
vurgulanan raporda, Özel Harp Dairesi’nin bu silahları kullanmak için
sayıları yüz binlerle ifade edilen sivili eğitip, toplum içinde uyuttuğu
kaydedildi. Rapordaki Emniyet İstihbarat Notu belgesinde, 28 Şubat’ta
psikolojik harekâtı yürüten Genelkurmay ekibinin ‘sivil ve sakallı’
oldukları bilgisinin yer alması dikkat çekti.
TBMM Darbe ve
Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporda Özel Harp
Dairesi konusunda çarpıcı bilgilere yer verildi. Raporda yer alan bazı
tespitler şöyle:
ÖZEL HARBİN GİZLİ ADRESİ:
Türkiye’nin
gizli ordusunun yani Özel Harp Dairesi’nin adı gizlendi. Daire kâğıt
üzerinde Seferberlik Tetkik Kurulu olarak gözüktü. Özellikle sivil
unsurların oluşturulmasında daha rahat faaliyet yürütmek için bu isim
tercih edildi. Ancak görevliler kendi aralarında dairenin gerçek adını
kullandılar. Özel Harp Dairesi’nin merkezini konuşlandırmak üzere Ankara
Kızılay’da bir ev kiralandı. Adakale Sokak 36 numaradaki tek katlı bu
ev bahçe içindeydi.
DOĞRUDAN NATO MERKEZİNCE YÖNETİLDİ:
Doğrudan
NATO merkezinden yönetilen bu daire, Türkiye’de doğrudan Genelkurmay
İkinci Başkanlığı’na bağlandı. Özel Harp Dairesi 1992’de Özel Kuvvetler
Komutanlığı adını alarak tümen seviyesine yükseltildiğinde, sivillerin
bağlı olduğu birim ayrı bir daireye dönüştürülmüştür. Batı’da bu gizli
orduların sivil unsurları tamamen dağıtılıp, kendileri için oluşturulan
silah depoları açığa çıkarılırken, Türkiye’de sivil unsurların sayısında
artışa gidilmiştir. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun komuta seviyesi bugün
tümgeneral düzeyindedir. Çoğunlukla kilit bölgelerde ve noktalarda
bulunan sivil unsurların sayıları hakkında kesin bir rakam
bilinmemektedir. Bu konuda bugüne dek bir rakam bile telaffuz edilmiş
değildir. Ancak sayıları yüz binlerle ifade edilmektedir.
GÖMÜLEN SİLAHLAR 1970’LERDEKİ OLAYLARDA KULLANILDI:
Sovyetler
Birliği işgaline karşı ülkenin belli yerlerinde gizli silah ve
patlayıcı depoları oluşturuldu. Bunlar çoğunlukla tenha yerlerde yer
altına gömüldü. Bu silah zulalarının yerini o bölge ile ilgili görevleri
bulunan Özel Harp Dairesi’ndeki önemli askerler ve bir de o bölgede
bulunan ve kamplarda eğitimden geçirilen sivil unsurlar biliyordu. Büyük
bir gizlilikle yer altına gömülen bu silahların numara kayıtları
devlette kesinlikle bulunmuyor, kaybolmaları halinde hiçbir yasal işlem
de yapılamıyordu. 1970’li yıllarda ülke içinde gerçekleştirilen
katliamlarda kullanılan silahlar, sivillerin kullanması için
gömülenlerdi.
ÖLÜM ÜÇGENİNİN SIRRI:
1993 yılından itibaren
faili meçhul cinayetlerde Gü-neydoğu’nun yanı sıra dikkat çeken bir
başka bölge daha oldu. Bolu-Düzce-Sapanca’nın kesiştiği sınırlar.
Hedefte bu kez Kürt işadamları vardı. Ölüm Üçgeni adı verilen bu
bölgenin çok önemli bir özelliği var. Özel Harp Dairesi’nin 1950’li
yılların sonlarından itibaren, olası bir işgal durumunda Sovyetler
Birliği ordusunu durdurmak amacıyla sivil unsurları örgütlediği bölgeydi
burası. Kürt işadamlarının bu bölgede öldürülmesi 1993 yılı MGK’da
alınan kararlardan sonra başladı. Ölüm listesinde 67 Kürt işadamının
ismi vardı. Listenin başındaki Liceli işadamı Behçet Cantürk, 14 Ocak
1994’te kaçırılıp öldürüldü. Sapanca yakınlarında cesedi bulundu. Kürt
işadamları neden bu bölgede öldürüldü, bu bölgenin özelliği neydi? Bu
bölge, Özel Harp Dairesi’nin Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi işgal etme
olasılığına karşın sivil halkı eğitimden geçirdiği yerdi.
Adapazarı-Bolu-Sapanca üçgenindeki sivil unsurlar halkı da örgütleyerek
Sovyetler Birliği ordusunu vuracaktı. Ayrıca işgal durumunda sivil
unsurların kullanabilmeleri için bölgede bir de silah deposu vardı.
PSİKOLOJİK HAREKÂTI GENELKURMAY YÜRÜTTÜ:
Genelkurmay
Başkanlığı’ndaki Psikolojik Harekât Şubesi, 28 Şubat döneminde
Psikolojik Harekat Dairesi’ne dönüşmüş, personel sayısı artırılmıştır.
Bu da yetmemiş, psikolojik harekât sadece bu daire tarafından değil aynı
zamanda Genelkurmay İstihbarat ve Harekât başkanlıkları tarafından da
yürütülmüştür. 1997 yılında Genelkurmay Başkanlığı Psikolojik Harekât
Dairesi’nin faaliyetleri ‘emniyet istihbarat notu’nda şöyle
özetlenmiştir; Genelkurmay Harekât Başkanlığı’na bağlı Psikolojik
Harekât Dairesi 5 şubeden oluşuyor. Diyarbakır, Elazığ ve İstanbul’da
toplam 150 kadar subay ve astsubaydan oluşan gruplar da var. Gruplarda
görevli personel sivil ve sakallı olarak çalışıyor.
PSİKOLOJİK HAREKÂT HERKESİ KULLANDI:
Psikolojik Harekat, Kürt sorunundan laiklik tartışmalarına değin demokratik öneri ve fikirleri, meşru kurum ve yapıları hedef almakla kalmamış, bu çerçevede YÖK’ten başlamak üzere bütün devlet kurumları ve medya bu yönde yönlendirilmiş ve kullanılmıştır. Ana hedef tek tip toplum yaratmak, oradan güç alarak siyaset üretmek, siyasete müdahale etmek olmuştur.
Psikolojik Harekat, Kürt sorunundan laiklik tartışmalarına değin demokratik öneri ve fikirleri, meşru kurum ve yapıları hedef almakla kalmamış, bu çerçevede YÖK’ten başlamak üzere bütün devlet kurumları ve medya bu yönde yönlendirilmiş ve kullanılmıştır. Ana hedef tek tip toplum yaratmak, oradan güç alarak siyaset üretmek, siyasete müdahale etmek olmuştur.