Şemdinli'de
Aktütün Karakolu'nda askerlik yaptığı sırada psikolojisi bozulan Esat
Yüksel, nöbet sırasında uyumamaları için yaşamını yitirmiş asker ve
PKK'lilerin cezanazelerinin izlettirildiğini söyledi.
İZMİR - Hakkari’nin Şemdinli İlçesi'nde bulunan Aktütün Jandarma Sınır Karakolu'nda 2010 ile 2011 yılları arasında askerlik yaptığı sırada psikolojisi bozulan Esat Yüksel, nöbet sırasında uyumamaları için kendilerine o bölgede çıkan çatışmalarda ve PKK baskınlarında yaşamını yitirmiş asker ve PKK'lilerin cezanazelerinin izlettirildiğini söyledi.
Yüksel, bu görüntüleri izleyen bir çok askerin yaşadığı ölüm korkusu nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu, bazılarının ise intihar ettiğini belirtti. Askerlik yaptığı yerde trajedi yaşandığını ifade eden Yüksel, "Ben oradan geldiğimden beri bir türlü kendimi toparlayamıyorum. Herkes vicdanıyla Allah korkusuyla ne gerekiyorsa yapsın kimse ölmesin ölümler olmasın" dedi.
Devletin Kürt sorununda dayattığı çözümsüzlük politikası nedeniyle 30 yıldır bölgede devam eden çatışmalardan dolayı binlerce insan yaşamını yitirdi, binlerce köye boşaltıldı ve büyük maddi kayıplar yaşandı. Bu çatışmalı ortamın insanların zihinlerinde yarattığı psikolojik tahribat, çatışmalı ortamdan dolayı yaşanan can kayıpları, faili meçhuller, köy yakmalar ve maddi zararların gölgesinde kaldı, çoğu zaman da görmezden gelindi. Çatışmalardan psikolojik olarak etkilenen yöre halkının yanı sıra bölgeye gönderilen sayıları milyonları bulan asker ve polis de aynı durumu farklı bir şekilde yaşadı. 30 yıl devam eden bu çatışmalı ortamdan etkilenen polis ve askerler, geri döndüklerinde yanlarında savaşın yakıcılığının zihinlerde yarattığı psikolojik bir rahatsızlık olan sorunları getirdi. ABD'li askerlerin Vietnam dönüşü yaşadıkları psikolojik sorunlara verilen Vietnam Sendromu'na atıf yapılarak "PKK Sendromu" veya "Kürdistan Sendromu" denilen psikolojik sıkıntılar bölgede görev yapan asker ve polisler arasında çok sık yaşanırken, devlet kamuoyunda savaş karşıtlığını güçlendirir endişesiyle sürekli bu durumun üstünü örtme yolunu seçti. Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde bulunan Aktütün (Bezele) Jandarma Sınır Karakolu'nda askerlik yapan Esat Yüksel, gizlenen ve üzeri örtülen bu savaş gerçekliğinin bir kurbanı. 20 yaşında sağlık ve hayat dolu bir genç olarak gittiği askerlikten döndükten sonra, yaşamdan hiç bir umudu olmayan, kendisine zarar veren, ölmeyi düşünen bir genç haline geldi. Esat Yüksel askerlikte yaşadıklarını ve nasıl bu hale geldiğini DİHA'ya anlattı.
'Paramparça olmuş asker ve PKK'lilerin cenazelerini gösteriyorlardı'
2010 yılında Hatay Serinyol'da 75 günlük acemi eğitimi aldıktan sonra Hakkari’nin Şemdinli İlçesi'nde bulunan Aktütün Jandarma Sınır Karakolu'na gönderildiğini hatırlatan Yüksel, şöyle devam etti: "Gittiğim yer bambaşka bir yerdi. Oranın yaşam şartları batının yaşam şartlarına benzemiyordu. 15 gün boyunca taburda kaldık. Bize o bölgede çıkan çatışma ve PKK baskınlarını izlettirdiler. Orada ölen askerlerin görüntülerini izledik. Bize 'mevzide uyarsanız ölürsünüz. Bu şekilde siz de ölürsünüz. İşte bu şekilde geliyorlar. Aç kalacaksınız, susuz kalacaksınız ama uyumayacaksınız. Uykusuzluktan ölünmez. Evinize gitmek istiyorsanız kesinlikle hiç bir şey yapmayacaksınız' diyorlardı" diye aktardı. Şemdinli'deki taburda 15 gün kaldıktan sonra timdeki 16 arkadaşıyla birlikte Aktütün Jandarma Karakolu'na gönderildiklerini söyleyen Yüksel, "16 kişilik tim olarak Aktütün Karakolu'nun güvenliğini sağlayan Bayraktepe üs bölgesine çıktık. İlk üs bölgesine çıktığımızda komutanlarımız bize Aktütün'de yaşanan çatışmaları ve baskınları videodan izletti. Görüntülerde paramparça olmuş asker ile PKK’lilerin cenazeleri vardı. Görüntülerde kimisinin gövdesi var kafası yok. Kimisin bacağı kimisinin kolu bir tarafta" diye konuştu.
'Ölüm korkusundan 12 ay boyunca günde 18 saat görev yaptım'
Kendilerine izlettirilen görüntülerden çok etkilendiklerini bundan dolayı birçok askerin ciddi psikolojik sorunlar yaşadığını ifade eden Yüksel, "Biz zaten onları görünce beyin olarak bittik yıkıldık, toparlayamadık kendimizi. Mesela ben çok berbat oldum. Bazen geceleri bu görüntüler benim rüyama giriyor. Ben kendim 12 ay boyunca günde 17–18 saat uyumadan görev yaptım. Çünkü o videoları gördüm üzerimde çok büyük korku oluştu. Acaba yatarsam bende o cesetler gibi mi olurum? Parça parça mı giderim? Nasıl bir ölümle karşılaşırım? Benim bir tane arkadaşım bundan dolayı resmen şuuru gitti psikolojisi bozuldu çürük aldı. Şu anda ailesiyle görüşüyorum bir türlü kendisini toparlayamıyor. Hayattan hiç bir beklentisi kalmamış. Bize 'bunlar hataları yüzünden ölmüş' diyorlardı hata ama ne hatası? 20 yaşındaki bir genç karşısındaki hedefin ne olduğunu bilmiyor hiç bir şey bilmiyor. Oraya gidiyorsun ne zaman neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Eline bir silah veriyorlar ve sen 'kahramansın, şöylesin böylesin geldin görevini yapacan' deniliyor. 20 yaşındasın ailenden her şeyinden koparıp seni farklı bir yere koyuyorlar" dedi.
'Bir gördüğümüzde kelimeyi şahadet getiriyorduk'
Bayraktepe üs bölgesinde bir buçuk ay kaldıktan sonra sıkılmaya başladıklarını dile getiren Yüksel, sözlerine şöyle devam etti: "Orada telefon yok, televizyon yok, müzik yok, doğru düzgün yemek yok. Orada her gün ölüm korkusu vardı. Belli bir süreden sonra hayattan elimizi ve ayağımızı çekmeye başladık. Kendimizi dağlara saldık. Artık evimiz yuvamız burası dedik. Orası anlatılmaz aslında görüp yaşamak lazım. Karşısında bir güç var ne zaman ne olacağı belli değil. Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Oradaki askerlerle birlikte her akşam ölüm korkusundan dolayı yatamıyorduk. Benim timimde yer alan arkadaşlarla sohbet ettiğimizde 'keşke şuradan üzerimize bir bomba düşse de ölsek bu eziyeti çekmesek' diyorduk. Nöbetteyken bir şey görüyorduk 'aha geldiler' diyorduk. Ağaç kıpırdaması olduğunda kelimeyi şahadet getiriyorduk, hemen koşuyorduk ağaca saldırıyorduk. Bir ağacı bir kayayı kendimize hedef görüyorduk artık. Çünkü her akşam ölüm korkusuyla karşılaşıyorduk. Bir hayvan geldiğinde ya da çakal sesi geldiğinde biz diyorduk aha geldiler. Tamam diyip sallıyorduk mermiyi el bombasını ne geldiyse atıyorduk artık. İki gün sonra gidip bakıyorduk bir tane kurt veya bir tane çakal vurmuşuz. Korkudan artık yani atıyorduk, kendimizi tutamıyorduk. Çünkü can ya bu başka bir şey değil. Yaşadıklarımdan dolayı Van Askeri Hastanesi'nde psikolojik tedavi gördükten sonra beni tekrar birliğime gönderdiler."
'İnsan hayatı bu kadar basit mi?'
Askerlik yaptığı yerde bir trajedi yaşandığı yorumunda bulunan Yüksel, "Kimi askerler soğuktan kimisi kayadan düşüp ölüyor. El uzatacak, sesini duyuracak kimse yok. Orada sen Allah ile baş başasın. Her gece acaba ailem ne yapıyor? Bu süreden sonra da aileni de düşünmüyorsun. Orada ağlayan, gece bir anda yataktan zıplayan askerler vardı. Bundan dolayı orada intihar eden psikoloji bozulan askerler de oluyordu. Psikolojisi bozulan askerleri komutanlarımıza sorduğumuzda bize 'oğlum arkadaşınız çürük aldı kafayı kırdı. Dayanamadı çekti gitti. Siz görevinisi tamamlayın çekip gidin buradan' diyorlardı. Oradaki askerlerin yaşam şartları gerçekten çok zor! Basın askerlik yaptığımız yer için şöyledir böyledir diye anlatıyor. Basın bu kadar 'asker şehit oldu bu kadar PKK'li vuruldu şu şekilde oldu bu şekilde oldu' diyor. Aslında orada yaşananları göstermiyorlar ki. O insanlar öldüler ama ne şekilde öldüklerini göstermiyorsun ki. Orada ölen insanlar bombalarla parçalanarak ölüyor. Gerek asker olsun gerek dağdaki olsun. Mesela biz 2008 yılındaki Aktütün baskınından sonra karakola gittik. Yataklarda kan izleri vardı hala. Biz kendimize burada ne oluyor? Biz insanız insan hayatı bu kadar basit mi? diye soruyorduk" diye belirtti.
'Ben yaşadım kimse yaşamasın istiyorum'
Terhis olduğu 2011 yılının Ağustos’undan bu yana askerde yaşadıklarını unutamadığı için ciddi psikolojik sorunlar yaşadığını ifade eden Yüksel, " Ben oradan geldiğimden beri bir türlü kendimi toparlayamıyorum. Orada birileri ölüyor birileri bedel ödüyor. Buraya gelip şehir hayatına bakıyorsunuz herkes kendi hayatında sanki hiç bir şey olmamış gibi, hiç bir şey yaşanmamış gibi burada herkes yaşamını sürdürüyor. Benim ailem sivil hayata alıştığımı zannediyor ama sürekli kendime zarar veriyorum. Gece yatamıyorum beynim gidip dönüp oraya gidiyor. Acaba oradaki arkadaşlar benim yaşadığımı yaşıyor mu? Çünkü onları kendimin yerine koyup geldim. Acaba ne zaman ölecekler diye düşünüyorum. Ben kendi şahsıma çok mücadele veriyorum ama bazen beyin olarak gidiyorum vücudum beynim yoruluyor. Gece kalkıp evin içinde tur atıyorum sigara içiyorum. Askerden geldikten sonra bir türlü sivil hayata alışamadım kendimi toparlayamadım. Çünkü orada yaşadığımız şeyler burada anlatıldığı gibi değil. Ben yaşadım kimse yaşamasın istiyorum" şeklinde konuştu.
'Bu savaşın önü kesilmezse...'
Yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle tedavi olmak için birçok hastaneye gittiğini belirten Yüksel, doktorların ilaç tedavisi uyguladığını ancak kendisini toparlayamadığını ifade etti. "Ne yapıyorsam bir çözüm yolu bulamadım" diyen Yüksel, Hatay Askeri Hastanesi'ne gittiğini belirterek, "Hastanedeki bir komutan 'bizim yapacak bir şeyimiz yok. Askerliğini yapmış gelmiş. Onun gibi binlerce kişi var. Başka yerlere götürün' dediğinde benim kalbim parçalandı. Kendi kendime 'keşke askere gitmeseydim. Ben askere gitmeden önce bu halde değildim. Hayat şartlarım iyiydi sağlığım yerindeydi. Yaşama bakış açım böyle değildi. Neden bu şeyleri yaşadım, kim için gittim. Ben sizin için gittim sınırda durdum' dedim. Beni oradan resmen kovdular. Benim hastaneye gidecek imkanım yok, sosyal güvencem yok" dedi. Mecburen Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ne gitmek zorunda kaldığını ifade eden Yüksel, şöyle konuştu: "15 gün orada kaldım. Kaldığım bölümdeki insanları görünce psikolojim daha bozuldu. Kaldığım yerdeki kişilerin hepsi asker. Hepsi Hakkari ve Şırnak bölgesinde askerlik yapmış. İçlerinde binbaşı bile vardı. Onların bu durumunu gördüm halime şükrettim. Orada tedavi gören askerler benim yaşadıklarımı yaşamış. Allah onların ailesine sabır versin hepsinin yardımcısı olsun. Yanlız bu savaşın önü kesilmezse sürekli bu şekilde olacak. Bunun önünün kesilmesi lazım."
'Artık kimse ölmesin'
Bölgede yaşanan çatışmalı ortamın bir an önce son bulması gerektiğini vurgulayan Yüksel, "Oraya gidip çatışmaya girmek önemli değil. Oraya gittiğinde sen zaten psikolojik olarak ölüyorsun. Allah herkesin yardımcısı olsun. Gerek asker, gerek polis, PKK'liler olsun ben hiç kimsenin ölmesini istemiyorum. Hiç kimse o zorlukları da yaşamasın. Herkes vicdanıyla Allah korkusuyla ne gerekiyorsa yapsın, kimse ölmesin, ölümler olmasın. Basit bir şey değil, insanız. İşte görüyorsunuz ben ne haldeyim" diye konuştu.
'Bir neslin bu hale gelmesi bir trajedi'
Kardeşinin yaşadığı rahatsızlıkla ilgili konuşan Murat Yüksel, kardeşinin yaşadığı rahatsızlığı hemen fark etmediklerini belirterek, "Kardeşimi sapasağlam askere gönderdik bu şekilde geri geldi. Askerden geldikten sonra bizimle konuşmuyordu, kendisine zarar veriyordu. Bundan dolayı annem hasta oldu yataklara düştü. Bize neden bu halde olduğunu anlatmaya başlayınca, durumunu anladık. Yaklaşık bir yıldır kardeşimin sağlığının düzelmesi için çalışıyoruz. Bunun için maddi ve manevi imkanlarımızı seferber ettik. Kardeşimin herhangi bir sosyal güvencesi yok. Tedavi için askeri hastaneye gittik bize yardımcı olmadılar. Çocuklarımız askerde bu hale gelecekse, onları askere göndermek istemem. Bu sorunu yaşayan insanlarla birlikte ailelerinin psikolojisi bozuluyor. Bu ülkedeki genç bir neslin bu savaşla birlikte bu hale gelmesi bir trajedi? Artık akan kanın durması, savaşın bitmesi gerek" diye kaydetti.
Vietnam Sendromu Nedir?
Vietnam Sendromu; savaş sonrası er ve subaylarda ortaya çıkan, halüsinasyon veya sürekli kabus görme, herkesi düşman sanma, aşırı kuşkuculuk, en sevdiklerine ve topluma karşı zaman zaman veya her zaman şiddet dolu davranışa yönelme, sürekli mutsuzluk hali, katıldığı çatışmalarda yaşadığı dehşet dolu saatleri unutamama ve bu anıları yeniden yaşama, kendini asla güvende hissetmeme, yaptığı hiçbir işe konsantre olamama gibi farklı tezahürlerle ortaya çıkan ruh bozukluğudur. Tıp diline de giren Vietnam Sendromu, dünyanın herhangi bir yerinde savaşa ve çatışmaya girmiş daha sonra ruhsal dengesi bozulan asker ya da savaşçılara konulan teşhise verilen ortak bir isme de dönüşmüş durumda. Tıp dilinde Vietnam Sendromu olarak bilinen bu psikolojik rahatsızlık Türkiye'de özellikle bölgede PKK ile savaşan askerlerde görülüyor. Askerlerde savaş sonrası ortaya çıkan uyum bozukluğu olarak nitelendirilen Vietnam Sendromuna, Türkiye’de PKK ile savaşan askerlerde görüldüğü için bu sendroma "PKK sendromu" veya "Kürdistan Sendromu" da deniliyor.