PKK’lı
teröristler tarafından Bingöl-Elazığ karayolunda kurşuna dizilen 33
erle ilgili dosya adeta buharlaştı. Olayın gerçekleştiği 1993 yılına ait
dosyaları isteyen Diyarbakır’daki savcıya “Herhangi bir kayıt
bulunamadı.” cevabı verildi. 2009’da katliamı araştıran Ergenekon
savcısı Zekeriya Öz de aynı cevapla karşılaşmıştı: “Elimizde hiçbir
belge ve dosya yok.”
Bingöl’de 19 yıl önce izinden dönen 33 erin şehit edilmesi kadar,
katliamdan sonraki yargı süreci de şüphelerle dolu. Olayla ilgili
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada çarpıcı
bilgilere ulaşıldı. Elazığ ve Malatya’da bulunan 1993 yılına ait
dosyalar incelenince birçok soru işareti ortaya çıktı. Dosyaya önce
Elazığ’daki askerî mahkeme bakıyor. Bir yarbay, 3 yüzbaşı, 2 üsteğmen ve
bir er ‘görevi ihmal’den ceza alıyor. Ancak Askeri Yargıtay itiraz
ediyor. Bunun üzerine askerî mahkemenin görev alanına girdiği halde
dosya sivil mahkemeye gönderiliyor. Ardından adeta buharlaşıyor. Bu yıl
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında
hem sivil hem askerî mahkemeden dosyayı isteyen savcıya ‘Herhangi bir
kayıt bulunamadı.’ cevabı veriliyor. Aynı durumla 2009’da dönemin
Ergenekon savcısı Zekeriya Öz de karşılaşmıştı.
Öte yandan
Diyarbakır Başsavcılığı’nın ulaştığı belgeler, 33 erin bile bile ölüme
gönderildiğini gözler önüne seriyor. Erleri taşıyan konvoya silahlı
askerler bindirilmiyor. Oysa Bingöl Emniyet Müdürlüğü’nün istihbarat
raporunda açıkça şu uyarı yapılıyor: “150 kişilik PKK’lı grubun birkaç
gün içinde Bingöl-Elazığ karayolunu keseceği bilgisi alınmıştır.”
Türkiye’nin
en karanlık dönemlerinden biri 1993 yılında yaşandı. Genel af ve
PKK’nın silah bırakmasının konuşulduğu bu dönemde, sürece köstek olan
olaylar zinciri meydana geldi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma
Komutanı Org. Eşref Bitlis, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg.
Bahtiyar Aydın, JİTEM üyesi Cem Ersever ve gazeteci Uğur Mumcu şüpheli
bir şekilde öldü. En sarsıcı hadise ise 24 Mayıs 1993’te yaşandı.
İzinden dönen silahsız 33 er, PKK’lılar tarafından şehit edildi.
Faili
meçhul cinayetleri araştıran Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 33 er
katliamıyla ilgili 2 ay önce yeni bir çalışma başlattı. Savcılık, dosya
ile ilgili sürecin işleyişini öğrenmek için Elazığ ve Malatya’da bulunan
dosyaları inceledi. Alınan bilgilere göre, katliamla ilgili olarak
dönemin Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcısı Hakim Binbaşı
İnayet Taş, bir iddianame hazırlıyor. Bir yarbay, 3 yüzbaşı, 2 üsteğmen
ve 1 er, askerî mahkemede yargılanarak ‘görevi ihmal’den ceza alıyor.
Ancak Askerî Yargıtay kararı bozarak, dosyayı Bingöl Asliye Ceza
Mahkemesi’ne gönderiyor. Bu mahkeme de dosyayı Bingöl İl ve İlçe İdare
Kurulu’na sevk ediyor. ‘İdare kurulları nasıl bir işlem yaptı?’ sorusuna
cevap arayan Diyarbakır savcılığı, şaşırtıcı bir durumla karşılaştı.
İdare kurullarından savcıya gönderilen cevabî yazıda, sözü edilen kişi
ve dosyalarla ilgili kendilerinde herhangi bir kayıt olmadığı
belirtildi.
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler, 33 erin
bile bile ölüme gönderildiğini gösteriyor. Buna göre ihmaller zinciri
Malatya’da başlıyor. 24 Mayıs 1993’te Malatya İl Jandarma
Komutanlığı’nda toplanan erler, on altı ayrı araçla Bingöl İl Jandarma
Komutanlığı’na gönderiliyor. Askerleri taşıyan konvoya koruma aracı
verilmediği gibi araçların içine silahlı askerler de bindirilmiyor.
Dosyada, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı’nın, Bingöl ve Elazığ İl
Jandarma komutanlıklarına bir emir göndererek, dağıtıma ya da birliğine
gidecek askerlerin belli merkezlerde toplanması ve zırhlı araç
eskortuyla gönderilmesini istediği anlaşılıyor. Jandarma Genel
Komutanlığı da 9 Eylül 1992’de, nakil sırasında araçların içerisine
silahlı asker konulması ve konvoya helikopterlerin eşlik etmesi
konusunda emir veriyor. Dosyada bu emirlere uyulmadığı belirtiliyor.
Ayrıca PKK’nın Elazığ-Bingöl karayolunu keseceğine dair olaydan dört gün
önce ‘birinci dereceden teyitli’ istihbarat raporu hazırlandığı ancak
bunun da dikkate alınmadığı vurgulanıyor.
İLK İDDİANAME: OLAYIN YAŞANACAĞINI HERKES BİLİYORDU
Katliamın
hemen ardından savcı İnayet Taş’ın hazırladığı iddianame de olayın
vahametini gözler önüne seriyor. İddianamede özetle şu ifadelere yer
veriliyor: “Böyle bir olayın yaşanacağını herkes biliyor. Olayın meydana
geldiği karayolunun güvenliğinin sağlanmasından sorumlu bulunan Bingöl
Jandarma Komutanı Yüzbaşı Nevzat Yıldız’ın da tespit edilen beyanlarında
alınan tedbirlerin yeterli olmadığını bildiği, hatta 150 kişilik bir
terörist grubunun, iki minibüsteki erlerin indirildiği Diztepe mevkiinin
çok yakınında bulunan Gökçekanat ve Çevrimpınar köyüne geldiklerinin
bilindiği, 20 Mayıs 1993’te 60 kişilik bir PKK’lı grubunun Gökçekanat
köyü Manço deresi mevkii istikametine gittikleri şeklindeki duyumun
güvenilir kaynaklardan alındığı anlaşılmıştır. Örgüt mensuplarının
karayolunda yoğun eylem planladıkları bildirildiği halde, Malatya İl
Jandarma Komutanlığı’ndan 24 Mayıs günü, 16 araçla 582 erin Bingöl’e
konvoy meydana getirilmeden, eskort olmaksızın ve her aracın içerisine
silahlı askerler bindirilmeksizin sevkiyatın yapıldığı görülmektedir.”
Bingöl Emniyet Müdürlüğü
İstihbarat Şubesi’nin imzasını taşıyan istihbarat raporunda da şöyle
deniliyor: “Elazığ’ın Palu ilçesindeki 300 kişilik PKK grubundan ayrılan
150 kişilik bir grubun Bingöl bölgesine geldiği ve aynı grubun birkaç
gün içinde Bingöl-Elazığ karayolunu kesip eylem yapacağı bilgisi
alınmıştır.”
ASKERÎ SAVCILIK: ELİMİZDE HİÇBİR BİLGİ VE BELGE YOK
33 erin katledilmesi, Ergenekon soruşturması çerçevesinde de gündeme gelmişti. Olayla ilgili Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın elindeki delil ve soruşturma dosyalarını isteyen Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e, “Elimizde bu olayla ilgili hiçbir belge ve dosya yoktur.” şeklinde cevap verilmişti. Katliamla ilgili iki farklı dosya bulunuyor. Bunlardan biri, fail durumundaki terör örgütü mensuplarıyla, diğeri ise olayda sorumluluğu bulunan askerlerle ilgili. Askerlere ilişkin dosya zamanaşımına uğradı. PKK’lılarla ilgili bölümü ise halen açık. 33 er olayına karıştığı belirlenen teröristlerden biri 1995 yılında, diğeri de 1998’de ceza aldı.
Diyarbakır’daki savcılar, emir-komuta zincirinde sorumlular arasında bulunması gereken emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ hakkında da yargılama sürecinde hiçbir işlem yapılmadığını da belirledi. Ergenekon’un tutuklu sanıklarından Karadağ’ın, 33 er olayında Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Şube Müdürlüğü’nde görevli olduğu ortaya çıkmıştı. Olay yerine ilk giden kişinin de Karadağ olduğu iddia edilmişti. Diyarbakır’daki savcılar, 1993 yılındaki dönemin üst düzey komutanları hakkında askerî yargının bir işlem yapıp yapmadığını Genelkurmay Başkanlığı’na sordu. Ancak şu ana kadar herhangi bir cevap gelmedi.
Sakık: Askerler PKK’lıların önüne atıldı
PKK’nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık, olayla ilgili savcıya verdiği ifadede, Doğu Çalışma Grubu’na (DÇG) dikkat çekmişti. Batı Çalışma Grubu’nun Doğu ve Güneydoğu’daki örgütlenmesi olan DÇG’nin 1993’te fiiliyata geçtiğini anlatan Sakık, “O yıl Uğur Mumcu, askerî icraatın başı Eşref Bitlis, askerî istihbaratın başı Cem Ersever, devletin başı Turgut Özal ve daha birçok üst düzey komutan, siyasetçi ve aydın tasfiye edilerek 33 er olayı sürecine gelindi. 1993’te yaşanan acı hadiselerin tamamı, yönetimi ele geçirmeyi amaçlayan ve kanın akmasını isteyen bu cunta ekibinin işi. 33 asker olayı bir grup kızgın PKK’lı tarafından gerçekleşti ama planlayarak gerçekleştirdikleri bir eylem değildi. Bu askerler birileri tarafından kendilerinin önüne atıldı ve DÇG’nin ikinci planı bu olaya dayandırılarak hayata geçirildi.” ifadelerini kullandı. Sakık, geçtiğimiz hafta Ergenekon’da tanık olarak dinlendi. 33 er olayına ilişkin sözlerinin arkasında durdu. Sakık, şöyle konuştu: “1993’teki olaylar planlıdır. Özal, Ersever, Bitlis, (Musa) Anter gitti. Kilit noktadakiler ortadan kaldırıldı. Çatışmaların başlaması için eylem gerekiyordu (33 er olayıyla) oluşturdular. Bunlar birbirinin devamı olaylardır. 93, 12 Eylül’den daha kanlı, daha köklü daha korkunç bir darbe oldu.”
Öcalan’dan Ergenekon iması
Terör örgütü PKK’nın elebaşısı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, katliamın yaşandığı dönemde örgütün iki numaralı ismi Şemdin Sakık’ın eylemi Ergenekon adına gerçekleştirmiş olabileceğini ima etmişti. Öcalan, “Şemdin doğrudan Ergenekon’la bağlantılıdır, onların adamıdır, demiyorum, ancak kullanılmıştır. Bu dönemde ateşkesi istemeyenler kimlerdi? Bunu anlamak benim için zor oldu.” demişti.
Bölge Komutanı: Taktik sorumluluk bana ait
33 erin şehit edildiği 1993’te Asayiş Bölge Komutanı olan emekli Orgeneral Necati Özgen, katliama ilişkin Ergenekon imasında bulunulmasına tepki göstermişti. 33 erin şehit edilmesinde taktik sorumluluğun kendisinde olduğunu vurgulayan Özgen, eylemin 300-400 kişilik bir PKK grubu tarafından gerçekleştiğini savunmuştu. Özgen, “Bu olayda başka bir şey aramak öküz altında buzağı aramaktır. Şehitlerimize de TSK’ya da hakarettir.” demişti.
ASKERÎ SAVCILIK: ELİMİZDE HİÇBİR BİLGİ VE BELGE YOK
33 erin katledilmesi, Ergenekon soruşturması çerçevesinde de gündeme gelmişti. Olayla ilgili Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın elindeki delil ve soruşturma dosyalarını isteyen Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e, “Elimizde bu olayla ilgili hiçbir belge ve dosya yoktur.” şeklinde cevap verilmişti. Katliamla ilgili iki farklı dosya bulunuyor. Bunlardan biri, fail durumundaki terör örgütü mensuplarıyla, diğeri ise olayda sorumluluğu bulunan askerlerle ilgili. Askerlere ilişkin dosya zamanaşımına uğradı. PKK’lılarla ilgili bölümü ise halen açık. 33 er olayına karıştığı belirlenen teröristlerden biri 1995 yılında, diğeri de 1998’de ceza aldı.
Diyarbakır’daki savcılar, emir-komuta zincirinde sorumlular arasında bulunması gereken emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ hakkında da yargılama sürecinde hiçbir işlem yapılmadığını da belirledi. Ergenekon’un tutuklu sanıklarından Karadağ’ın, 33 er olayında Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Şube Müdürlüğü’nde görevli olduğu ortaya çıkmıştı. Olay yerine ilk giden kişinin de Karadağ olduğu iddia edilmişti. Diyarbakır’daki savcılar, 1993 yılındaki dönemin üst düzey komutanları hakkında askerî yargının bir işlem yapıp yapmadığını Genelkurmay Başkanlığı’na sordu. Ancak şu ana kadar herhangi bir cevap gelmedi.
Sakık: Askerler PKK’lıların önüne atıldı
PKK’nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık, olayla ilgili savcıya verdiği ifadede, Doğu Çalışma Grubu’na (DÇG) dikkat çekmişti. Batı Çalışma Grubu’nun Doğu ve Güneydoğu’daki örgütlenmesi olan DÇG’nin 1993’te fiiliyata geçtiğini anlatan Sakık, “O yıl Uğur Mumcu, askerî icraatın başı Eşref Bitlis, askerî istihbaratın başı Cem Ersever, devletin başı Turgut Özal ve daha birçok üst düzey komutan, siyasetçi ve aydın tasfiye edilerek 33 er olayı sürecine gelindi. 1993’te yaşanan acı hadiselerin tamamı, yönetimi ele geçirmeyi amaçlayan ve kanın akmasını isteyen bu cunta ekibinin işi. 33 asker olayı bir grup kızgın PKK’lı tarafından gerçekleşti ama planlayarak gerçekleştirdikleri bir eylem değildi. Bu askerler birileri tarafından kendilerinin önüne atıldı ve DÇG’nin ikinci planı bu olaya dayandırılarak hayata geçirildi.” ifadelerini kullandı. Sakık, geçtiğimiz hafta Ergenekon’da tanık olarak dinlendi. 33 er olayına ilişkin sözlerinin arkasında durdu. Sakık, şöyle konuştu: “1993’teki olaylar planlıdır. Özal, Ersever, Bitlis, (Musa) Anter gitti. Kilit noktadakiler ortadan kaldırıldı. Çatışmaların başlaması için eylem gerekiyordu (33 er olayıyla) oluşturdular. Bunlar birbirinin devamı olaylardır. 93, 12 Eylül’den daha kanlı, daha köklü daha korkunç bir darbe oldu.”
Öcalan’dan Ergenekon iması
Terör örgütü PKK’nın elebaşısı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, katliamın yaşandığı dönemde örgütün iki numaralı ismi Şemdin Sakık’ın eylemi Ergenekon adına gerçekleştirmiş olabileceğini ima etmişti. Öcalan, “Şemdin doğrudan Ergenekon’la bağlantılıdır, onların adamıdır, demiyorum, ancak kullanılmıştır. Bu dönemde ateşkesi istemeyenler kimlerdi? Bunu anlamak benim için zor oldu.” demişti.
Bölge Komutanı: Taktik sorumluluk bana ait
33 erin şehit edildiği 1993’te Asayiş Bölge Komutanı olan emekli Orgeneral Necati Özgen, katliama ilişkin Ergenekon imasında bulunulmasına tepki göstermişti. 33 erin şehit edilmesinde taktik sorumluluğun kendisinde olduğunu vurgulayan Özgen, eylemin 300-400 kişilik bir PKK grubu tarafından gerçekleştiğini savunmuştu. Özgen, “Bu olayda başka bir şey aramak öküz altında buzağı aramaktır. Şehitlerimize de TSK’ya da hakarettir.” demişti.