Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, "ete soğan doğrama vakti" diyerek açıklama beklediği Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan'a açıklama gönderdi.
Balyoz
Davasında kararların açıklanmasından sonra Milliyet Yazarı Mehmet
Tezkan dünkü yazısının ilgili bölümünde, Genelkurmay Eski Başkanı Hilmi
Özkök'ün 2008 yılında bir gazetecinin sorusu üzerine söylediği
"Kasaptaki ete soğan doğramam" sözünü hatırlatmış ve "Et kasaptan
alındı, mutfağa getirildi, marine edildi, sıra soğana geldi. Özkök hala soğan doğramıyor" demişti.
Tezkan, Özkök Paşa'yı kastederek "ileride konuşacakmış" değerlendirmesinde bulunup, "Etin bekletme süresi var.. Ya et kokarsa!.. Soğanı doğramaya hacet kalmazsa.." diye sormuş ve yazısını "Et hazır soğanı bekliyoruz" diye bitirmişti.
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Milliyet Yazarına adeta tokat gibi cevap gönderdi. Özkök Paşa, "Şayet benden beklentiniz televizyonlara çıkıp, açık oturumlara katılıp ‘soğan doğramaksa’ bağışlayın, ben muhakemelerin mahkemelerde yapılması gerektiği inancındayım. Böyle yaparsam dönemin Genelkurmay Başkanı olmam nedeniyle yargıya müdahale suçu da işlemiş olmaz mıyım?”
İşte Hilmi Özkök'ün Mehmet Tezkan'a gönderdiği o açıklaması;
Komutanlarla ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldığında dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ‘kasaptaki ete soğan doğramam’ demişti..
Dün bunu hatırlattı..
Ete soğan doğrama vakti geldi dedim.. Özkök açıklama gönderdi.. Özeti şu; ete soğan doğradım.. Birlikte okuyalım..
“Bugünkü makalenizdeki benden beklentinizi okudum. Yazınız teorik olarak sağlam temele oturuyor. Düşüncenize ben de katılıyorum. Ancak pratikte gözünüzden kaçmış bir nokta var. Ben ‘kasap-soğan’ andırışmasını (Analoji) 2008 yılının Temmuz ayında bir gazete muhabirinin, henüz gerçekleşmemiş bir durumun gerçekleşmesi halinde ne yapacağımı sorması üzerine yaptım. ‘Şimdiden bir şey söyleyemem’ anlamını mahalli bir deyimle belirtmek istedim. Hay dilim kurusaydı! (Soruşturma safhasının gizliliği nedeniyle, bir soruya ‘Yorum yok’ yerine ‘Var da diyemem, yok da diyemem’ demem de başıma ne işler açtı. Ama benim üslubum böyle) Bu tarihte Balyoz davası diye bir şey gündeme gelmemişti henüz.
2 GÜN 7 SAAT SOĞAN DOĞRADIM
Ergenekon davasının soruşturma safhasında İzmir adliyesinde savcılara 7 saat, muhakeme safhasında İstanbul’da yargıçlara 2 gün ‘Soğan doğradığımı’ ve zaman zaman yanlış anlamaları düzeltmek için gazetelere beyanda bulunduğumu değerlendirememiş olmanızı anlamakta zorlanıyorum. Şayet çağrılsa idim Balyoz davasında da tanıklığımı yapardım. Bunu defalarca ifade ettim.
‘İleride konuşacakmış’ ifadenizle kastettiğiniz söylemim, Balyoz davasından alınacak dersler konusundadır. Yargıtay, AYM safhaları sonuçlanmadan dersler çıkarmak takdir edersiniz ki bizi güdük sonuçlara götürür.
Şayet benden beklentiniz televizyonlara çıkıp, açık oturumlara katılıp ‘soğan doğramaksa’ bağışlayın, ben muhakemelerin mahkemelerde yapılması gerektiği inancındayım. Böyle yaparsam dönemin Genelkurmay Başkanı olmam nedeniyle yargıya müdahale suçu da işlemiş olmaz mıyım?"
Tezkan, Özkök Paşa'yı kastederek "ileride konuşacakmış" değerlendirmesinde bulunup, "Etin bekletme süresi var.. Ya et kokarsa!.. Soğanı doğramaya hacet kalmazsa.." diye sormuş ve yazısını "Et hazır soğanı bekliyoruz" diye bitirmişti.
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Milliyet Yazarına adeta tokat gibi cevap gönderdi. Özkök Paşa, "Şayet benden beklentiniz televizyonlara çıkıp, açık oturumlara katılıp ‘soğan doğramaksa’ bağışlayın, ben muhakemelerin mahkemelerde yapılması gerektiği inancındayım. Böyle yaparsam dönemin Genelkurmay Başkanı olmam nedeniyle yargıya müdahale suçu da işlemiş olmaz mıyım?”
İşte Hilmi Özkök'ün Mehmet Tezkan'a gönderdiği o açıklaması;
Komutanlarla ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldığında dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ‘kasaptaki ete soğan doğramam’ demişti..
Dün bunu hatırlattı..
Ete soğan doğrama vakti geldi dedim.. Özkök açıklama gönderdi.. Özeti şu; ete soğan doğradım.. Birlikte okuyalım..
“Bugünkü makalenizdeki benden beklentinizi okudum. Yazınız teorik olarak sağlam temele oturuyor. Düşüncenize ben de katılıyorum. Ancak pratikte gözünüzden kaçmış bir nokta var. Ben ‘kasap-soğan’ andırışmasını (Analoji) 2008 yılının Temmuz ayında bir gazete muhabirinin, henüz gerçekleşmemiş bir durumun gerçekleşmesi halinde ne yapacağımı sorması üzerine yaptım. ‘Şimdiden bir şey söyleyemem’ anlamını mahalli bir deyimle belirtmek istedim. Hay dilim kurusaydı! (Soruşturma safhasının gizliliği nedeniyle, bir soruya ‘Yorum yok’ yerine ‘Var da diyemem, yok da diyemem’ demem de başıma ne işler açtı. Ama benim üslubum böyle) Bu tarihte Balyoz davası diye bir şey gündeme gelmemişti henüz.
2 GÜN 7 SAAT SOĞAN DOĞRADIM
Ergenekon davasının soruşturma safhasında İzmir adliyesinde savcılara 7 saat, muhakeme safhasında İstanbul’da yargıçlara 2 gün ‘Soğan doğradığımı’ ve zaman zaman yanlış anlamaları düzeltmek için gazetelere beyanda bulunduğumu değerlendirememiş olmanızı anlamakta zorlanıyorum. Şayet çağrılsa idim Balyoz davasında da tanıklığımı yapardım. Bunu defalarca ifade ettim.
‘İleride konuşacakmış’ ifadenizle kastettiğiniz söylemim, Balyoz davasından alınacak dersler konusundadır. Yargıtay, AYM safhaları sonuçlanmadan dersler çıkarmak takdir edersiniz ki bizi güdük sonuçlara götürür.
Şayet benden beklentiniz televizyonlara çıkıp, açık oturumlara katılıp ‘soğan doğramaksa’ bağışlayın, ben muhakemelerin mahkemelerde yapılması gerektiği inancındayım. Böyle yaparsam dönemin Genelkurmay Başkanı olmam nedeniyle yargıya müdahale suçu da işlemiş olmaz mıyım?"