Pamukoğlu, gündemin en sıcak gelişmeleri olan Balyoz Davası kararları ve AKP’nin PKK ile yaptığı iddia edilen Oslo protokolünü Sözcü gazetesinden Nil Soysal'a değerlendirdi.
Nil Soysal: Siyaset mahkeme kapısından girerse, adalet arka kapıdan çıkar. Balyoz’da durum bu mudur?
Osman Pamukoğlu: Evet budur. Her zaman söylerim; Balyoz da Ergenekon da siyasi davalardır. Sadece iç koşulların getirdiği ve bugünkü hükümetin tek başına yapabileceği bir şey de değil bu. Dış bağlantılı, onların tasvibi ve isteğiyle açılan bir dava.
N.S.: Bu davaların arkasında Amerika mı var?
O.P.: Elbette Amerika. Usulde de yanlışlıklar var. Sayısız CD’ler, diskler var. Bunlar sahtece düzenlenmiş, genel dokümanlar içine katılmış. Çeşitli ve defaatle müracaatlar var. Şunlar şunlar gelsin, tanık olarak mahkemede dinlensin… Bunların hepsi mahkemede reddediliyor.
Sizler nasıl komutansınız!
N.S.: Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman için ne diyeceksiniz?
O.P.: 2003’te, 1. Ordu bir seminer yapıyor. Bu seminerin içeriğinin bir bölümünün uygun olmadığını Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı biliyor. Her ikisi de diyor ki; ‘Biz uyardık, ikaz ettik.’ Peki madem uygun değil niye müdahale etmiyorsunuz? Sizin astınız olan Ordu Komutanı sizin emirlerinize aykırı bir program yapıyorsa, siz nesiniz? Komutan mısınız? Yargılanacak birileri varsa en başta bunlar dönemin Kuvvet Komutanı ile Genelkurmay Başkanı’ dır. Bu kadar kanunsuz bir şey yüzlerce subay ve generalle 5 gün boyunca nasıl yapılır? Bu kadar avanakça bir durum olabilir mi?
N.S.: Bundan sonra ne olacak peki?
O.P.: Diyelim bu oynandı. Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı astlarını emir komuta edemedi. Emre itaatsizlik askerlikte en ağır suçtur. Dönemin Kuvvet Komutanı ve Genelkurmay Başkanı bundan suçludur. Farzediyorum; suç teşkil eden bir senaryo oynadılar. Üstleri de katılmamış. Neden? Bahane uyduruyorlar; yok efendim Ankara’da işi varmış, ötekinin bilmem ne programı varmış falan filan. Onlar akıllı, millet avanak. Kuvvet Komutanlığı’nın ve Genelkurmay’ın 1. Ordu’da temsilcileri yok muydu? Vardı. Gelince bunlar rapor vermedi mi? Verdi. Niye o zaman işlem yapmadınız? İdari ve hukuki işlem yapmaları gerekiyordu. Bu yönden de suçludur bunlar. Ergenekon’da da benzer sonuçlar çıkacak.
Cezalar olacak iş değil
N.S.: Cezaları nasıl yorumluyorsunuz?
O.P.: Olacak şey değil. 20 yıl, 18 yıl, 16 yıl. Rütbelere göre verilmiş. Diyelim ben yüzbaşıyım. Birincisi ben bilmem. İkincisi ordu komutanının bir şey yaptığını bilsem, bunun altından başka bir şey çıkabilir desem bile, buna karşı çıkamam ki. Eğer karşı çıkabiliyorsam, bu ordu değil, başıbozuk bir örgüttür. Neresinden bakarsanız bakın, bu siyasi bir davaydı. Dediğim gibi bu kesinlikle Amerika’nın işidir. Şimdi göreceksiniz, Ergenekon’da da farklı bir sonuç çıkmayacak.
Gün gelir kapıya dayanırlar
N.S.: Oslo görüşmeleri için ne diyorsunuz?
O.P.: Oslo görüşmeleri devletin Anayasal yapısını bozmak ve yıkmakla ilgilidir. Anayasal bir suç zaten Oslo. İktidardan gitmenizle filan olmaz. Siyaseti bırakmanızla da olmayacak! Kimse üstünde durmuyor. Hakem ülke kim Oslo’da? İngiltere. İngiltere demokrasiyi sevdiği için mi yapıyor hakemliği? Ne diyor; ‘Ben bu iki taraf için hakem olarak imzayı attım. Bu görüşmeleri teyid ediyor ve onaylıyorum. Bu dosyayı da devlet arşivine kaldırıyorum.’ İngiltere bunu diyorsa, bir gün bu arşivden bunun orijinalini çıkartıp, karşınıza gelir.
N.S.: Peki İngiltere bunu neden yapıyor?
O.P.: İşte, bunu kendi çıkarları için mi, yoksa dayı-yeğen durumunda olduğu Amerika ile akrabalık bağları nedeniyle mi yapıyor bunu göreceğiz.
N.S.: Bu ne zaman ortaya çıkacak?
O.P.: Önümüzdeki 3 yılda her şey şekillenecek. İçte de dışta da. İçte önce yerel seçimler. Arkasından cumhurbaşkanlığı seçimleri ve son olarak da genel seçimler var. Dışta zaten tam bir fiyasko olan dış politika var. Mesele aslında Suriye’den başlamıyor. Lübnan’ın güneyinden başlıyor. Suriye, Irak, İran, Afganistan buralar tam bir tuzak. Ve biz dış politikada da tam bir açmazla yüz yüzeyiz. Bu belliydi. Göz göre göre gidip Malatya Kürecik’e füze kalkanı koyarsanız bu bellidir.
Doğu’da kıyamet kopacak!
N.S.: Sadece biz değil ama. O açmaz tüm ülkeleri kapsıyor.
O.P.: Kıyamet kopacak. Lübnan’ın altından başlayarak. Kim var orada? Hizbullah. Ne yaptı 3 yıl önce Hizbullah? O teknolojisi, savaş tecrübesi yüksek İsrail Ordusu’nu dağıttı. Diyelim İran’ı vurdu İsrail. Suriye altüst olur. Rusya’nın duracağını mı zannediyorsunuz. O da kalkar Azerbaycan’ı işgal edebilir. Ermenistan’a ettirir. Daha beteri olur ve olacak!
N.S.: Bir asker olarak Afyon’u nasıl yorumluyorsunuz?
O.P.: Bu kabul edilebilecek bir şey değil. Çok vahim bir durum. Ama burada her şey mümkün bir defa. Öyle bakmak lazım. Bunun arkasına siyasi sebeplerle saklanmak, kurumu veya başka bir şeyi koruyalım gibi bir takım duygularla perde koyarak konuşmaya kalkışmak yanlış olur. O nedenle bu konuyla ilgili her şey mümkün!
"2012 YAZI, TARİHE KARA YAZ OLARAK GEÇECEK"
N.S.: Bu davada gündem saptırma gibi varsayımlar var. Olabilir mi?
O.P.: Hayır. Tarih üç aşağı beş yukarı aylar öncesinden belliydi. Kaldı ki gündemin saptırılacak tarafı mı var? 30 yıldır Türkiye böyle bir yaz yaşamadı. 2012 yazı tarihe ‘Kara Yaz’ olarak geçecek. Bu kadar kısa sürede bu kadar şehit daha önce hiç görülmedi. Eskiden operasyonları biz başlatırdık. Şimdi her hareketi karşı taraf başlatıyor. Yani baskını da, pusuyu da PKK başlatıyor. PKK sadece dağlar, ormanlar, vadiler, dere yataklarında değil. Planları görünmüyor!
N.S.: Peki nasıl oluyor da kimse fark edemiyor?
O.P.: 15 Eylül’de Batman Gercüş’te içinde 4 mühendis olan bir petrol şirketine ait sivil bir helikopter, daha yerdeyken PKK ateş açtı. Mühendislerin 4’ü de yaralandı. Biri ağır. Kimse duydu mu? Ki bu devede kulak. Oralarda öyle şeyler oluyor ki, şehit olmadığı sürece saldırılardan haberiniz olmuyor.