28 Eylül 2012 Cuma

Hakkari semalarında hareketlilik

PKK'ya yönelik operasyonlar sürüyor

Çukurca semalarında savaş uçağı hareketliliği
Hakkari'nin Çukurca ilçesi semalarında, bugün saat 02.00'den itibaren çok sayıda savaş uçağının sesi duyuldu.

İlçede iki gün önce terör örgütüne yönelik operasyonlar başlatılmıştı. Bu gece F-16 savaş uçaklarının havadan destek sağladığı öğrenildi. Yerel kaynaklar, uçakların Çukurca üzerinden alçak uçuş yaparak Kazan Vadisi'ne doğru seyrettiklerini belirtti.

Bu arada, Kavuşak bölgesinde gece saatlerinde teröristlerle sıcak temas sağlandı. Çukurca 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'ndan sürekli iniş ve kalkışlar yapan helikopterler, Kavuşak köyü bölgesine yöneldi. Bölgede çatışmaların sürdüğü, F-16'ların havadan destek sağladığı kaydedildi.

Başbakan: 27 Nisan'ı muhtıra olarak düşünmüyorum

Başbakan: 27 Nisan'ı muhtıra olarak düşünmüyorum
Dün Kanal 7 ve Ülke TV'nin ortak yayınına katılan Başbakan Erdoğan bugün de NTV canlı yayınına katıldı.

İşte Erdoğan'ın canlı yayındaki o açıklamaları:
OSLO GÖRÜŞMELERİ VE TERÖRLE MÜCADELE
Şu anda kamuoyu araştırmalarında terör öncelikli sorun olarak öne çıkıyor. Siyasete soyunmuşsanız bunun riskini zaten almışsınızdır zaten. Siyasette de biz bu riski alarak yola çıktık.


Farklı siyasi temsilciler olaya tehdit boyutunda bize yaklaşabilirler. Bir Başbakan olarak ben Emre Taner Bey'i de daha önce İmralı'ya göndermiştik. Oslo'ya da gönderdik. Biz bundan sonra da bu alanlara gideriz. Bu alanda bizim enstrümanımız MİT'dir. Terör dışında atılacak adımlar varsa istihbarat teşkilatları bu iş için kullanılır. Bugün Türkiye'nin istihbarat teşkilatı dünyanın diğer istihbarat birimleriyle görüşürler. Türkiye de burada kimlerle bu işin çözümü için görüş alışverişinde bulunursa bunu yapar. Bu örgütün değişik ayakları olabilir. Bizim de istihbarat teşkilatımız böyle bir adım atılması gerekirse adım atabilir. Bizim bir ön kabulümüz yoktur. Zamanlaması önemlidir.

BEN ELİMDEN GELENİ YAPTIM KARŞILIK BULMADI
Biz seçimler öncesinde Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'yle adımlarımızı attık. Halkımız Habur'u muhalefet gibi değerlendirmedi. Biz burada samimiydik. Bu samimi adım sebebiyle halkımızın bize teveccühü devam etti. Oslo sürecinde samimiyetsizlik vardı. Burada görüşmeler oldu bu görüşmeler belirli medya kuruluşlarına servis edildi. Bu görüşmeleri belge diye servis etmek yanlıştır. Burada tarafların imzası yok. Sadece orada isteyen istediğini yazabilir. Burada bir çok başlık varken eksik görüşülmemiş şeyler. Bunların hepsiyle benim bilgim var. Eğer böyle bir onama yoksa bu bir belge sayılmaz. Yargı bunu değerlendirme sürecine girmiştir. Medya da samimi davranmamıştır. Medyanın bu sürece böyle atlaması iyi olmamıştır. MİT adayla ilgili görüşmelerini ve Oslo'daki görüşmeler de samimi bir şekilde yürütüldü. Benim müsteşarımla ilgili atılan adımın arkasında ben varım. Bir istihbaratla ilgili müsteşar bir başbakanın en yakın mesai arkadaşıdır. Göreve gönderen ben olduğum için beni hesaba çekin. Burada dürüst davranılmasını istiyorum. Onun için ben bugün de yarın da aynı adımı atarım.

YABANCI BİR ÜLKEDEKİ GÖRÜŞMEDE NASIL BELGE SIZDIRILIR

Bizim yaptığımız araştırmalarda tam tersine diğerleri çıkıyor. Ev sahipliğini yapanlar tarafından bunun yapıldığını hissetseydik bir daha bu toplantıları yapmazdık.

30 yıllık süreçte ne kadar operasyonlar yapılmış ne kadar şehit verilmiş tüm rakamları açıkladık. Şu anda bu şehit sayısında önemli olan terör örgütünün çok daha fazla silahlanma imkanı elde etmiştir. Hiç bir dönemde bu kadar silahlanama gücüne erişmemişti. O bölgede yerleşim bölgeleri çok farklı alanlar. Buraları gezen gören biri olarak buradaki mücadelenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz. Kararlılıkla mücadelemiz sürüyor. Şu anda askerimiz gerekli dersi vermiştir. Şu anda Çukurca'da gerekli dersleri fazlasıyla veriyoruz. Silahlar sussun diyorlar. Silahın susması çözüm değil ki?

Bu ara ana muhalefet lideri diyor ki çözüm için bir araya gelelim. CHP Genel Başkanı bize geldi.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ SİZDEN RANDEVU İSTESE VERİR MİSİNİZ?

O ayrı bir konu. Bu partinin 9 milletvekili teröristlerle yanak yanağa görüşüyor. Artık siyasi uzantılarla müzakere noktasında değilim. Şimdi nasıl olacak da teröristle yanak yanağa olan bir eş başkanla görüşürüm. Ben bununla konuştuğumda ağlayan analar beni onlarla masada gördüğü zaman ne der? Bir tane şehit annesinin gözyaşını bir BDP'li milletvkiline değişmem.

Bölgede 2 parti var biri AK Parti'dir diğeri de BDP'dir. Eğer biz demokratik mücadele veriyorsak diğer partiler de orada olmalıdır.

DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI

Eğer siz bölücü terör örgütüyle yürüyecekseniz onların yeri Meclis değil Kandil'dir. Parti kapatılmasına ben karşıyım o çok net. Ama şunu da bilin ki partilerin kapatılmasıyla ilgili Meclis'te mücadele verirken onlar yanımızda olmadı ve bizim de içimizde bir kaç kişi destek vermedi. Ama artık suçu kim işlediyse o cezalandırılsın. 

DAĞI ÇÖKERTMEK İÇİN HABUR ADIMINI ATTIK

Yerel seçimler öncesi atılması gereken adım neyse atarız. İşte Habur olayında biz eğer dağı bu adımla çökerteceksek bu adımı atalım dedik. Eğer BDP dürüst davransaydı taraftarılarını dökmeseydi bu iş daha farklı olurdu. Halkımız bizim samimiyetimizi gördü. Biz milletimizin menfaati olan adımı atarız. Pazar günü yapacağımız açıklamada bir çok şeyi göreceksiniz. Burada popülizmin olmadığını göreceksiniz. Şimdi bu ara zamlar yaptık. Seçime gidiliyor zam yapılır mı? Kardeşim biz battıktan sonra mı zammı düşüneceğiz. Yunanistan İtalya İspanya ne halde görüyorsunuz. Zamanında atılması gereken adımları atarız.

Bizim terörü çözmemizi istemeyen Batı'dır. Açık söylüyorum. Almanya ve Fransa terör örgütlerine cirit attırıyorlar. İskandilav ülkeleri yataklık yapıyorlar. Suçluların iadesi nerede? AB'de kalkıp terör örgütü diyeceksiniz ondan sonrada bu temsilciler belediyenin izniyle çadır kurup para toplayacaklar. İnsan kaçakçılığı, esrar eroin kaçakçılığı yapıyorlar ama gözyumuyorlar. Netice alamıyoruz.

BALYOZ DAVASI KARARI

Balyoz davasında sanıklar ve avukatlar davayı engellemeye çalıştılar. Ben zaman olarak başarılı buluyorum. Yargıtay süreci var. Burası bir nihai sonuç değil. İade mi eder yoksa 1. mahkemenin kararını onar mı? BU da son değil dava dairelerine gidebilir. Bütün bunlar sonucunda yargıtayda hakkaniyetli bir karar çıkmasını bekleriz. TSK'dan içeri alınan muvazzaf kadronun tutuksuz yargılanması benim temennimdi ama karar böyle verilmedi.

Balyoz sanıklarının babalık ve çocukluk haklarından mahrum olmadıkları ortada. İçerideki mahkumlarla ilgili olarak görüşmelerde belli sürelerde eşler birbirleriyle 24 saat cezaevi içerisi değil dışarıda belli yerlerde görüşebilecekler. Türkiye'de bu uygulama yok. Bu ağırlaştırılmış hapse mahkum olanlar için geçerli olacak. Yeterki oradaki şartlara uygun hareket etsinler.

Oradaki ağlamalar duyguların dışa vurmasıdır.

Ben 28 Şubat'ı yaşadım. 28 Şubat öncesini de yaşadım. Partimizin kapatılması sürecinde ana muhalefet genel başkanının ifadeleri var. CD'yi dinlediğimde bunları nasıl derler diyorum. Sivil mahkemedeki bu yargılama çok önemli. Bundan dolayı aleyhte bazı kampanya yürütenler artık milletin kazanmasından rahatsız oluyor. O zaman küresel sermaye Türkiye'ye çoık farklı bakacaktır.

TSK VE HÜKÜMET İLİŞKİSİ

27 Nisan'ı ben muhtıra olarak görmüyorum. Ak Parti ve TSK arasındaki ilişki bir normalleşmedir. AK Parti hiç bir zaman silahlı kuvvetlere karşı olmamıştır. Ben TSK'ya hep peygamber ocağı olarak bakmışımdır. Biz ordumuzu böyle tanımışız. Orduya saygı bizim tabanımızda hiç kimseyle mukayese edilemeyecek seviyededir. Eğer TSK terör örgütüyle mücadele veriyorsa arkasında o moral değerlerinin kazanılması var. Benim Genelkurmay Başkanım bir karargahta operasyon yönetiyorsa bu bir motivasyondur.

KILIÇDAROĞLU'NUN WIKILEAKS İDDİASI

Bunların hepsi palavra. Sayın Kılıçdaroğlu'ndan tazminat almaktan bıktım. Bu da yargıya gidecek. Hain ifadesi var. Ana muhalefetin genel başkanı bu ülkenin başbakanına hain diyemez. Bu ülkenin başbakanlığına gelmiş bir insan bu ülkenin malını mülkünü asla satamaz. Biz bu ülkeyi 236 milyar dolar milli gelirden alıp 700 milyar doları aşan bir milli gelire ulaştırmış bir hükümetiz. Bunu kendisinin ispatlaması lazım. Ben arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim. Kayseri Belediye Başkanım tazminatı aldı ve millete sucuk dağıtıyor. Biz gyeni döneme böyle girmedik. Eğer siyaseti böyle başarabileceğini zannediyorsa millet bunları iktidar yapmaz. Biz ne Amerika'ya ne Rusya'ya milletimizin hiç bir değerini satmayız.

HER ELEŞTİRİ HAKSIZ MI

O süreç içerisinde gazetelerin nasıl bir saldırı içerisinde olduğunu gördünüz. Hazırlıksız diye bir şey yok. Burada yüklenici firmanın beceriksizliği denilebilir. 2 ay içerisinde köprünün kazınıp belli bir düzeye getirilmesi zor bir süreç tabi. Halatlar vs Fatih'te bu çok farklı. En uygun mevsim okulların tatil edildiği dönemdi. İstanbul trafiğine günde 400 araç giriyor. Toplu taşımaya halkımız tam alışamadı. Tabi bizim de hakkımız olabilir.

PAZAR GÜNÜ YAPILACAK KONGRE

Birinci derecede ehliyet ve liyakat. Sadece sadakat yetmiyor. Benim bir hocamın çok güzel bir ifadesi vardı. Siyasette tekkeye derviş aramayacaksın işi yapacak ehil arayacaksın. Tekkeye derviş ararsak siyaset yapamayacaksınız. Biz ortak akla katkı yapan değişiklikler yapacağız.

Biz bir kongreye gidiyoruz. Genel Başkanlık sürecimiz var. Bunun yanında önümüzde yerel seçimler var. Çok başarıyla atlatarak partimizin trendini korumak istiyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle genel seçimleri birleştirmek istemiyoruz.

Son anket önümde ve 5 firmanın çalışması var. Şu anda biz 52.1'de görünüyoruz. CHP 24.21'de görünüyor. MHP yüzde 13.3, BDP 6.2'de görünüyor.

Ben imam hatiplere gitmeyenler teröristtir demiyorum ki bu okullarda terörist gitmediği için mi kapattınız diyorum. Millette bir rahatlama oldu. Ben imam hatip mezunuyum. Ben çocuklarımı kendi ülkemde okutamadım. Erkek çocuklarım katsayı engeline takıldı. Harward'a gidebilecek puanı tutturmalarına rağmen gidemediler. Kızlarım başörtüsü yüzünden okuyamadılar. Yazılı ve görsel medya öğretim görevlisine sahip çıkıyor kızlarımıza sahip çıkmıyor. Bizim tüm mücadelemiz ayrımcılık olmasın. İçimizde de islamafobia var. Zaten şaşırıyorlar kızınız nasıl ülkenizde başörtüsüyle okuyamıyor.

Kabine değişiklikleri her zaman olağandır. Ben bu tür performans ölçümlerini hep yaparım. Gelen şikayetler olsun vekillerimin ve parti teşkilatımızın şikayetleri ve benim şahsi değerlendirmelerim var. Biz Türkiye'de sisteme oynuyoruz şu anda. Bakan yardımcılığı sistemini getirdik. Aslında Başkanlık sisteminin hazırlığıdır. Eğer milletimiz isterse o yönde adımlar atılır. Partiler arasında bir mutabakat olursa tabii ki olur. başkanlık, Yarı Başkanlık ya da partili Cumhurbaşkanı uygulaması yapılmalı. eğer hakikaten bizim çok daha hızlı kararların alınması yolsuzlukların minimize edilmesi için daha iyi bir sistem. Şu anki sistemde ben büyükelçi atıyabiliyorum ama Başkanlık sisteminde atayamıyorsunuz.

EKONOMİDE SON DURUM

Doğalgaza yüzde 10-15 arası bir zam olacak. Daha sonrası için zam düşünmüyoruz. Ben ekonomideki arkadaşlarımın başarılı olduğuna inanıyorum. Zaman zaman konulara farklı yaklaşımlar olabilir. Mali disiplinden asla taviz vermeyeceğiz. Bu da frene basmak olarak görülmesin. Dünyada bir sisli hava var. türkiye burada durumu en az hasarla atlatabilecek noktada. Malesef geçmişte madenlerimiz çok düşük fiyatlara verilmiş. İsim vermeye gerek yok işin üzerine ciddi bir şekilde gideceğiz. Türkiye özellikle yeni plan içerisinde de inşallah kalkınmış bir ülke olacak.

YA ESAD 3 SEÇİM DÖNEMİ SONRASI GİTMEZSE
Esad gidici. Şu anda Obama'nın gireceği seçimi önemsiyorum. Rusya beni hayal kırıklığına uğrattı. Çin'le de görüştüğümüzde BM Genel Konseyi'nde sizin gibi düşünüyoruz dediler akıllandılar. İran'ı ne anlamak ne de anlatmak mümkün değil. Ölçüleri nedir onu ben bilemiyorum. Halkını uçaklarıyla bombalayan İran'ı anlamak mümkün değil.

Kadın subay dondu kaldı!


Kadın subay dondu kaldı!
Tunceli’de askeri araca uzaktan kumandalı bombayla yapılan saldırıda şehit düşen 6 askerden biri olan 23 yaşındaki jandarma er Fatih Küçükterci, Denizli’nin Tavas İlçesi’nde 10 bin kişinin katıldığı bir törenle toprağa verildi.
Şehidin cenazesi ilçeye getirilirken bin kişilik grup şehidin evine kadar ellerinde Türk bayraklarla yürüdü. Şehidin cenazesi, kalabalık nedeniyle evinin önünde cenaze aracından indirilemedi. Şehidin ağabeyi İsmail Küçükterci cenaze aracını yumruklarken, şehidin ablası Kadriye Boyacı, kadın binbaşının kendisini teselli etmesine izin vermedi.
Terhisine 57 gün kala şehit olan jandarme er Fatih Küçükterci’nin cenazesi Tavas İlçesi’nde önce Yaka Mahallesi’ndeki evine getirildi. Cenaze getirilmeden önce bin kişilik grup ilçe meydanından yürüyerek şehidin evinin önüne geldi. Grup burada tekbir getirip İstiklal Marşı okudu. Grupta bir çok kişi gözyaşlarını tutamadı. Babasını 5 yıl önce kaybeden şehit askerin annesi Nermin Küçükterci, ağabeyi İsmail Küçükterci ve ablası Kadriye Boyacı, evin önünde cenazenin gelmesini bekledi. Cenaze beklenirken dua okundu, bir kadın binbaşı şehidin annesinin elini öptü.

KARDEŞİMİ BÖYLE Mİ GETİRECEKTİNİZ?

Şehidin ağabeyi İsmail Küçükterci, kadın subaya, "Kardeşimi size böyle mi teslim ettik, kardeşimi böyle mi getirecektiniz?" diyerek tepki gösterdi. Şehidin ablası Kadriye Boyacı da, kendisini teselli etmek isteyen kadın binbaşıya izin vermedi, "Gelmeyin, istemiyorum. Kardeşimi yaktılar, kardeşim orada yanarken biz burada yandık" diyerek gözyaşı döktü.

AMCASININ FOTOĞRAFINA DOKUNDU

Şehidin ağabeyi İsmail Küçükterci’nin oğlu 2 yaşındaki Hakan Küçünterci, halasının kucağında duran amcası şehit er Fatih Küçükterci’nin fotoğrafına dokunup, elleriyle sevdi. Yaşananlardan habersiz olan küçük Hakan Küçükterci’nin amcasıyla son vedası yürek parçaladı.

CENAZE ARACINDAN İNDİRİLEMEDİ

Şehidin cenazesi kalabalık nedeniyle baba evine indirilemedi. Cenaze aracı sokağa girince aşırı izdiham yaşandı. Şehidin ağabeyi İsmail Küçükterci, cenaze arabasına yumruk atarken, ablası Kardiye Boyacı, cenaze aracının kapısını açıp kardeşinin tabutuna dokundu. Cenaze aracı daha sonra bin kişilik kalabalıkla namazın kılınacağı Çarşı Camii’ne götürüldü.

KALABALIK POLİS BARİKATINI AŞTI


Şehidin cenazesi camiye girerken de izdiham yaşandı. Kalabalık polis barikatını aşıp cami avlusuna girdi. Burada 10 bin kişinin katıldığı cenaze namazından önce ailesi şehit erin tabutuna sarılıp gözyaşı döktü. Şehidin yakınları, ’Başka Fatihler ölmesin’ diyerek feryat etti. Bu arada şehidin bir arkadaşının AK Parti Milletvekili Nihat Zeybekci’ye gösterdiği tepki, güvenlik görevlileri tarafından engellendi.

Şehit erin cenazesine AK Parti Milletvekilleri Nihat Zeybekci, Mehmet Yüksel, MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, Denizli Valisi Abdülkadir Demir, siyasi partilerin il başkanları, askeri protokol de katıldı. İkindi vakti İl Müftüsü Alaaddin Gürpınar, şehit erin cenaze namazını kıldırdı. Müftü Gürpınar, "Şehidimizi bağırarak, ıslıkla değil dualarla uğurlayalım. O artık şehit mertebesine ulaştı" diye konuştu. Şehit er Fatih Küçükterci’nin naaşı cenaze namazının ardından askeri törenle cenaze aracına konuldu ve ilçe mezarlığında toprağa verildi.

Yaralılara bile ateş açtılar

Bingöl'den askeri konvoyun geçişi sırasında terör örgütü PKK tarafından düzenlenen roketli saldırıda yaralanan Piyade Çavuş Bilgi Kayapınar, yaşadığı dehşet dolu dakikaları anlattı.
Roket isabet eden otobüsten bazı arkadaşları ile yaralı kurtulduğunu belirten Kayapınar, "Teröristler bizi alan ambulansa bile ateş etti" dedi.

Bingöl'de 18 Eylül'de 10 askerin şehit olduğu hain saldırıda yaralanan askerlerden Piyade Çavuş Bilgi Kayapınar (21), Bingöl Devlet Hastanesi'ndeki 3 gün süren tedavisinin ardından Elazığ Askeri Hastanesi'nde ameliyat olarak Adana'daki baba ocağına döndü. Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Adana Şube Başkanı Ersin Güluçar, gaziyi ziyaret ederek çiçek verdi. Vatani görevini Sakarya 1. Motorlu Piyade Tabur Komutanlığı'nda yaparken terör olaylarının artmasıyla kaydırma birlik olarak Hakkari'nin Şemdinli ilçesine gönderilen Kayapınar, saldırı anını anlattı.

"OTOBÜSE 3 ROKET ATILDI"


Kayapınar, Bingöl'de askerin bir kısmını bırakıp mola verdikten sonra yola devam ettiklerini Bingöl'ün Kardeşler Köyü mevkisine geldikleri sırada önce roket atıldığını belirterek, "Roketle birlikte konvoyun önünde ve arkasında bulunan zırhlı araçların lastiklerini ateş açarak onları hareketsiz bıraktılar. İlk roket bizim otobüsün ön tarafına geldi, bu arada bizim önümüzdeki otobüs kendini kurtararak köye sığındı. Bizim otobüse roket isabet ettiği için olduğu yerde kaldı. Bize ikinci bir roket attılar o da otobüsün arkasına isabet etti. Otobüs iyice yanmaya başladı, askerler otobüsün orta kısmına yerde yatmaya başladı. Hemen ardından 3. roketi attılar bu rokette otobüsün içinden geçti ancak patlamadı. 3. roketin ardından yağmur gibi mermi gelmeye başladı" dedi.

Mermilerin otobüse yağmur gibi gelmesiyle birlikte askerlerin kendilerini otobüsün kırık camlarından dışarı atmaya başladığını söyleyen Kayapınar şöyle devam etti:

"Her tarafta yaralı asker vardı, bir taraftan otobüs hem önden hem arkadan yanmaya devam ediyordu. Arka taraftan ateş iyice artmaya devam edince ben iki tane arkadaşımı otobüsün kırık olan camından aşağıya attım. 3. arkadaşımı da atacaktım ama ateş bana iyice yaklaştığı için kendi canımı kurtarmak için onu atamadım kendim pencereden aşağı atladım. Hemen yolun kenarında hendek vardı kendimizi oraya atarak kurşunlardan saklanmaya çalıştık. Ancak teröristler hiç acımadan sürekli sıkıyordu."

"BİZİ 2 UZMAN ÇAVUŞ KURTARDI"


Kayapınar, konvoyu korumak için 2 tane zırhlı araç ve 2 tane uzman çavuş olduğunu vurgulayarak, "2 uzman çavuş teröristlere karşılık vererek bizim canımızı kurtardı. Ben hendeğe indiğimde bir terörist bize doğru yaklaşıyordu sağ kalanları da öldürmeye geliyordu. Uzman çavuşların ateş açması sonucu bize yaklaşamadı ve geri püskürtüldü. Uzman çavuşlar olmasaydı hepimiz ölmüştük" diye konuştu.

Konvoyda birde ambulans olduğunu anlatan Kayapınar, "Biz yaralandıktan sonra ilk müdahaleyi canı pahasına da olsa bizim konvoyda bulunan ambulans yaptı. Teröristler yaralılara müdahale etmek için hareket eden ambulansın ve sağlık görevlilerin bizim yanımıza gelmesini önlemek için onlara da ateş etti. Ancak buna rağmen görevliler bizi ambulansa aldı. Ambulansta 4 tane yaralı varken teröristler ambulansa mermi yağdırdı. Teröristlerin tek amacı bizi öldürmekti bunun için her yolu deniyorlardı. Ambulansa sıktıklarında asker yaralandı mı bilmiyorum o ben şoka girmişim" şeklinde konuştu.

"DOKTOR BİLE YAŞADIĞIMA ŞAŞIRDI"


İlk müdahale yapıldıktan sonra Bingöl Devlet Hastanesi'ne getirildiğinin altını çizen Kayapınar şöyle devam etti:

"Beni hastaneye getirip ameliyata almışlar. Bir sağ omzumdan iki tanede boğazımdan kurşun isabet etmiş. Doktor bana filmi de gösterdi boğazımdan iki mermi girmiş ama damara isabet edip omuriliğe zarar vermemiş. Doktor kendisi de filme bakıp hayret etti. Şimdi boğazımda patlamadan dolayı cam parçaları var. Ama buna da şükür doktor 'çok şanslısın damara gelse boynundan aşağısı tutmazdı' dedi. Patlamalardan dolayı kulağımda biraz duyma sorunu var ama ona da geçer dediler, birde otobüsten atladığım için bacağımda bir ağrı var."

"VATAN İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM"


Gazi arkadaşlarıyla telefonla konuştuğunu bazılarının durumunun iyi olduğunu ancak bazılarının bacaklarını, ayaklarını kaybettiğini bunlara üzüldüğünü ifade ederek, "Şehit arkadaşlarım gözümün önünden hiç gitmiyor onları hiç unutamıyorum. Ama ben iyileşip birliğime dönmek istiyorum. Vatan için her şeyi yaparım ve yapmaya hazırım. Teröriste de lanet olsun diyorum onlara bu söz yeter başka bir şey demiyorum" dedi.
Baba İsa Kayapınar (48) ise oğlu sağ salim geldiği için sevindiğini ancak şehitleri üzüldüğünü belirterek teröristlere söylenmesi gereken çok söz olduğunu ancak onlara lanet kelimesini bile layık görmediğini, ambulansın içindeki yaralılara, silahsız insanlara saldıracak kadar alçaldıklarını söyledi.

Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Adana Şube Başkanı Ersin Güluçar ise Türkiye Cumhuriyeti'nin çok güçlü bir devlet olduğunu terörün er ya da geç bitireceğini, yapılan bu saldırı da terörün gerçek yüzünün bir kez daha ortaya çıktığını kaydetti.

Balyoz kafalılar!... / Hikmet Genç

Babıali’de ne de çok Balyozcu varmış meğer!..

İronik bir gönderme yaptık; ‘Konuşun bakalım Babıali Balyozcuları!’ dedik..

Konuştular...

Maşallah hepsi de hukukçuymuş!

Köşelerinde mahkemeleri kurdular, ‘Balyoz’u yargıladılar, sanıkları masum ve mağdur ilan ettiler...

Mahkemenin elindeki onca bilgi, belge ve ses kaydını bir köşeye bırakıp sanık avukatlarının ağzıyla konuştular.. Balyoz için; ‘masum bir seminerdi canım!..’ diyerek salağa yattı bazıları...

Bazıları da ‘sanık yakınları gözyaşlarına boğuldu’ diyerek ajitasyonlu savunmayı tercih etti...

Komutanın zeybek oynarken çekilmiş fotoğrafını göstererek; ‘Bu mu darbe yapacaktı?!..’ diyen dangalak bile çıktı!..

( Tabii ya, zeybek oynayan komutanın darbeyle falan işi olmaz.. Asıl çiftetelli oynayan komutandan korkacaksın!..)

***

Aynı şeyleri yazmaktan bıktık...

Bırakın binlerce bilgi ve belgeyi, sadece ses kayıtlarını dinleyen ortalama zekaya sahip her vatandaş Balyoz’un ne olduğunu anlar...

Ama her şeyin ayyuka çıktığı bir ortamda vatandaşı hala enayi yerine koyma alışkanlığından vazgeçmiyor bu Babıali’nin şavalakları!...

Onca darbe, muhtıra, ara rejim görmüş bu ülkede hala; ‘nasıl olur da koskoca komutanlar darbe planlar?..’ diye soracak kadar sıyırmış durumdalar...

Onlara göre; darbe yapma imkan ve kabiliyetine sahip olmayan ordu, muteber bir ordu değildir...

Zira ordu, gerekli hallerde rejime ayar çekip, toplumu dizayn etmezse bidon kafalılar yanlış karar verip, yanlış kişileri seçerler!...

Darbecileri, Ergenekoncuları, Balyozcuları cansiparâne bir şekilde savunmalarının nedeni budur..

Ve bunu da çok dangalakça yapmaya başladılar..

‘Bidon kafalı’ derler, vatandaşı aşağılarlar...

Kafadan sorunludurlar.., kendi kafalarına bakmazlar...
Balyoz kafalılar!...

27 Eylül 2012 Perşembe

Balyoz'da 1 albay daha tutuklandı

"Balyoz Planı" davasının karara bağlanmasıyla haklarında yakalama kararı çıkarılan 69 sanıktan, Deniz Albay Ayhan Türker Koçpınar da tutuklandı.

İstanbul Adalet Sarayı'na, Merkez Komutanlığı görevlileriyle gelen Albay Koçpınar'ın, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan ara celsede kimlik tespiti yapıldı.

Mahkeme, Koçpınar'ın tutuklanmasına karar verdi.

Bu arada, şimdiye kadar haklarında yakalama kararı çıkarılan 69 sanıktan 39'u tutuklanmış oldu.

Ordu neden değişmek zorunda / Nasuhi GÜNGÖR

Türkiye bir yandan Balyoz Davası’nda çıkan kararları ve bundan sonraki hukuki ve siyasi süreci tartışıyor. Diğer yandan birkaç gün sonra gerçekleşecek olan AK Parti kongresini bekliyor. 

Balyoz Davası’nda hukuki sürecin en önemli basamağı Yargıtay aşaması. Sadece sanıklar değil, kendisini bir şekilde davanın mağduru olarak görenler de temyiz sürecinde Balyoz kararlarının bozulacağına inanıyor. Diğer yandan yüksek yargının bu kararları onaylayacağına inananların sayısı da bir hayli fazla. Sonuç itibarıyla bu davanın başından itibaren ortaya çıkan bir ayrışmanın yansıması tüm bunlar. 

En kötüsü de bu kadar önemli bir dava sürecinin, sanık yakınlarının mağduriyeti gibi bir zeminde tartışılmaya zorlanması. Kimsenin sevinçten zıplamasına hoş bakmıyorum. Ama bir hukuk davasının karar süreci, sanık yakınlarına ve onların üzüntüsüne göre ele alınamaz. Peki bu kritik diye adlandırdığımız davalar bize ne söylüyor. Sadece mahkumiyetler ve ardından ortaya çıkan tepkiler mi? Yoksa daha fazlası mı. 

Kuşkusuz gerçek bunlardan çok daha fazla gibi görünüyor. En azından kendi payıma başından itibaren Türk ordusunun merkezinde yer aldığı kritik dava süreçlerini böyle okuyorum. Peşinen ifade edeyim; bu ülkede darbe ve benzeri hukuk dışı girişimlerin, gayrı meşru operasyonların, Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere önemli davalara yansıyandan çok daha fazla olduğuna inanıyorum. 

O bakımdan bu hesaplaşma son derece hayırlıdır.
***
Öncelikle, kim ne derse desin bu saatten sonra Türk ordusunun adeta genlerine işleyen ‘Bu ülkenin kaderi ve geleceği senin elindedir’ anlayışı önemli ölçüde kırılmıştır. Karıştırmayalım; bu söylediğim anlayış görüntü itibarıyla son derece masumdur, hatta çoğu zaman darbe planı filan da içermez. Ancak darbelere ve benzeri hukuk dışı girişimlere kaynaklık eden asıl zemin burasıdır. Darbecinin güç aldığı ve yaslandığı taban ve zihniyet budur. 

İkincisi, bununla paralel bir başka anlayış, yani ordunun siyasete etki etme ya da doğrudan müdahalesini meşru gören yaklaşım da gücünü önemli ölçüde yitirmiş ve ordu deyim yerindeyse gerçek sınırlarına çekilmiştir. Bu geri çekilmeyi bir yenilgi psikolojisi üzerinden sunmak isteyenler, ‘ordunun terörle mücadele edecek takati kalmadı, moral olarak çökmüş durumda’ teziyle, eski günlere dönmenin özlemini yansıtsa da, iş işten geçmiştir. 

Üstelik tam aksine, ordunun üzerine vazife olmayan işlerin yükünden kurtulup, siyasi iradeye tabi olarak gerçek yükümlülüklerini yerine getireceği bir döneme giriyoruz. 

Taşlar yerine oturacak, eski alışkanlıkların kırılması zaman alsa da ordu, siyasetin parçası olarak değil, ortaya koyduğu vizyonun uygulayıcısı olarak yoluna devam edecektir. Ayrıca TSK, tıpkı diğer güvenlik kurumlarında olduğu gibi, kendi insanına karşı örgütlenen bir anlayıştan, bir büyük ülkenin ufkuna destek olan bir yapılanmaya doğru değişmek zorundadır.
***
Resmi biraz daha büyütelim. Üç aşağı beş yukarı Soğuk Savaş döneminin kodlarıyla şekillenen üst düzey komutanların neredeyse tamamı, ordunun dışında kaldı. Bu ne anlama geliyor? Türk ordusunun bu kadar köklü bir değişim geçirmesine neden olan etkenler ve aktörler nelerdir? 

Bunlar Türkiye’de yeterince tartışılmıyor. Zaten geniş kesimlerde ele alınmasını da beklememek lazım. 

Ancak bu büyük değişimin, Türkiye’nin etrafında şekillenen yeni coğrafyayla ilgisi olduğunu, ordunun içinde yaşanan bu büyük tasfiyenin ardından gelen ‘yeni’ komuta kademesinin, içeriden çok dışarıya bakacağını başlangıç olarak söyleyebiliriz.
Devamını tartışmak için biraz daha zamana ihtiyacımız var.

Genelkurmay’dan Taraf’ın manşetine yalanlama


Genelkurmay’dan Taraf’ın manşetine yalanlama
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin E. Dempsey’in, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e ”Terörle mücadele için bu soba borusu halinden çıkın” gibi ifadelerde bulunduğu iddiasının tamamen gerçek dışı olduğu bildirildi.

Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde yer alan açıklamada, bugün Taraf gazetesinde, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dempsey’in, geçen hafta gerçekleşen Türkiye ziyaretinde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel’e ”Terörle mücadele için bu soba borusu halinden çıkın”, ”Terörle mücadeleye yönelik emniyet, Genelkurmay, MİT ve Dışişleri arasında koordinasyon eksikliğinden kaynaklı istihbarat hataları var” şeklinde söylemlerde bulunduğu iddia edildiği belirtildi.

Açıklamada, ”Misafir ülke genelkurmay başkanlarının, ziyaretleri sırasında, ev sahibi ülkedeki muhataplarının kendi güvenlik meseleleri ile ilgili eleştirilerde bulunması söz konusu değildir. Bahse konu iddia tamamen gerçek dışıdır” ifadesine yer verildi.

Ayrıca, başbakanlığın genelgesi ile terörle mücadelede istihbarat desteği kapsamında Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ast birimleri arasında çok yakın, koordineli bir işbirliği tesis edildiği vurgulanan açıklamada, kurumlar arasında düzenli aralıklarla koordinasyon toplantıları yapıldığı, bilgi paylaşımının aksaksız olarak yürütüldüğü kaydedildi.

Kazan'da 13 terörist öldürüldü

Güvenlik güçleri terör örgütü PKK'nın ana inlerinden birisi olan Kazan Vadisi'ne girdi, çok sayıda terörist öldürüldü.

Hakkari'nin Çukurca ilçesi Irak sınırında dün başlayan operasyonda teröristlerle sağlanan sıcak temasta ilk belirlemelere göre 2 asker şehit oldu, 4 asker yaralandı. Operasyonlarda 13 terörist etkisiz hale getirildi.

Askeri yetkililerden alınan bilgiye göre, Irak sınırında bulunan Kazan Vadisi ile Kavuşak bölgeleri arasında başlatılan operasyonlarda teröristlerle çatışma yaşandı. Çatışmada, teröristlerin açtığı ilk ateşte 2 asker şehit oldu, 4 asker yaralandı. Operasyonda 13 terörist  etkisiz hale getirildi.

Çukurca ve Hakkari'deki askeri birliklerden havalanan helikopter, bölgeye jandarma özel harekat ekipleri indirdi. Hava destekli yürütülen operasyonlar kapsamında, insansız hava araçlarının alınan görüntüler doğrultusunda Türk Hava Kuvvetleri'ne ait F-16'lar belli hedefleri bombaladığı bildirildi.

Bölgedeki operasyonlar devam ediyor.

ŞEHİT HAYRULLAH ENGİZEK2İN BABA EVİNDE YAS VAR

Hakkari'nin Çukurca ilçesi Irak sınırında başlatılan operasyonlarda şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Hayrullah Engizek'in (23) Mersin'deki baba evinde yas var.

Engizek'in şahadet haberi, merkez Toroslar ilçesine bağlı Soğucak beldesinde yaşayan ailesine kentteki askeri yetkililer tarafından iletildi.

Şehidin yakınları acı haberle sinir krizi geçirirken, şehidin eşi Yeter ve annesi Meryem Engizek, yakınları tarafından güçlükle sakinleştirildi. Metanetini koruyabilen baba Turan Engizek ise, gazetecilere, oğluyla en son dün görüştüğünü belirterek, ''Ne diyeyim? Diyecek bir şey yok'' dedi.

Şehidin eşi Yeter Engizek ise, ''Allah'ım bizi nasıl ayırdılar. Ben onu çok sevmiştim. Ben şimdi ne yapacağım. Onu niye korumadılar'' diye ağıt yaktı.

Yaklaşık 1 yıl önce göreve başlayan Hayrullah Engizek'in 10 ay önce evlendiği öğrenildi.

Şehidin cenazesinin yarın Muğdat Camisi'nde düzenlenecek törenin ardından şehitlikte toprağa verilmesi bekleniyor.

ERENKARS'NIN ŞEHİT OLDUĞU HABERİNİ ALAN AİLESİ AĞITLAR YAKTI

Hakkari'nin Çukurca ilçesi Irak sınırında dün başlayan operasyonda teröristlerle sağlanan sıcak temasta şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Adem Erenkara'nın (26), Kars'taki baba evinde yas var.

Şehit Adem Erenkara'nın, merkeze bağlı Kümbetli köyündeki evine giden askeri yetkililer, acı haberi aileye verdi.

Şehidin evine, haberin verilmesiyle Türk bayrakları asıldı. Uzman Çavuş Adem Erenkara'nın şehit olduğu haberini alan vatandaşlar, şehidin evine taziye ziyaretinde bulundu.

Ağıt yakan şehidin annesi Adalet Erenkara ile babaannesi Türkan Erenkara'nın, ayakta durmakta güçlük çektiği gözlendi. Babaanne Türkan Erenkara, ''Bende askere gideceğim. Yeter artık'' diyerek ağıt yaktı. Anne Adalet Erenkara da ''Yaktın beni balam. Adına kurban Adem. Ağzımın tadıydın. Yandım'' diyerek gözyaşı döktü.

Üç kardeş oldukları öğrenilen Şehit Uzman Çavuş Adem Erenkara'nın bekar olduğu belirtildi.

Bu arada, jandarma ve sağlık görevlileri şehidin evinde hazır bekletiliyor.

BMC teminat verdi, 'Kirpi' üretimi aksamayacak

Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, BMC'nin finans darboğazına girmesiyle üretimi duran, mayına dayanıklı zıhlı araç "Kirpi" ile ilgili olarak görüştüklerini, firmanın problemin çözüleceği yönünde teminat verdiğini bildirdi. Sıkıntının kısa sürede aşılmasını beklediklerini ifade eden Bayar, "Şirket seviyesinde, grup seviyesinde bu sorunun çözüleceği ve gerekli çalışmaların yapıldığı yönünde teminatlar veriliyor. Biz de ümit ediyoruz ki kısa sürede bu sorun aşılacak." dedi. Bayar, BMC'nin Türkiye'nin önemli bir sanayi kuruluşu olduğunu, problemini çözdükten sonra askerî projelerdeki başarısını sürdüreceğini ve TSK'nin ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğini söyledi.
 
İzmir'de Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ile Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği (SASAD) tarafından düzenlenen "Savunma Sanayi Günleri" toplantısına katılan Müsteşar Bayar, son dönemlere gündeme gelen Kirpi üretimiyle ilgili soruları cevapladı. Projenin, üç yıl önce sonuçlandırdıkları bir ihale çerçevesinde BMC ile imzaladıkları bir sözleşmeyle başladığını hatırlatarak, kapsamında sadece Kirpi değil, 2,5, 5 ve 10 tonluk taktik araçların da olduğunu atardı. Kamuoyunun ilgisini ise daha çok mayına karşı koruma sağlayan Kirpi'lerin çektiğini dile getiren Bayar, "Bu araç çok başarılı. Bütün testlerden geçti. TSK'ye hakikaten çok güvendiğimiz bir aracı teslim etme başarısını gösterdik. Bu aslında Türkiye sanayisinin bir başarısıdır. TSK ve Emniyet de bu araçları yoğun bir şekilde kullanıyor. Şimdiye kadar TSK'ye 250 Kirpi teslim ettik, toplam 468 araç planlıyoruz ancak üretimde BMC'nin kendi mali durumundan kaynaklanan bir aksama oldu. Bu da malzeme tedariklerinde gecikmeye ve üretimde kesintiye yol açtı." diye konuştu. Bu aksamanın projenin finansmanından ileri gelmediğini vurgulayan Murad Bayar, şunları kaydetti: "Bizde hiçbir sıkıntı yok. Bütün ödemeleri, ara ödemeleri ve avansları, projeyi tam finanse edecek şekilde yapıyoruz. BMC'nin sıkıntısı, cari alandaki faaliyetinden kaynaklanıyor. Aynı şirketin çatısında olduğu için bizim projemiz de etkileniyor. Şirket yönetimiyle ve bağlı olduğu grupla yoğun bir görüşme içindeyiz. Onlara, 'Ticari sorunlar yaşanabilir ama askerî projelerde görev alan sanayinin sorumluluğu daha fazla.' dedik. Savunma sanayisinde üretim yapılıyorsa bu sadece ticari bir faaliyet olamaz. Burada önemli olan, TSK'nin ihtiyacının ve askerin güvenliğinin sağlanmasıdır." 

Projeler için her zaman seçenekleri olduğunu da vurgulayan Savunma Sanayii Müsteşarı Bayar, tercihlerinin başlanan projelerin devam etmesi yönünde olduğunu söyledi: "Gerektiğinde alternatiflere bakacağız ancak henüz o aşamaya gelmedi. Buradaki amacımız, başarılı bir projenin devamıdır. Bunun yanında BMC gibi Türkiye'nin bir varlığının yaşatılmasıdır." 

Üretimin kendileri açısından tamamen durmadığını da ifade eder Bayar, "Yavaşlama var. Geçen ay 15 araç teslim aldık. Bu ay içinde de teslimat çalışmaları devam ediyor ama finansman sorunu çözüldüğünde nihai teslimatlar da yapılacak. Takvimde bir sene gecikme söz konusu. Kalan 200 aracı, bir yıl önce almamız gerekirdi." dedi. 

İLK MİLLÎ HELİKOPTER YIL SONUNDA TSK'YE TESLİM EDİLECEK 

Müsteşar Murad Bayar, millî helikopter "T129" ile ilgili de bilgi verdi. Dört tane helikopteri yıl sonunda TSK'ye teslim edeceklerini belirterek, "Üretimleri tamamlandı, test süreci devam ediyor. Bu helikopteri TSK'nin kullanımına vermeden önce performansından tam olarak emin olmak istiyoruz. Şu andaki planlama. yıl sonuna kadar dört tane teslim etmek. Önümüzdeki sene de teslimatlar devam edecek. Seri üretimleri başladı. Senede yaklaşık 10 helikopter teslimatıyla TSK'nin bu alandaki ihtiyacını tamamen karşılamış olacağız. Türkiye'de ilk üretilen, yazılımıyla, üzerindeki teçhizatıyla tam bir millî helikopter olacak." şeklinde konuştu. 

Roket alanındaki çalışmalarını da güdümlü silahlar üzerine yoğunlaştırdıklarını kaydeden Murad Bayar, önemli mesafe katedildiğini, son olarak 350 kilometre menzilde çok hassas vuruşlara ulaşıldığını aktardı.

Kars'ta askeri helikoptere saldırı

Kars'ın Kağızman ilçesi Sesveren köyü mevkiinde keşif uçuşu yapan bir askeri helikoptere teröristlerce ateş açıldı. Olayda helikopter içindeki bir astsubay vurularak yaralandı.
Edinilen ilk bilgilere göre, Kağızman Sesveren köyü mevkiinde arama tarama faaliyeti yapan askeri birliklere havadan destek için Erzurum'dan gönderilen askeri helikoptere teröristlilerce ateş açıldı. Açılan ateş sonucu bir astsubay kulağından vurularak yaralandı. Yaralı astsubay helikopterle askeri hastaneye kaldırılırken, olay yerindeki güvenlik görevlileri operasyon başlattı.

SAVUNMA SANAYİ'DEN BMC'YE KİRPİ UYARISI

BMC, Kirpi, Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar,

Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, İzmir’de düzenlenen ”Savunma Sanayi Günü” etkinliği açılışının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bayar, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ile Savunma ve Havacılık Sanayi İmalatçılar Derneği işbirliğiyle İzmir’de düzenlenen ”Savunma Sanayi Günü” etkinliği açılışının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Gazetecilerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) için mayına dayanıklı araç üretimi yapan BMC’nin finansal dar boğaza girerek üretimini durdurduğu yönündeki haberlere ilişkin sorusu üzerine, mayına karşı dayanıklı araç projesinin, 3 yıl önce yapılan ihale sonucunda BMC’ye verildiğini hatırlatan Bayar, ihalenin sadece ”Kirpi” adı verilen aracı değil, 2,5, 5 ve 10 tonluk kamyonları da kapsadığını, ancak kamuoyunun daha çok ”Kirpi” araçlarına ilgi duyduğunu ifade etti.

"Kirpi”nin çok başarılı bir araç olduğunu, toplam 468 araçlık proje kapsamında 250 aracın TSK’ye teslim edildiğini, aracın bölgede asker intikalinde en yoğun kullanılan ve güvenilen araç haline geldiğini, ancak firmanın yaşadığı finansal sıkıntılar nedeniyle yeni teslimatta sorun yaşandığını anlatan Bayar, şunları kaydetti:
"BMC’nin kendi mali durumundan kaynaklanan bir aksama oldu. Mali durumundaki sıkıntı malzeme tedariklerinde bir gecikmeye sebep oldu. Bu da üretimi aksattı. Bu aksamanın sebebi bizim projemizin finansmanı değil. Biz gerekli avansları, ödemeleri, projeyi tam olarak finanse edecek şekilde yapıyoruz. BMC’nin sıkıntısı ticari alandaki faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Bu bizim projemizi de etkiledi.
Biz şirket yönetimi ve bağlı olduğu grupla yoğun bir görüşme içerisindeyiz. Oraya söylediğimiz şu, tabii ki ticari sorunlar her zaman yaşanabilir ticaret dünyasında doğaldır. Ama askeri bir projede, savunma projesinde görev alan sanayimizin sorumlulukları bunun biraz üzerindedir. Sektöre katılan sanayi kuruluşlarına bu mesajları her zaman veriyoruz.

Savunma sanayisine üretim yapılıyorsa bu artık sadece ticari gayelerle yapılan bir faaliyet olamaz bu şekilde bakılması gerekiyor. Burada önemli olan silahlı kuvvetlerin ihtiyacının karşılanması, askerimizin güvenliğinin sağlanması. Burada bize şirket ve grup seviyesinde sözlü olarak teminatlar veriliyor, bu sorunun aşılacağı, gerekli çalışmaların yapıldığı yönünde. Biz de ümit ediyoruz ki kısa bir zamanda sorun aşılacak.”

”BMC, başarı hikayesi"
Bayar, BMC’nin Türkiye’nin çok önemli bir sanayi kuruluşu ve bir başarı hikayesi olduğunu dile getirerek, şirketin yoluna başarıyla devam etmesini umduklarını ifade etti.

İhtiyacın BMC tarafından karşılanamaması halinde farklı seçeneklerin bulunup bulunmadığı yönündeki bir soru üzerine Bayar, şöyle devam etti: "Her zaman alternatiflerimiz var. Ama tercihimiz o değil. Tercihimiz başlattığımız ve başarılı olan bir projenin devam ettirilmesi yönünde. Bunu devam ettirmek için tüm yolları deneyeceğiz, tükendikten sonra başka çarelere bakılması gerekirse bakacağız. Ama henüz o aşamada değiliz.
Biz o ihaleyi yaptığımızda ülkemizden üç firma teklif verdi. Dolayısıyla bu ihtiyacı her halükarda karşılarız. Ama buradaki amacımız başarılı projenin devamıdır. BMC gibi Türkiye’nin bir varlığının, servetinin yaşatılması ülkeye hizmete devam etmesidir.

”Bayar, BMC’deki üretimin tamamen durmadığını, geçen ay 15 aracın teslim edildiğini belirterek, "Bu ay içinde de teslimat çalışmaları devam ediyor. Tamamen durmuş bir üretimden bahsetmiyoruz. Belli üretimler devam ediyor. Finansman sorunu çözüldüğünde nihai teslimatlar da yapılabilecek. Teslimat takviminde bir seneye yakın bir gecikme var. Kalan 200 araç için aşağı yukarı bir sene gecikme içindeyiz" diye konuştu.

TSK’nın yanı sıra Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de ”Kirpi” talebinin bulunduğunu belirten Bayar, TSK’dan ise bu proje kapsamında 468 araç dışında bir talebin kendilerine ulaşmadığını ifade etti.

Milli helikopter bu yıl sonunda göreve çıkacak
Bayar, TSK’nın helikopter ihtiyacıyla ilgili bir soruya ise ABD’den talep edilen 3 ”Kobra” tipi taarruz helikopterinin teslimatının yapıldığını belirterek, "Bu üç Kobra aslında ATAK projesi başlamadan önce çok uzun bir zamandır ABD’den talep ettiğimiz helikopterlerdi. Elimizde aynı tip helikopterler var. O filoda üç tane kazalarla, değişik sebeplerle filodan ayrılan helikopterleri ikmal etmek üzere talebimiz vardı" dedi.

TSK’nın uzun vadeli taarruz helikopteri ihtiyacını karşılamak için yürüttükleri ”T 129” mili helikopter projesinin devam ettiğini, 4 adet helikopterin test çalışmalarının sürdüğünü anlatan Bayar, bu helikopterlerin yıl sonunda TSK’ya teslim edilmesinin öngörüldüğünü, seri üretimin başlamasıyla gelecek seneden itibaren yılda 10 helikopterin teslimatına başlayacaklarını kaydetti.

Bayar, toplam 59 helikopterlik programda erken teslimatı yapılacak ilk 9’unun daha çok terörle mücadele konfigürasyonunda olacağını, diğer helikopterlerin hem terörle hem farklı ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde biçimlendirileceğini ifade etti.

Roketsan’ın, "bin 500-2 bin kilometre menzile uzanan füze çalışması bulunup bulunmadığı” yönündeki bir soruya da yanıt veren Bayar, şunları kaydetti: ”Bizim füze alanında güdümlü silahlar üzerinde yoğun yatırımımız ve teknoloji geliştirme çalışmamız var. Roketsan belli ürünler ortaya çıkarmaya başladı. Ciddi mesafe katedildi.

250 kilometrede çok hassas vuruşlara ulaşılmış durumda. Bu mesafelerin ötesindeki silah sistemleri balistik silahlardır. Burada da Türkiye’nin belli çalışmaları var, geliştikçe kamuoyuna bilgi vereceğiz."

AK Parti kurmaylarından Balyoz eleştirilerine tepki: Yargıtay'a mahalle baskısı uygulanıyor

Balyoz darbe planı davasında 324 sanık hakkında mahkumiyet kararı veren İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yönelik hakarete varan eleştiriler, AK Parti yetkililerini kızdırdı.
 
İktidar partisi yöneticileri ve bakanlar, 'sanıkları masum, mağdur gösterme kampanyası' karşısında sessizliklerini bozdu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, temyiz makamı olan Yargıtay'a yönelik bir kampanya başlatılarak mahalle baskısı yapıldığını söyledi. Türkiye'nin ilk kez darbelerle hesaplaştığını belirten Çelik, "Şimdi 324 aile acı çekiyor değil mi? Ama bu balyoz eğer gerçekleşseydi belki 324 bin aile acı çekecekti. Balyoz yoktu, biz oyun oynuyorduk diyorlar, kim kimi kandırıyor." dedi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise Silivri'deki yargılamaların Yassıada'dakilerle kıyaslanmasını 'çok büyük bir haksızlık' sözleriyle değerlendirdi. "Balyoz davası bitti, şimdi hakimine, savcısına yapılmadık hakaret kalmadı. Sanki şüpheliler değil de hakimler yargılanıyor." diyerek eleştirilere tepki gösterdi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da mahkeme kararına saygı duymanın hukuka saygı anlamında herkesin görevi olduğunu dile getirdi.



365 sanıklı Balyoz davasını 21 ay gibi bir sürede sonuçlandıran İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yönelik hakarete varan eleştiriler, hükümet ve iktidar partisi yetkililerini kızdırdı. Bu konudaki ilk tepki BM Genel Kurul çalışmaları için New York'ta bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan geldi. Bakan Davutoğlu, sorular üzerine mahkeme kararına saygı duymanın hukuka saygı anlamında herkesin görevi olduğunu hatırlattı. Ardından temyiz aşamasına dikkat çekti.

Ancak uzun süre araştırma yapmış bir mahkeme ve yargı sürecinin varlığının da unutulmaması gerektiğini belirtti. Herkesin sabırla davanın Yargıtay aşamasını beklemesi gerektiğine işaret eden Davutoğlu, Türkiye'de yaşanan darbeleri teker teker saydıktan sonra şu tespiti yaptı: "20. yüzyıl, savaşlar ve darbelerle kaybettiğimiz bir yüzyıldır. Ne zaman demokrasi yerleşmişse, halkın iradesi yansımışsa o dönemlerde dikkat edin, sıçrama yaşanmış. Herkesin hukuki sürece saygı göstermesi; ancak siyasal olarak ne amaç güderse gütsün milletin iradesini yansıtan sivil siyasete karşı yürütülecek her türlü çaba karşısında da tam bir birlik olması lazım ki, demokrasi güçlenebilsin. Bu konuda gösterilecek bir zaaf, Türkiye'yi tekrar iç türbülanslara sokar. Bu konuda kararlı şekilde herkesin ortak bir tavır sergilemesi elzem."

İDDİALAR MAHKEME KARARIYLA TEYİT EDİLDİ
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da, TVnet'te yaptığı açıklamada iddia olunan şeylerin iddiadan öte bir kararla teyit edildiğini vurguladı. "Sonuçta biz beğenelim beğenmeyelim, bu kararı bir heyet verdi, bir mahkeme verdi ve bu şüpheden öte mahkemede kabul edilmiş bir kanaate döndü." dedi. Bozdağ, yargılamaların Yassıada'daki yargılamalar ile kıyaslanmasına ise şu tepkiyi gösterdi:
"O dönemde hakime kalkıp Men-deres'in veya savcıya kalkıp bugün devam eden Silivri'deki davalardaki örneklerde olduğu gibi bir laf etme, bırak öyle bir lafı, öyle bir cüret yapma imkânı var mı? Ama baktığınızda Silivri sürecinde devam eden, işte Balyoz davası bitti, şimdi hakimine yapılmadık hakaret, savcısına yapılmadık hakaret; yani sanki davanın sürecine baktığınızda yargılananlar şüpheliler değil de hakimler yargılanıyor. Yan yana koyup kıyaslamayı, bilmiyorum çok büyük bir haksızlık olarak kabul ediyorum. Çıkan karar mahkemenin kararı, ben mahkemenin verdiği karardan niye rahatsız olayım? Mahkeme sonuç itibarıyla dosyaya göre bir karar veriyor, bu kararı beğenen olacak, beğenmeyen olacak. Ama bu karar sonuçta Yargıtay'a gidecek, beğenen de Yargıtay'a götürebilir, beğenmeyen de götürebilir, herkesin yetkisindedir, süreç devam ediyor."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise Balyoz eylem planını olmamış farz etmenin ülkenin aklıyla alay etmek anlamına geleceğini söyledi. Bugün TV'de "Temsilciler Meclisi" programına konuk olan Çelik, Türkiye'nin ilk kez darbelerle hesaplaştığının altını çizdi. Çelik, "Şimdi 324 aile acı çekiyor değil mi? Ama bu balyoz eğer gerçekleşse idi belki 324 bin aile acı çekecekti. 12 Eylül'de 1 milyon 650 bin insan fişlendi. 650 bin kişi cezaevini boyladı. Binlerce insan mağdur oldu. Böyle bir hadisenin olduğunu düşünün. Balyoz yoktu, biz oyun oynuyorduk diyorlar, kim kimi kandırıyor." şeklinde konuştu.

HÜKÜMETİN KURULDUĞU GÜN PLANLANDI
59. Hükümet'in 15 Mart 2003'te kurulduğunu, Balyoz eylem planının ise aynı tarihe denk geldiğini anlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani benim Milli Eğitim Bakanı olduğum gün Balyoz eylem planının yapıldığı gündür. Şimdi 324 muvazzaf ve emekli insanın ceza almasından bir insanın haz duyması için sadist olması lazım. Bizim AK Parti olarak darbeler ve darbeciler karşısındaki tavrımız kesin ve nettir. Darbelerle ilk defa Türkiye hesaplaşıyor. Ben 1959 doğumluyum. Benim ömrüme bir düzine darbe veya darbe teşebbüsü sığmıştır. Bu, Türkiye için bir ayıptır. Ordumuzun da bu ayıptan kurtulması gerekir. Bizim ordumuz milletinin emrinde olan, ülkesinin güvenliğini sağlayan, düşmanlarımıza caydırıcılık bize de güven veren bir ordu olmalı. Siyaseti dizayn eden, toplum mühendisliği yapan bir güç asla olmamalıdır. Silah bendedir, dolayısıyla ben güçlüyüm dememelidir. Bu artık Türkiye'nin gündeminden düşmelidir."

Çelik, mahkemenin bir karar verdiğini, eğer varsa bir yanlışın Yargıtay aşamasında düzeltileceğini kaydetti. Ancak iki muhalefet partisinin "Ergenekon'un avukatıyız" diyenler gibi temyiz makamına yani Yargıtay'a yönelik bir mahalle baskısı oluşturmaya başladığına dikkat çekti. Çelik, emre itaat edenlerin de ceza almasına yönelik eleştirileri de şöyle cevapladı: "Recep Tayyip Erdoğan benim genel başkanım ve başbakanım. Bana dese ki git muhalefet partisinden şu adamın ağzını burnunu kır, ben gidip kırmalı mıyım? Kanunsuz bir emir yerine getirilir mi? Emre itaatsizlik var ama kimse Anayasa'dan almadığı bir yetkiyi kullanamaz ve aşağıdakine de dayatamaz. Ben şuna inanıyorum. Balyoz eylem planında hiç haberi olmayan, sadece parafı olan insanlar da bu müteselsil suçluluk halkasının içine girmiştir. Ama kime hangi cezanın verileceğine mahkeme karar verir.

AHMET DAVUTOĞLU: Darbelerle mücadelede gösterilecek bir zaaf Türkiye'yi tekrar iç türbülanslara sokar. Partimize kapatma davası açıldığını kimse unutmasın.
BEKİR BOZDAĞ: Balyoz davası bitti, ama hakimine, savcısına yapılmadık hakaret kalmadı. Sanki şüpheliler değil de hakimler yargılanıyor.
HÜSEYİN ÇELİK: Balyoz eylem planını olmamış farz etmek milletin aklıyla alay etmektir. Şimdi temyiz makamına yönelik bir kampanya başlatıldı.

'İmralı’ya Erdoğan gitsin' / Emre Uslu


 Son haftalarda ipuçları verilen yeni müzakere süreci; Başbakan Erdoğan’ın dün akşam bir TV kanalında yaptığı açıklamlarla iyice netlik kazandı. Artık hükümetin ikinci müzakere sürecini başlatacağını veya başlatmış olduğunu söyleyebiliriz.
 
Şimdi soru şu: Birincisi sonuç vermeyen müzakere sürecinin ikincisi sonuç verir mi?
Benim bu soruya net cevabım şu: Mevcut şartlar altında, ikinci müzakere sürecinden de bir sonuç A-LI- NA-MAZ.
 
Bunun bir tek istisnası var: Eğer bir ön şart olarak Öcalan, PKK’nın sınır dışına çekileceğini deklare ederek müzakerelere başlayacaksa ve PKK, Öcalan’ın böyle bir çağırısını kabul edecekse, bunun alt yapısı oluşturulmuşsa; müzakere sürecinden biraz umutlu olabiliriz.
 
Ancak mevcut konjonktüre baktığımızda, ne Öcalan’ın PKK’yı bir çağırıyla sınır dışına çekecek gücü var, ne de PKK’nın böyle bir çağırıya uyup güçlerini sınır dışına çekecek bir stratejik planlaması. Dolayısıyla müzakereler geçen yıl kaldığı noktadan, yani 7 Temmuz 2011 noktasından başlayacak demektir. Bu da müzakerelerden umutlu olmamamız için yeterince açıklayıcı bir durum.
 
Belli ki devlet, Başbakan da dahil, bu durumun aksini düşünüyor. O halde öncelikle müzakereyi başlatmak isteyen devlet aklı bize şunu anlatmak zorunda: Geçen yıl müzakereleri yıkan PKK ne değişti de bu yıl müzakereleri başlatsın?
 
Stratejik açıdan baktığımızda:
 
1- Geçen yıldan bu yana yaptığı eylemler ve Türk Dışişlerinin ve güvenlik bürokrasisinin öngörüsüzlüğünün katkılarıyla PKK Suriye’de büyük kazanımlar elde etmiştir. Bir PKK devleti kurmuştur. Bu nedenle de PKK’nın eli güçlenmiştir. Dolasyısıyla PKK, bu yıl masaya oturacaksa, eli daha güçlü olarak oturacak demektir.
 
Bu da Oslo müzakersi sırasında PKK liderlerinin karşısında zaten süt dökmüş kedi gibi oturan istihbarat yetkililerinin elini iyice zayıflatacaktır. PKK bu yıl geçen yılki taleplerden daha fazlasını isteyecektir. PKK’nın geçen yılki taleplerini karşılayamayan hükümet daha fazlasını karşılayabilecek mi? Hiç sanmıyorum. Bu nedenle mevcut koşullar altında müzakere, çıkmaz sokaktır.
 
Eğer hükümet Oslo mutabakatlarında MİT ve PKK liderlerinin kabul ettikleri maddeleri kabul edip PKK miltianlarını “öz savunma gücü” olarak kabul edecek, onlara resmi kimlikler ve üniformalar verip güneydoğuda istihdam edecekse, PKK’da yeni kazanımlarından sonra buna razı olacaksa, elbette müzakere sürecinden bir “sonuç” alınabilir. Ama bunu topluma yutturmak öyle kolay değil.
 
2- Konjonktürel açıdan baktığımızda, PKK özellike Suriye’de belirsizliğin sürdüğü bir dönemde güçlerini silasızlandırmayı bir yana bırakın; Suriye’de daha fazla güç toplamak için elinden geleni yapıyor. Paralı asker topluyor. Bazı rakamlara göre PKK’nın Suriye’de halka 15 bin civarında silah dağıttığı konuşuluyor. Eğer PKK liderleri ile “Siz Suriye’de egemenlik kurun, biz sizin egemenliğinize karışmayacağız. Orada istediğiniz gibi devletinizi ve özerkliğinizi işletebilrisiniz. Silahlı güçlerinizi o tarafa yönlendirin ve Türkiye’deki taleplerinizden vazgeçin”şeklinde bir anlaşma yapıldıysa, ve en önemlisi PKK liderleri bu anlaşmayı kabul ettiyse, evet, ikinci müzakere sürecinden bir sonuç çıkabilir.
 
Ancak, PKK’nın mevcut yapsını düşündüğümüzde, Türkiye’de kurduğu KCK networkuna baktığımızda, PKK’nın temel insan gücünün Türkiye’den gittiğini düşündüğümüzde, Suriye’deki Kürtlerin sayıları ve konumlarına baktığımzda, PKK’nın “Suriye’deki kazanımlarımı koruyayım, Türkiye üzerindeki hesaplarımdan vazgeçiyorum” şeklinde bir anlaşmayı kabul edeceğini hiç sanmıyorum. Mevcut koşullar altında, özellikle Hakkari-Şırnak bölgesinde pisikoloji üstünlüğü ele geçirmeye başlamışken, böylesi bir “geri adım”ı atacaklarını hiç sanmıyorum. Bu nedenle de yeni müzakere sürecinden sonuç A-LI-NA-MAZ.
 
Peki AKP iktidarı ve MİT neden ikinci müzakere sürecinde ısrar ediyor?
 
Görebildiğim kadarıyla bunun iki nedeni var:
 
1- Önümüzde seçim dönemi var ve AKP bu dönemde bir çatışmasızlık süreci istiyor. Özellikle son bir yılda yaptığı yanlışlar, tutmadığı sözler ve en önemlisi terörün tırmanışıyla oylarının aşağıya doğru düştüğünü gören AKP, önümüzdeki bir yıla çatışmasız girmek istiyor.
PKK açısından bu dönem bir restorasyon dönemi ve Esad sonrası dönem için önünü görme dönemi olacağından PKK da biraz soluklanıp daha iyi hazırlık yapıp yeniden saldırmak için böyle bir nefese ihtiyacı olabilir.
 
Abdullah Öcalan da 15 aydır unutuldu. Bir bu kadar daha unutulursa kimse ondan söz etmeyecek. Bu nedenle bu süre Öcalan için de bir yeniden zuhur olacaktır.
Bu nedenle her iki aktör de geçici bir ateşkese sıcak bakabilir.
 
Burada tek sorun şu: Geçen yıl Silvan saldırısıyla barış sürecini devirip PKK’da insiyatifi ele geçiren şahinlerin bu beklentiye ne tepki vereceklerini henüz bilmiyoruz. Onlar bu süreci de tıkayıcı eylemler yapabilir. Nitekim Duran Kalkan’ın mesajları bu yönde.
 
2- Oslo sürecini başlatıp Türkiye’ye barış getireceğini iddia eden kurum ve siyasetçiler, sürecin boşa çıkması ve PKK’nın saldırıları ile prestij kaybına uğradılar. Onlar bu konuyu hırs sebebi yaptı. İlla da kendi istedikleri yöntemin doğru olduğunu iddia edip Erdoğan’a yöntem dayatıyorlar. Sanırım bunda çok başarılı da oluyorlar. Zira Erdoğan’ın devlette neredeyse tek güvendiği kurum o kurum kaldı.
 
O kurumun hırsı, Beşir Atalay gibi şimdiye kadar hangi işe el attıysa eline yüzüne bulaştırmış bir yöneticinin hırsıyla birleşince, “İlla da müzakere sadece müzakere” şeklinde bir İNAT ortaya çıkıyor. Sanırım müzakere için ortada devlet aklı yok ama devlet hırsı ve inadı var. Bu nedenle devlet kaybedeceğini bile bile bir hırs uğruna bu işe girişiyor.
 
“Hırsla kalkan zararla oturur” sözünü hatırlamanın tam zamanı. Burada bazı kurum ve siyasetçilerin hırsı hepimize zarar ve ölüm olarak dönüyor. Bu nedenle Erdoğan gözünü hırs bürümüş çevresinin analizlerine itibar etmemeli.
 
Eğer Oslo sürecini destekliyorsa da “Ben yapmadım devlet yaptı” kurnazlığına yatmamalı.
Mevcut şartlar altında İmralı’nın barış getirebileceğine inanıyor ve müzakereyi çok istiyorsa İmralı’ya kendi gitsin.

ONLARA SAYGI DUYMUYORUM, ARTIK SUSSUNLAR!

Emekli Koramiral Atilla Kıyat, Balyoz Davası’nı değerlendirirken silah arkadaşlarına sert eleştirilerde bulundu.

ONLARA SAYGI DUYMUYORUM,  ARTIK SUSSUNLAR! VİDEO CNN Türk’te, Enver Aysever’le Aykırı Sorular programına konuk olan Emekli Koramiral Atilla Kıyat, Balyoz Davası’nı değerlendirirken silah arkadaşlarına sert eleştirilerde bulundu.

Balyoz Davası’ndan hapis cezası alan askerlerin suçlu olmadığını söyleyen Atilla Kıyat, eski Genelkurmay Başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt ile dönemin Kara Kuvvetleri komutanı Aytaç Yalman’ın artık TSK içinde sevilmediğini ima ederek, kendisinin de onlara saygı duymadığını ve artık susmaları gerektiğini belirtti.

Kıyat, TSK içindeki askerlerin, gelinen noktadan korkmadığını ama ailelerin ve özellikle asker çocuklarının korktuğunu, bu nedenle de morali bozulan subayların, vatan sevgisini her şeyden üstte tutmayı, sorgulamaya başladığını sözlerine ekledi.

Enver Aysever’in “Deniz Gezmiş hayranı mısınız?” sorusuna “Evet” yanıtı veren Atilla Kıyat, bir başka soru üzerineyse “Eskiden hamama giren terlerdi, şimdi artık Aykırı Sorular’a çıkan terler, diyoruz” dedi.

Kazan Vadisi'nde çatışma: 1 şehit!

HAKKARİ’nin Çukurca İlçesi Kazan Vadisi Kavuşak Bölgesi’nde sabah saatlerinde güvenlik güçleri ile bir grup PKK’lı arasında çatışma çıktı. İlk belirlemelere göre 1 askerin şehit olduğu bölgede, operasyonlar sürüyor.

Türkiye’nin Irak sınırında bulunan Çukurca İlçesi’ne 25 kilometre uzaklıktaki Kazan Vadisi’nin Kavuşak Bölgesi’nde operasyon yapan askerler, sabah saatlerinde bir grup PKK’lı ile karşılaştı. Güvenlik güçleri ile PKK’lılar arasında çıkan çatışmada ilk belirlemelere göre 1 asker şehit oldu. Bölgede çatışmaların aralıklarla devam ettiği ve helikopterlerle bölgeye asker sevk edildiği belirtildi.

'Arkadaşlarımın hepsi tertemiz'

Özkök'ten Balyoz açıklaması...

Özkök'ten Balyoz açıklaması...

Balyoz davasında ceza alan 325 sanık, dava boyunca o dönem 1. Ordu Komutanlığı'nın bağlı olduğu sıralı iki komutan olan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın mahkemede tanık olarak dinlenmesi talebini defalarca dile getirdi.

Ancak mahkeme heyeti bu talepleri dikkate almaksızın kararını açıklamayı tercih etti.

Aytaç Yalman, Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan'a bu hafta gönderdiği mektupta kendisinin tanık olmak için birkaç kez girişimde bulunduğunu ancak bu taleplerinin mahkeme tarafından dikkate alınmadığını açıkladı.

Hilmi Özkök ise tanık sıfatıyla katıldığı Ergenekon davası duruşmasında yöneltilen bir soru üzerine Balyoz davasına ilişkin kısıtlı açıklamalar yaptı. Ama doğrudan Balyoz davasında tanıklık için çağrılmadılar her ikisi de. Cumhuriyet'ten Utku Çakırözer'in dün görüştüğü Özkök'e, temyiz için Yargıtay'a gidecek olan davanın bundan sonraki aşamalarında tanıklık edip edemeyeceği şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi:

"Kanunlarımıza göre mahkemelerden gelen çağrılara sadece Cumhurbaşkanı 'gelmem' diyebilir. Onun dışındaki herkes bu çağrılara uymak zorundadır. Bu kanun hükmüdür ve aksini düşünmek kanunen mümkün değildir."

"ÖYLE OLSA 'ADİL' DERDİM"

Özkök'ün Balyoz kararları sonrasında yaptığı "Adil yargılama olmadı diyemem" değerlendirmesi o dönem komutanı olduğu hükümlü tutuklulardan tepki topladı. Bu sözünün daha sonra düzeltildiğini anımsatan Özkök şunları söyledi:

"Bana 'Yargılama adil olmadı diyenler var. Katılıyor musunuz bu görüşe' diye sorulduğunda, 'Ben böyle bir şey diyemem. Çünkü hukukçu değilim' dedim. Manşete bunun bir bölümü çıkınca olay farklı anlama girdi. Sanki 'adildir' demişim gibi. Öyle bir şey olsa 'adildir' derim. 'Adildir' demek için 'Adil değil diyemem' diye dolandırmam. Hukukçu olmadığımı belirterek söyledim. Hadise budur. Sanıklardan Kadir Sağdıç'ın hanımı da aradı. Ailecek tanışırız. Kardeş ilişkisi gibidir yakınlığımız. Haberin sadece başlığına bakmış, içini okumamış. Anlattım, 'hukukçu değilim' bölümünü bir kez daha okuttum. 'Ama manşet böyle' diyor onlar da."

"ARKADAŞLARIMIN HEPSİ TERTEMİZDİR"

Komutanlık ettiği silah arkadaşlarından ve ailelerinden kendisine yönelik eleştiriler konusunda ise Özkök şunları söyledi:

"Kimseye ne kızıyorum ne de suçluyorum. Herkes tabii kendine göre düşünce tarzı içinde. Görüşler başka başka. Herkes bir şey söyler ama gerçekler bir şekilde ortaya çıkar. Arkadaşlarımın hepsi tertemizdir. Ben hiçbirini suçlamadım, şikâyet etmedim ve haklarında kötü bir şey söylemedim. Onlar ne derlerse, gönülleri hoş olsun."

Özkök'ün bir rahatsızlığı da Ergenekon için söylediği sözlerin Balyoz davası ile karıştırılması. Balyoz davası sanıkları Özkök'ün "Var da diyemem, yok da diyemem" sözlerine, davada tanıklık yaparak açıklık getirmesini istediler defalarca. Özkök bu konuda da şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ergenekon ile ilgili 'darbe hazırlığı oldu mu?' diye soruldu. O dönem Balyoz gündemde dahi yoktu. Ergenekon ile ilgili soruşturma aşaması kanunen gizli yürütülüyordu. Onu etkilememek için 'Var da diyemem, yok da diyemem' şeklinde konuştum. Sen ne demek istedin açıkla diyorlar. O dönem Balyoz yoktu."

YALMAN'A YANIT

Yalman'ın dün Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'ya verdiği "İddianameye göre darbeyi önleyen kişi benim. Hilmi Paşa'nın kaç tankı, tüfeği vardı?" demecini anımsattığımızda Özkök, şu yanıtı verdi:

"Aytaç Paşa silah arkadaşım ve beraber çalıştığım bir kuvvet komutanı. Kendisi öyle söylemekte haklı tabii. İddianamede öyleymiş. Ben bir yorum yapmak istemem. Kendiniz yorumlayabilirsiniz."

Ergenekon ve Balyoz davalarında o dönemki konumu nedeniyle söyleyeceği her kelime büyük önem taşıyan Özkök artık sessizlikten yana:

"Muhakemeler mahkemede yapılır. Yanlış anlamalardan ve onları düzeltmeye çalışmaktan ben artık yorgun düştüm. Aslında hiç konuşmamam lazımdı ama öyle şeyler konuşuluyor ki konuşmak zorunda kalıyorsunuz. Bundan sonra konuşmayacağım."

4 EKİM'DE MECLİS'TE

Kendisi istemese de Balyoz davasının tartışmalı geçecek temyiz süreci ve önümüzdeki dönem açıklanacak Ergenekon kararları, dönemin Genelkurmay Başkanı sıfatıyla Özkök'ün bu konularda daha çok konuşmasını gerektirecek gibi görünüyor. Nitekim TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu, kendisini 4 Ekim'de davet etti. Özkök, 4 Ekim'de TBMM'ye gelerek alt komisyonların ortak toplantısında tanık olduğu tüm darbe ve müdahale süreçlerine ilişkin bilgi verecek ve üyelerin sorularını yanıtlayacak.

'Bey değil, generalim'

Kara Kuvvetleri eski Komutanı Yalman, Gazeteci Emin Çölaşan’ın yazılarında kendisinden ‘’Aytaç Bey’’ diye bahsetmesine kızdı.

Kara Kuvvetleri eski Komutanı Aytaç Yalman, Gazeteci Emin Çölaşan’ın yazılarında kendisinden ‘’Aytaç Bey’’ diye bahsetmesine kızdı ve ‘’Ben ‘Bey’ değilim, Generalim’’ dedi.

Balyoz davasında tanıklık yapmadığı için eleştirilen ancak mahkemenin kendisini çağırmadığını belirten Yalman, Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan ile bir telefon görüşmesi yaptı. Yalman bu görüşmede kendisiyle ilgili yazılarda, ‘’Aytaç Bey’’ ifadesinin kullanılmamasını istedi. Çölaşan, bu konuda Gazeteport’a şunları söyledi:

‘’Aytaç Yalman ile telefonla konuştuk. Benim kendisinden yazılarımda “Aytaç Bey” diye söz etmeme kızmış. Bunu birkaç kez dile getirdi ve (Ben ‘Bey’ değilim. Ben Generalim. Benden ‘Bey’ diye söz edemezsiniz) dedi. Birisine “Bey” diye hitap etmenin, küçültücü bir şey olduğunu ilk kez duyuyorum. Bugüne kadar on binlerce insan bana da ‘Emin Bey’ diye hitap etmiştir ve hiç gocunmadım. Bu bir saygı ifadesidir. O nedenle bundan sonraki yazılarımda da kendisinden yine Aytaç Bey diye bahsedeceğim. Özür dilerim!‘’

PAŞA ÇOCUĞU BÖYLE ASKERLİK YAPIYOR

şahin tarlan, kıvanç tarlan, asker, paşa,

Tuğgeneral Şahin Tarlan'ın Hakkari'de askerlik görevini yapan oğlu Kıvanç Tarlan için Genelkurmay inceleme başlattı.

Tuğgeneral Şahin Tarlan'ın Hakkari'de vatani görevini yapan oğlu Kıvanç Tarlan'ın askerliğinin sonuna doğru 2 ay rapor ve 1 ay izin alması dikkat çekince Genelkurmay Başkanlığı inceleme başlattı.

Habertürk Gazetesi'nden Yasemin Güneri'nin haberine göre, eski Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Hizmetleri Komutanı, emekli Tabip Tuğgeneral Şahin Tarlan'ın oğlu Kıvanç Tarlan, askerliğini Hakkari'de yaptı. Kıvanç Tarlan göz doktoru olduğu için yedek subay kadrosuna alındı ve geçen yıl kasım ayında birliğine teslim oldu. Dağıtımı Hakkari'ye çıktı ve vatani görevini yapmaya başladı.

GENELKURMAY'DAN RAPORLARA İNCELEME
Kıvanç Tarlan, askerliğinin son iki ayında rapor alınca dikkat çekti. Babası, TSK Sağlık Hizmetleri'nin eski komutanı Şahin Tarlan'ın yayımladığı bir 'emir' yazısında, ''Görevi başındaki hiçbir asker, izne gitse bile ameliyat olmayacak'' şeklinde ifade kullandığı iddia edildi. Genelkurmay inceleme başlattı. Soruşturma açılıp açılmayacağına savcılık karar verecek.

'GURUR DUYUYORUM'
Kıvanç Tarlan, rahatsızlığından dolayı izindeyken Merkez Komutanlığı'na başvurduğunu ve oradan aldığı sevkle Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde tedavi olduğunu belirterek, ''Ben zaten askerlik görevimi icra ettim. Hastanede yatarak tedavi gördüm. Terhisten sonra Erzuurm Horasan'da mecburi hizmete başlayacağım. Ben, özel bir hastalık geçirdim. Plastik cerrahi ile ilgili bir ameliyat oldum. Konumum itibarıyla yani babamın paşa olması dolayısıyla böyle bir iddia ortaya atılmış olabilir. Babamın durumu benim rahatsızlığımı tedavi ettirmeme engel olmamalı. Ben de doktorum. Ben o bölgede askerlik yapmayı zaten istiyordum. Kısmet oldu. Güzel bir deneyim oldu. Hakkari'de askerlik yaptığım için gurur duyuyorum'' dedi.

GEÇEN YIL EMEKLİ EDİLDİ
Kıvanç Tarlan'ın babası Şahin Tarlan, geçen yılki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında emekliye ayrılmıştı.

26 Eylül 2012 Çarşamba

İŞTE TSK'NIN YENİ TEKNOLOJİSİ!

TSK, teknoloji, silah, obüs

MKE tarafından üretilen ve Türk mühendislerin tasarladığı havadan taşınabilir obüs, TSK'nın kullanımına sunulacak.

Makina ve Kimya Endüstrisi (MKE) Kurumu tarafından üretilen ve Türk mühendislerin tasarladığı 105 milimetrelik havadan taşınabilir obüs, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımına sunulacak.
MKE Ağır Silah ve Çelik Fabrikası Müdürü Faruk Yenal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tek namlulu ağır silah ihtiyacını karşılamak üzere faaliyet gösteren fabrikalarında havan grubu ve silah sistemleri üretimi yaptıklarını bildirdi.
Üzerinde çalıştıkları son projenin havadan taşınabilir 105 milimetrelik hafif çekili obüs olduğunu ifade eden Yenal, prototipi üretilen obüsün deneme atışlarının sürdüğünü belirtti.
Tamamen Türk mühendislerinin tasarımı ve Türk işçilerin özverili çalışmalarıyla üretilen obüsün en büyük özelliğinin helikopterle taşınma kabiliyeti olduğunu ifade eden Yenal, şu bilgileri verdi:
”105 milimetrelik havadan taşınabilir obüs projesi son aşamaya geldi. Deneme atışları tamamlandıktan sonra obüsü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımına sunacağız. Hafif çekili obüs, istenilen yere helikopterle taşınabilme kabiliyetine sahip. 17 kilometre menzili olan bu tür silah sistemini Türk Silahlı Kuvvetleri ilk kez kullanacak. MKE mühendislerinin özgün tasarımları ve işçilerimizin özverili çalışmaları sonucunda bu proje hayata geçti. Havadan taşınabilir obüs, tamamen Türk tasarımı olarak Türk mühendis ve işçisinin emeğidir.”
Yenal, 2003 yılında başlatılan M60-A1 tank modernizasyon projesini de başarıyla yürüttüklerini ve modernize edilen tanklar için ürettikleri silah sistemlerini Kayseri 1. Ana Bakım Merkez Komutanlığı’na teslim ettiklerini de sözlerine ekledi.

İran'dan 24 saat uçan insansız hava aracı

İran "Şahit 129" adını verdiği 2 bin kilometre menzilli yeni bir insansız hava aracı denedi. İran'ın yeni insansız hava aracı 24 saat hiç durmadan uçma kapasitesine sahip.  

İran'ın geçtiğimiz yıl düşürdüğü ABD insansız hava aracı "RQ-170 Sentinel" den esinlenerek ürettiği yeni insansız hava aracı "Şahit 129"u test ettiği iddia edildi.

İran basınında yer alan haberlere göre, yerli yapım "Şahid 129" 2 bin kilometre menzile sahip bulunuyor. 24 saat hiç durmadan uçma özelliğine sahip, insansız hava aracının Ortadoğu'nun önemli bir kısmına ulaşabildiği belirtildi.

İran Devrim Muhafızları yetkilisi Muhammed Ali Caferi, aynı zamanda silah taşıma kapasitesine de sahip olan "Şahit 129"un 24 saat hiç durmadan uçabildiğini söyledi.


Caferi, yerli yapım "Şahit 129"un taşıyacağı füzelerin de İranlı bilimadamları tarafından geliştirildiğini belirtti. İran Devrim Muhafızları yetkilisi Caferi, insansız hava aracının keşif ve muharebe görevlerinde kullanılacağını vurguladı.

İran geçtiğimiz yıl, hava sahasını ihlal eden ABD insansız hava aracı "RQ-170 Sentinel" düşürdüğünü belirtmişti. İranlı yetkililer tarafından dünya basınına gösterilen hava aracından esinlenilerek, "yerli yapım" insansız hava araçları üretileceği belirtilmişti.

ABD ise "RQ-170 Sentinel"in düşürülmediğini, aracın arıza nedeniyle düştüğünü öne sürmüştü.

Çukurca'da askeri hareketlilik

Hakkari'nin Çukurca ilçesi Irak sınırı mevkisine askeri hareketlilik yaşandığı bildirildi.

''Son bahar temizliği'' adı verilen operasyon kapsamında ilçe merkezinde bulunan Jandarma Komando Taburu'ndan çıkan mayına dayanıklı ''kirpi'' ve ''kobra'' adı verilen zırhlı araçlar frekans karıştırıcı jammerler eşliğinde sınıra sevk edildi.
Yoğun hava hareketliliğin yaşandığı bölgeye, 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'ndan kalkan askeri helikopterler de bölgeye asker iniyor.
Operasyonların sınırın sıfır noktasında bulunan Çayırlı, Işıklı ve Kavuşat arasında yoğunlaştığı bildirildi.

Org. Özel: Lider kadronun peşindeyiz

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel PKK'nın lider kadrosunun peşlerine düştüklerini açıkladı.


Org. Özel: Lider kadronun peşindeyiz


KANDİL'E OPERASYON 
SORU: Türk Silahlı Kuvvetlerinin, PKK'nın ana üstlenmesinin bulunduğu Kandil'e kalıcı bir operasyon gerçekleştirmesi teknik anlamda mümkün mü?
CEVAP: Teknik anlamda  mümkündür.
 
İSTİHBARAT DESTEĞİ
SORU: Türk Silahlı Kuvvetleri PKK ile mücadelede ABD'den istihbarat desteği alıyor mu? 
CEVAP: Sınırlı ölçüde alıyoruz.
 
TUTUKLU KOMUTANLAR
SORU: Çeşitli dava ve soruşturmalarda çok sayıda muvazzaf ve emekli TSK personeli tutuklu yargılanmakta. Bazı çevreler bu durumu PKK terör örgütü ile mücadelede zaaf kaynağı olarak göstermektedir. Bu yorumlara ilişkin düşünceleriniz nedir?
CEVAP: Söz konusu personelin durumu mutlaka sistemi etkilemektedir. Teröristle yürütülen mücadelede askerî faktörlerin yanı sıra, psikolojik faktörler de önemli rol oynar. Yargı sürecindeki personelimizin durumu bizleri derinden üzmektedir. Ancak, bu üzüntümüzün terörle mücadeledeki kararlılığımızı zaafa düşürmesi söz konusu değildir.    
 
KONVOYA SALDIRI
SORU: 18 Eylül'de Bingöl'de meydana gelen olayda bir istihbarat zaafı var mı? Örgütün asker sevkiyatı hakkındaki istihbaratı nasıl elde ettiği hakkında bilgi söz konusu mu?
CEVAP: Olay öncesinde, teröristler tarafından bu olaya yönelik somut herhangi bir duyum veya bilgi alınmamıştır. Konvoy bilgisinin sızmasını önlemek için intikal günü, zamanca aldatma tedbiri uygulanarak değiştirilmektedir. Bu olay öncesinde de aldatma uygulanmıştır.
 
----------
 
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Sorularımıza yazılı cevap veren Özel, çok tartışılan Bingöl'deki saldırıdan önce tedbir amaçlı olarak “zaman aldatma” taktiğini uyguladıklarını kaydetti. KCK operasyonlarının PKK ile mücadelede hayati öneme sahip olduğunu kaydeden Özel, ABD'den alınan istihbarat desteğinin de sınırlı olduğunu ifade etti.  Kandil'e kalıcı bir operasyonun teknik anlamda mümkün olduğunu, örgütün İran ve Suriye'de de kampları bulunduğunu ifade eden Özel, üst düzey yöneticilerinin ise çok sık yer değiştirdiğini ve iyi korunduğunu belirtti. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in sorularımıza verdiği cevaplar şöyle: 
 
SORU: 2012 yılında terörle mücadelede verilen şehit sayısı ne kadardır? Aynı dönemde kaç örgüt elemanı etkisiz hale getirilmiştir?
CEVAP: TSK olarak 1 Ocak 2012'den 24 Eylül 2012'ye kadar terörle mücadele kapsamında verdiğimiz şehit sayısı 110'dur. Aynı dönemde 427 terörist ölü, 54 terörist yaralı/sağ olarak ele geçirilmiş, 117 terörist kendiliğinden teslim olmuştur. Etkisiz hale getirilen terörist toplamı 598 olmuştur. 
 
SORU: Terörle mücadelede görev alan sınır birliklerinde sözleşmeli asker sayısı ne kadardır? 
CEVAP: Şu anda sınır birliklerinde görev yapan sözleşmeli er sayısı 929'dur. Halen eğitimi devam etmekte olan 316 sözleşmeli er, eğitimlerini tamamlamalarını müteakip birliklerine katılacaktır. 
 
SORU: Dönem dönem çeşitli çevrelerce Olağanüstü Hal'in yeniden uygulamaya konulması gündeme getiriliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz; sizce OHAL gerekli mi?
CEVAP: Siyasi bir karardır. 
 
SORU: Yürürlükte olan yasalar terörle mücadele için yeterli mi? TSK, terörle daha etkin bir mücadele için yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duymakta mıdır?
CEVAP: İhtiyaç olduğu düşünülmektedir. Konu ile ilgili düşünce ve teklifler yetkili makamlara sunulmuştur.
 
SORU: Türkiye 30 yıldır terörle mücadele ediyor. Sadece askeri yöntemlerle terörün bitirilmesi mümkün mü?
CEVAP: Terörün; siyasi, sosyal, ekonomik yönlerinin olduğu da bilinmektedir. Silahlı örgüt mensuplarıyla (teröristle) mücadele askeri yöntemlerle yapılmalıdır ki, öyle de oluyor.
 
SORU: KCK operasyonları PKK ile mücadelede etkin rol oynamakta mıdır?
CEVAP: Terör örgütünün işbirlikçileriyle mücadele, teröristlerle mücadele kadar önemlidir. Bölgede korku ve şiddet uygulayan, örgüte zorla eleman kazandıran, özellikle silahlı terör eylemlerini ve sivil itaatsizlik türü eylemleri organize eden, halk üzerinde oluşturduğu baskı ile terör örgütüne zorla para temin eden ve halkımızı devlete karşı provoke edenlerin yakalanması; devletimizin bekasının sağlanması, yasaların hâkim kılınması ve halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması için hayati önemi haizdir. 
 
SORU: Örgütün son dönemde özellikle Suriye ve İran tarafından yoğun destek gördüğü sıkça dile getirilmektedir. PKK terör örgütünün söz konusu iki ülkede kampları veya üslenme bölgeleri var mı? Örgütün son dönemde artan saldırılarının iddia edilen bu destekle bağlantısı söz konusu mu?
CEVAP: Terör örgütünün bahse konu ülkelerde terörist kampları vardır. Bu kamplarda teröristler eğitilmektedir. Hiçbir terör örgütü; siyasi, askeri, mali ve psikolojik destek almadan yaşayamaz. 
 
SORU: MİT ve Emniyet ile istihbarat paylaşımı konusunda herhangi bir zafiyet var mı?
CEVAP: Böyle bir zaaf yoktur.
 
SORU : Türk Silahlı Kuvvetleri PKK ile mücadelede ABD'den istihbarat desteği alıyor mu? 
CEVAP: Sınırlı ölçüde alıyoruz. 
 
SORU: PKK terör örgütünün 2012 yılı eylemlerinin önceki dönemlere göre farklılıkları söz konusu mu? Örgütün alan hâkimiyeti kurmak istediğine dair yapılan yorumları nasıl karşılıyorsunuz?
CEVAP: Örgüt 2012 yılını “Final Yılı” olarak ilan etmiştir. Kendine göre son hamlelerini yapmaktadır, ancak başaramayacaktır. Örgütün “alan hâkimiyeti kurmak istediğine dair” verilen demeçler; yersiz, mesnetsiz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına yakışmayan yorumlardır.
 
SORU: Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK'nın ana üstlenmesinin bulunduğu Kandil'e kalıcı bir operasyon gerçekleştirmesi sıkça tartışılan bir konu. Böyle bir operasyon teknik anlamda mümkün mü?
CEVAP: Teknik anlamda mümkündür.
 
SORU: Örgütün üst düzey yöneticilerinin nokta operasyonlarla etkisiz hale getirilmesi imkânsız mı? 
CEVAP: Çok iyi korunuyorlar ve çok sık yer değiştiriyorlar. Etkisiz hale getirmek için çalışıyoruz.
 
SORU: PKK terör örgütünün elinde füze ve gelişmiş silahların olduğu iddiası doğru mudur? 
CEVAP: Teyide muhtaç bilgiler alıyoruz.
 
SORU: Daha önceki açıklamalarınızda Dersim arşivlerinin tasnif edilmeye başlandığını belirtmiştiniz. Arşivlerin açılma tarihi belli mi?
CEVAP: Çalışma devam ediyor.
 
SORU : 35 yılı aşkın askerlik hayatınızda canınızı en çok yakan anınızı bizimle paylaşır mısınız?
CEVAP: Bu soruya cevap verilmeyecektir.
 
SORU: Her şehit haberinden sonra birileri çıkıp “Neden hiç zenginlerin çocukları şehit düşmüyor?” sorusunu yöneltiyor. Bu tür tepkileri nasıl karşılıyorsunuz?
CEVAP: Askerlik hizmeti Vatan hizmetidir. Zengin fakir ayırımı yapılmaz.
 
SORU: Şimdiye kadar çok kez silah arkadaşlarınızın cenazesine katıldınız. Her seferinde bu acıyı tekrar tatmak duygu dünyanızda ne tür değişikliklere neden oluyor?
CEVAP: Tarifi mümkün olmayan çok acı bir durum. Allah kimseye göstermesin.
 
Necdet Özel: Yargılamalar teröre karşı mücadelemizi etkilemezYargı sürecindeki personelimizin durumu bizleri derinden üzmektedir. Ancak, bu üzüntümüzün terörle mücadeledeki kararlılığımızı zaafa düşürmesi söz konusu değildir.
 
SORU: Çeşitli dava ve soruşturmalarda çok sayıda muvazzaf ve emekli TSK personeli tutuklu yargılanmaktadır. Bazı çevreler bu durumu PKK terör örgütü ile mücadelede zaaf kaynağı olarak göstermektedir. Bu yorumlara ilişkin düşünceleriniz nedir?
 
CEVAP: Söz konusu personelin durumu mutlaka sistemi etkilemektedir. Daha önce de ifade edildiği gibi, tecrübeli personelin tutuklanmaları sebebiyle kadro görevlerinden uzak kalmalarının Türk Silahlı Kuvvetlerinin anayasa ve kanunlar ile üstlenmiş olduğu görevlerin ifasına olumsuz yansımaları olmaması için, imkanlar ölçüsünde gerekli tedbirler alınmıştır. Teröristle yürütülen mücadelede askeri faktörlerin yanı sıra, psikolojik faktörler de önemli rol oynar. Yargı sürecindeki personelimizin durumu bizleri derinden üzmektedir. Ancak, bu üzüntümüzün terörle mücadeledeki kararlılığımızı zaafa düşürmesi söz konusu değildir.
 
Sevkiyatlarda güvenlik tedbirleri tam alınıyor 
 
SORU: 18 Eylül'de Bingöl'de meydana gelen saldırıda askerlerin toplu halde ve silahsız olarak sevk edildikleri iddia edildi ve bu durum eleştirildi. Söz konusu eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz? Personelin izne gidiş dönüşlerinde veya terhislerinde havayolu ile sevkiyat yapılamaz mı?
CEVAP: Öncelikle eleştiriler, doğru bilgiye dayanıyorsa, yıkıcı değil yapıcı ise değer ifade eder. Bingöl'deki terörist saldırıda intikal esnasında alınan emniyet tedbirlerinin neler olduğu, Bingöl Valiliği'nin 18 Eylül 2012 tarihli açıklamasında da ifade edilmiştir. Sorun, bu alınan tedbirlerin etkinliği ve yeterliliği ile ilgilidir. Olayla ilgili olarak 8'inci Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından adli soruşturma başlatılmıştır. 
Olayda, Elazığ-Bingöl-Muş karayolu güzergâhında konvoy öncesi menfezler dâhil yolun kontrolü yapılmış, 25 ayrı kontrol noktasında yolun emniyeti timlerce alınmış, ayrıca güzergâhta 6 BTR ve 4 shorland zırhlı aracı ile yol emniyet ve kontrol devriyesi icra edilmiştir. Konvoyun önüne ve arkasına zırhlı Kobra araçları, ortasına jammer konularak emniyet artırılmıştır. Olası herhangi bir gelişmeye müdahale etmek üzere silahlı helikopterler Bingöl merkezde hazır bekletilmiştir. Personelin hava yolu ile intikal ettirilmesi kapsamında; mevcut yönetmelik, personel intikallerinin yoğunluk arz ettiği dönemlerde, hava yolundan da istifadeyi mümkün kılmaktadır. Kasım 2011'den itibaren askeri personelimizi, imkanlar ölçüsünde, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın uçaklarından ve bölgedeki helikopterlerden istifade ederek hava yoluyla taşıyoruz. Bu kapsamda bugüne kadar toplam 10.352 personelin havadan intikali sağlanmıştır. Ayrıca konuyla ilgili olarak, Milli Savunma Bakanlığı ile havayolu şirketleri arasındaki görüşmeler devam etmektedir. Ancak her halükârda, uygulamada bütün intikallerin havayolu ile yapılması mümkün olmayabilecektir. 
 
BİNGÖL'DE İSTİHBARAT ZAAFI YOK
 
SORU: 18 Eylül'de Bingöl'de meydana gelen olayda bir istihbarat zaafı var mı? Örgütün asker sevkiyatı hakkındaki istihbaratı nasıl elde ettiği hakkında bilgi söz konusu mu?
CEVAP: Olay öncesinde, teröristler tarafından bu olaya yönelik somut herhangi bir duyum veya bilgi alınmamıştır. Konvoy bilgisinin sızmasını önlemek için intikal günü, zamanca aldatma tedbiri uygulanarak değiştirilmektedir. Bu olay öncesinde de aldatma uygulanmıştır.
 
SORU: Afyon'da meydana gelen patlama ile ilgili sabotaj iddiaları konusunda ne düşünüyorsunuz? 
CEVAP: Konuyla ilgili olarak Askerî Savcılık açıklamasını yapmıştır.

O TÜMAMİRAL NEDEN İSTİFA ETTİ?

TSK'da Kurmay Başkanı Tümamiral Kemalettin Gür istifa etti. Peki istifasının arkasında ne var?

kemalettin gür, deniz kuvvetleri kurmay başkanı, deniz kuvvetleri, balyoz davasıHaberturk'e konuşan Tümamiral Gür, istifasının tamamen ailevi nedenlerle olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı:
Eşimin işi ve oğlumun okulu Ankara'da. Donanma'daki görevim nedeniyle  2 sene Gölcük'te ayrı yaşamak zorunda kalacaktım. Burada bir karar verdim.  Takdir hakkını kullandım, sağolsunlar komutanlarımız anlayışlı karşıladı. Konu tamamen kişisel karardır. 16-17 senedir denizlerde dolaştım ve aileme yeteri kadar zaman ayıramadım.  Çok yorgunum. Kararı aile meclisinde beraber aldık. Komutanlarımız da uygun buldu.
TSK'YA SEVGİM VE SAYGIM SONSUZDUR
Bundan sonraki hayatımı ailemle birlikte geçirmeye çalışacağım. Silahlı Kuvvetlere saygı ve sevgim ve bağlılığım sonsuzdur. Özetle olay budur... Ben istifamı 15 Ağustos'ta yazılı olarak sundum ve uygun görüldü. İstifayla ilgili yapılan yayınlar tamamen spekülasyon ürünüdür.

"Darbeyi Aytaç Yalman önlemiştir"

Güncel /
"Balyoz" denkleminin bir ucundaki emekli Orgeneral Aytaç Yalman "Darbeye Hilmi Özkök engel oldu" yorumlarına itiraz etti.
 
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, NTV yayınındaki açıklamaları nedeniyle Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'yı tarihi ve önemli bir düzeltme için aramış.

İşte İsmail Küçükkaya'nın yazısı:

Dün öğlen bülteninde NTV canlı yayınına katılmıştım. Güncel konuları değerlendirmiş ve özellikle Balyoz davasıyla ilgili soruları yanıtlamıştım. Bir süre sonra cep telefonum çaldı. Arayan da bir cep telefonuydu. Açtım, telefondaki ses 'Aytaç Yalman paşamın korumasıyım. Sizinle görüşmek istiyor, uygunsanız kendisine aktaracağım' diyordu. 'Memnuniyetle' diye cevap verdim.

Aytaç Yalman telefonu aldı, 'Sana sitem etmek için arıyorum' dedi ve ekledi: 'Biraz önce seni NTV'de izledim. Hilmi Özkök için darbeyi önleyen kişi ifadesini kullandın. Aytaç Yalman'ın rolü ne, diye soruldu. Hiçbir şey söylemedin, geçiştirdin.'

Bu sözler üzerine şaşırdım, gerçekten çok ilginç bir durumdu. Sezgilerim, bunun ardından tarihi bir açıklamanın geleceğini söylüyordu. Küçük bir düzeltme yaptım. Televizyonda 'Varsa bir darbe girişimi, Hilmi Özkök'ün önlediğini anlıyorum' demiştim.

Kendisine 'Televizyonda ne söylememi beklemiştiniz?' diye sordum.

Şöyle yanıt verdi: 'Diyebilirdin ki; iddianameye göre darbeyi önleyen kişi, Aytaç Yalman'dır. Bunu söylemen yeterliydi. Tek bir cümle...'

Sonra Yalman'a televizyonda o soruyu neden yanıtsız bıraktığımı anlattım.

Çünkü bir gazeteci olarak olup bitene ve söylenenlere bakıldığı zaman Hilmi Özkök'ün buradaki rolünün açık olduğunu, buna karşılık Aytaç Yalman'ın pozisyonunun tam anlaşılmadığını düşünüyorum. Benim için bu telefona kadar da hala net değildi.

Bunları konuştuktan sonra Paşa'ya sordum: 'Darbe girişimini gerçekten siz mi önlediniz?'

İşte yanıtı:

'Bilmem, Türk Ordusu tek kişi değildir. Tek Genelkurmay Başkanı da değildir. Ucuz kahramanlık kimseye yakışmaz. Türk Ordusu demek Kara Kuvvetleri Komutanlığı demektir. Hilmi Paşa'nın kaç tane tankı tüfeği vardı?'

Tekrar ettim; 'Darbe girişimini siz mi önlediniz?'

'Ben öyle demiyorum, iddianame öyle diyor' diye cevap verdi.

Aramızdaki diyalog şöyle sürdü:

-İddianame tam ne diyor?

'Darbeyi Aytaç Yalman önlemiştir' diyor.

Balyoz davası ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin o dönemiyle ilgili gerçekten heyecan verici sözlerdi. Tam bu arada Aytaç Yalman 'Ben bunları yazman için aramıyorum' deyince, ısrar ettim: 'Daha önce başka yerlere açıklamalarınız oldu, beni de düzeltmem için aradınız.'

'Erken öten horozun kafasını keserler; zamanı gelince konuşurum. Bizim de kafamız gitmesin' karşılığını verdi.

Yazma konusunda ısrarcı oldum. Bir süre önce Fazıl Say konserinde karşılaşmış, uzun uzun sohbet etmiştik. 'Yazma, ileride konuşurum' demişti.

Aytaç Yalman'ın bu yaşananlarla ilgili durumunun net olmadığını, kamuoyunda farklı izlenimler oluştuğunu vurguladım. Ardından, Ergenekon'un eski savcısı ve o dönemki en kilit ismi Zekeriya Öz'ün bir karşılaşmamızda bana söylediği 'Hilmi Özkök demokrasi kahramanıdır' sözlerini hatırlattım. Şu tarihi açıklamayı yaptı:

'O demokrasi kahramanıysa, biz demokrasi düşmanı mıyız? Ömrümüz boyunca devleti, vatanı korumak için canla başla uğraştık. Hem Cumhuriyeti korumaya çalıştık hem de demokrasiyi... Bizim için ikisi de önemliydi.'