Emir-komuta zincirinin gerektirdiği itaat ile kanun dışı davranmanın cezası arasındaki sıkışmışlık, "tüneli" zorunlu çıkış haline getirdi. Tıpkı "Toplu Kaçış Tüneli" filminde olduğu gibi...
Askerî eğitimin kazandırdığı formasyonu, hapisten kaçışta kullanan esir subaylar her yolu deniyor, filmde. İğneyle kuyu kazıp tüneller oluşturmak için akılalmaz çabalar sarf ediyorlar. Ne var ki, talih yüzlerine bir türlü gülmüyor. Yıllarca uğraşarak kazdıkları tünellerin çıkışında, her seferinde tatsız bir sürprizle karşılaşıp, bir iki kişi hariç yeniden kodese dönüyorlar.
Ergenekon sanıklarının Silivri-GATA hattında oluşturduğu tünelden birer birer kaçışı da sevk zincirinin usulsüzlüğüne takıldı. Tam sonuca giderken yeniden en başa dönmek gibi acı bir sürpriz var şimdi karşılarında...
Emri verenler de, emirlere uymak zorunda kalanlar da aynı tüneli kullanmıştı. Şener Eruygur'un boynunun kırılmasını saymazsak, Hurşit Tolon'un hangi hastalıktan GATA'ya sevk edildiği tam bir muamma. İnternet ortamına düşen ses kayıtlarına göre taş gibi sağlam. En acısı da şimdi eline fırsat geçse yine aynı kanunsuzlukları yapacak durumda. Valilere, savcılara yani devletin asker dışındaki memurlarına hangi keyfî davranışlarla muamele edilmesi gerektiğini meziyetmiş gibi anlatıyor. Devletin gerektirdiği ciddiyete uygun davranan muvazzaf orgeneralleri ima ederek ağzına geleni söyleyebiliyor. Bir de "kendileri yüzünden GATA'nın yıprandığına üzülerek" faturayı görevdekilere kesiyor. Mantık şu: Tolon ne yapmışsa "Laik devletin bekası için" yapmıştır. Levent Ersöz, zamanın genelkurmay başkanını dinlemişse aynı şey içindir! Genç subayları mail ve mektuplarla "hükümetin hakkından gelmeyen üstlerine karşı" kışkırtanlar, Cumhuriyet Gazetesi'nden Balbay'a belge sızdırıp, "Genç subaylar rahatsız" haberleri yaptırarak 27 Mayıs'a özenenler de bütün bunları aynı "âli menfaatler" için yapmıştır!
Devletin âli menfaatlerinin, hükümeti yıkıp idareye el koyarak, askerin otuz seneliğine ülkeyi idare şartına bağlayan kim? Emekli generaller. Hem de görevde iken Refah-Yol iktidarını devirmiş generaller. Genelkurmay başkanı ve muvazzaf orgenerallerden valiyi, emniyet müdürünü ve mahkeme üyelerini baskı altına alarak içerdeki tutukluları bıraktırmak üzere keyfî davranışlara girmelerini isteyenler kim?
Darbeye teşebbüsten sanık emekli orgeneraller. Görevde bulundukları sırada darbe planları yapan ve planlarında, o zaman genelkurmay ikinci başkanlığı görevini yürüten Org. Başbuğ'u "Yusuf" olarak kodlayıp, "güvenilmez" bulanlar!
Şimdi güvenmedikleri kişilerden, kendileri için yargı bağımsızlığını, devlet ciddiyetini ve kanunları çiğnemesini bekliyorlar. Onların dışarıdaki uzantıları da davayı sulandırmak, mahkûmiyet gelecek noktaların delillerini hukuka taklalar attırarak boşa çıkarmaya çalışıyor.
Belki de Ergenekoncuların faydalı olduğu tek nokta burasıdır. Birilerini kırk kere asmaya yetecek deliller, onların aleyhine olunca ne ilginç yorumlara uğratılıyor. Delilleri hukuken geçersiz kılabilmek için her yol deneniyor. Ve tıpkı AK Parti'ye cumhurbaşkanı seçtirmemek için ortaya atılan 367 yorumunda olduğu gibi Sabih Kanadoğlu'nun ağzından ilan ediliyor bu "hukuki açılımlar."
Böylece kafalarındaki bölünmüşlüğü tam olarak ortaya koyuyor Ergenekoncular: Türkiye'de iki ayrı hukuk vardır. Dolayısıyla da iki ayrı halk vardır. Onlar için mevcut mahkemenin hazmedilemezliği, bugüne kadar hep "ayrıcalıklıların hukukuna tabi" olanları, devletin bilinen hukuk sistemine göre yargılama "gafletinden" kaynaklanmaktadır! Bu gaflet Silivri-GATA hattındaki "Perakende Kaçış Tüneli"ni de kapatacak boyutlara ulaşmıştır!
Askerî eğitimin kazandırdığı formasyonu, hapisten kaçışta kullanan esir subaylar her yolu deniyor, filmde. İğneyle kuyu kazıp tüneller oluşturmak için akılalmaz çabalar sarf ediyorlar. Ne var ki, talih yüzlerine bir türlü gülmüyor. Yıllarca uğraşarak kazdıkları tünellerin çıkışında, her seferinde tatsız bir sürprizle karşılaşıp, bir iki kişi hariç yeniden kodese dönüyorlar.
Ergenekon sanıklarının Silivri-GATA hattında oluşturduğu tünelden birer birer kaçışı da sevk zincirinin usulsüzlüğüne takıldı. Tam sonuca giderken yeniden en başa dönmek gibi acı bir sürpriz var şimdi karşılarında...
Emri verenler de, emirlere uymak zorunda kalanlar da aynı tüneli kullanmıştı. Şener Eruygur'un boynunun kırılmasını saymazsak, Hurşit Tolon'un hangi hastalıktan GATA'ya sevk edildiği tam bir muamma. İnternet ortamına düşen ses kayıtlarına göre taş gibi sağlam. En acısı da şimdi eline fırsat geçse yine aynı kanunsuzlukları yapacak durumda. Valilere, savcılara yani devletin asker dışındaki memurlarına hangi keyfî davranışlarla muamele edilmesi gerektiğini meziyetmiş gibi anlatıyor. Devletin gerektirdiği ciddiyete uygun davranan muvazzaf orgeneralleri ima ederek ağzına geleni söyleyebiliyor. Bir de "kendileri yüzünden GATA'nın yıprandığına üzülerek" faturayı görevdekilere kesiyor. Mantık şu: Tolon ne yapmışsa "Laik devletin bekası için" yapmıştır. Levent Ersöz, zamanın genelkurmay başkanını dinlemişse aynı şey içindir! Genç subayları mail ve mektuplarla "hükümetin hakkından gelmeyen üstlerine karşı" kışkırtanlar, Cumhuriyet Gazetesi'nden Balbay'a belge sızdırıp, "Genç subaylar rahatsız" haberleri yaptırarak 27 Mayıs'a özenenler de bütün bunları aynı "âli menfaatler" için yapmıştır!
Devletin âli menfaatlerinin, hükümeti yıkıp idareye el koyarak, askerin otuz seneliğine ülkeyi idare şartına bağlayan kim? Emekli generaller. Hem de görevde iken Refah-Yol iktidarını devirmiş generaller. Genelkurmay başkanı ve muvazzaf orgenerallerden valiyi, emniyet müdürünü ve mahkeme üyelerini baskı altına alarak içerdeki tutukluları bıraktırmak üzere keyfî davranışlara girmelerini isteyenler kim?
Darbeye teşebbüsten sanık emekli orgeneraller. Görevde bulundukları sırada darbe planları yapan ve planlarında, o zaman genelkurmay ikinci başkanlığı görevini yürüten Org. Başbuğ'u "Yusuf" olarak kodlayıp, "güvenilmez" bulanlar!
Şimdi güvenmedikleri kişilerden, kendileri için yargı bağımsızlığını, devlet ciddiyetini ve kanunları çiğnemesini bekliyorlar. Onların dışarıdaki uzantıları da davayı sulandırmak, mahkûmiyet gelecek noktaların delillerini hukuka taklalar attırarak boşa çıkarmaya çalışıyor.
Belki de Ergenekoncuların faydalı olduğu tek nokta burasıdır. Birilerini kırk kere asmaya yetecek deliller, onların aleyhine olunca ne ilginç yorumlara uğratılıyor. Delilleri hukuken geçersiz kılabilmek için her yol deneniyor. Ve tıpkı AK Parti'ye cumhurbaşkanı seçtirmemek için ortaya atılan 367 yorumunda olduğu gibi Sabih Kanadoğlu'nun ağzından ilan ediliyor bu "hukuki açılımlar."
Böylece kafalarındaki bölünmüşlüğü tam olarak ortaya koyuyor Ergenekoncular: Türkiye'de iki ayrı hukuk vardır. Dolayısıyla da iki ayrı halk vardır. Onlar için mevcut mahkemenin hazmedilemezliği, bugüne kadar hep "ayrıcalıklıların hukukuna tabi" olanları, devletin bilinen hukuk sistemine göre yargılama "gafletinden" kaynaklanmaktadır! Bu gaflet Silivri-GATA hattındaki "Perakende Kaçış Tüneli"ni de kapatacak boyutlara ulaşmıştır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder