Eskiden küfür yerine geçerdi. Biz solcuysak, kızdığımız kişinin CIA ajanı, sağcıysak Moskof uşağı, dinciysek Siyonist olduğunu söyler dururduk. Bu, hem kolay, hem de ekonomik bir yoldu: Fazla kafa yormamıza, inceleme yapmamıza, kanıt toplamamıza gerek kalmazdı.İşler artık değişmiş olmalı.
Geçenlerde Star gazetesi başyazarı Prof. Mehmet Altan’ın Vatan gazetesinde çıkan bir mülakatta ettiği şu sözler beni çok şaşırt:“Bence AKP’ye kalsa Ergenekon kapanır bile. AKP’yi aşan bir irade Ergenekon’un peşinde. (...) Dünya sistemi Ergenekon’u tasfiye ederek Türkiye’yi tedavi ediyor. (...) Burası NATO ülkesi. Burada NATO’nun ve Amerika Birleşik Devletleri’nin istemediği hiçbir darbe olmaz. Bu sefer darbeyi yapamadılar, çünkü Amerika istemedi.” Bunu herhangi bir vatandaş söylese güler geçeriz. Ama Prof. Mehmet Altan herhangi bir kişi değil. Ergenekon davasında izlenen yolu, gözaltıları ve tutuklamaları başından beri desteklemiş bir yazar. Tek başına da değil, Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan kardeşi Ahmet Altan’la birlikte aynı çizgiyi benimsediler. Dava boyunca tutuklananların ve suçlananların darbe yapmaya hazırlanan kişiler olduğundan emindiler.
Şimdi Mehmet Altan’dan öğreniyoruz ki, hükümeti bile aşan bir iradeyle bu işi Amerika kotarıyormuş!Hürriyet yazarı Ahmet Hakan pazar günkü yazısında haklı olarak şu soruyu soruyordu: “O zaman ne diye aylardır ‘Çeteleri temizliyoruz’, ‘Gözümüzü budaktan sakınmıyoruz’, ‘Paşaları tutukluyoruz’, ‘Kimsenin yapmadığını yapıyoruz’, ‘Büyük risk alıyoruz’, ‘En kahraman biziz’, ‘Demokrasiyi kurtarıyoruz’, ‘Dokunulmazlara dokunuyoruz’ falan diyerek, hava attınız ki?”
Bu soruyu elbette sorarlar.Başka sorular da akla geliyor.Hükümetimizden yargımıza ve yazarlarımıza kadar her şey ABD tarafından belirleniyor ve yönlendiriyorsa ve Altan kardeşler gibi en ‘demokrat’ olanlar bile bunu destekliyorsa, yeni kurulacak düzenin nasıl ve ne ölçüde demokratik olacağını iddia edebiliriz?Halk iradesinin hiçbir ağırlığının olmadığı, her kararı Amerika’nın aldığı bir düzen ne zamandır ‘demokratik’ oluyor?Amerika, küresel çıkarları olan bir ülkedir. Türkiye gibi yerel çıkarları olan bir ülkeyle zaman zaman farklı çıkarlarının olması doğaldır. Nitekim, Kıbrıs, Azerbaycan, petrol boru hattı gibi çeşitli konularda farklı çıkarlarımız vardır. Her şeyimizle ABD’nin iradesine tabi isek, bu çıkarları savunmamızın zaten mümkün olmadığını düşünerek hiç debelenmeden teslim olmamız mı gerekiyor? Bugün bizim için demokrasiyi öngören ABD yarın fikir değiştirir de “Türkiye’ye diktatörlük yaraşır” derse ne yapacağız? “Başka çare yok” diyerek, ABD’yi ve askeri yönetimleri öven biz çizgi mi benimseyeceğiz?Eski solcu yeni liberallerin senelerdir savunduğu bir görüş vardır.
Buna göre Türkiye’de demokrasinin işlememesinin, otoriter bir düzen olmasının tek nedeni Atatürkçülerdir. Atatürk ‘Ol!’ dese demokrasi olacaktı. Ama şahsi çıkarlarını düşünen Atatürk bunu demedi, orduyla Atatürkçü aydınlar el ele verip demokrasinin gelişmesini engellediler.Bu görüşü yıllardır savundular.Şimdi birden anlıyoruz ki, demokrasideki aksamaların asıl nedeni Amerika imiş ve bunu engellemeye kimsenin gücü yetmez imiş!Hayrola? O zaman neden yıllardır Atatürk’ü ve Atatürkçüleri suçladınız ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder