Kuşkusuz bugün Türkiye’de yine Ergenekon operasyonları konuşulacak, tartışılacak. Ancak buna rağmen gözler, Genelkurmay Başkanlığı’nın gazetecileri davet ettiği ‘Harp Akademileri Yıllık Değerlendirme Toplantısı’nda da olacak. Son yıllarda bu toplantı gazetecilere kapalı yapılırdı. Ancak Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ bu kuralı da bozdu. Üstelik, TSK’yı yıllardır şiddetle eleştiren ve bu nedenle akreditasyon yasağı konulan gazeteci ve yazarları da davet ederek.
Ben de orada olacağım ve yapılacak konuşmalar kadar, gazetecilerin, başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere, komuta kademesine hangi soruları sormaya çalışacaklarını da merak ediyorum. Çünkü bu noktada Türk medyasının inanılması güç ve hatta anormal denecek alışkanlıkları var.
Bir yandan Türkiye’de askerin siyasete bulaşmaması gerektiği yazılıyor, konuşuluyor, tartışılıyor, öte yandan askerlere siyasetin tam göbeğinden sorular soruluyor.
Bir yandan “Asker siyasete karışmamalı” deniyor, diğer yandan, herkes söz birliği etmiş gibi, TSK’yı günlük siyasetin içine çekmeye çalışıyor.
Ne yaman çelişki, değil mi?
Bu çelişkili duruma, Yalçın Doğan da 4 Nisan 2009 günü Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinden dikkat çekmiş ve Genelkurmay’ın bilgilendirme toplantısında, “Yerel seçimi nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunun, askere yöneltilmesinin saçmalığına vurgu yapmıştı.
Bu o kadar ciddi bir konu ki, tartışmanın sürdürülebilmesi için ben de aynı konuya dikkat çekmek istiyorum.
Türkiye’de siyasetin sivil zeminde yürümesi konusunda sözde herkes hem fikir. Fakat bunun sözde kalmaması gerekiyor. Herkesin üzerine düşeni tam ve eksiksiz yapması şart. En başta da medyanın.
Gelin görün ki, memlekette gazeteci alışkanlıkları bir türlü değişmiyor. TSK’nın medyayı davet ettiği her toplantıda, sadece bir polemik çıksın diye, sadece eski tartışmalar alevlensin diye, günlük siyasetin içinden sorular, sonuçları da hiç düşünülmeden soruluveriyor.
Çok can sıkıcı değil mi?
Askerler sorulan soruya yanıt verse bir türlü, vermese bir türlü.
Yanıt verse, “Vay asker yine siyasete girdi” denerek kıyamet kopacak. Yanıt vermese, “Asker konuşmadı, ama şöyle imada bulundu” yorumları yapılacak ki yapılıyor da.
Yani TSK bu sorular karşısında yukarı tükürse bi medya, aşağı tükürse başka bi medya.
Oysa hepimiz biliyoruz ki Genelkurmay Başkanlığı’nın görev alanı Anayasa ile belirlenmiştir.
Nasıl ki, Yargıtay Başkanı’na, Anayasa Mahkemesi Başkanı’na ve hatta muhalefet partilerine “Türkiye’nin savunma sistemleri ve bu konuyla ilgili yeni teknolojiler sorulmuyorsa’, artık TSK’ya da inatla siyasetin göbeğinden sorular sorulmasın.
Harp Akademileri’ndeki toplantıda, bakalım kim, nasıl soru soracak ya da sormaya çalışacak? Acaba demokrasi ve sivil siyaset kavramları üzerine etkili yazılar yazanlar, tartışmalar açanlar bu hataya düşecek mi?
Eğer bu çelişkiye tanık olursam, tüm detayları sizlerle paylaşacağım.
Bu arada, Genelkurmay’ın ‘yasaklı gazeteci listesini’ ortadan kaldırarak her türlü görüşe kapılarını açmasını da çok doğru ve demokrat bir adım olarak değerlendiriyorum. Umarım bundan sonra hem Genelkurmay, hem de devletin diğer kurumları, görüşleri ne olursan olsun hiçbir gazeteciye ‘akreditasyon yasağı’ uygulamazlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder