Analarımızın bir sözü vardır ‘Yaşaki göresin evladım’ şeklinde… Hoyrat, bencil ve merhametsiz güvenlik birimlerinin yaptıkları yanlarına kâr kalmamaya başladı.
Gandi’nin ‘Sabır ve Bilgelik’ olarak özetlenecek yöntemi ile aktif sabır içinde haklarını arayanlar meyvelerini toplamaya başladılar.
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ‘Masuniyet karinesi ve adil yargılama hakkı’nın zedelenmesinden rahatsız olunduğunu gösteriyor.
Aslında gözaltına alınma ve kovuşturma uygulamaları yeni değil.
TSK’dan sorgusuz, sualsiz ve savunma alınmadan ihraç edilen, bir gün sabah sarı bir zarfla karşılaşıp elinden ekmeği alınıp sokak ortasında bırakılan ve belediyelerde bile çalışmasına izin verilmeyen 1550 civarında subay, astsubay “Benin masumiyet karinem ne olacak?” diye soruyorlar.
Senelerdir köyünde, evinde hayvanları ile ilgilenen doğulu vatandaş kapısını çalan, postalları ile eve giren jandarmaya “Benim masumiyet karinem ne olacak?” diye soruyor.
Faili meçhul ile bir yakının kaybetmiş, kitap okuduğu için hapse atılmış, düşünce suçundan yargılanan, terörle mücadele adı altında itilip kakılan Anadolu çocukları “Benim masumiyet karinem ne olacak?” diye soruyorlar.
Fakat askeri bürokrasi ilk defa kendilerine dokunulduğunu görünce hukuku hatırladı. Daha önce ‘Emir demiri keser, hukuk neymiş, ben yaparım onlar haklarını arasınlar, devletin yüce menfaati için hukuk rafa kaldırılabilir’ gibi sözlerTSK’da görev yapanların duydukları sıradan sözlerdi.
İzzetbegoviç savaşırken ‘Düşmanlara borcumuz var o da âdil olmaktır’ demişti ve dünyayı dize getirdi.
‘Dostlarıma her şeyimi düşmanlarıma sadece hukuku veririm’ diye özetlenecek savaş hukukunu bile vatandaşına layık görmeyen askeri bürokrasinin iç muhasebeye ve yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır.
28 Şubat hukuksuzluğunu başlatan emekli Genelkurmay Başkanımız İsmail Hakkı Karadayı ‘TSK yı bölmek isteyenler var’ diyor. Doğrudur TSK gibi güçlü bir ordudan rahatsız olanlar olmuştur ve olacaktır.
Fakat Sayın Karadayı, ‘Akıllı komutan düşmanını artırmaz’, bunu bilmiyor mu?
Bir psikoloji yasası vardır ‘Yansıtma yasası’. Bu yasaya dikkat etmezsen dostunu düşmanını karıştırman mümkündür. Kendi içindeki temelsiz korkular nedeniyle tehdit algılamanı değiştirirsin. Zarar ve kötülük görme duygularını dışarı yansıtarak şu kişiler benim düşmanım olabilir dersin.
Mesela İslamofobin varsa İslami her türlü sembolü tehdit olarak algılarsın ve düşman olarak ilan edersin. Kendi halinde siyasi talebi olmayan dindar insanlara hukuksuzluk yapmaya başlarsın. Onlarda haklarını savununca ‘Bölücülük yapıyorlar’ dersin
Eğer çevrenden bazı kişilerin hukunu hiçe sayarsan sonra o kişiler hakkını aradığında ‘Bak işte bunlar itaat etmiyorlar, kamu düzenini bozuyorlar’ diye düşünürsen kendini aldatırsın.
Eğer komutan TSK’ya toplumun güvenini ve sevgisini azaltacak hukuksuz uygulamalar yaparsa bölücüleri beslemiş olur. Düşmanını artırarak TSK gittikçe yalnızlaşıyor, bölüneceğiz korkusu mantıklı gerekçelere dayanmazsa geçici olarak insanlar inanır gerçek ortaya çıktıkça komutana güven zayıflar.
Sayın Karadayı Genelkurmay Başkanlığı döneminde askeri birliklerde mescit kapatması ve dindar personelin fişletmesi ile ünlendi. Toplumun içini acıttı. Dini siyasete alet edenlerle mücadele edeceğim derken dinle mücadele yolunu seçti.
Bütün yapılanları unutup kendi sebep olduğu askeri bürokrasiye olan tepkiyi bölücülük olarak algılaması olaylardan hiç sonuç çıkarmadığını gösteriyor.
Akıllı kişi hatayı görüp kabul etme erdemini gösterir. Zaten toplumun tek istediği adam yerine koyulmak, değer verilmek ve değerlerine saygı duyulduğunu görmektir.
TSK’nın halk içindeki görünen yüzü Jandarmanın hali perişan.
Eski yöntemlerle çalışan, toplumu fişleyen, masuniyet karinesini ucu kendisine dokununca hatırlayan, darbecilerin çöreklendiği bir Jandarma teşkilatı yüz kızartıcı durumda.
Jandarma teşkilatı mutlaka çağdaş hale sokulmalıdır. İç Güvenlik Komutanlığı haline getirilip İçişleri Bakanlığına bağlanması doğru olabilir. İnsan hakları derslerinin ve hukuk bilgisinin verildiği, halkı küçük görmeyen subay kadroları oluşturulmalıdır.
Ortadoğu kaynayan kazan durumunda her an her türlü savaş çıkabilir. TSK’nın asıl görevi bu konularla ilgili etütler yapmak, güvenlik projeleri üretmek, plan tatbikatları geliştirmektir.
Geleceğin savaşı olacak elektromanyertik savaş konusunda çalışmalıdır. Fosfor bombalarına karşı çözüm aramalıdır. Şu an İsrail’in ve ABD’nin bizim için tehdit oluşturma potansiyelini değerlendirmelidir.
Asıl görevini yapmaya engel olan siyasete sürekli müdahale etmek, Jandarmayı darbe planları içinde tutanlara sessiz kalmak, askeri istihbarat arşivini açıp çete soruşturmalarını başlatmamak, görevini ihmalin ötesinde görevini kötüye kullanmaktır.
Toplum ne olacak TSK’nın hali derse ne yapacağız?
Sayın Demirel ‘Bir tane TSK’mız var dikkat edelim’ derken, TSK gemisini yanlış kullanan, yolculara kötü davranan, kendi işini yapmayıp başka işlerle meşgul olan TSK’nın kaptanlarına mesaj vermişti. Bu sözü MGK’da söylemişti çarpıtmayalım lütfen.
Yaşananlardan doğru dersler almak neden bu kadar zor, çok merak ediyorum.
Gandi’nin ‘Sabır ve Bilgelik’ olarak özetlenecek yöntemi ile aktif sabır içinde haklarını arayanlar meyvelerini toplamaya başladılar.
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ‘Masuniyet karinesi ve adil yargılama hakkı’nın zedelenmesinden rahatsız olunduğunu gösteriyor.
Aslında gözaltına alınma ve kovuşturma uygulamaları yeni değil.
TSK’dan sorgusuz, sualsiz ve savunma alınmadan ihraç edilen, bir gün sabah sarı bir zarfla karşılaşıp elinden ekmeği alınıp sokak ortasında bırakılan ve belediyelerde bile çalışmasına izin verilmeyen 1550 civarında subay, astsubay “Benin masumiyet karinem ne olacak?” diye soruyorlar.
Senelerdir köyünde, evinde hayvanları ile ilgilenen doğulu vatandaş kapısını çalan, postalları ile eve giren jandarmaya “Benim masumiyet karinem ne olacak?” diye soruyor.
Faili meçhul ile bir yakının kaybetmiş, kitap okuduğu için hapse atılmış, düşünce suçundan yargılanan, terörle mücadele adı altında itilip kakılan Anadolu çocukları “Benim masumiyet karinem ne olacak?” diye soruyorlar.
Fakat askeri bürokrasi ilk defa kendilerine dokunulduğunu görünce hukuku hatırladı. Daha önce ‘Emir demiri keser, hukuk neymiş, ben yaparım onlar haklarını arasınlar, devletin yüce menfaati için hukuk rafa kaldırılabilir’ gibi sözlerTSK’da görev yapanların duydukları sıradan sözlerdi.
İzzetbegoviç savaşırken ‘Düşmanlara borcumuz var o da âdil olmaktır’ demişti ve dünyayı dize getirdi.
‘Dostlarıma her şeyimi düşmanlarıma sadece hukuku veririm’ diye özetlenecek savaş hukukunu bile vatandaşına layık görmeyen askeri bürokrasinin iç muhasebeye ve yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır.
28 Şubat hukuksuzluğunu başlatan emekli Genelkurmay Başkanımız İsmail Hakkı Karadayı ‘TSK yı bölmek isteyenler var’ diyor. Doğrudur TSK gibi güçlü bir ordudan rahatsız olanlar olmuştur ve olacaktır.
Fakat Sayın Karadayı, ‘Akıllı komutan düşmanını artırmaz’, bunu bilmiyor mu?
Bir psikoloji yasası vardır ‘Yansıtma yasası’. Bu yasaya dikkat etmezsen dostunu düşmanını karıştırman mümkündür. Kendi içindeki temelsiz korkular nedeniyle tehdit algılamanı değiştirirsin. Zarar ve kötülük görme duygularını dışarı yansıtarak şu kişiler benim düşmanım olabilir dersin.
Mesela İslamofobin varsa İslami her türlü sembolü tehdit olarak algılarsın ve düşman olarak ilan edersin. Kendi halinde siyasi talebi olmayan dindar insanlara hukuksuzluk yapmaya başlarsın. Onlarda haklarını savununca ‘Bölücülük yapıyorlar’ dersin
Eğer çevrenden bazı kişilerin hukunu hiçe sayarsan sonra o kişiler hakkını aradığında ‘Bak işte bunlar itaat etmiyorlar, kamu düzenini bozuyorlar’ diye düşünürsen kendini aldatırsın.
Eğer komutan TSK’ya toplumun güvenini ve sevgisini azaltacak hukuksuz uygulamalar yaparsa bölücüleri beslemiş olur. Düşmanını artırarak TSK gittikçe yalnızlaşıyor, bölüneceğiz korkusu mantıklı gerekçelere dayanmazsa geçici olarak insanlar inanır gerçek ortaya çıktıkça komutana güven zayıflar.
Sayın Karadayı Genelkurmay Başkanlığı döneminde askeri birliklerde mescit kapatması ve dindar personelin fişletmesi ile ünlendi. Toplumun içini acıttı. Dini siyasete alet edenlerle mücadele edeceğim derken dinle mücadele yolunu seçti.
Bütün yapılanları unutup kendi sebep olduğu askeri bürokrasiye olan tepkiyi bölücülük olarak algılaması olaylardan hiç sonuç çıkarmadığını gösteriyor.
Akıllı kişi hatayı görüp kabul etme erdemini gösterir. Zaten toplumun tek istediği adam yerine koyulmak, değer verilmek ve değerlerine saygı duyulduğunu görmektir.
TSK’nın halk içindeki görünen yüzü Jandarmanın hali perişan.
Eski yöntemlerle çalışan, toplumu fişleyen, masuniyet karinesini ucu kendisine dokununca hatırlayan, darbecilerin çöreklendiği bir Jandarma teşkilatı yüz kızartıcı durumda.
Jandarma teşkilatı mutlaka çağdaş hale sokulmalıdır. İç Güvenlik Komutanlığı haline getirilip İçişleri Bakanlığına bağlanması doğru olabilir. İnsan hakları derslerinin ve hukuk bilgisinin verildiği, halkı küçük görmeyen subay kadroları oluşturulmalıdır.
Ortadoğu kaynayan kazan durumunda her an her türlü savaş çıkabilir. TSK’nın asıl görevi bu konularla ilgili etütler yapmak, güvenlik projeleri üretmek, plan tatbikatları geliştirmektir.
Geleceğin savaşı olacak elektromanyertik savaş konusunda çalışmalıdır. Fosfor bombalarına karşı çözüm aramalıdır. Şu an İsrail’in ve ABD’nin bizim için tehdit oluşturma potansiyelini değerlendirmelidir.
Asıl görevini yapmaya engel olan siyasete sürekli müdahale etmek, Jandarmayı darbe planları içinde tutanlara sessiz kalmak, askeri istihbarat arşivini açıp çete soruşturmalarını başlatmamak, görevini ihmalin ötesinde görevini kötüye kullanmaktır.
Toplum ne olacak TSK’nın hali derse ne yapacağız?
Sayın Demirel ‘Bir tane TSK’mız var dikkat edelim’ derken, TSK gemisini yanlış kullanan, yolculara kötü davranan, kendi işini yapmayıp başka işlerle meşgul olan TSK’nın kaptanlarına mesaj vermişti. Bu sözü MGK’da söylemişti çarpıtmayalım lütfen.
Yaşananlardan doğru dersler almak neden bu kadar zor, çok merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder