6 Ağustos 2013 Salı

On yılın özeti: Ergenekon / bülent korucu

Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Davası beklendiği gibi mahkumiyetlerle sonuçlandı.

Diğer NATO üyesi ülkelerin yıllar önce yaptığı tasfiyeyi gecikmeli ve eksik biçimde sağlayabildik. Güvenlik bahanesiyle örgütlenen derin ve paralel devlet ilk defa bu ölçüde darbe yedi. Türkiye’deki vesayet düzenine karşı en büyük sivil ayaklanma olan 12 Eylül referandumundaki sloganı ödünç alarak söylersek ‘yetmez ama evet’. Darbe yapmanın ve şartları olgunlaştırmak üzere toplum mühendisliğine girişmenin suç olduğu, kayıtlara bir kez daha geçirildi. Balyoz Darbe Davası ile birbirini teyit eden, tamamlayan iki karar verilmiş oldu. İddianameler ve yargı süreçleri son 10 yılın film şeridi gibi önümüzden geçmesini sağladı. Devam eden 28 Şubat ve 12 Eylül yargılamalarını da düşündüğümüzde yakın siyasi tarihimizin aslında bir darbeler resmi geçidi olduğu belirginleşiyor.

Ergenekon’dan devam edecek olursak 2002 yılında iktidara gelen AK Parti hükümetini ve Parlamento’yu ortadan kaldırmak için yapılanlar hepimizin malumu. O günlerde yargılanma ihtimali bulunmadığından kimse niyet ve çabasını saklama ihtiyacı da duymuyordu. Bütün mesele iç kamuoyu ve uluslararası camiada, onay veya en azından göz yummayı sağlayacak şartları hazırlamaktı. Şimdi legonun eksik parçalarını tamamlayınca anlıyoruz ki, planlar planları takip etmiş. İçeride ekonomi, laiklik ve terör sopası kullanılırken, dışa karşı ise ‘aşırı dinci’ propagandasına başvuruldu. AK Parti’nin tabanında ‘AB ve ABD’ye satılmış hükümet ve misyoner tehlikesine duyarsızlık’ iddialarıyla çözülme hedefleniyordu. Gayrimüslim cinayetleri ise dünyayı ikna etme amaçlıydı. Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven gibi fiili müdahale alternatiflerini, kara propaganda siteleri ve yargı darbesi girişimleri takip ediyordu. Cuntalara yerine göre tetikçilik, yerine göre akıl hocalığı yapan gazeteciler ve üniversite camiası aktifti. Darbeye destek vermeyen genelkurmay başkanı manşetten linç ediliyordu. Danıştay’da dökülen kandan siyasi rantlar üretiliyordu. Bakanlar insan içine çıkamaz, şehit cenazelerine katılamaz hale getiriliyordu. Yüksek yargı toplantılarında başbakan azarlamak adiyattan olmaya başlamıştı. Bırakın herhangi bir açılım yapmayı, özel üniversitelerdeki konferanslar bile arbedeyle ve hükümetin hanesine yazılmış eksi puanlarla sonuçlanıyordu. AK Parti’nin lider kadrosuna hakaret eden kitaplar jandarma bütçesinden finanse ediliyordu. Genelkurmay Başkanlığı’nın imkânları kullanılarak yayın yapan sitelerde iktidar partisi ‘rejim düşmanı’ olarak yaftalanıyordu.

Ergenekon’un muhipleri kararla birlikte aktif hale geçti. Yukarıda saydıklarımızı unutmuş olmamızı umuyorlar. Bazen duygu sömürüsü bazen de hukuki çarpıtmalarla yargılamayı itibarsızlaştırmaya çabalıyorlar. Mehmet Ağar az yattı diye eleştiriyorlar. Susurluk skandalında kim çok yattı ki! O günkü adliye olsa Ergenekon da aynı akıbetle sonuçlanırdı. Diğer sanıklar “İdam beklerken aldığımız cezalara şaşırdık” dememişler miydi?

İlker Başbuğ etrafında bir fırtına koparılacağı sinyalleri var. Bir genelkurmay başkanı nasıl terör örgütü lideri olabilirmiş; bütün Silahlı Kuvvetler’e hakaretmiş bu suçlama! Mehmet Ağar ya da İbrahim Şahin mahkûm olduğunda bütün emniyet teşkilatı mahkûm olmuyor. Aynı şekilde bir Emniyet Genel Müdürü’nün örgüt kurup yöneteceğine inanıyorsunuz da Genelkurmay Başkanı’na niye inanmıyorsunuz? Bu çifte standart genlere işlemiş askercilikten mi yoksa mesai arkadaşlığından mı kaynaklanıyor? Burada hemen akla Başbuğcuların diğer savunması geliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tutuksuz yargılama arzu ettiğini dile getirirken ‘mesai arkadaşım’ ibaresini de kullanmıştı. Ona bakarsanız Kenan Evren de Süleyman Demirel’in mesai arkadaşıydı. Hem de emeklilik için valiz hazırlarken Genelkurmay başkanı yaptığı kişiydi. O kadar uzağa gitmeye gerek yok; kanlı Mısır darbesinin lideri General Sisi’yi Cumhurbaşkanı Mursi göreve getirmemiş miydi? İnternet Andıcı ortaya çıkıp, irtica.org türü sitelerde hükümete karşı kara propaganda yapıldığı anlaşıldığında yaşanan tartışmayı hatırlayın. Karargâhın ‘Başbakanlık emri var’ iddiası nasıl apar topar yalanlamıştı. Ayrıca jandarma icranın bir parçası olarak mesai arkadaşı ifadesini daha çok hak ediyor. Şener Eruygur’a duyurulur.

Ergenekon ve onun yargılanması üzerine çok konuşulacak. Temennimiz, meşru hükümetin kuyusunu kazan başka mesai arkadaşları çıkmasın.