Tehlikeli görevlerde Afganistan’ın cephelerinden yaralı askerleri taşıyor. Bugüne kadar iki hükümet altında Taliban’a karşı mücadele veren, Özbek diktatörle birlikte savaşan Latife Nabizada, Afganistan Hava Kuvvetleri’ne katılan ilk kadın pilot olarak tarihe geçti. Nabizada, göklere olan aşkını, cephelerde geçen yıllarını, Taliban'dan nasıl kaçtığını ve gelecekten beklentilerini anlattı.
Latife
Nabizada ve kardeşi Lailuma 1991 yılında helikopter uçuş okulundan
mezun olduklarında, ülkelerinin ilk kadın pilotları unvanını elde
ettiler. Ancak, kanatlarına ve görevlerine kavuştukları dönem,
Afganistan’ın yıkıcı iç savaş günlerine denk geldi. İki kadın,
kendilerini anında korkutucu bir çatışmanın içinde buldu. Pilot
kardeşler, ABD’nin desteklediği mücahit gerillalara karşı, Rusya’nın
desteklediği, etrafı kuşatılmış Muhammed Necibullah hükümeti için
savaşıyordu.
Bugün
40 yaşında olan Albay Latife, yardımcı pilotu olan kardeşiyle Sovyet
yapımı hantal Mi-8 helikopteriyle gerçekleştirdikleri erzak ve yaralı
asker taşıma görevlerinde CIA’in sağladığı ısı güdümlü uçak savar
füzelerinin salvolarına karşı nasıl karşı koyduklarını, Daily Beast’e verdiği özel röportajda anlattı.
“Stinger
füzeleri nedeniyle birçok uçuş çok büyük risk taşıyordu... Mücahitler
uçaklarımızı o füzelerle sürekli düşürüyordu... Ancak biz bunu
umursamadık... Eğer risk almazsanız, dileğiniz gerçekleşmez.”
Etnik
Özbek olan Latife, başkent Kabil’deki bir restoranda kahverengi bir
Afgan elbisesi ve aynı renkteki şalıyla oturduğu günlerde hep uçmayı
hayal etti. “Göklere aşığım... Gökyüzüne ne kadar yakın olursam o kadar
fazla mutluluk duyuyorum.”
AFGAN KADININ CESARETİNİ GÖSTERDİ
Latife, kardeşiyle Kabil’de büyüdükleri yıllarda hiçbir zaman oyuncak bebeklerle oynamadı. İkisi de pilotçuluk oynayarak vakit geçirdi. “Hayallerimizin peşinden gittik” diyen Latife ve Lailuma, aldıkları yüksek derecelerle mezuniyetin ardından tıp veya mühendislik okuma şansını elde etti. Ancak her ikisi de hiç çekimserlik göstermeden 1988 yılında pilotluk için gönüllü oldu ve kabul edildiler. Bir yıl sonrasında, mağlubiyet almış olan Sovyet ordusu Afganistan’dan çekilecekti. Necibullah’ın cinayetlere varan kötü muamelesine rağmen, komünist eğilimli otoriter rejim, kadınların eğitimlerine ve haklarına sadık kalmıştı.
Latife,
ilk solo uçuşunu 1991 yılında, Tacikistan sınırına yaptığı 90 dakikalık
ikmal göreviyle gerçekleştirdi. Latife, ‘hayatının en güzel günü’
olarak anlattığı uçuş hakkında, “O gün gururluydum ve dünyaya, Afgan
kadınının, Afgan kardeşlerimizle eşit ve onlar kadar cesur olduğunu
gösterdim” dedi.
İlk
görevinin ardından, meslektaşları Latife’yi kendilerinden biri kabul
etti. “Kadınların halen baskı altında olduğu ve erkeklerden aşağı
görüldüğü günlerde yaşanan bir dönüm noktasıydı... Afgan kadınının
otoritesini ortaya koymuştum.”
Latife
ilk büyük başarısının ardından hayatının en güzel tecrübesini yaşadı.
Annesini, Kabil’den kuzeydeki Mezar-ı Şerif kentine uçakla götürmüştü.
Uçuştan önce hala endişeli olan annesi, uçağa binmeden önce kokpit
penceresine kafasını uzatarak pilot koltuğunda kimin oturduğunu kontrol
etmişti.
“O GÜN İYİ Kİ STINGER FÜZELERİ YOKTU”
Latife, Stinger füzelerinden korkusunu uçuş sevgisiyle aşmayı başardı. “Hayal ettiğim işi yaparken ve yanımdaki koltukta kardeşim otururken, korku çabucak ortadan kalktı...Savaşmak ve uçmak rutin hale geldi.”
Yine
de, Latife’nin füzelerden kıl payı kurtulduğu zamanlar oldu. Birçok
görevinde, Stinger’ları yanıltmak için yüksek ısılı fişekler kullandı.
Ancak fişekler, füzeleri hedefinden saptırsa da helikopterin jet
motorlarından çıkan egzoza yönlendiriyordu. 1998 yılında ise Latife
neredeyse Taliban’ın tutsağı oluyordu. Kuzeydeki Faryab eyaletinde,
cepheye mühimmat taşımak için henüz iniş yapmıştı ki, köylüler koşarak
ona geldi ve bölgenin Taliban tarafından ele geçirildiğini belirtti.
“Taliban’la
mücadele eden birlikler yerine, Taliban birliklerinin ortasına indiğimi
fark ettim” diyen Latife, bir şekilde birkaç köylüyü helikoptere
doldurarak tüfek atışı altında helikopterini havalandırmayı başardı.
Latife, o gün Taliban’ın elinde Stinger füzesi olmadığı için hala
şükrediyor.
Daha
az tehlikeli görevlerinde, Latife köylere iniş yapmaktan ve modern bir
makineyle uçan bir kadını görmek için koşuşan Afgan kadınları tarafından
kuşatılmaktan çok hoşlanıyordu. “Köylü kadınlar bana ve yaptığım işe
inanılmaz ilgi gösteriyorlardı... Onları kendi hayallerini takip
etmeleri için cesaretlendirdiğimi düşünüyorum.”
EN RUTİN İŞİ: YARALI ASKER TAŞIMAK
EN RUTİN İŞİ: YARALI ASKER TAŞIMAK
Latife, 1992 yılında rejim mücahitlere karşı yenildiği zaman uçma hayalinin sona ereceğinden korktu. “’Buraya kadar’ diye düşündük... Mücahitlerin kadınlara olumlu bir bakış açısı yoktu.”
Cesaretini
kaybeden Latife, Kabil’de ailesinin yanına gitti ve olacakları
beklemeye başladı. Ancak kendisini şaşırtan bir gelişme oldu ve mücahit
hükümeti onu yeniden silahlı birliklere katılmaya çağırdı. Latife,
tekrar göklerdeydi. Ancak mücahit güçlerin birbirleriyle çatışmaya
başlamasıyla Kabil’in top mermisi yağmuru altında kalması, binlerce
kişinin ölümüne, şehrin harabeye dönmesine, Latife’nin de 1993 yılında
Mezar-ı Şerif’e kaçmasına neden oldu.
Latife,
burada Özbek lider Abdül Raşid Dostum ile tanıştırıldı. Kuzeydeki en
sert diktatör olarak kabul edilen Dostum, Latife’yi arkadaş kabul etti.
Latife, tanıştıkları günü “İyi bir adamdı, ailemi ve işimi korudu...
Yardımcılarına bana ev ve yemek vermelerini, hava kuvvetlerinde de
göreve getirilmemi söyledi” diyerek anlatıyor.
1996
yılına gelindiğinde, Taliban Kabil’i ele geçirdi ve Afganistan
üzerindeki kontrolünü güçlendirmek için Mezar-ı Şerif’e doğru ilerlemeye
başladı. Sonuç olarak, Latife gece gündüz Dostum’a bağlı birliklere
mühimmat ve erzak taşımaya başladı. Görevlerini, yaralı, hasta ve ölmüş
askerleri cepheden getirerek bitiriyordu.
Latife
için sıhhıye helikopteri kullanmak 1990’larda rutin bir iş haline
geldi. Bugün hala, yaralı askerleri taşımak en zor görevlerinden biri.
“Taşıdığım yaralı ve ölü askerlerin sonu gelmeyecek gibi görünüyor”
diyor üzgün bir şekilde.
Savaş
alanından Kabil’e yaralı ve ölü askerleri taşıdığı en son görevini
anımsatıyor: “Hepsi çok gençti... Bu kadar genç çocukların uzuvlarını
kaybetmelerini, ölmelerini görmek çok üzücü.”
TALİBAN’IN ANA HEDEFİ OLDU
Mezar-ı Şerif’in Ağustos 1998’de Taliban’ın eline geçmesi, Latife’nin hayatında bir dönüm noktası oldu.
Kaçma
girişimi esnasında, kardeşiyle beraber, teknik sorunları olduğu
belirtilmesine rağmen bir helikopterle Özbekistan sınırında uçmaya
başladılar. Ancak anne ve babaları ile kardeşlerini geride
bırakamayacaklarını bilerek kısa süre sonra U dönüşü yaptılar.
Helikopteri
indirdiler ve kaosun içindeki şehirde gözden kayboldular. Taliban onun
peşine düşerken, Latife saklanmaya başladı. “Taliban kadın bir pilot
olmam gerçeğinden nefret ediyordu... Onların zihniyeti, ‘Bu kadın düşman
birlikleri için uçmaya nasıl cesaret eder’ şeklindeydi.”
Taliban,
Latife’yi yakalamayı o kadar çok istiyordu ki, üç erkek kardeşini
gözaltına alıp işkenceden geçirdi. Latife, “Kardeşlerim cesaretle
direndi ve bulunduğum yer hakkında bilgi vermedi” dedi.
Mezar-ı
Şerif’te kalmanın, Latife için çok riskli olduğu aşikardı. Burka
giyinen Latife, Taliban kontrolündeki Kabil’e kaçmayı başardı. Kabil’e
ulaştığında, kapalı kapılar ardından oturmak zorunda olan, işe veya
okula gidemeyen kadınların halini gördüğünde şaşkına döndü. “Kabil’deki
kadınlar yaşayan ölülerdi” diyor o günleri hatırlarken.
Saklandığını
bilen kendisi gibi pilot olan bir arkadaşı, Latife’nin moralini yüksek
tutmak için elinden geleni yaptı. Saklanmaktan bıkan Latife, 1998’in
sonlarında Pakistan’a kaçmaya karar verdi. Ancak bu olumlu bir manevra
değildi. Pakistan’da köleliğe yakın bir hayat elde edebilmek için
hayatlarını kurtarabiliyorladı. Latife, bir halı fabrikasında çalışmaya
başladı.
“Tüm gün
halı dokuyor ve gün sonunda bir avuç kadar rupi alıyordum... Yüksek
rütbeli bir görevden, sıradan, eğitimsiz kadınların yaptığı bir işe
başlamak acı verici ve cesaret kırıcıydı... Tüm bunlar Taliban yüzünden
başıma geldi.”
KADINLAR HALA KORKUYOR
Latife, Taliban rejiminin yıkıldığı 2001 yılına kadar Peşavar’da kaldı. Taliban’ın ani çöküşünü, ‘hayatındaki en sansasyonel olay’ olarak tanımlıyor. “Güçlü ve sert Taliban’ın gittiğine ve yeni, modern, kadın haklarına saygı duyan bir hükümetin geldiğine inanamıyordum” diyerek özetliyor hislerini.
Hemen
Kabil’e giden Latife, Taliban tarafından kullanılmış evine yeniden
kavuşmayı başardı. Taliban’ın, kontrolde olduğu zamanlarda evlerinde ne
yaptığını hala tahmin edemediğini söylüyor. Acı bir şekilde, “Bizi
hiçliğe doğru görütüyorlardı” diyor.
ABD’nin
desteklediği Hamid Karzai önderliğindeki hükümet altında, Latife
yeniden hava kuvvetlerine katıldı ve helikopter kokpitindeki yerine
geçti. Elden geçirilen, eski Mi-8 helikopterleriyle düzenli olarak ikmal
ve asker taşıma görevlerine katılıyor. Ancak küçük ve modern
teknolojiden geri kalan Afgan Hava Kuvvetleri henüz savaş uçuşları
yapabilecek kapasitede değil.
Hava
Kuvvetleri’nin modern uçak sayısında sıkıntı çekmesinden dolayı hayal
kırıklığı yaşayan Latife, öte yandan Taliban’ın gitmesinden bu yana
Afgan kadınının toplum hayatında gösterdiği ilerlemeden memnun. Bugün,
kendisi dahil Afgan Hava Kuvvetleri’nde başka kadın pilotlar var.
“Afganistan’da ilerleme görüyorum ancak bu halen çok yavaş bir
ilerleme... En azından, daha iyi bir gelecek için doğru bir yönde
ilerliyoruz.”
Yine
de, Latife Afgan kadınının her alanda eşitlik elde edebilmesi için
hangi yollardan geçmesi gerektiğinden emin değil. Kırsal bölgelerde,
Taliban baskısı hisseden köylere uçtuğu zaman morali bozuluyor.
“Kadınlar, sanki Taliban kontrolü altında yaşamaya devam ediyormuş gibi
yaşıyorlar” diyor.
“CESARETLİ OLMAK ZORUNDAYIZ”
Tüm cesaretine rağmen, Latife geleneklerinden kopmayan bir kadın. 31 yaşındayken, anne-babasının düzenlediği bir düğünle evlendi. Afgan ordusunda yüzbaşı olan eşiyle, üç ay süren nişan sürecinde tanıştı.
“Anne
ve babamın yapacağı yargıya güveniyordum” diyen Latife, eşiyle
tanıştığında ilk olarak elleri, kolları, bacaklarının yerinde olup
olmadığını kontrol etmiş. “Savaş nedeniyle, her Afgan kadını kocasının
engelli olup olmadığını kontrol etmel ister.”
Evliliğinin
üçüncü yılında, kızı Malalai dünyaya geldi. Tesadüf eseri, yardımcı
pilot olan kardeşi Lailuma, aynı günlerde hamile kaldı. Lailuma, 2007
yılında doğum esnasında öldü. Bebek hayatta kalsa da, Latife kardeş
acısına boğuldu.
Malalai,
bir aylık olduğu günden bu yana annesinin kokpitinde büyüyor. Latife,
“Bebeğimi bırakabileceğim bir yer yoktu. Bu yüzden onu da helikoptere
almak zorundaydım... “Kızım helikopterin içinde büyüdü" diyor.
ABD’li
uzmanlar, anne ve kızının aynı helikopterde bulunmasının çok riskli
olduğunu belirtse de, Latife komutanlarından izin almayı başarmış. Yine
de, Malalai ile uçtuğu her sefer içine bir korku girdiğini kabul ediyor.
Latife aynı
zamanda ABD’nin başını çektiği koalisyon güçlerinin 2014 sonunda geri
çekilecek olmasından da endişeli. Bu durumun, Afgan kadınlarının son 13
yılda gösterdiği ilerlemeyi tehdit edeceğine inanıyor. “Taliban rejimi
altındaki günlere geri dönmek istemiyorum... Bunu engellemek için
kadınlar cesur olmalı... Eğer cesaretiniz yoksa, istediğinizi
alamazsınız... Savaştan bıktık ancak gösterdiğiniz ilerleme ve elde
ettiğiniz hakları kaybedemeyiz” diyor.
Taliban’a mesajı ise açık: “Lütfen şiddeti durdurun ve kadınların eğitim görmesine izin verin.”
Latife,
ABD ve müttefiklerine Afganistan’da yaptıkları fedakarlık için
minnettar. “Afganistan’da harcadıkları kan ve para boşa gitmedi...
Kadınları ve Afganistan’daki tüm insanları korudunuz.”
Yine de, Latife bugüne kadar elde edilenleri koruma görevinin bir gün Afganlıların kendisine düşeceğini biliyor.