17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının ardından dönemin Başbakan
Danışmanı Yalçın Akdoğan’ın Ergenekon, Balyoz ve İnternet Andıcı gibi
darbe davalarını kast ederek “Milli ordumuza ve iktidara kumpas kuruldu”
demesinin üzerinden 16 ay geçti.
Akdoğan,
beklenmedik çıkışıyla, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk
soruşturmalarını yürüten, yargı ve emniyet mensuplarını kumpasçılıkla
suçluyordu. Bu siyasi manevranın elbette bir sebebi vardı; üçüncü kez
genel seçim kazanmış bir parti tam da ‘muktedir’ olmanın keyfini
çıkaracakken suçüstü yakalanmıştı. Belge ve delilleriyle ortaya konulan
iddialar karşısında çaresiz kalan iktidar, kısa süren şaşkınlıktan sonra
kıvrak bir hamle ile ‘paralel’ yalanı icat etti. O güne kadar övgüler
yağdırdıkları devlet görevlilerini de ‘darbe’ yapmakla suçladılar.
Yetmedi, hükümet aleyhine olabilecek ne kadar kötü iş varsa hepsine
‘paralelin kumpası’ dediler. Hapisteki çetelere “Suçunuzu paralelin
üzerine atın, sizi kurtaralım” diye çağrılar yaptılar. O gün bugündür
devletin bütün kurumları, iktidara bağlı ‘sivil’ yapılar ve yandaş medya
‘kumpas’ iddiasının altını doldurmaya çalışıyor.
Dile kolay, neredeyse 1,5 yıldır iyi-kötü gelenekleri olan bir devleti çökertme pahasına bu trajikomik oyunu sürdürüyorlar. Yapmadıkları cinlik, çevirmedikleri fırıldak kalmadı ama iddia ettikleri gibi Hizmet Hareketi’ne sempati duyan görevlilerin devlet içinde bir paralel yapı oluşturup kumpas kurduğuna dair tek delil gösteremediler. Aksine Balyoz ve İnternet Andıcı ile ilgili kumpas iddiasını çöpe atan çok sağlam itiraflar geldi. Hem de Akdoğan’ın kumpas kurulduğunu söylediği milli ordumuzun içinden.
Mesela hafta başında Zaman’dan Doğan Ertuğrul’a konuşan eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, çarpıcı bilgiler verdi. Vatan Partisi’nden milletvekili adayı olan Pekin, 2003’te 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan başkanlığında yapılan Balyoz seminerinin ‘sıkıyönetim planı’ bölümünde maksadını aşan konuşmalar yapıldığını doğruluyor. “Gerçek zamanlı, gerçek şahıslarla, isimler kullanılarak plan semineri olmaz. Yanlış yanlıştır.” diyor. Hatta konunun askeri yargının alanına girdiğini ve orada soruşturulması halinde suç sayılacağını vurguluyor: “Bence askeri mahkeme bu konuyu takip etmeliydi. Askeri Ceza Kanunu’na göre siyasete karışmak siyaset yapmak suçtur. Plan seminerindeki konuşmalar bu kapsamda değerlendirilmeliydi.”
İnternet Andıcı konusunda da kumpas iddiasını çürüten açıklamalar yapıyor Pekin. Söz konusu andıçtan Genelkurmay’daki herkesin haberi olduğunu, Albay Dursun Çiçek’in bir akşamüzeri paraf için kendisine de geldiğini söylüyor. Çiçek’e “Bak Dursun, yine bunlarla uğraşıyorsun, bizim başımızı belaya sokma” diye itiraz ettiğini hatırlatıyor... “O belgede imzam yok.” diyen dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a da sözü var Pekin’in: “Evet imzası olmaz zaten. Genelkurmay Başkanı olduktan sonra andıçlarda ‘genelkurmay başkanı’ hanesini kaldırdı. Ama bizim attığımız her türlü imza onun adına.”
Aslında Yalçın Akdoğan kumpas iddiasını ortaya atmadan 10 gün kadar önce eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman da Balyoz’la ilgili itiraflarda bulunmuştu. Hürriyet’ten Çınar Oskay’a konuşan Yalman, dönemin Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ‘yetkisini aşarak usul hatası yaptığını ve disiplin suçu işlediğini’ söyledi. Dahası, Başbuğ’un görevini yapması halinde Balyoz diye bir davanın olmayacağını ifade etti. Çünkü Çetin Doğan, Yalman Paşa’nın “Seminerde iç tehdit konusuna girme!” emrine uymamış, “İstanbul’a çökelim, acıma yok tepeleme var!” gibi konuşmaların geçtiği darbe planlarını tartışmıştı. İşte Başbuğ, bu emre itaatsizliği Yalman’a bildirmeyerek suça ortak olmuştu. Balyoz planı ve İnternet Andıcı’na en yakından tanıklık eden iki paşanın itirafları bütün kumpas iddialarını tuz-buz etmeye yeter artar. Şimdi başbakan yardımcısı sıfatını taşıyan Yalçın Akdoğan’a sormak lazım, “Hani kumpastı?” diye. Ama onlar için bunun zaten bir önemi yok. Kumpas falan olmadığını çok iyi biliyorlar. 6-7 yıl boyunca Ergenekon davalarının savcılığını yaptılar, 3-4 sene Balyoz ve İnternet Andıcı’ndan mağduriyet türettiler, kendilerini ‘demokrasinin ebedi kahramanı’ ilan ettiler. Ta ki, 17 Aralık 2013 tarihine kadar.
O gün bugündür sırf yolsuzluk iddialarının üzerini örtmek için kumpas üstüne kumpas kuruyorlar. Üstelik Akdoğan’a bağlı devlet televizyonları dâhil, iktidar ve Saray medyası ile bütün resmi kurumları arkalarına alarak… Aslında her defasında kumpasın açığa çıkmasıyla Gargamel ve Azman’ın Şirinler karşısında düştüğü aptal duruma düşüyorlar ama görünen o ki, bu oyunu sürdürmeye devam edecekler. Zira, Ahmet Altan’ın dediği gibi, hırsızlıklarını örtmek için darbecilerle beraber olma alçaklığını seçtiler, bunu itiraf etmemek için de aptallığı kabul etmek zorunda kalıyorlar.
Dile kolay, neredeyse 1,5 yıldır iyi-kötü gelenekleri olan bir devleti çökertme pahasına bu trajikomik oyunu sürdürüyorlar. Yapmadıkları cinlik, çevirmedikleri fırıldak kalmadı ama iddia ettikleri gibi Hizmet Hareketi’ne sempati duyan görevlilerin devlet içinde bir paralel yapı oluşturup kumpas kurduğuna dair tek delil gösteremediler. Aksine Balyoz ve İnternet Andıcı ile ilgili kumpas iddiasını çöpe atan çok sağlam itiraflar geldi. Hem de Akdoğan’ın kumpas kurulduğunu söylediği milli ordumuzun içinden.
Mesela hafta başında Zaman’dan Doğan Ertuğrul’a konuşan eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, çarpıcı bilgiler verdi. Vatan Partisi’nden milletvekili adayı olan Pekin, 2003’te 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan başkanlığında yapılan Balyoz seminerinin ‘sıkıyönetim planı’ bölümünde maksadını aşan konuşmalar yapıldığını doğruluyor. “Gerçek zamanlı, gerçek şahıslarla, isimler kullanılarak plan semineri olmaz. Yanlış yanlıştır.” diyor. Hatta konunun askeri yargının alanına girdiğini ve orada soruşturulması halinde suç sayılacağını vurguluyor: “Bence askeri mahkeme bu konuyu takip etmeliydi. Askeri Ceza Kanunu’na göre siyasete karışmak siyaset yapmak suçtur. Plan seminerindeki konuşmalar bu kapsamda değerlendirilmeliydi.”
İnternet Andıcı konusunda da kumpas iddiasını çürüten açıklamalar yapıyor Pekin. Söz konusu andıçtan Genelkurmay’daki herkesin haberi olduğunu, Albay Dursun Çiçek’in bir akşamüzeri paraf için kendisine de geldiğini söylüyor. Çiçek’e “Bak Dursun, yine bunlarla uğraşıyorsun, bizim başımızı belaya sokma” diye itiraz ettiğini hatırlatıyor... “O belgede imzam yok.” diyen dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a da sözü var Pekin’in: “Evet imzası olmaz zaten. Genelkurmay Başkanı olduktan sonra andıçlarda ‘genelkurmay başkanı’ hanesini kaldırdı. Ama bizim attığımız her türlü imza onun adına.”
Aslında Yalçın Akdoğan kumpas iddiasını ortaya atmadan 10 gün kadar önce eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman da Balyoz’la ilgili itiraflarda bulunmuştu. Hürriyet’ten Çınar Oskay’a konuşan Yalman, dönemin Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ‘yetkisini aşarak usul hatası yaptığını ve disiplin suçu işlediğini’ söyledi. Dahası, Başbuğ’un görevini yapması halinde Balyoz diye bir davanın olmayacağını ifade etti. Çünkü Çetin Doğan, Yalman Paşa’nın “Seminerde iç tehdit konusuna girme!” emrine uymamış, “İstanbul’a çökelim, acıma yok tepeleme var!” gibi konuşmaların geçtiği darbe planlarını tartışmıştı. İşte Başbuğ, bu emre itaatsizliği Yalman’a bildirmeyerek suça ortak olmuştu. Balyoz planı ve İnternet Andıcı’na en yakından tanıklık eden iki paşanın itirafları bütün kumpas iddialarını tuz-buz etmeye yeter artar. Şimdi başbakan yardımcısı sıfatını taşıyan Yalçın Akdoğan’a sormak lazım, “Hani kumpastı?” diye. Ama onlar için bunun zaten bir önemi yok. Kumpas falan olmadığını çok iyi biliyorlar. 6-7 yıl boyunca Ergenekon davalarının savcılığını yaptılar, 3-4 sene Balyoz ve İnternet Andıcı’ndan mağduriyet türettiler, kendilerini ‘demokrasinin ebedi kahramanı’ ilan ettiler. Ta ki, 17 Aralık 2013 tarihine kadar.
O gün bugündür sırf yolsuzluk iddialarının üzerini örtmek için kumpas üstüne kumpas kuruyorlar. Üstelik Akdoğan’a bağlı devlet televizyonları dâhil, iktidar ve Saray medyası ile bütün resmi kurumları arkalarına alarak… Aslında her defasında kumpasın açığa çıkmasıyla Gargamel ve Azman’ın Şirinler karşısında düştüğü aptal duruma düşüyorlar ama görünen o ki, bu oyunu sürdürmeye devam edecekler. Zira, Ahmet Altan’ın dediği gibi, hırsızlıklarını örtmek için darbecilerle beraber olma alçaklığını seçtiler, bunu itiraf etmemek için de aptallığı kabul etmek zorunda kalıyorlar.