Gazeteci-Yazar Yavuz Selim Demirağ, "İmamların Öcü - Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Cemaat Yapılanması" isimli kitabında önümüzdeki dönemde Genelkurmay Başkanı olması beklenen Orgeneral Hulusi Akar'dan da söz ediyor.
Akar'ın uzaktan akrabası olduğunu yazan Demirağ kitapta,
"TSK’daki paralel devlet yapılanmasındaki araştırmaların çoğunluğunda
yollar Hulusi Akar’ın kavşağında birleşiyor. Oysa Hulusi Akar bu
satırların yazarının hemşerisi ve dolaylı akrabasıdır. Onun adını ilk
kez Kara Harp Okulu Komutanlığı’na atandığında duydum. Rahmetli babamın
halasının oğullarından İzzet Ünal, generalliğe terfisinde Akar’dan
bahsetmişti. Ünal ile akrabalık ilişkilerimiz düğün, bayram ve
cenazelerde bir araya gelmenin ötesine geçmediği için fazla bir
samimiyetim yoktu. Bu yüzden Ünal, aynı zamanda kayınbiraderi olan
Akar’ın Harp Okulu Komutanlığı’ndan sonra yolunun hızla açılacağını
söylediğinde fazla kulak asmamıştım" ifadelerini kullanması dikkat çekiyor.
Demirağ, Hulusi Akar'ın harp okulu zamanında arkadaşları tarafından "Su uyur, Hulusi Akar" diye anıldığını da aktarıyor. "Akar,
Harbiye’de öğrencilerin sosyal etkinliklerini ve özel hayatlarını
mercek altına almıştı. Askeri okulların kültüründe en büyük suç sayılan
'ispiyonculuk' neredeyse teşvik edilir hale geldi. Akar öylesine 'seri'
çalışıyordu ki öğrenciler aralarında 'Su uyur, Hulusi Akar' diye
şakalaşıyorlardı" cümleleriyle bu durumu aktaran Demirağ, Hulusi
Akar'ın Genelkurmay Başkanlığı'na getirilmesi arifesinde ortaya çıkan
ordudaki Cemaatçi yapılanmaya ilişkin ipuçlarına da yer veriyor.
Demirağ konuyla ilgili kitabında şu ifadeleri kullanıyor:
"Harp Okulu’nda Öğrenci Alay Komutanlığı son derece
stratejik bir görevdir. 1981 mezunu olan Sadık Üstün Albay beklendiği
gibi generalliğe terfi edemedi. Bu durumun sorumlusu olarak Yaşar
Büyükanıt, Ergin Saygun ve İlker Başbuğ’u gördüğü bilinen Sadık Albay,
emekli olmasına rağmen Hulusi Akar ile irtibatını hiç koparmadı. Akar’ın
Hasdal Askeri Cezaevi’nin de sorumluluk alanında bulunduğu 3. Kolordu
Komutanlığı sırasında emekli Albay Sadık, Kolordu karargâhında saatlerce
Akar ile bir araya geliyordu. Kapalı kapılar ardında nelerin
konuşulduğu elbette bilinmiyor ama bir korgeneralin makamında emekli bir
albayla saatlerce sık sık görüşmesinin teamüllere uygun olduğunu
söylemek mümkün değil. Sadık Üstün gibi Kara Harp Okulu’nda Öğrenci Alay
Komutanlığı yapıp da generalliğe terfi etmeyen bir albay yoktur. Hilmi Özkök de benim Harp Okulu Alay Komutanım idi ve general
olacağını öğrenci olarak biz bile bilirdik. Üstün için devre arkadaşları
olan 1981’liler, 'Halen imamların peşindedir' diyor."
AKAR'IN DÖNEMİNDE ALEVİ OLDUKLARI İÇİN ELENDİLER
Demirağ, Hulusi Akar'ın komutanlığı döneminde
yapılan Sözleşmeli Subay eğitimi Sınavları'nda bazı personellerin Alevi
olduğu gerekçesiye elendiğini de iddia ediyor.
Demirağ bu iddiayı "Sözleşmeli subaylar Harp Okulu yerine sivil üniversiteleri bitiren çeşitli mesleklerdeki personelden oluşur. Yazılı ve mülakat sınavlarından sonra kabul edilerek eğitimden geçirilirler. Akar’ın komutanlığındaki sınavlarda birçok sözleşmeli subayın yazılı sınavları geçtikleri halde mülakatlarda 'Alevi oldukları gerekçesiyle' elendiklerini de belirteyim" ifadeleri ile dile getiriyor.
Demirağ bu iddiayı "Sözleşmeli subaylar Harp Okulu yerine sivil üniversiteleri bitiren çeşitli mesleklerdeki personelden oluşur. Yazılı ve mülakat sınavlarından sonra kabul edilerek eğitimden geçirilirler. Akar’ın komutanlığındaki sınavlarda birçok sözleşmeli subayın yazılı sınavları geçtikleri halde mülakatlarda 'Alevi oldukları gerekçesiyle' elendiklerini de belirteyim" ifadeleri ile dile getiriyor.
AKAR'IN YANINA ATANAN İMAM HATİPLİ KİM
Kitapta Hulusi Akar'ın ilerleyen yıllarda özel kalemi görevini yürütecek Ahmet Erdoğan'dan da şöyle bahsediliyor:
"Ahmet Erdoğan 1986 yılında Tokat İmam Hatip Okulu’ndan sivil liseye geçti. Daha sonra askeri liseye giren Erdoğan, Harp Okulu’ndan 1994 yılında mezun olup akademiyi bitirdiği yıl, 3. Kolordu Komutanı Hulusi Akar’ın 'icra subayı' olarak görevlendirildi. 'İcra subaylığı' bir nevi 'özel kalem' ya da 'emir subaylığı' niteliğindedir. Komutanın bütün irtibatlarını ayarlayan Ahmet Erdoğan’ın akademiden yeni mezun olmuş bir kurmay subay olmasına rağmen buraya atanması hakikaten ilginçtir. Teamüllere göre akademiden yeni mezun subay kıtada 'tabur komutanlığına' tayin edilir, yani araziye çıkar. Oysa Erdoğan, nokta tayiniyle Akar’ın yanı başında görevlendirilmiştir."