20 Mayıs 2015 Çarşamba

Asker pasif direnişte / Lale Kemal


Bundan yaklaşık 1,5 yıl önce, şimdi görev süresi dolan AB’nin Türkiye’deki Temsilcisi Büyükelçi Stefano Manservisi, o tarihlerde yine gündemde olan Cemaat mensuplarının ordudan tasfiye edilecekleri haberlerinin doğruluğunu ilk elden teyit etmek üzere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i ziyaret eder.
 
 
Manservisi, Orgeneral Özel’den şu mealde bir cevap alır: “Biz, TSK olarak toplumu bire bir temsil ederiz. Bu toplumda Cemaat mensubu varsa bizde de var. Önemli olan hangi görüşten olursa olsun, subayların TSK prensiplerine uymalarıdır. Uymayanlar ayıklanır. Bizim duruşumuz budur.” Yine Özel, geçen yılki 30 Ağustos resepsiyonunda, ordu içinde cemaatçi yapılanma ve tasfiye iddialarına dair, “Bize resmî makamlardan bilgi belge sunulmalı.” dedikten sonra kendilerine gelen belgelerin imzasız olduğu için ciddiye alınmadığını söylüyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kızdırmak pahasına.

Ağustos ayında yapılacak YAŞ toplantısına daha birkaç ay kala yine başa döndük. “Paralel” diye yaftalanan ve Hizmet Hareketi’ne mensup oldukları iddia edilen general, amiral, albay ve daha alt seviyelerde ordu mensuplarının, hükümetin ve aslında Erdoğan’ın baskısıyla TSK’dan tasfiye edileceklerine dair haberler iktidar yanlısı medyada çokça çıkmaya başladı. Bu yöndeki haberler, yandaş medyaya dikte ettiriliyor. Nitekim, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, büyük olasılıkla cumhurbaşkanlığı kaynaklı bu haberleri doğrular biçimde, TSK’da “paralel yapıya” ilişkin haklarında ihbar gelen binden fazla personel hakkında idarî ve savcılık soruşturmasının sürdüğünü söyledi geçen haftaki açıklamasında.

Peki, TSK’da “kim necidir” şeklindeki güvenlik soruşturmalarını kim yapıyor? Bu soruya yanıtın MİT olduğu, şimdi Vatan Partisi’nden politikaya soyunan eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in önceki gün Zaman Gazetesi’ne verdiği söyleşiden geliyor.  Pekin’e göre, MİT’ten gelen “Cemaatçi subaylar listesinin”  Genelkurmay Askerî Savcılığı’nda yapılan soruşturmasında ise delile ulaşılamıyor.

Askerin, Gülen ya da farklı cemaatlere sıcak bakmadığı zaten biliniyor ve geçmiş yıllarda örneğin, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iç tehdit unsurlarını sıralarken PKK’nın yanısıra büyük harflerle Fethullah Gülen ismini bu belgeye koyduğunu biliyoruz. 1990’lı yılların başında, “irticacı” diye yaftalanıp çok insanın TSK’dan ihraç edildiği, keza 28 Şubat 1997 post modern darbesinde subayların büyük kıyıma uğradıkları bir gerçek. Keza 1960, 1980 darbeleri sonrası solcu diye yaftalanıp çok sayıda subayın TSK’dan ihraç edildiğini de biliyoruz.
Ama, TSK, bugün artık, söylentilere dayalı, hukuk dışı tasfiyelerin ordu içinde çok ciddi huzursuzluklara yol açtığını görüyor. Dolayısıyla, ordu içinde tasfiye yapılacaksa bunların somut belgelere dayanması gerektiğini dile getirerek TSK’nın ihraçlar konusunda son derece dikkatli olduğunu gösteriyor.
Ama Pekin’e de katılıyorum, ağustosta tasfiye olabilir, aksi takdirde Orgeneral Özel’in de adını “paralelciye çıkarırlar” Ancak bu tasfiyelerin, Özel’in de direnci kırılırsa eğer, daha alt kademelerde ve özellikle zaten emeklilikleri gelmiş olanlar arasından yapılacağı iddiaları var.

Dün asker toplumu fişliyordu, bugün hükümet. Değişen bir şey yok.

NOT: Pekin’in Zaman Gazetesi’ne verdiği demeçte, örneğin, “Bütün dünya orduları değişti ama Silahlı Kuvvetler aynı kaldı… Askerin görevi en az maliyetle ülkenin savunmasını en  iyi şekilde yapmaktır. Biz bunu yapmadık.” şeklindeki bu ve benzeri özeleştirileri çok önemli. Biz bazı gazeteciler, aydınlar, Pekin’den çok önce ordunun hatalarını dile getirdiğimizde fişleniyorduk, yağcılar ordusu ise yalakalık yapmakla meşguldü, halen meşguller.