Er
Utku Kalı’nın askeri istihbarat belgelerini Redhacke sızdırdığı
iddiasıyla ilgili hazırlanan bilirkişi raporu, Kalı’yı adeta Reyhanlı
patlamasının sorumlusu ilan etti! Redhack tarafından yayınlanan belgeler
Reyhanlı’dan sonra dolaşıma girdiği halde; bilirkişi raporunda,
belgelerin ifşası nedeniyle “terör örgütünün eylemlerine devam
edebileceği, çok sayıda yurttaşın can ve mal kaybına uğrayabileceği,
devlete ve güvenlik güçlerine karşı güven hissinin zedelenebileceği”
tahmininde bulunuldu ve “devletimizin
Suriye
konusunda yürüttüğü politikanın yönlendirilmeye ve
siyasetin etki altına almaya çalışıldığı” iddia edildi. Raporda, üç
belgenin “devletin güvenliği açısından gizli kalması” gereken
belgelerden olduğu, birinin ise “açıklanması yasaklı” nitelikte
bulunduğu ileri sürüldü. Oysa İçişleri Bakanı Muammer Güler, “Belgelerde
belirtilen hususların kriminal bir anlamı olmayıp doğruluğu teyit
edilmemiş istihbari bilgiler olduğunu” kaydetmişti. Er Utku Kalı’ın
Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dava
bugün
başlıyor.
Sivas Askeri Mahkemesi’nin talebi üzerine Deniz İstihbarat Binbaşı Hüseyin Yıldırım tarafından geçen 5 Ağustos’ta kaleme alınıp sunulan bilirkişi raporu, dava dosyasına ulaştı. Bilirkişi raporunda, tutuklu Er Kalı tarafından gönderildiği iddia edilen dört istihbari rapordan üçünün “devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgelerden” olduğunu, birinin ise “açıklanması yasak” nitelikte olduğunu kaydedildi.
BİLİRKİŞİ TAHMİNDE BULUNDU!
İlk üç belge 11 Mayıs’taki Reyhanlı patlamasından on gün sonra dolaşıma girdiği halde raporda, belgelerin “Reyhanlı’daki patlamanın kimler tarafından yapıldığına ilişkin istihbari bilgileri içerdiği ve güvenlik güçleri tarafından terör eyleminin önlenmesi maksadıyla yapılan istihbari faaliyetleri ifşa ettiği” iddia etti. Bu nedenle, “terör örgütü tarafından eylemde kullanılacak aracın ve plakasının değiştirilerek eylem hazırlıklarına devam edebileceği” ve “takip edilen örgüt mensuplarının dikkatli davranmaya sevk edeceği, yakalanmadan eylemi gerçekleştirmeye imkan sağlayabileceği” savunuldu. Ayrıca, “terör eyleminin önlenememesi neticesinde çok sayıda yurttaşın can ve mal kaybına neden olunacağı, devlete ve güvenlik güçlerine karşı güven hislerinin zedeleneceği, iç ve dış siyasal kararların yönlendirilmeye çalışılacağı” ileri sürüldü. Belgelerin Reyhanlı patlamasına ait istihbarat raporu gibi sunulduğu belirtilirken, böylece “devletin ve güvenlik güçlerinin eylemi daha önceden bildiği halde önlemediği algısı yaratılmaya çalışılarak devlete karşı güven hissinin zedelendiği, Suriye konusunda devletimizin yürüttüğü politikayı etki altına almaya ve yönlendirmeye çalışıldığı, yurt içinde karmaşa ve kaos ortamı oluşturularak siyasetin etki altına alınmaya ve yönlendirilmeye çalışıldığı” savunuldu.
Oysa İçişleri Bakanı Muammer Güler, BDP ’li Ertuğrul Kürkçü’nün soru önergesi üzerine, “Belgelerde belirtilen hususların kriminal bir anlamı olmayıp emniyet tedbirleri açısından dikkate alınabilecek, doğruluğu teyit edilmemiş istihbari bilgiler olduğunu” belirtmişti.
Er Kalı: GATA’da fareler cirit atıyor
Hali hazırda İstanbul GATA’da tedavi gören er Utku Kalı, avukatı ve ablası Ceren Kalı aracılığıyla Radikal’e gönderdiği mektupta, ilk gün kişisel eşyalarının kendisine verilmek istenmediğini, elleri kelepçeli vaziyette heyet karşısına çıkarıldığını, askerler tarafından kendisine küfredildiğini savundu. Er Kalı, konduğu tutuklu koğuşunun temizlenmediğini belirterek, “Tutuklu koğuşu üç ranza, altı yataktan oluşan bir yer. Temizlemeye kimse gelmiyor. Yatakların büyük çoğunluğu çürümüş ve kokuşmuş halde. Ortamda fare cirit atıyor. Tuvalet pislik içerisinde, temizleyen yok” diye yazıyor. Avukatı Ceren Kalı da kardeşinin terapi görmediğini ve yüksek dozda ilaç verildiğini savundu.
Sivas Askeri Mahkemesi’nin talebi üzerine Deniz İstihbarat Binbaşı Hüseyin Yıldırım tarafından geçen 5 Ağustos’ta kaleme alınıp sunulan bilirkişi raporu, dava dosyasına ulaştı. Bilirkişi raporunda, tutuklu Er Kalı tarafından gönderildiği iddia edilen dört istihbari rapordan üçünün “devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgelerden” olduğunu, birinin ise “açıklanması yasak” nitelikte olduğunu kaydedildi.
BİLİRKİŞİ TAHMİNDE BULUNDU!
İlk üç belge 11 Mayıs’taki Reyhanlı patlamasından on gün sonra dolaşıma girdiği halde raporda, belgelerin “Reyhanlı’daki patlamanın kimler tarafından yapıldığına ilişkin istihbari bilgileri içerdiği ve güvenlik güçleri tarafından terör eyleminin önlenmesi maksadıyla yapılan istihbari faaliyetleri ifşa ettiği” iddia etti. Bu nedenle, “terör örgütü tarafından eylemde kullanılacak aracın ve plakasının değiştirilerek eylem hazırlıklarına devam edebileceği” ve “takip edilen örgüt mensuplarının dikkatli davranmaya sevk edeceği, yakalanmadan eylemi gerçekleştirmeye imkan sağlayabileceği” savunuldu. Ayrıca, “terör eyleminin önlenememesi neticesinde çok sayıda yurttaşın can ve mal kaybına neden olunacağı, devlete ve güvenlik güçlerine karşı güven hislerinin zedeleneceği, iç ve dış siyasal kararların yönlendirilmeye çalışılacağı” ileri sürüldü. Belgelerin Reyhanlı patlamasına ait istihbarat raporu gibi sunulduğu belirtilirken, böylece “devletin ve güvenlik güçlerinin eylemi daha önceden bildiği halde önlemediği algısı yaratılmaya çalışılarak devlete karşı güven hissinin zedelendiği, Suriye konusunda devletimizin yürüttüğü politikayı etki altına almaya ve yönlendirmeye çalışıldığı, yurt içinde karmaşa ve kaos ortamı oluşturularak siyasetin etki altına alınmaya ve yönlendirilmeye çalışıldığı” savunuldu.
Oysa İçişleri Bakanı Muammer Güler, BDP ’li Ertuğrul Kürkçü’nün soru önergesi üzerine, “Belgelerde belirtilen hususların kriminal bir anlamı olmayıp emniyet tedbirleri açısından dikkate alınabilecek, doğruluğu teyit edilmemiş istihbari bilgiler olduğunu” belirtmişti.
Er Kalı: GATA’da fareler cirit atıyor
Hali hazırda İstanbul GATA’da tedavi gören er Utku Kalı, avukatı ve ablası Ceren Kalı aracılığıyla Radikal’e gönderdiği mektupta, ilk gün kişisel eşyalarının kendisine verilmek istenmediğini, elleri kelepçeli vaziyette heyet karşısına çıkarıldığını, askerler tarafından kendisine küfredildiğini savundu. Er Kalı, konduğu tutuklu koğuşunun temizlenmediğini belirterek, “Tutuklu koğuşu üç ranza, altı yataktan oluşan bir yer. Temizlemeye kimse gelmiyor. Yatakların büyük çoğunluğu çürümüş ve kokuşmuş halde. Ortamda fare cirit atıyor. Tuvalet pislik içerisinde, temizleyen yok” diye yazıyor. Avukatı Ceren Kalı da kardeşinin terapi görmediğini ve yüksek dozda ilaç verildiğini savundu.