Yargıtay 9. Ceza Dairesi Balyoz Davası'nın temyiz incelemesini tamamladı ve kararını önceki gün açıkladı.
361 sanıklı davada 237 sanık hakkında yerel mahkemenin verdiği mahkûmiyet onandı.
Böylece darbe tescillenmiş oldu.
Bu karar her yönüyle tarihi öneme sahip. Çünkü geçmişindebu kadar çok darbe, darbe girişimi ve cunta hareketi olan bir ülkede ilk kez sivil mahkemeler darbeyiyargıladı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 65 sayfalık gerekçeli kararında net ifadelerle söz konusu toplantının bir darbe hazırlığı olduğu belirtiliyor.
Dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın TSK içinde yasa dışı bir yapılanmaya gittiğini kayda geçiren mahkeme, darbe için gerekli planlama, organizasyon ve görevlendirmelerinde yapıldığını hatta fişleme, takip, keşif ve istihbarat faaliyetlerinin ayrıntılı planlandığına dikkat çekiyor.
Bir bakıma 'tankları sokağa indirmek dışında her şeyi yapmışlar' diyor mahkeme kararında.
Gerekçeli karar hayli detaylı. Merak edip okuyan tatmin edici cevaplar bulabiliyor.
Gerçi davanın kendisine inanmayanların, gerekçeli kararı okuyup ikna olmalarını da beklememek lazım.
Başkent'e akan bilgiler vardı
Sanık ve sanık avukatlarının/yakınlarının bu tutumu anlaşılabilir. Sonuçta taraflar.
Ancak olaylara şahitlik etmiş gazetecilerin, siyasilerin tutumu anlaşılır gibi değil.
Oysaki 2003'te yaşanan 'anormallikler' herkesin malumuydu. Dönemin MİT Müsteşarı 1.Ordu'nun darbeye hazırlandığını söylüyordu.
Balbay ve Özden Örnek günlükleri açıktı. Çeşitli vesilelerle Başkent'e akan bilgiler vardı. Yani detayına vakıf olmasa da herkes 'bir şeylerin döndüğünü' biliyordu.
En başta da gazeteciler.
Hükümet çevreleri yargılamayı etkilememek için bugüne kadar o günlere ait bilgilerini pek paylaşmadılar. Ancak yine de bizim ısrarlı sorularımız üzerine kıyısından dolaştıkları olmuştu.
Mesela Cumhurbaşkanı Gül ile 24 Mart 2011'de Gana seyahati sırasında yaptığımız röportajda bu iddiaları hatırlattığımızda 'Kimse kafasını kuma gömmesin, herkes her şeyi biliyordu' demişti.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ise 20 Mart 2013'te yaptığımız bir programda 'Kimse
bize bir şey yokmuş gibi davranmasın' demişti.
Anlatsam olay olur diyeceğim çok hadise var
Önceki akşam AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile bu konularda sohbet ettim.
Şahin daha önce Başbakan Yardımcılığı, Adalet Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı yapmış ve siyasette çok şeye şahit olmuş bir isim.
'O yıllarda Ankara güllük gülistanlık değildi' dedi. Hatta bir gazetecinin kendisine 'Başbakan yurtdışına çıksın darbe olacak' dediğini de anlattı.
2003 ve sonrası 'gergin MGK'lar' hakkında sorular sordum. Doğal olarak MGK'nın içeriğini anlatmadı.
TSK'nın düşünmesi lazım
Ancak Başbakan Erdoğan ile bir kuvvet komutanı arasında geçtiği söylenen sert tartışmayı hatırlattığımda 'Anlatsam olay olur dediğim şeyler var. Detay veremem ama o toplantının gergin geçtiğini söyleyebilirim' dedi. Şahin'in bu ifadesi kulislerdeki bilgilerin teyidi anlamına geliyor.
Yani AK Parti'nin iktidara geldiği ilk günden itibaren o dönemin komuta kademesi harekete geçmişti.
Şimdi TSK'nın şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım.
Eğer daha darbe hazırlıklarının olduğu anda gerekli mekanizmalar işletilse ve cuntanın ele başları cezalandırılsaydı bugün bu tablo ile karşılaşılır mıydı?
361 sanıklı davada 237 sanık hakkında yerel mahkemenin verdiği mahkûmiyet onandı.
Böylece darbe tescillenmiş oldu.
Bu karar her yönüyle tarihi öneme sahip. Çünkü geçmişindebu kadar çok darbe, darbe girişimi ve cunta hareketi olan bir ülkede ilk kez sivil mahkemeler darbeyiyargıladı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 65 sayfalık gerekçeli kararında net ifadelerle söz konusu toplantının bir darbe hazırlığı olduğu belirtiliyor.
Dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın TSK içinde yasa dışı bir yapılanmaya gittiğini kayda geçiren mahkeme, darbe için gerekli planlama, organizasyon ve görevlendirmelerinde yapıldığını hatta fişleme, takip, keşif ve istihbarat faaliyetlerinin ayrıntılı planlandığına dikkat çekiyor.
Bir bakıma 'tankları sokağa indirmek dışında her şeyi yapmışlar' diyor mahkeme kararında.
Gerekçeli karar hayli detaylı. Merak edip okuyan tatmin edici cevaplar bulabiliyor.
Gerçi davanın kendisine inanmayanların, gerekçeli kararı okuyup ikna olmalarını da beklememek lazım.
Başkent'e akan bilgiler vardı
Sanık ve sanık avukatlarının/yakınlarının bu tutumu anlaşılabilir. Sonuçta taraflar.
Ancak olaylara şahitlik etmiş gazetecilerin, siyasilerin tutumu anlaşılır gibi değil.
Oysaki 2003'te yaşanan 'anormallikler' herkesin malumuydu. Dönemin MİT Müsteşarı 1.Ordu'nun darbeye hazırlandığını söylüyordu.
Balbay ve Özden Örnek günlükleri açıktı. Çeşitli vesilelerle Başkent'e akan bilgiler vardı. Yani detayına vakıf olmasa da herkes 'bir şeylerin döndüğünü' biliyordu.
En başta da gazeteciler.
Hükümet çevreleri yargılamayı etkilememek için bugüne kadar o günlere ait bilgilerini pek paylaşmadılar. Ancak yine de bizim ısrarlı sorularımız üzerine kıyısından dolaştıkları olmuştu.
Mesela Cumhurbaşkanı Gül ile 24 Mart 2011'de Gana seyahati sırasında yaptığımız röportajda bu iddiaları hatırlattığımızda 'Kimse kafasını kuma gömmesin, herkes her şeyi biliyordu' demişti.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ise 20 Mart 2013'te yaptığımız bir programda 'Kimse
bize bir şey yokmuş gibi davranmasın' demişti.
Anlatsam olay olur diyeceğim çok hadise var
Önceki akşam AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile bu konularda sohbet ettim.
Şahin daha önce Başbakan Yardımcılığı, Adalet Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı yapmış ve siyasette çok şeye şahit olmuş bir isim.
'O yıllarda Ankara güllük gülistanlık değildi' dedi. Hatta bir gazetecinin kendisine 'Başbakan yurtdışına çıksın darbe olacak' dediğini de anlattı.
2003 ve sonrası 'gergin MGK'lar' hakkında sorular sordum. Doğal olarak MGK'nın içeriğini anlatmadı.
TSK'nın düşünmesi lazım
Ancak Başbakan Erdoğan ile bir kuvvet komutanı arasında geçtiği söylenen sert tartışmayı hatırlattığımda 'Anlatsam olay olur dediğim şeyler var. Detay veremem ama o toplantının gergin geçtiğini söyleyebilirim' dedi. Şahin'in bu ifadesi kulislerdeki bilgilerin teyidi anlamına geliyor.
Yani AK Parti'nin iktidara geldiği ilk günden itibaren o dönemin komuta kademesi harekete geçmişti.
Şimdi TSK'nın şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım.
Eğer daha darbe hazırlıklarının olduğu anda gerekli mekanizmalar işletilse ve cuntanın ele başları cezalandırılsaydı bugün bu tablo ile karşılaşılır mıydı?