İsrail
hem caydırıcı ve hem de saldırı gücü olarak en çok hava gücüne güvenir.
Son Suriye saldırısında görüldüğü gibi bunu da kullanmaktan kaçınmaz.
Diğer
yandan, İsrail son yıllarda deniz gücüne de çok önem vermeye, bu konuda
yeni hamleler yapmaya başlamış bulunuyor. Özellikle de denizaltı
sayısını artırmaya, en gelişmiş denizaltıları mevcut deniz gücüne ilave
etmeye çalışıyor. Bu sayede denizden de caydırıcılık ve saldırı
yetenekleri geliştirmeyi amaçlıyor.
Bugün İsrail’in elinde 4 adet Alman yapımı Dolphin tipi denizaltı var. Bunlar son yıllarda Gal tipi denizaltıların yerini almışlardı. Adları da Dolphin (Yunus), Leviathan (Balina), Tekuma (Yeniden Doğuş) ve Tanin (Timsah). Bunların üçü halen görev yapıyor, dördüncüsü olan Tanin’in de önümüzdeki aylarda bunlara katılması bekleniyor. Çoğunlukla Akdeniz’de, zaman zaman da Kızıldeniz’de çok gizli şekilde faaliyet gösteriyorlar. Hatta iki yıl önce birinin Sudan kıyılarında görüldüğü söylenmişti mesela.
Dolphinler, 21. yüzyılın en ileri, en gelişmiş klasik denizaltıları olarak temayüz etmiş bulunuyorlar. Dizel-elektrik sistemle çalışan bu denizaltılar pek çok özelliğe sahipler. Bunlar kısaca şöyle: Menzilleri aşağı yukarı 4500 deniz mili; Alman 212/214 tip denizaltıların dizayn ve özelliklerine sahipler; esasta düşman deniz hedeflerini imha etmek, keşif ve gözlem faaliyetleri yapmak ve özel kuvvetleri istenilen kara hedeflerine denizden çıkarmak için dizayn edilip imal edilmişler; 35 kişilik mürettebata sahip, üslerinden uzakta iki ay kadar kendi imkânlarıyla görev yapabiliyorlar; silah olarak torpil ve bu torpillerin 16 adet olan fırlatma kanallarından atılabilen Amerikan yapımı RGMF Harpoon (Zıpkın) adlı deniz hedeflerine karşı kullanılabilen füzeler atabiliyorlar.
Ayrıca, bu denizaltıların elektronik savaş sistemlerinin büyük bölümü İsrail şirketleri tarafından imal edilmiş bulunuyor. Düşük frekanslı pasif sonarlar, entegre ateş kontrol sistemleri gibi sistemler bunlar.
İsrail’in bu özelliklere ilaveten denizaltılardaki füzelerin menzillerini ya artırdığı ya da bunların yerine özel cruise (seyir) füzelerini denizaltılarına monte ettiği, böylece hem ateş gücü ve hem de menzil olarak üstün bir konuma ulaştığı hemen hemen kesin sayılır. Üstelik İsrail’in bu füzelere nükleer yetenek de kazandırdığına şüphe yok. Kısacası, Dolphinler İsrail’in nükleer füzelerle donatılı özel denizaltıları olarak da nitelenebilir. Başka bir deyişle, Dolphinler İsrail’in ikinci nükleer vurucu gücü olarak da görülebilirler.
Bazı kaynaklara göre, denizaltılara entegre edilen Seyir füzelerinin menzili 1500 km civarında. Bunlar ya klasik savaş başlıkları ya da istenirse 200 kg.lık nükleer başlıklarla donatılabiliyorlar. Bu başlıklarda 6 kg.lık plütonyum da bulunabiliyor.
Bu ve bilinmeyen başka özellik ve yeteneklere sahip Dolphinlerden 5.si geçen hafta Almanya’da düzenlenen bir törenle İsrail donanmasına teslim edilmiş bulunuyor. Kiel’de yapılan törenle kızaklardan denize indirilen Rahav (Şeytan) adlı denizaltının sorumluluğu artık resmen İsrail donanmasına geçmiş oluyor. Rahav’da bundan sonra İsrailli denizciler bulunacak ve bunlar eğitime ve denemelere başlayacaklar. Rahav, önümüzdeki yıl İsrail donanmasında göreve başlayacak.
Bu arada İsrail’in Alman hükümeti ile geçen yıl imzaladığı anlaşma sonucu 6. denizaltının inşası için hazırlıklar halen devam ediyor. İlk iki denizaltının maliyetinin tamamını, üçüncüsünün yarısını Alman maliyesi karşılamışken son denizaltıların maliyetlerinin de üçte birini yine Alman maliyesi üstlenmiş bulunuyor. Böylece, Almanya tek başına İsrail’e modern bir denizaltı filosunu sağlamış oluyor, böylece bir anlamda kefaret ödüyor.
İsrail bu denizaltılarla muhakkak çoğu gizli kalacak pek çok operasyon yapacak. Deniz hedeflerine veya başka hedeflere muhtemelen menşei tespit edilemeyecek saldırılar icra edebilecek, denizden çıkarmayla kara hedeflerine karşı operasyonlar düzenleyebilecek, istihbarat operasyonları yapabilecek.
Velhasıl, İsrail Almanya sayesinde önemli bir denizaltı gücü olma yolunda ilerliyor.
Bugün İsrail’in elinde 4 adet Alman yapımı Dolphin tipi denizaltı var. Bunlar son yıllarda Gal tipi denizaltıların yerini almışlardı. Adları da Dolphin (Yunus), Leviathan (Balina), Tekuma (Yeniden Doğuş) ve Tanin (Timsah). Bunların üçü halen görev yapıyor, dördüncüsü olan Tanin’in de önümüzdeki aylarda bunlara katılması bekleniyor. Çoğunlukla Akdeniz’de, zaman zaman da Kızıldeniz’de çok gizli şekilde faaliyet gösteriyorlar. Hatta iki yıl önce birinin Sudan kıyılarında görüldüğü söylenmişti mesela.
Dolphinler, 21. yüzyılın en ileri, en gelişmiş klasik denizaltıları olarak temayüz etmiş bulunuyorlar. Dizel-elektrik sistemle çalışan bu denizaltılar pek çok özelliğe sahipler. Bunlar kısaca şöyle: Menzilleri aşağı yukarı 4500 deniz mili; Alman 212/214 tip denizaltıların dizayn ve özelliklerine sahipler; esasta düşman deniz hedeflerini imha etmek, keşif ve gözlem faaliyetleri yapmak ve özel kuvvetleri istenilen kara hedeflerine denizden çıkarmak için dizayn edilip imal edilmişler; 35 kişilik mürettebata sahip, üslerinden uzakta iki ay kadar kendi imkânlarıyla görev yapabiliyorlar; silah olarak torpil ve bu torpillerin 16 adet olan fırlatma kanallarından atılabilen Amerikan yapımı RGMF Harpoon (Zıpkın) adlı deniz hedeflerine karşı kullanılabilen füzeler atabiliyorlar.
Ayrıca, bu denizaltıların elektronik savaş sistemlerinin büyük bölümü İsrail şirketleri tarafından imal edilmiş bulunuyor. Düşük frekanslı pasif sonarlar, entegre ateş kontrol sistemleri gibi sistemler bunlar.
İsrail’in bu özelliklere ilaveten denizaltılardaki füzelerin menzillerini ya artırdığı ya da bunların yerine özel cruise (seyir) füzelerini denizaltılarına monte ettiği, böylece hem ateş gücü ve hem de menzil olarak üstün bir konuma ulaştığı hemen hemen kesin sayılır. Üstelik İsrail’in bu füzelere nükleer yetenek de kazandırdığına şüphe yok. Kısacası, Dolphinler İsrail’in nükleer füzelerle donatılı özel denizaltıları olarak da nitelenebilir. Başka bir deyişle, Dolphinler İsrail’in ikinci nükleer vurucu gücü olarak da görülebilirler.
Bazı kaynaklara göre, denizaltılara entegre edilen Seyir füzelerinin menzili 1500 km civarında. Bunlar ya klasik savaş başlıkları ya da istenirse 200 kg.lık nükleer başlıklarla donatılabiliyorlar. Bu başlıklarda 6 kg.lık plütonyum da bulunabiliyor.
Bu ve bilinmeyen başka özellik ve yeteneklere sahip Dolphinlerden 5.si geçen hafta Almanya’da düzenlenen bir törenle İsrail donanmasına teslim edilmiş bulunuyor. Kiel’de yapılan törenle kızaklardan denize indirilen Rahav (Şeytan) adlı denizaltının sorumluluğu artık resmen İsrail donanmasına geçmiş oluyor. Rahav’da bundan sonra İsrailli denizciler bulunacak ve bunlar eğitime ve denemelere başlayacaklar. Rahav, önümüzdeki yıl İsrail donanmasında göreve başlayacak.
Bu arada İsrail’in Alman hükümeti ile geçen yıl imzaladığı anlaşma sonucu 6. denizaltının inşası için hazırlıklar halen devam ediyor. İlk iki denizaltının maliyetinin tamamını, üçüncüsünün yarısını Alman maliyesi karşılamışken son denizaltıların maliyetlerinin de üçte birini yine Alman maliyesi üstlenmiş bulunuyor. Böylece, Almanya tek başına İsrail’e modern bir denizaltı filosunu sağlamış oluyor, böylece bir anlamda kefaret ödüyor.
İsrail bu denizaltılarla muhakkak çoğu gizli kalacak pek çok operasyon yapacak. Deniz hedeflerine veya başka hedeflere muhtemelen menşei tespit edilemeyecek saldırılar icra edebilecek, denizden çıkarmayla kara hedeflerine karşı operasyonlar düzenleyebilecek, istihbarat operasyonları yapabilecek.
Velhasıl, İsrail Almanya sayesinde önemli bir denizaltı gücü olma yolunda ilerliyor.