''Her Türk asker doğar'' Öyle mi gerçekten? Bunun aksini söyledikleri için hayatlarından vazgeçmek zorunda kalan vicdani retçilerle görüşerek Asker Doğmayanlar'ı kitaplaştıran gazeteci Pınar Öğünç'e kulak verdik...
KİTAPTA YER ALAN VİCDANİ RETÇİLER
Tayfun Gönül, Vedat Zencir, Yuri, Mehmet Tarhan, İnci Ağlagül, Halil Savda, Ferda Ülker, Enver Aydemir, İnan Mayıs Aru, İnan Suver, Muhammed Serdar Delice, İlyada Erkuş, Hayri Kamalak, Kemal Acar, Merve Arkun.
O programlardan birinde emekli bir
askerin gariihtiyari çıkışı, militarizmin
kökleri kadar derinde bir yerde duran o korkuyu da ele veriyordu: ''Vicdani ret
diye bir hak olursa, e o zaman kimse
gitmez ki askere...'' Vicdani ret hakkı ve zorunlu askerlik üzerine söz
söyleyenlerin , yazı yazanların yüksek ihtimalle duyacağı bir sorudur bu.
Ben de oradan biliyorum; ''herkes
vicdani retçi olursa kim şehit olacak?'' sorusu gibi... Keşke tam da buralardan başlayarak düşünebilsek....
askerin gariihtiyari çıkışı, militarizmin
kökleri kadar derinde bir yerde duran o korkuyu da ele veriyordu: ''Vicdani ret
diye bir hak olursa, e o zaman kimse
gitmez ki askere...'' Vicdani ret hakkı ve zorunlu askerlik üzerine söz
söyleyenlerin , yazı yazanların yüksek ihtimalle duyacağı bir sorudur bu.
Ben de oradan biliyorum; ''herkes
vicdani retçi olursa kim şehit olacak?'' sorusu gibi... Keşke tam da buralardan başlayarak düşünebilsek....
Pınar Öğünç, Kitaptan
''Peki gözümüzün önünden bir perde kalkar, erkekliğin, şiddetin,
milliyetçiliğin büyütüldüğü kışlalardan dışarı sızan militarizm de
netleşir mi? Kadınların, bir savaştaymışçasına erkekleri tarafından
günde üçer beşer öldürülüşlerinin, ‘zorunlu erkekliğin’, ‘zorunlu
askerlikle’ hiç mi ilgisi yok? Evlerin küçük ‘vatanlara’, okulların
küçük kışlalara döndürülüşlerinin, bir dizi kılıkla aramızda gezen
çıplak şiddetin, çok başka nedenden görünen katmerli travmaların hiç mi
ilgisi yok? Askerlik, sadece askerlikle ilgili bir mesele mi?''
Savaşa
karşı olmanın garipsendiği, karşı olanın hainlik mertebesine
yükseltildiği bir ülkede en zor şeylerden birini yapıyor vicdani
retçiler. Hayatlarını ortaya koyuyorlar bu en temel insani hak için.
Gerçekten bir cesaret öyküsü ama dertleri cesur olmak değil elbette.
Sadece inandıkları şey için mücadeleye ediyor ve dahası inandıklarıyla
hayatları arasındaki farkı açmadan bu mücadeleye devam ediyorlar.
Bu
ülkede ''iyi ki gazetecilik yapıyor'' dediğimiz az sayıdaki isimden
Pınar Öğünç, askeri mahkemelerde yargılanan, işkence gören, açlık grevi
yapan, büyük bedeller ödeyen 14 vicdani retçi ile görüşerek ‘Asker
Doğmayanlar'ı kitaplaştırdı. Öğünç, her biri farklı hikayeye sahip
vicdani retçilerle görüşerek hem bu mücadelenin tarihini belgeliyor hem
de zorunlu askerlik ile barış süreci arasında sorulacak en doğru
soruları sormayı da ihmal etmiyor.
Pınar
Öğünç ile kitabını ve tabii ki, ''Öldürmeyeceğim'' diyerek
hayatlarından vazgeçen bu çok önemli insanları ve Vicdani Ret
Hareketi'ni konuştuk:
Birçok
kesimin ‘asker kaçağı’ ya da ‘kolaya kaçma’ olarak gördüğü meselenin
ardında aslında hayatlarından vazgeçen bu cesur insanlar var. Vicdani
reddin nasıl algılandığı, meselenin neresinde duruyor?
Tam ortasında duruyor. Algı, vicdani reddin sadece zorunlu askerlikle ilgili olduğu üzerinden şekillenince, arzunun da sadece bundan kaçmak olduğu düşünülüyor çoğunluk tarafından. Siz sorarken vicdani retçiler için cesur sıfatını kullanıyorsunuz ama bu çerçeveden bakınca, bilakis ‘korkaklıkları’ yüzünden bu kararı aldıklarına inanılıyor. Ama işte bu kitapta uzun uzun anlatıyorlar, bu kararı almanın hayatlarında neler değiştirdiğini, neleri göze alarak bu talepte ısrarcı olduklarını... Dinleyen karar versin.
Tam ortasında duruyor. Algı, vicdani reddin sadece zorunlu askerlikle ilgili olduğu üzerinden şekillenince, arzunun da sadece bundan kaçmak olduğu düşünülüyor çoğunluk tarafından. Siz sorarken vicdani retçiler için cesur sıfatını kullanıyorsunuz ama bu çerçeveden bakınca, bilakis ‘korkaklıkları’ yüzünden bu kararı aldıklarına inanılıyor. Ama işte bu kitapta uzun uzun anlatıyorlar, bu kararı almanın hayatlarında neler değiştirdiğini, neleri göze alarak bu talepte ısrarcı olduklarını... Dinleyen karar versin.
NEDENİ AHLAKİ! Vicdani reddini açıklayan ilk kişi Tayfun Gönül, paralı askerlik yapmak gibi 'imkanlarına rağmen' neden vicdani retçi olduğunu şöyle açıklıyor: ''Sonuçta benim askerliğe karşı çıkma nedenim askerliğin zor ve uzun olmasından değil, çünkü ben bir doktorum, herkes bilir ki doktorlar zaten sıradan erler gibi bir askerlik yapmazlar, hayli rahat geçer. Tam tersine askerlik yapmayı reddetmek, bir doktor için yaşamını daha zor koşullarda sürdürmektir. Benim karşı çıkışımın nedeni ahlaki. Bu açıdan paralı ya da parasız, uzun ya da kısa dönem benim için fark etmez. Orduya katılmak militarist aygıtın bir parçası olmak demektir. Bunun ahlaki sorumluluğunu üstlenmek istemiyorum.'' |
Türkiye
hangi yöne giderse gitsin, ne kadar demokratikleştiği söylense de,
hayatları hiç değişmeyen insanlar diyebilir miyiz vicdani retçiler için?
Sanki bütün sorunlar çözülse bile askerliğin kutsallığından
vazgeçilmeyecekmiş gibi...
Bu demokratikleşirken hesaba ne kadar militarizm sorgusu katıldığına bağlı. Ancak bu sorgu da eklendiğinde sağlıklı demokrasiden, gerçek bir sivilleşmeden söz edebiliriz. Yıllar içinde bilinirlikleri, görünürlükleri artsa da hareketin kitleselleşememesi toplum olarak bu sorguyu eksik yaptığımıza da işaret ediyor aynı zamanda. Savaşçılığın, kahramanlığın, askerliğin kutsallığı üzerine o kadar çok yatırım yapılmış ki... Tuhaf biçimde bir sürekliliği var bunun siyasi ve toplumsal hayatımızda. Eğitimden popüler kültüre, bunu besleyen damarlar, zaman içinde bazı değişimlere uğrasa da aynı duruyor aslında.
Bu demokratikleşirken hesaba ne kadar militarizm sorgusu katıldığına bağlı. Ancak bu sorgu da eklendiğinde sağlıklı demokrasiden, gerçek bir sivilleşmeden söz edebiliriz. Yıllar içinde bilinirlikleri, görünürlükleri artsa da hareketin kitleselleşememesi toplum olarak bu sorguyu eksik yaptığımıza da işaret ediyor aynı zamanda. Savaşçılığın, kahramanlığın, askerliğin kutsallığı üzerine o kadar çok yatırım yapılmış ki... Tuhaf biçimde bir sürekliliği var bunun siyasi ve toplumsal hayatımızda. Eğitimden popüler kültüre, bunu besleyen damarlar, zaman içinde bazı değişimlere uğrasa da aynı duruyor aslında.
Bakıyordum, o marşları söyleyen
askerlerin ayağında potinleri vardı, üzerlerinde kamuflajları, tek tip kıyafetleri vardı. Özendim herhalde. Anneme sorduğumu hatırlıyorum: “Benim potinin, silahım, kamuflajım nerede? Ben asker doğmadım mı?” Annem biraz duraksadı, sonra güldü, “Sen asker doğmadın. Doğarken hiçbir şeyin yoktu. Herkes gibi doğdun, çıplak” demişti.
Halil Sevda
|
Bu ülkenin en sağlam kalelerinden biri askerlik elbette ve vicdani ret anlayamacağımız kadar cesur geliyor bize.
Çoğunluğun karşısına, tek başına bir birey olarak dikilmek gerçek bir kararlılık gerektiriyor. Bir odada herkes farklı düşünüyorken sesini çıkarmak için üç defa düşünür insan. Bir de askerlik gibi neredeyse hiç tartışılmayan toplumsal bir kurum üzerine laf etmeyi düşünün...
Çoğunluğun karşısına, tek başına bir birey olarak dikilmek gerçek bir kararlılık gerektiriyor. Bir odada herkes farklı düşünüyorken sesini çıkarmak için üç defa düşünür insan. Bir de askerlik gibi neredeyse hiç tartışılmayan toplumsal bir kurum üzerine laf etmeyi düşünün...
Bizim gibi askerde anlamsız bir şekilde evlatlarını yitiren herkesin nasıl bir acı duyduğunu biliyorum. O ailelerin
yıkımının daha ileri gitmemesi için imkânlarım ölçüsünde maddi manevi destek olup bu ailelere özel zaman ayırıyorum. Yan yana getirebileyim, bir arada olalım istiyorum. İnanır mısınız çok aile de korkuyor. Kendilerine, diğer aile bireylerine zarar gelecek diye korkuyorlar. Telefon açtığımız zaman telefona çıkma cesaretini bulamayanlar var.
Hayri Kamalak
|
Nerdeyse
görüştüğünüz bütün vicdani retçiler, bunun sadece askerlik
yapıp-yapmamakla ilgili olmadığını sık sık dile getiriyor. Kitapta da bu
hissiyat ağırlıklı bir şekilde var. Vicdani retin hâlâ anlaşılamayan
bir mesele olduğunu söyleyebilir miyiz?
Maalesef öyle, bir kere sadece zorunlu askerlikle ilgili olduğunun düşünülmesi felsefi tartışma olanağını çok daraltıyor. Bu kitap için yola çıkmamızın niyeti bir lokma daha iyi anlaşılabilmesini sağlamaktır zaten.
Maalesef öyle, bir kere sadece zorunlu askerlikle ilgili olduğunun düşünülmesi felsefi tartışma olanağını çok daraltıyor. Bu kitap için yola çıkmamızın niyeti bir lokma daha iyi anlaşılabilmesini sağlamaktır zaten.
Vicdani ret kimsenin işine gelmez,
çünkü güç edinmek ve onu bir topluluk üzerinde kullanmak isteyen bütün yapıların temelini sarsar. “İtaatsiz ol” diyorsun. En demokratik dediğimiz parti için düşünelim bunu. Vicdani reddi savunan bir milletvekili grup kararına uymaz. Bir kültür merkezinde çalışan ve vicdani reddi savunan biri, oradaki bütün kararları sorgular.
Mehmet Tarhan
|
Tayfun
Gönül’ün hikayesi birçok açıdan önem taşıyor, mesela çok iyi okulllarda
okumasına, imkanları olmasına rağmen vicdani retçi olmayı seçiyor. Bu
bile tek başına çok şey söylüyor olmalı değil mi?
Kitap için çalışmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra rahatsızlandığından ve sonra da hayatını kaybettiğinden Tayfun Gönül’le bu kitap için söyleşme fırsatı bulamadık ne yazık ki. Fakat 1989’da Sokak dergisinde yayınlanan ret beyanı, manifestosu, bir de yine Sokak’ta kendisiyle yapılmış bir söyleşiye yer verdik. Bu gerçekten imkân meselesi değil. Tayfun Gönül, üst orta sınıf bir aileden gelen, doktor çıkmış biri olarak evet başka bir hayat sürebilirdi. Ama başka bir dünya ihtimali, kafasını çok daha önceden kurcalamaya başlamıştı. Beyaz doktor önlüğünün iktidarını sorgulayan biri... Türkiye’nin anarşizm tarihi içinde önemli bir isimdir Tayfun Gönül.
Kitap için çalışmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra rahatsızlandığından ve sonra da hayatını kaybettiğinden Tayfun Gönül’le bu kitap için söyleşme fırsatı bulamadık ne yazık ki. Fakat 1989’da Sokak dergisinde yayınlanan ret beyanı, manifestosu, bir de yine Sokak’ta kendisiyle yapılmış bir söyleşiye yer verdik. Bu gerçekten imkân meselesi değil. Tayfun Gönül, üst orta sınıf bir aileden gelen, doktor çıkmış biri olarak evet başka bir hayat sürebilirdi. Ama başka bir dünya ihtimali, kafasını çok daha önceden kurcalamaya başlamıştı. Beyaz doktor önlüğünün iktidarını sorgulayan biri... Türkiye’nin anarşizm tarihi içinde önemli bir isimdir Tayfun Gönül.
Sosyalist ülkede de yaşasaydım, aynı
kampanyayı yürütürdüm. Benim için
ordunun kızılı da, sarısı da, beyazı da, hepsi bir.
Tayfun Gönül
|
Peki,
askere giden çoğu erkeğin küfür ettiği, birçok insanın gitmemek için
çürük raporları almaya çalıştığı, binlerce ölümün olduğu ‘askerlik’
neden gücünden hiçbir şey kaybetmiyor? Ya da kaybediyor mu? ‘Asker
doğmadım’ demek neden bu kadar tepki çekiyor? Çünkü var
eden mekanizma tıkır tıkır çalışıyor. Türkiye’deki en büyük mahalle
baskısı askerlik üzerine olabilir. Dediğiniz gibi askerden dönünce ondan
bundan şikayet etmeyen erkek yok gibidir ama bunlar en fazla dost
meclislerinde komik asker anıları olarak kalır. Hep birlikte gülünür,
“Bizde de bir çavuş vardı...” diye yeni bir hikaye anlatılır, bir daha
gülünür ama hikayelerin içindeki akıldışılık sorgulanmaz. Zaten çatışma
‘anılarını’ samimiyetle anlatan erkek yoktur ki sorgulanabilsin. Bedelli
askerlik konusu bile öyle her masada açılabilecek konu değilken, daha
rahat bir askerlik için torpil gayretleri, çürük raporu maceraları mevzu
açılmadıkça gizli kalmaya mahkumdur. Ne tuhaf, herkes herkesi biliyor
aslında ama öyle değilmiş gibi davranmaya devam ediyoruz.
Kadın retçileri, vicdani ret kavramını genişletme açısından, erkeklerin
reddinden daha anlamlı buluyorum. Biraz maksadını aşan bir cümle oldu, farkındayım! Erkeklerin reddi, sadece askere gitmemek olarak algılanırken, kadın retçiler kafaları karıştırıyor ve “Bir dakika ya, askere gitmiyorsunuz ki, ne reddi?” ile militarizmi pek çok açıdan gündeme getirme şansınız oluyor.
Ferda Ülker
|
‘İNANDIKLARIYLA YAŞAMLARI ARASINDAKİ TUTARLILIK’
Bütün görüşmelerin ardından genel bir hissiyatınız oluştu mu? Yani tek tek hikayelerin yanı sıra size yeni bir şey öğreten tespit, durum vs. oldu mu?Bu kitap sayesinde, daha önce tanışıklığım olan vicdani retçileri hakikaten tanıma fırsatı buldum, bazılarıyla yeni tanıştım. Dinledikçe beni çok etkileyenlerden biri, birçoğunun farklı biçimde dile getirdiği bir şeydi; düşündüğü, inandığıyla yaşadığı hayat arasında arasındaki tutarlılık çabası... Az insanın, hakikaten düşündüğü gibi yaşamaya cesareti var. Bunu yapabildikleri için retçi olmuşlardı, retçi oldukları için bunu yapabiliyorlardı. Şöyle diyeyim... Liseli vicdani retçi İlyada Erkuş, 15 yaşında okulundaki kantin fiyatlarını protesto için okula ‘dayanışma masaları’ kuranlardan olduğu için retçi oldu. İlk kadın retçilerden Ferda Ülker, antimilatirizm sorgulamasıyla feminizme geçtiği için bugün bir kadın sığınmaevinde çalışıyor. Genç retçilerden Merve Arkun’un retçiliğiyle, çevresindeki bir sürü kişi “Deli misin?” derken bir anarşist kafede gönüllü çalışmasının ilgisi var.
Bütün görüşmelerin ardından genel bir hissiyatınız oluştu mu? Yani tek tek hikayelerin yanı sıra size yeni bir şey öğreten tespit, durum vs. oldu mu?Bu kitap sayesinde, daha önce tanışıklığım olan vicdani retçileri hakikaten tanıma fırsatı buldum, bazılarıyla yeni tanıştım. Dinledikçe beni çok etkileyenlerden biri, birçoğunun farklı biçimde dile getirdiği bir şeydi; düşündüğü, inandığıyla yaşadığı hayat arasında arasındaki tutarlılık çabası... Az insanın, hakikaten düşündüğü gibi yaşamaya cesareti var. Bunu yapabildikleri için retçi olmuşlardı, retçi oldukları için bunu yapabiliyorlardı. Şöyle diyeyim... Liseli vicdani retçi İlyada Erkuş, 15 yaşında okulundaki kantin fiyatlarını protesto için okula ‘dayanışma masaları’ kuranlardan olduğu için retçi oldu. İlk kadın retçilerden Ferda Ülker, antimilatirizm sorgulamasıyla feminizme geçtiği için bugün bir kadın sığınmaevinde çalışıyor. Genç retçilerden Merve Arkun’un retçiliğiyle, çevresindeki bir sürü kişi “Deli misin?” derken bir anarşist kafede gönüllü çalışmasının ilgisi var.
Bahsettiğim nasıl bir ipotek, biliyor musunuz? Mesela ben iş yerimi son
dört yıldır üstüme alabildim. Bu yeterli bir şey. Antalya’ya gittim, 10 yılımı kaçak yaşadım. Çocuğum doğduktan sonra onun varlığı yüzünden gizlenmek, biraz kıyı-köşe yapmak zorundaydım. Her an yakalanma ihtimalini düşünüyorsun, her an... Ben mesela Antalya’nın ara yollarını acayip iyi bilirim. Araç kullanıyorsun ama gidip ehliyetini alamıyorsun. Hakkın var, alamıyorsun. Sürekli bir paranoya durumu yaşıyorsunuz. Buna rağmen iyi idare ettiğimizi düşünüyorum.
Vedat Zincir
|
Evet,
kitabı okurken farkediyoruz zaten, vicdani retçilerin hepsi insan
hakları ihlali, eşitsizlik, ayrımcılık gibi birçok meselenin içinde de
varlar. Bunun basit bir karardan çok daha fazlası olduğunu anlamamız
için hayat hikayeleri büyük önem taşıyor değil mi?
Az önce anlattığım tutarlılık hikayesi bu kapıya çıkıyor. Savaş karşıtlığı, antimilatirzm ve vicdani ret kişisel beyanlar olduğu kadar, toplumsal birer çağrı aslında. Hayata, insana dair ahlaki bir bakış açısı öneriyor, devlete ve devletin yurttaşıyla ilişkisine dair politik bir tavır alıyor.
Az önce anlattığım tutarlılık hikayesi bu kapıya çıkıyor. Savaş karşıtlığı, antimilatirzm ve vicdani ret kişisel beyanlar olduğu kadar, toplumsal birer çağrı aslında. Hayata, insana dair ahlaki bir bakış açısı öneriyor, devlete ve devletin yurttaşıyla ilişkisine dair politik bir tavır alıyor.
Son
olarak; ‘Askerlik sadece askerlikle ilgili bir mesele mi?’ diye
soruyorsunuz giriş yazınızda. Bu cevabı bilinen ve sormak istenilmeyen
bir soru mu, ve cevabı bilindiğinde bir şey değişecek mi sizce?
Bu, cevabı bilenlerin de bilmezlikten geldiği bir soru. Kışlaların dışındaki kışlaları, sivillerin içindeki askerleri görebildiğimizde gerçekten militarizmi konuşmaya başlayabiliriz.
Bu, cevabı bilenlerin de bilmezlikten geldiği bir soru. Kışlaların dışındaki kışlaları, sivillerin içindeki askerleri görebildiğimizde gerçekten militarizmi konuşmaya başlayabiliriz.
NOTLAR: 'Asker Doğmayanlar' vicdani retçilerle yapılmış görüşmelerden oluşuyor ama beri yandan kitapta vicdani ret hareketinin tarihine dair çok önemli notlar bulmak mümkün. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararlar, hukuksal süreç, hareketin günümüze kadar nasıl bir şekilde ilerlediği, maruz kalınan durumlar, ailelerin ve toplumun bakış açısındaki değişiklikler, kadın retçilerin algılanışı, eşcinsel vicdani retçilerin karşılaştıkları durumlar, vicdani reddini açıklayanların listesi.... |