Geçen yıl Kasım ayında ABD Başkanı Barack Obama, ABD’nin yeni
dış politika önceliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Amerika’nın
yeni askeri konseptini tanımlarken, bundan böyle önceliklerinin Asya
Pasifik bölgesi olduğunun altını net bir şekilde çizmişti. ABD Savunma
bütçesi buna göre yeniden tanımlandı. Bazı alanlarda bütçe kısıntısına
gidilirken, Başkan Obama, Asya Pasifik bölgesinde kısıntıya
gitmeyecekleri mesajını verdi.
Bu yeni askeri konsepte göre, ABD Ordusu hazırlıklarını Çin-Hindistan
merkezli olarak ele almaya başladı. Buna parelel olarak, dönemin Savunma
Bakanı Leon Panetta özellikle Özel Kuvvetler Operasyonları, Siber Savaş
ve İstihbarat, İzleme ve Takip Sistemlerinin finansmanına özel önem
göstereceklerini söyledi. Bu yeni Amerikan askeri konseptinin hangi
alanlarda yoğunlaşacacağının önemli bir göstergesiydi.
Gerek Başkan Obama’nın Asya Pasifik vurgusu, gerekse de Panetta’nın
Siber Savaş’ın finansmanı konusuna yaptığı özel vurgu, bu alandaki en
önemli olağan şüpheli Çin’in son yıllarda Amerika ve müttefiklerine
yönelik gerçekleştirdiği siber saldırıları ne denli ciddiye aldığının
bir kanıtıydı.
Nitekim, Pentagon, 7 Mayıs 2013’te Çin Ordusu ile ilgili ABD Kongresi’ne
hazırladığı raporda, tarihinde ilk defa Çin Ordusu’nu ABD Savunma ve
İstihbarat topluluğunun yanısıra ABD şirketlerine yönelik siber
saldırılar gerçekleştirmekle suçladı.
Bu aslında yeni bir gelişmeye işaret ediyordu. Pentagon, Çin Ordusu’nun
siber saldırılarla, ABD savunma kurumlarına ve şirketlerine sızmaya
çalıştığını resmen deklare etti.
Şu ana dek, Çin Ordusunun saldırıları genel olarak, Dış İşleri
Bakanlığı, Pentagon, ABD Kongresi, ABD Savaş Akademisi, ABD Nükleer
Labaratuarları, Hazine Bakanlığı, NASA, Beyaz Saray, CIA, FBI üzerinde
yoğunlaştı.
Ancak, Çin Ordusunun bu saldırılarının ne kadarının engellenebildiği ile
ilgili her hangi bir resmi veri bulunmuyor. Yani Çin Ordusu şu ana dek
bir çok ABD gizli bilgisine erişmiş olabilir. Erişmeye devam da ediyor
olabilir.
Çin iddiaları hiç bir zaman kabul etmedi. Ancak, dolaylı yollarla
Çinliler, asıl ABD’nin elli bin kişiden oluşan bir Siber Orduya ve iki
bin siber silaha sahip olduğunu iddia etti. Rusya ve Çin 2011’de BM’ye
başvurarak “International Code of Conduct for Information Security”
başlıklı siber savaşın önlenmesine yönelik bir teklif sundu. ABD Çin ve
Rusya’nın bu teklifini kabul etmedi.
Bundan bir kaç gün önce ilginç bir gelişme daha oldu. ABD’nin en en ünlü
elektronik güvenlik şirketi olarak bilinen Mandiant açıklama yaparak,
Çin’in siber saldırılara yeniden başladığını duyurdu. Çin ordusu Google,
CocaCola, Microsoft gibi bir çok Amerikan şirketine olduğu gibi The New
York Times gazetesine de saldırmıştı. Bunun üzerine ünlü gazete
Madiant’ı görevlendirerek araştırma yapmasını sağlamıştı.
ABD yönetimi Çin’in saldırıları ile ilgili bir komisyon kurdu.
Komisyonun iki kıdemli üyesi Obama’nın ilk istihbarat direktörlerinden
Dennis C. Blair ve ABD’nin eski Çin Büyükelçisi Jon M. Huntsman ABD
Hükümeti’ne Çin’in saldırılarına karşı ABD şirketlerinin kendi
saldırılarını yapabilmesi için izin vermesi gerektiğini tavsiye etti.
ABD ordusu hiç şüphesiz dünyanın en büyük ordusu. Ancak Çin’in siber
saldırıları karşısında hazırlıksız yakalanmış gibi gözüküyor. Başkan
Obama, 7 Haziran’da Kaliforniya’da Çin’in yeni devlet başkanı Mr. Xi
Jinping’i ağırlayacak. Bu görüşmenin en önemli gündem maddelerinden
birinin Çin’in siber saldırıları olacağına hiç şüphe yok.
Türkiye, Ortadoğu’da ABD’nin en yakın müttefiki olarak, koca bir Hacker
ordusunun siber saldırılarına son derece açık bir durumda duruyor.
Bizden söylemesi!