Türkiye geçen hafta, önce Abdullah Öcalan'ın
barış çağrısını, ardından Mavi Marmara gemisiyle ilgili olarak
Obama'nın temasları sonucu İsrail'in, Türkiye'den özür dilemek zorunda
kalmasını konuştu.
Bu iki tarihî olayın yanı sıra gündem arasında kaybolup giden başka
bir gelişme daha yaşandı. Uludere Komisyonu çalışmasını bitirip, asıl
raporunu kamuoyuyla paylaştı.
Rapor 84 sayfadan oluşuyordu. Özeti ise şuydu; “Olayda kasıt
yok. Kazadan önce Fehman Hüseyin'in de arasında bulunduğu grubun eylem
yapacağı yönünde, MİT'ten, Genelkurmay'dan, telsiz kestirmelerinden
istihbarat alınmıştır. 34 kişi bombalanmıştır.”
Raporu okudukça, istihbaratı, vur emrini vereni kapatmak için gösterilen çabayı gördükçe vicdanım sızladı.
Uludere herkesin unuttuğu...
Unutmak istediği...
Unutturmak istediği,
Konuşmaktan çekindiği bir gerçekti.
BDP çoktan unutmuştu. Abdullah Öcalan ve PKK, Uludere kelimesini
ağzına almıyordu. İktidar ise olayı konuşmak şöyle dursun konuşanı
cezalandırıyordu.
Mavi Marmara'da “şehit” düşenlere ağlayanlar, Uludere'de ölenler için
“ama kaçakçılardı, teröristlerdi, olur böyle kazalar” vicdansızlığına
sığınıyordu. Dindarlardı ama katliamı “kutsuyorlardı”.
Dedim ya raporu okudukça vicdanım sızladı.
Olayı kapatmak için gösterilen çaba karşısında Müslümanlığımdan, insanlığımdan utandım.
Başından itibaren Uludere gerçeğinin peşini bırakmadım. İktidarın,
MİT'in şahsımı hedef almasına aldırış etmeden, peşime MİT elemanlarını
takmalarına inat, gerçeği aradım. Ve bugün görüyorum ki ilk gün
“İstihbarat bizden gitmedi” diyenler, rapor adı altındaki metinlerde
“bizden istihbarat gitti ama bunlar geneldi” itiraflarında bulunmaya
başlamışlar.
Hatırlarsınız. Uludere katliamı yaşandığında MİT'ten giden beş
istihbaratı sizlerle paylaşmıştım. Tüm istihbaratlarda Fehman Hüseyin'e
dikkat çekiliyordu. İsterseniz gelin o istihbarat notlarından 21 Aralık
2011'dekine bir kez daha bakalım:
21 Aralık 2011: “İstihbarat çoğunlukla güvenilir nitelikte ve haber
elemanı kaynaklı.” (Yani PKK'nın içinde bulunan MİT ajanlarından.) “PKK
üyesi Topal Bedran Kod adlı Sait Tanıt, Şırnak Uludere Ortasu'daki üs
bölgeleri, askeri birlikler ve hareket tarzları, bölgedeki asker sayısı
ve Ortasu'daki örgüte yakın korucular hakkında araştırma yapıyor. PKK
Zagros sorumlusu Dr. Erdal Bahoz kodlu Fehman Hüseyin, Şırnak Uludere
Ortasu bölgesinde yer alan Düğün Dağı karşısında Türkiye sınırına 10 km
uzaklıkta telsizle konuşuyor. Keşif çalışması ve Dr. Bahoz'un sınır
bölgesine yakın mıntıkada bulunması, adı geçen alanda bir eylem arayışı
olabileceği yönüyle önemlidir.”
Diğer dört istihbarat gibi aynı olan bu istihbaratı yayımlamamın ardından pekin ne oldu?
Önce Başbakan Tayyip Erdoğan sahneye çıktı. “Böcek, cambaz”
yakıştırmaları arasında şahsımı hedef aldı. Ardından MİT, 31 Aralık 2011
günü ilk resmî açıklamasını yaptı; “İstihbaratın MİT'ten kaynaklandığı
yönündeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır” dedi.
Bir hafta geçmeden bu kez MİT, gazetecileri davet edip, ikinci bir
açıklama yaptı. Önce şahsımı hedef aldılar. Ardından şu açıklamayı
yaptılar:
“Anılan gazeteci asılsız iddialarını devam ettirebilmek için
daha önce kurguladığı mizansende değişikliğe giderek, kelime oyunları
yapmak suretiyle operasyonla ilgisi olmayan ve bölgedeki örgütsel
hareketliliğe dair kendisine sızdırılan, bir kısmı güncelliğini yitirmiş
raporları, olayla ilişkilendirme gayretine girmiştir. Bu raporda da
iddia edildiği gibi bir grubun, Türkiye'ye illegal geçiş yapacağına dair
bir bilgi kesinlikle yer almamıştır.”
Sonra ne mi oldu?
Komisyonun dört gün önce açıkladığı raporunun MİT başlıklı bölümünü,
yani 41. sayfayı okumanızı tavsiye ederim. Özetle denen şu;
“Güncelliğini yitirmiş genel istihbarat verdik. Geçiş değil, görülme
dedik. Kuzey Irak'ı kastettik. Geçiş tarihi ve geçiş yapacak gurubun
bilgisi yoktu.” (Komisyon raporunda tarih yanlış yazılmış. 2011
yazacakken 21 Aralık 2012 denmiş.)
Bu gerçeklerin ardından şimdi şu soruları sormak hakkımız: Hani
sizden hiç istihbarat gitmemişti? 21 aralıktaki istihbarat notunda yer
alan “Uludere- Ortasu, Fehman Hüseyin, 10 km, sınır bölgesine yakın yer,
eylem hazırlığı” gibi detaylar genel bir istihbarat raporu mu? Bu nokta
atışlı ayrıntılar, bir anda nasıl genel oldu? Düğün Dağı Uludere'nin
bulunduğu bölgede değil mi? Neden bugün Kuzey Irak diye kelime oyunu
yapıyorsunuz? Kurgu ve mizansen adı altında bu kelime oyunlarını yapan
ben miyim yoksa siz misiniz sevgili MİT yetkilileri? Hedef, isim, yer,
kestirme olan bir istihbarat raporunu, kelime oyunlarıyla neden bugün
değiştirme ihtiyacı hissettiniz? Bu kurguyu niçin yaptınız? Katliamdan
altı gün önceki rapor nasıl güncelliğini yitirmiş oluyor?
Biliyorum zor sorular sordum. Cevabı verilemeyecek sorular. Son sözüm
şudur. Uluderelilerin kanı medyanın, iktidarın, MİT'in, Genelkurmay'ın
eline bulaşmıştır. Özür bile kendilerini kurtarmaz. Hesabı öte tarafta
görülür.