28
Şubat davasının diğer darbe davalarından farkı, bu ‘post-modern’
darbenin icraata dökülmüş olması ve her şeyin kamuoyunun gözü önünde
cereyan etmesi. 28 Şubat için suçlananlar yine diğer davaların aksine,
iddianameye konu olan hiçbir şeyi inkâr etmiyor, bunları Milli Güvenlik
Kurulu kararı gereğince yaptıklarını söylüyorlar.
Şimdi
müşteki-şikâyetçi konumunda gördüğümüz dönemin başbakanı Tansu Çiller’in
de imzası bulunun MGK kararında vatandaşlara baskı yapılması, kişilerin
hedef gösterilmesi, hükümeti istifaya zorlayacak faaliyetler, andıçlar,
korkutmalar, bütün ülkenin fişlenmesi, yargıya talimat verilmesi gibi
unsurlar bulunmuyordu.
MGK’nın “tavsiye kararlarının” muhatabı
olan hükümetin de Silahlı Kuvvetler’e verdiği bir talimat yoktu. Bütün
bunlar yoktu ama “28 Şubat bin yıl sürecek” sözüyle anlatılan “bizim
kurgumuz dışında kalan hiç kimse göz de açmayacak ağız da açmayacak”
durumunu toplum kabullenmiş görünüyordu. Aslında kabullenmediğini bir
süre sonra gösterdi.
28 Şubat “süreci” aslında 1994 yerel
seçimlerinde üç büyük ili Refah Partisi’nin kazanması üzerine başladı.
Ne olduğunu anlamayanların başında, Susurluk tepkilerine “gulu gulu
dansı” diyen, “kurşun atan kurşun yiyen” edebiyatına sığınan siyasiler
geliyordu; faili meçhullere göz yuman siyasiler geliyordu. Bu siyasiler
ateşin nereleri kavurduğunu anlayamadan direksiyonu teslim etti.
28
Şubat, son darbenin davası olmak zorunda. 76’sı tutuklu 100 şüphelinin
yargılanacağı dava son darbe davası olarak, bundan öncekilerde sıkıntı
yaratmış bütün unsurlardan da temizlenmiş bir şekilde yürümek ve
sonuçlanmak zorunda.
Asker kişilerin sanık olduğu davalarda,
“emir komuta” sisteminin mahkemelerce dikkate alınmadığı biliniyor.
Sadece komutanın emrini yerine getirmiş olanların “asli fail” muamelesi
görmesi ciddi bir sorundur. En tepedeki komutanlarla birlikte yargılanan
bir askerin, mahkemede kendisini “sadece emri yerine getirdim” diyerek
savunmasının güçlüğünü takdir edecek olan da yargıdır.
Bu
davaların artık bitmesi, hukuki ve vicdani bütün pürüzlerden
temizlenerek bitmesi, askerin de bir daha tartışma konusu olmaması,
demokratik gelişmeler için en kuvvetli dayanaklardan biri olacaktır.