Ergenekon muhipleri (köşe yazarları da dahil) ceza perspektifi ihtiyacı duymadan yüklenmeye başladılar.
Delil yokmuş usul hataları varmış, örgüt yöneticisi yokmuş savcı terör
örgütü yöneticiliği iddiasından geri adım attığı halde neden bu kadar
ceza istemiş filan...
Sanıkları seviyor, onların düşüncelerini hatta "vatanı kurtarmak" için yediği haltları kutsuyor olabilirsiniz.
Lakin "Ergenekon'da delil yok" diyorsanız siz de yoksunuz görüntünüz, nefesiniz ve sesinize rağmen.
Belki bu Ergenekoncular'a kanunla siyasal bir çözüm bulurlar onu bilemem.
Ama varlığınız kadar yoğun ve berrak bu tarihi delilleri asla karartamayacaksınız ve unutturamayacaksınız.
Azıcık ceza hukuku dinlemiş bir fani, savcıların İlker Başbuğ'un ve aynı konumdaki diğer sanıkların "terör örgütü yöneticiliği"nden kuşku duymadıklarını anlar.
Savcılar iddianamede "Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olmak"la suçlanan İlker Başbuğ, Doğu Perinçek, Nusret Taşdeler, Veli Küçük gibi sanıklar hakkında 'darbeye teşebbüs'ten (TCK. 312) ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.
Fakat 'silahlı terör örgütü yöneticiliği'yle suçlanan isimlere "terör örgütü yöneticiliğinden cezalandırılmasına yer olmadığına" karar verilmesini istedi.
Ceza en ağır suçtan verilir
Ne diyor savcılar?
Bu isimlerin terör örgütü yöneticisi olduklarından kuşku yok diyorlar.
Lakin terör örgütü yöneticiliği suçunu işlemiş olsalar da bundan ceza verilmemesi gerekir diyorlar.
Neden?
Çünkü Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin istikrarlı bir içtihadı var.
Buna göre amaç suç/araç suç ayrımı var.
Amaç darbe yapmak ise bu yolda mecburen yapılması/işlenmesi gereken araç suçlar var.
İşte silahlı örgüt kurmak ve yönetmek de bu minvalde.
Darbeye giden yolda kaçınılmaz bir araç suçtur silahlı örgüt.
Darbeciler esas suçu işleyebilmek için silahlı örgüt suçunu zaten işlemek zorundalar.
Biz ceza hukukunda bu tür suçlara geçitli suç deriz.
Failin bir suçu (amaç suçu) işleyebilmesi için daha hafif suçlar işlemek zorunda olması geçitli suç kavramını oluşturur.
İnsan öldürmek isteyen bir kimse öncelikle yaralama suçunu işlemek zorundadır.
Veya zorla ırza geçme suçunu işleyen fail öncelikle cinsel taciz/basit cinsel saldırı suçunu işlemek zorundadır.
Fakat ceza verilirken en ağır suçtan dolayı ceza verilir.
Silahlı örgüt yöneticiliği tabanı 10 yıl olan hapis cezasını gerektirir.
Darbeye teşebbüs (TCK. 312) ise idam yerine gelen ağırlaştırılmış müebbedi gerektirir.
Demek ki daha ağır ceza olan darbeye teşebbüsten ceza istenecektir.
Zaten işlenen suç (darbeye teşebbüs), "terör suçu" sayıldığı için TMK. 5. madde gereği cezaların artırılarak verilmesi istenmiştir.
DHKP-C ve Hizbullah'tan tehlikeli
İşte sanıklardan haklarında TCK'nın hükümete yönelik darbe teşebbüsünü
düzenleyen 312/1. maddesinin tatbiki istenenler hakkında; geçitli suç
olması sebebiyle ayrıca TCK'nın 314/1 (silahlı örgüt yöneticiliği) veya
314/2 (silahlı örgüt üyeliği) maddelerinin uygulanması istenmemiştir.
Mesele bu.
Savcılar 4,5 yıl sonra iddianamelerin aynen arkasında duruyorlar.
O zamandan daha büyük bir kararlılıkla.
Bu şekilde durmalarını gerektiren yoğun bir delil örgüsü var.
Yıllarca bunun onda biri kadar delil örgüsüyle Dev-Sol, DHKC, MLKP, PKK, Hizbullah davalarında mahkumiyetler çıktı.
Ergenekon serisinde bu delil örgüsünün en az 10 katı var.
Gizli tanık, teknik dinleme gibi olgularla davayı yıpratamazsınız.
Bu delil sistemlerini izcisi olduğunuz muasır Batı'dan aldınız unutmayın.
Gökten zembille sadece bu ülkeye inmedi bunlar.
Sonucu/kararı etkilemeyecek usul hataları olmuştur.
Ama Ergenekon sürecinde bugünlere, bu yıllara kadar dikkat etmediğiniz,
görmediğiniz, önem vermediğiniz diğer tüm davalardakiler kadar dahi usul
hatası yapılmamıştır.