Ergenekon
ve Balyoz gibi davalar karara bağlanırken, çeşitli istifalarla TSK’nın
zirvesi yıpratılıyor. Oysa bu istifaların tamamının bu olaylarla değil
çok farklı kişisel durumlarla ilgisi var.
Donanmada
yaşanan benzer istifayla ilgili bir Bahriye mensubundan mektup aldım.
Doğrusu her satırı son derece önemli olan mektubu, bozmadan
yayınlamaktı. Öyle yapıyorum:
Bir Komutanın Hazin Öyküsü.
Zamanımızın
en önemli modası VATANSEVER’lik. Peki siz ne kadar vatanseversiniz?
Ulusalcılar kendilerini vatansever güçler olarak tarif ediyorlar. Eğer
onlar vatansever ise peki sizler bizler neyiz? Birisi gelip size: “Ben
bu vatanın ali menfaatleri ve selameti için senin anneni öldürdüm,
karını taciz ettim, çocuklarını sindirdim, kardeşine de biraz işkence
ettim derse ne yaparsınız? “Vatan sağolsun” mu dersiniz?
Vatansever
Kuvvetler ve bu kuvvetlere lojistik destek sağlayan cemiyetler ve
dernekler sırf vatan sevgisi ve kuvveti ayakta tutmak için yolsuzluk
yapsalar, toplum mühendisliği yapsalar, onları ne kadar hoş görebiliriz?
Eski
Donanma K. İyi bir vatanseverdi. Her fırsatta kendisinin ve altında
çalışanlara “Tarihi Sorumluluklarını” hatırlatır, tarihin insanları
yargıladığından dem vururdu. Yumruklarını sıkar, sesini toklaştırır ve
etkileyici bir ses tonuyla gözünü insanlara diker ve işini yapmayanları
levm ederdi. Gerçek bir vatansever! Peki vatanına bu kadar düşkün bir
insan şimdilerde ne yapmaktadır?
Önceki Donanma Komutanı
görevdeyken devletin kendisine tahsis ettiği konutta 70 adede yakın
tavuk, horoz, hindi beslerdi. Komutanımız çok vatansever olduğu için
kümes hayvanlarının da vatansever olarak yetişmesini istiyordu. Bu
yüzden onlara, vatan borcunu ödemek için gelen askerleri bakıcı olarak
görevlendirdi. Ne de olsa anneleri bu biricik kınalı kuzuları
“yetiştirmiş ve bu vatana yollamış, al sancağı da teslim etmiş ve
Allah’a ısmarlamıştı. İşte erler annelerinden aldıkları bu terbiye ve
eğitim sayesinde kümes hayvanlarına vatan sevgisi aşılayacak ve vatan
sevgisi ile pişen yumurtaları Nusret Paşam, değerli hanımefendi ve
biricik kızları yiyerek vatan sevgisini içlerinde yeşertecekler ve
gözleri de başka bir şey görmeyecekti.
Günümüzde her şeyin yemek
üzerine bina edildiği ülkemizde, (ESKİ) Donanma Komutanı Nusret Paşa da
kendine düşen payı (aslında nasibini diyecektim) alacak ve Vatan sevgisi
ile yüreği çarpacaktı. Nitekim öyle de oldu. Başlangıçta hamaset dolu
sözlerle personeline gaz veren Paşamın duyguları zamanla pörsümeye yüz
tuttu. Artık ondaki vatan sevgisinin ve vatan borcunun karşılığı;
çeşitli iddialar sebebiyle tutuklu olan asker personelin ailelerine
yardım etmekti. Onlara bir bardak su verebilmek için dahi makamı dahil
her şeyden vazgeçebilirdi. Yüreği tutuklu yakınlarının acısıyla yanıp
kavruluyordu. Bu acıma duygusu, komutanı her geçen gün kurutmaya
başladı. Kümes hayvanlarına ve organik yumurtaya olan sevginin
tutuşturduğu vatan sevgisi, sonunda Paşayı istifanın eşiğine getirdi.
Tutuklu 200-300 kişinin dul kalan eşleri ve yetim kalan çocukları;
• 1960 darbesinde ordudan atılan yaklaşık 4.000 Subay/Astsubay ile onların eş ve çocuklarını,
•
1982 darbesi öncesi ve sonrasında fali meçhule kurban giden ….genç
delikanlıyı, hapishanelerde insanlara insanlığını unutturacak şekilde
işkence gören …..vatan evladını, irticacı, solcu, sağcı yaftasıyla
işini, aşını, gençliğini, sağlığını, huzurunu, hürriyetini vb. kaybeden
yüz binlerce vatandaşını ve onların çektiği büyük acılar ile bitmek
bilmeyen çilelerini,
• 28 Şubat post-modern darbesiyle
birilerinin cebine giren ya da yok olan 400 milyar TL’yi, psikolojisi
bozulan kadınları, işinden olan Subay/Astsb. dahil yüz binlerce insanı,
dibe vuran ekonomiyi, kaybolan toplumsal barışı, yok olan milli serveti,
kaybolan huzuru ve onun temeli istikrarı, vb. onlarcasını Komutana
unutturdu. Aşk insanın gözünü kör edermiş. Hindi eti ve yumurtadan doğan
eden vatan aşkı da Koskoca! Nusret Paşa’nın gözünü kör etti. Kendisine
en çok ihtiyaç duyulan bir günde TSK ve DzKK’yı kaosa sürükleme pahasına
ısrarla istifasını istedi. Verilmeyince de zorladı ve emekli olmakla
zımmi tehditi savurduğu günlerde “Abdulhamit’in Binbaşısını istifa
ettirdikleri gibi” kendisini de istifa ettirdiler.
İstifa etti
ama, müstafi Komutan ne istifa ettiği gün, ne de ondan sonra istifasının
karşılığını göremedi. Saygı ve hürmet beklediği kapılar yüzüne kapandı.
Bel bağladığı gönüller bu riyakarlığa prim, istifaya da kıymet
vermediler. Onlara göre köyden gelip Donanmanın başına geçen ancak köy
hayatından bir türlü vazgeçemeyen Köylü Paşa, beslediği kümes hayvanları
ile tabiatının gereğini yapmış ve haftada 1 koli yumurta sarısına tav
olarak rütbesini ve makamını hak etmediğini göstermişti.
Huylu huyundan vazgeçer mi hiç?
Vatanseverlikten
VATANSAVARLIĞA terfi eden Paşa istifasını verse de hala babasının
çiftliği gibi Donanma Konutunun bahçesinde beslediği kümes hayvanlarının
eti ve yumurtasıyla besleniyor. Devletin 4.000-5.000 TL masraf yaptığı
Astsubayını yumurtaları toplatmak için görevlendiren Komutanın artık
maskesi iyice düştü ve istifa etmesindeki vatanseverliğinin de iç yüzünü
göstermiş oldu.
Paşam dikkat et! Sizi Donanma Komutanlığı’ndan
eden yumurta aşkı başınıza başka belalar açmasın. Düşün artık Deniz
Kuvvetlerinin ve milletin yakasından.
Artık Paşam iyi bir aile
babası olacak umarız. Uğruna Deniz Kuvvetleri Komutanlığından vazgeçtiği
biricik AYÇA’sının perişan derslerini, sistematik bir yaklaşımla kızına
vereceği eğitimle düzeltecek ve uğrunda canını feda edeceği vatanı için
hayırlı bir evlat yetiştirecek. Belki o zaman tarihin kendisini
affedeceğini umabilir. Kimine göre “Tarihi Sorumluluk” böyle bir şey
olsa gerek.