Geçenlerde bir tanıdığa sordum, “oyunu kime vereceksin” diye, cevabı “ya MHP’ye ya HDP’ye” oldu...
Önce şaka yapıyor sandım, sonra ciddi olduğunu görünce, “birbirinin zıddı iki partiden bahsediyorsun, nasıl olur” dedim, cevabı şöyle oldu:
“İdeolojileri umurumda değil. Erdoğan’a en çok zararı nasıl verebilirim, ben ona bakıyorum”.
Maalesef kutuplaşma bu noktalara varmış durumda... Bir kitle var ki tek derdi Erdoğan-karşıtı olmak...
Aynı şekilde bunun karşısında öyle de bir kitle var ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ne dese doğru kabul ediyor ve ölesiye savunuyor.
HDP: KİLİT PARTİ
Şüphesiz bu seçimlerin en ilginç partisi HDP...
Kilit parti olmanın ötesinde bir özelliğe sahip. Eğer HDP % 10 barajını aşarsa AK Parti seçimlerden açık ara birinci çıksa dahi milletvekili sayısı çok düşüyor.
Hatta bazı hesaplamalara göre AK Parti hükümeti kuracak 276 milletvekili sayısını dahi yakalayamayabiliyor.
Diğer taraftan HDP’nin % 9,9 alıp barajın altında kalması halinde AK Parti anayasa değişikliğine yetecek, en azından anaysa değişikliği talebini referanduma götürecek sayıda milletvekili çıkarabiliyor.
Kısacası, bu seçimde AK Parti’nin esas rakibi CHP ve MHP’den çok HDP… Bu nedenle AK Parti’den ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hoşlanmayan kim varsa HDP’ye sempati ile bakabiliyor.
HDP-PKK HATTI
HDP’nin en büyük handikapı PKK ile bağlantısı. Bir terör örgütü olan PKK ile olan bağı HDP’nin sırtında büyük bir yük. Geçmişte HDP çizgisindeki partiler PKK’dan çok istifade etti, ancak bugün PKK’nın en ufak bir silahlı eylemi dahi HDP’nin yüreğini ağzına getiriyor. Çünkü seçimlerden önce PKK’nın yapacağı bir saldırı HDP’ye yönelebilecek nispeten tarafsız oyları kaçırabilir ve partiyi % 10 barajının altında bırakabilir.
Başka bir deyişle eğer PKK, HDP’nin barajı aşmasını istiyorsa silaha başvurmamak zorunda…
İşte, önceki gün Ağrı’da yaşanan çatışma bu söylediklerimiz çerçevesinde çok önemli. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş PKK ile asker arasında çıkan çatışmaların aslında bir kurgu olduğunu ve Hükümet tarafından bilerek tertiplendiğini iddia ediyor:
“Dün Ağrı’da bir çatışma değil, sahnesi önceden planlanmış, önceden provası yapılmış, sahte bir kurgu operasyon vardı ve orada mümkün olduğunca fazla cenaze çıkarmaya çalıştılar… Dün cumhurbaşkanı yani bu ülkenin bütün halkının başkanı sıfatını taşıması gereken kişi, Sakarya’da miting saatinde şu anda Ağrı’da çatışma var, canlı yayınla bunu anlatıp oradaki çatışmadan siyasi rol devşirecek kadar çılgınlaşmış durumdadır. Ağrı’da ne olduğunu bütün halkımızın bilmesi lazım. Özellikle evladı askerde olan anaların babaların bilmesi lazım… Dün Ağrı’da bir çatışma değil, sahnesi önceden planlanmış, önceden provası yapılmış, sahte bir kurgu operasyon vardı ve orada mümkün olduğunca fazla cenaze çıkarmaya çalıştılar. 15 askeri çatışma bölgesinde bırakıp terk ettiler. Bunlardan 8’i yaralıydı yaralı. Yaralı askerleri çatışma bölgesinde bırakıp geri çekildiler. Neden? Orada o askerler yaşamını yitirsin ve ülkede AKP’nin oyları tavan yapsın diye. Ne oldu peki? HDP’li arkadaşlarımız çatışma bölgesine giderek HDP’li yönetici arkadaşlarımız yaralı askerleri oradan alıp çıkartarak, kendi elleriyle alıp çıkarttılar.”
Demirtaş’ın iddiası yenilir yutulur cinsten değil. Demirtaş, resmen AK Parti’yi siyasi amaçları doğrultusunda silahlı çatışma çıkartmakla suçluyor.
KİM HAKLI?
Başka bir zaman olsa Demirtaş’ın sözleri için kamuoyu, “PKK ağzıyla konuşuyor” der geçerdi... Ancak sosyal medyadaki ve basındaki tepkilere bakıyorum da ortada bildiğimiz pek çok isim Demirtaş’tan bile fazlasını söylüyor...
Diğer cenahta ise dış güçlerden ‘paralel’e yine komplolarla dolu açıklamalar var. Buna göre PKK'yı birileri kışkırtıyor ve Türkiye'nin üzerine salıyor...
Benim kanaatim ise herşey olabilir ama önce en normal sayılabilecek nedenlere bakalım şeklindedir:
Buna göre PKK 2,5 senedir belde/omuzda silah serbestçe dağlarda bayırlarda dolaştı. Devlet, “aman sürece zarar gelmesin” diye PKK’lılara dokunmadı. Örgüt üyeleri yol kapattı, haraç topladı, mahkeme kurdu, heykel dikti, sözde şehitlik açtı, sözde örgüt bayrakları açtı vs. vs. Nevruz’da belki de 1 milyondan fazla insan Diyarbakır meydanını PKK’nın sözde bayrağı ile donattı. Türkiye’nin dört bir yanında meydanlarda sadece bir tek sözde bayrak vardı, o da PKK’nınkiydi...
Şimdi, tüm bunlara bilerek ve isteyerek göz yuman, asker ve polisi sürecin bozulmaması için frenleyen bir devlet eğer seçimlere birkaç ay kala süreci durdurursa, hatta 2,5 yıldır yapmadığı müdahaleleri seçime bir kala yapmaya başlarsa orada elbette çatışma çıkacaktır...
Biliyorsunuz Davutoğlu Hükümeti Nevruz öncesinde örgütün İmralı’daki lideri ile anlaştı ve bu anlaşmanın metni Dolmabahçe Sarayı’nda Başbakan Yardımcısı ve HDP temsilcileri tarafından basın önünde okundu. Taraflar birçok hususta anlaştı ve süreç hızlandırılmıştı. Bu noktada sürece Cumhurbaşkanı Erdoğan müdahale etti ve tüm anlaşmayı bir anda bozuverdi. Ağrı’dan anladığım, sadece Çözüm Süreci seçim nedeniyle askıya alınmadı, aynı zamanda 2,5 yıldır örgüte tanına bazı serbestiler de askıya alındı.
Bunun sonucu ne olur derseniz, doğal olarak çatışmalar artar. Bunun sorumlusu kim, derseniz bunun cevabını kamuoyu çok daha iyi verir... Benim görevim komplo teorilerinden önce, verileri ortaya koymak ve sis perdesini aralayabilmektir...
Erdoğan'ın süreci askıya alması, Hükümet'in bu karara uyması süreci ister istemez etkileyecektir. Buna ister 'hata' deyin, isterse başka bir şey, sonuçta çatışmaların artması riski yükselmiştir. Ancak biz ne dersek diyelim, kamuoyunun şu sıralar her türlü komplo teorisine inanmaya hazır olduğunu da belirtelim...