Ahmet Altan, son kitabı “Ölmek Kolaydır Sevmekten”in bir yerinde Osmanlı ve Bulgar topçu birliklerinin karşılaşmasını anlatıyor.
Osmanlı topçu birlikleri açlıkla boğuşmalarına rağmen günlerce büyük bir
şevkle çarpışıyorlar. Sonra cephe gerisinden “çekilin” diye bir emir
geliyor.
Çekilme emriyle birlikte bir anda maneviyat çöküyor...
Altan’ın deyişiyle “birdenbire uykudan uyanan bir uyurgezer gibi binlerce asker aç olduklarını, uykusuz olduklarını” fark ederek büyük bir korkuya kapılıyorlar.
* * *
Ben bizim bütün bir ülke olarak, aç sefil bırakılmış bu Osmanlı ordusu
gibi olduğumuzu düşünüyorum. Sürekli olarak büyük bir kavga içinde
olduğumuz için, ne kadar içler acısı bir durumda olduğumuzu asla
göremiyoruz...
En olağanüstü şeyleri bile, normal, sıradan bir hadiseden bahseder gibi konuşuyoruz.
* * *
Hükümetin emrindeki bir valinin emriyle bir avuç jandarmanın PKK ile
çarpışmak üzere gönderilmesi, HDP’lilerin kendilerini canlı kalkan
olarak askerler ve militanlar arasına koymaları sonucunda o gencecik
çocukların ölümden dönmeleri bizi dehşete düşürmüyor.
Büyük bir iktidar oyununun piyonları olarak askerlerin hayatlarının orta
yere sürülüverilmesi hiçbirimizi şaşırtmıyor. Bu ülkede kimbilir kaçıncı kez gördüğümüz bir film gibi seyrediyoruz bütün bu olanları...
* * *
Bu ülkedeki bitmez tükenmez kavga hali, bütün bu bağırış çağırış, bütün
bu öfke seli içinde, toplum olarak ne kadar yara aldığımızı, bazı
şeyleri ne büyük bir hızla kaybettiğimizi göremiyoruz.
Dün İspanya’nın Marbella kentinde boğularak ölen üç vatandaşımıza ilişkin haberi okuyunca bir anda irkildim. Türkiye’den İspanya’nın bu sayfiye kentine giden on kişilik sağır ve dilsiz engelli grubundan üç kişi boğularak hayatını kaybetmiş.
Ne yapmış Marbella belediye meclisi biliyor musunuz? Bu olaydan dolayı kentte üç gün yas ilan etmiş. Yabancı medyayı taradım, bizim üç vatandaşımızın ölümünden “trajedi” olarak bahsediyorlar.
* * *
Her yıl bin kişinin boğulduğu, her yıl yedi bin kişinin trafik kazasında öldüğü, her yıl binlerce kişinin iş kazalarında hayatını kaybettiği ve artık bizim bütün bunları fark etmediğimiz benim ülkemin trajedisi nasıl tarif edilebilir acaba?
Geçen gün Ağrı’da olduğu gibi, üç beş oy için askerlerin hayatlarının
tehlikeye atıldığı bir ülkenin trajedisi nasıl anlatılabilir?
Bu ülkedeki bitmek bilmez kavga dövüş haline bir ara verebilirsek, bir
durabilirsek, biz de Osmanlı topçusu gibi, ne kadar korkunç bir durumda
olduğumuzu fark edip dehşete kapılacağız...