CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli
Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu 65'i tutuklu 273
sanıklı ''Ergenekon'' davasının 213'üncü duruşması başladı. Hilmi Özkök,
ifadesinde kuvvet komutanlarının muhtırayı gündeme getirdiğini
doğruladı.
"Ergenekon" davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı
emekli Orgeneral Hilmi Özkök, kendisine 2004 yılının bahar aylarında bir
vasıtayla bir CD geldiğini belirterek, "Bunun içindeki sunumlar
`Ayışığı` ve `Yakamoz` olduğu iddia edilen sunumlardı. Dezenformasyon da
olabilirdi, doğru da olabilirdi. `Ayışığı` ve `Yakamoz` meşru bir belge
olmadığından işlem yapmadım" dedi.
'Ergenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı
emekli Orgeneral Hilmi Özkök, kendisine 2004 yılının bahar aylarında bir
vasıtayla bir CD geldiğini belirterek, ''Bunun içindeki sunumlar
'Ayışığı' ve 'Yakamoz' olduğu iddia edilen sunumlardı. Dezenformasyon da
olabilirdi, doğru da olabilirdi. 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' meşru bir belge
olmadığından işlem yapmadım'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları
Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmada tanık olarak dinlenilen
emekli Orgeneral Hilmi Özkök, askerliğiyle ilgili şahit olduğu şeyleri
anlatacağını ve sorulan sorulara bilgisi dahilinde cevap vereceğini
söyledi.
Özkök, 2002 yılının ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine
atandığını, görevine başlamasından kısa bir süre sonra AK Parti'nin
iktidara geldiğini hatırlatarak, ''Bu, ben dahil olmak üzere Türk
Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluşturdu. Bu kişilerin
eski söylemlerine bakıldığı zaman, 'bir kötüye doğru gidiş olur mu?'
diye endişe ettik. Bunları kendi aramızda da konuştuk. Çeşitli kişiler,
çeşitli fikirler söyledi. Askerlikte herkes hür fikrini söyler. Sonunda
komutanın dediği olur. Benim görüşlerim ile astlarım arasında ayrışmalar
oldu. Bu çok normal'' diye konuştu.
''Ayışığı'' ve ''Yakamoz''
Özkök, o dönemde yoğun bir gündemin olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Bana 2004 yılının bahar aylarında bir vasıtayla bir CD geldi. Bunun
içindeki sunumlar 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' olduğu iddia edilen sunumlardı.
Dezenformasyon da olabilirdi, doğru da olabilirdi. Bu nedenle
astlarımla bile paylaşmadım. Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam
gerekiyordu. Bazen bir fıkra, bazen bir espri, bazen de açıkça, bu
konulardan haberdar olduğumu ifade ettim. Bulunduğumuz makamlar çok
önemli makamlar. Örneğin bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emrinde 300
bin kişi var. Meşru olmayan, gerçek olup olmadığını bilmediğim bir
belgeyle işlem yapamazdım. Bu astlardan şüphe duyduğum anlamına gelir.
Astlara güven vermek çok önemlidir. Benim uçağıma havada yakıt ikmali
yapıldı. Ben cesur olduğumdan mı? Onların eğitimlerine güven duyduğumu
belirtmek için yaptım. 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' meşru bir belge
olmadığından işlem yapmadım.''
Daha sonradan bazı kişilerin emekli olduğunu, bazılarının kaldığını
aktaran Özkök, bu konuların kendisinin emekliliğinden sonra yeniden
gündeme geldiğini söyledi.
''Muhtıra verilmesi yönünde teklifte bulunan oldu mu?''
Özkök, savcılıktaki ifadesinde ''Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem
içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme
organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan
oldu mu? Olduysa kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?'' sorusuna
verdiği cevap okunduğu sırada araya girerek, şunları kaydetti:
''Geçen bir gazeteci burada, bir röportajıma atıfta bulunarak 'Teklif
diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım başka olurdu' dediğimi
belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok
özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma
yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunumda bulunur. Bunun
dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler
aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma ve geri çekilme gibi
birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet, orada böyle bir söz
söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi.''
Emekli Orgeneral İlker Başbuğ duruşma salonuna geldi
Bu arada, duruşmaya verilen kısa aranın ardından davanın tutuklu
sanıklarından eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da
duruşma salonuna geldi. Davada kısa beyanda bulunduktan sonra celselere
katılmayacağını bildiren Başbuğ, yaklaşık 3 aydan sonra ilk defa
duruşmada bulundu.
Evraktaki şema ile bu şema yüzde 90 aynı
Özkök, dosyada bulunan ''Ergenekon'' şemasını inceleyerek, ''Aradan
geçen yıllar ve yaşımı da dikkate alırsanız, bana verilen evraktaki şema
ile bu şema yüzde 90 aynı'' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, MİT tarafından Genelkurmay
Başkanı ve Başbakan'a gönderilen ''Ergenekon'' şeması ve belgelerini
sordu.
Özese, MİT'in mahkemeye gönderdiği yazıda, ''3 Temmuz 2003 tarihli
isimsiz bir yazı ve ekinde 'Ergenekon' lobi belgesi çerçevesinde
hazırlanan şema ve kitapçığın 10 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanı'na
intikal ettirildiğini, aynı kapsamdaki bilgi notunun da 26 Mayıs 2006'da
Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na gönderildiğinin'' yer aldığını
hatırlattı.
Dosyada bulunan ''Ergenekon'' şeması ve ekindeki belgeleri Özkök'e
gösteren Özese, 10 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanı olarak kendisine
sunulan ''Ergenekon'' belgeleri ve şemasıyla aynı olup olmadığını sordu.
Belgeleri inceleyen Özkök, ''Ek-7'de bulunan belge çağrışım yaptırıyor.
Aradan geçen yıllar ve yaşımı da dikkate alırsanız bana verilen
evraktaki şema ile bu şema yüzde 90 aynı'' dedi.
Başkan Özese de Ek-7'de bulunan şemanın, üzerinde isimlerin yer aldığı ''Ergenekon'' şeması olduğunu açıkladı.
Özkök, soru üzerine 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanı'na sunulan şemadan haberi olmadığını söyledi.
MİT tarafından verilen belgenin üzerinde makam, tarih ve imza olmadığını
belirten Özkök, ''Hala üzerinde işlem yapılabilecek bir evrak olarak
düşünmüyorum'' dedi.
MİT tarafından gönderilen bu belgeyle ilgili sorular yönelten Savcı
Mehmet Ali Pekgüzel de ''Ömrünüzü askerlikle geçirmişiniz. 'Ergenekon'
adını, ilk sanıklardan Erol Mütercimler kamuoyuna duyurdu. Bugün İtalya,
Yunanistan gibi NATO ülkelerinde bu tür gizli örgütlenmelerin olduğuna
kimse itiraz etmiyor. 'Ergenekon' örgütünün varlığı konusunda bilginiz
var mı?'' diye sordu.
''Ergenekon'' adını ilk kez MİT'in belgesinde gördüğünü ifade eden
Özkök, ''O zaman tutarsız olarak değerlendirdiğim belge dışında bilgim
yok'' diye konuştu.
Pekgüzel'in ''Ergenekon, yazılı ve görsel basında yer aldı. İçinde
askerlerin olduğu belirtildi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından bunlarla
ilgili bir şey yapıldı mı?'' sorusu üzerine Özkök, kendi döneminde
bilgisi dahilinde böyle bir çalışma yapılmadığını söyledi.
-''Belge tutarsızdı''-
Özkök, Pekgüzel'in ''Bu belgenin arşivlenecek mahiyette olmadığını
söylüyorsunuz. Size MİT tarafından yapılan arzın nasıl olduğu, içeriği
konusunda detaylı bilgi verir misiniz?'' sorusuna da ''Ergenekon
belgesinde büyük tutarsızlık vardı. Askeri yönden olmayan bir mantık
hatası vardı. Şemada kıdemsiz komutanlar kıdemlilerin üstünde yer
alıyordu. Ben belgeyi İstihbarat Başkanı'na gönderdim. İnceler, ciddi
bir durum olursa bana bildirir. Ancak böyle bir şey olmadı. Belgeler
makamında, MİT müsteşarı tarafından kağıt şeklinde verildi'' yanıtını
verdi.
Pekgüzel, 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na
da gönderilen MİT belgesini Genelkurmay Başkanlığı'na sorduklarını,
ancak bunlara rastlanmadığının bildirildiğini söyledi.
Özkök de bunun 2006 yılında kendisine gelmediğini belirterek, o dönemdeki istihbarat başkanını da hatırlamadığını kaydetti.
-Jandarma Genel Komutanlığı'ndaki dinlemeler-
Pekgüzel'in, tutuksuz sanık emekli Orgeneral Şener Eruygur döneminde
Jandarma Genel Komutanlığı'nda yapılan gizli dinlemelerden haberi olup
olmadığını sorduğu Özkök, ''Hayır. Jandarma Genel Komutanlığı'nın
Genelkurmay Başkanlığı ile bağlantısı eğitim ve harekat konusudur''
dedi.
Özkök, Jandarma Genel Komutanlığı'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlı ve
yetkilerinin de fazla olduğunu ifade ederek, ''Onların yapıldığı
duyuluyordu'' dedi.
Pekgüzel'in, dinlemelerin yasal dayanağı olup olmadığına ilişkin sorusuna da Özkök, ''Bilmem mümkün değil'' yanıtını verdi.
Özkök, Pekgüzel'in ''Bülent Arınç, Mehmet Emin Karamehmet, Mustafa
Balbay, Tuncay Özkan ile yapılan görüşmeler var. Bir kısım sesli,
görüntülü kayıtlar, çözümler var. Bunlarla görüşüp görüşmeme konusunda
size bir şey söyledi mi? Size bilgi arzı oldu mu?'' sorusu üzerine,
''Buna benzer görüşmelerin olduğundan bilgim var. Ancak jandarmanın özel
durumu var. Genelkurmay'da gazetecilerle nasıl konuşulacağı konusunda
düzenleme var. Diğer kuvvet komutanları yaptıkları toplantıları bana arz
ederler. Ama jandarmanın toplantılarını bilemem'' şeklinde konuştu.
Yasadışı dinlemelerin yapıldığına ilişkin iddiaların olduğunu, böyle bir
şeyi yapma kabiliyetinin Jandarma Genel Komutanlığı'nda bulunduğunu
belirten Özkök, bunun üzerine Şener Eruygur'a İstihbarat Daire Başkanı
Levent Ersöz ve Teknik İstihbarat Daire Başkanı Hasan Atilla Uğur ile
görüşmek istediğini söylediğini anlattı
Ersöz ve Uğur ile görüştüğünde ''Ellerinde çok büyük bir
kabiliyetlerinin olduğunu, dikkatli olmalarını söylediğini'' aktaran
Özkök, Uğur'un ifadesinde ''Hilmi Özkök, 'sağdan soldan bilgiler ve
dedikodular geliyor. İnansaydım soruşturma başlatırdım' dedi''
şeklindeki beyanlarının olduğunun söylenmesi üzerine ''Böyle bir konuşma
geçmiş olabilir. Dikkatli davranmaları gerektiğini söyledim'' diye
konuştu.
Savcı Pekgüzel'in Ersöz ve Uğur'un mahkemedeki ifadelerinin kendisiyle
ilgili bölümlerini okuyarak, sanıkların yasadışı dinlemelerin
konuşulmadığını söylediklerini belirtmesi üzerine Özkök, şunları
kaydetti:
''Konuşuldu. 'Çok büyük bir kabiliyetiniz var dikkatli olun' dedim.
'Yasadışı bir dinleme yapıyor musunuz?' demedim. Duyumlar olduğunu
belirterek, yapılıyorsa engellemeyi düşündüm. Bir tavsiye
niteliğindeydi. O konuda benim emrimde değillerdi.''
Jandarma Genel Komutanlığı'nın bilgisayarlarında inceleme yapıp,
yapamayacağına ilişkin o dönemki adli müşavire danıştığını belirten
Özkök, müşavirin İçişleri Bakanlığı'na bağlı olduğu için inceleme
yapılamayacağını söylediğini anlattı.
Pekgüzel'in sorusu üzerine Özkök, tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz'ın jandarma tarafından korunduğunu duyduğunu söyledi.
-Hilafetin kaldırılması toplantısı-
Pekgüzel'in 3 Mart 2004 tarihinde Ankara Ticaret Odası'nda hilafetin
kaldırılmasıyla ilgili yapılan toplantıyı hatırlatması üzerine Özkök, o
dönemde görevli olarak İsveç'te olduğunu belirterek, ''Konferansla
ilgili bilgi verilmedi. Benim yerime kuvvet komutanım katıldı. Rahatsız
oldum. 'Keşke gitmeseydiniz' diye ifade kullanmış olabilirim. Kimin
organize ettiğini bilmiyorum. Katılımdan memnun olmadığımı ifade ettim''
şeklinde konuştu.
Soru üzerine, gayri resmi yollardan, imzasız mektup, CD ve benzeri
şekilde Genelkurmay Başkanlığı'na çok sayıda ihbar geldiğini aktaran
Özkök, bunların özel kalemi tarafından seçilerek sunulduğunu, hatta
bazılarının Genelkurmay 2. Başkanı'na danışılarak kendisine sunulduğunu
anlattı.
Özkök, ''İmzalı olmayan bu belgelerle hukuki bir işlem yapmayız. Ancak, ileriki çalışmalarımızda bunları dikkate alırız'' dedi.
-Basındaki yıpratma kampanyaları-
Özkök, daha önce alınan ifadesi okunduğu sırada da basında aleyhine
kampanya yapıldığını ifade ederek, bir gazetenin tanınmış yazarının
kendisi hakkında 18 yıl yurt dışında kaldığı ve ülke gerçeklerinden
haberdar olmadığı şeklinde yazı yazdığını söyledi.
Bunun üzerine, gazeteciyi arayarak bu bilgilerin gerçeği yansıtmadığını
söylediğini belirten Özkök, araştırma yapması durumunda hakkındaki
bilgilere ulaşabileceğini anlattığını kaydetti.
Özkök, ''Genelkurmay Başkanı hakkında yazı yazarken dikkat etmesi
konusunda uyardım. Bu kampanyalar sadece basının kafasından uydurduğu
şeyler değil. Belli mihraklar tarafından kurgulandığını mahkemenin
takdirine bırakıyorum'' diye konuştu.
Duruşma, verilen öğle arasının ardından Özkök'e soruların yöneltilmesiyle devam ediyor.
-''Türk Silahlı Kuvvetleri'nde fikir ayrılıkları her zaman olur'' -
''Ergenekon'' davası kapsamında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay
Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nde
fikir ayrılıkları her zaman olur, ama sonunda komutanın emrini
uygularlar'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları
Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmada tanık olarak dinlenilen eski
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, hilafetin
kaldırılmasının yıl dönümü nedeniyle yapılan toplantıdaki katılımlarla
ilgili soruyu ''Bana karşı bir hareket olarak düşünmedim. Benim yurt
dışında olduğum dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı tüm yetkileri kullanır.
O takdir etmiş, katılım olmuş. AB aleyhine bazı şeyler söylenmiş ve
alkışlanmış. Ben bundan rahatsızlık duydum. Herhangi bir suç unsuru
görmedim'' cevabını verdi.
Savcı Pekgüzel, sanıklardan Hurşit Tolon'un bir ses kaydında ''Çetin'i
severim ama Ankara'ya gitmesini istemem'' dediğini belirterek, Çetin
Doğan'ın Genelkurmay Başkanı olması ihtimali olup olmadığını sordu.
Özkök, buna tanık olarak değil de bilirkişi olarak cevap verebileceğini,
o günkü mevcut şartlarda bunun mümkün olmadığını söyledi.
Mustafa Balbay tarafından yapılan ''Genç subaylar rahatsız'' şeklindeki
haberden sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nde bir çatlak olup olmadığı
yönündeki soruya Özkök, şu cevabı verdi:
''Hayır. Bu konu basına yanlış intikal etti. Benim Başbakan ile
görüştüğüm ve 'genç subaylar rahatsız' dediğim yazıldı. O görüşmede
bizden başka kimse yoktu. Dolayısıyla görüştüğümüz konuyu bilecek kimse
de yoktu. Daha sonra ben bir açıklama yaptım. Yalnız genç subayların
değil, hepimizin rahatsız olduğunu söyledim. Yoksa 'genç subaylar
rahatsız değil' anlamında bir şey söylemedim. Türk Silahlı
Kuvvetleri'nde fikir ayrılıkları her zaman olur ama sonunda komutanın
emrini uygularlar. Bu haberden sonra bir çatlak filan olmadı.''
-''Balbay'ı birinci sınıf gazeteci olarak görüyorum''-
Özkök, Mustafa Balbay ile ilgili ''Balbay'ı birinci sınıf bir gazeteci
olarak görüyordum. Düşüncelerim hala da devam ediyor'' dedi.
''Balbay ile ilgili, darbe planlarıyla ilgili bir şey duydunuz mu?''
sorusuna ''Duymadım'' diyen Özkök, ''Hakkımda yazdığı bazı yazılarından
tedirgin oldum'' diye konuştu.
Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin, ''Bu yazı 'Genç subaylar
rahatsız' haberi miydi?'' sorusunda Özkök, ''O beni hakikaten çok
müşkül durumda bırakacak yazıydı. Çağrıştırdığı ifadeden rahatsız
olduğum için basın toplantısı yaptım'' dedi.
Mustafa Balbay, pek çok haber yaptığını ifade ederek, ''Sizi zaman zaman
üzdüm. Düzeltmemizi isteyip de düzeltilmeyen bir haber oldu mu?'' diye
sordu.
Özkök de, düzeltilmesini istediği bir haberin daha sonra gazetenin küçücük bir köşesinde düzeltildiğini anlattı.
Balbay, kendisinin yazdığı ''Genç subaylar rahatsız'' haberinden sonra
Genelkurmay karargahında Özkök tarafından düzenlenen basın toplantısına
katıldığını ifade ederek, Özkök'ün toplantıdaki açıklamalarının ertesi
gün gazetelerinde manşet olarak yer aldığını söyledi.
Balbay'ın, bunu hatırlayıp hatırlamadığını sorduğu Özkök,
''Anımsamıyorum ama birçok gazete açıklamalarıma manşetten yer verdi''
dedi.
-Kuvvet komutanlarının ısrarcılığı-
Kuvvet komutanları ile Genelkurmay Başkanı'nın konumlarının farklı
olduğunu, Genelkurmay Başkanı'nın yapılan her şeyin politik,
uluslararası ve diğer etkilerini hesaplamak zorunda olduğunu anlatan
Özkök, zaman zaman kuvvet komutanlarının belirli konularda ısrarcı
olmasından sıkıntı duyduğunu kaydetti.
Savcı Pekgüzel'in, ''Kahvaltıda sizi sıkıştırdılar mı?'' sorusu üzerine
Özkök, ''Zaman zaman sıkıştırmalar oluyordu. Normaldir. Ben sıkılsam da,
dinlerdim'' diye konuştu.
''Ayışığı'' ve ''Yakamoz'' başlıklı slaytlar gösterilerek, bu slaytlarda
geçen ''Yetim'', ''Gemi aslanı'' ifadelerinin ne anlama geldiğinin
sorulması üzerine Özkök, bu slaytları incelediğinde ve üzerinde
düşünüldüğünde pek çok şeyin anlamlandırılacağını, örneğin ''Penguen''
ifadesinden deniz kuvvetlerinin, ''Abide''den Yaşar Büyükanıt'ın
kastedildiğini düşündüğünü kaydetti.
''Ayışığı'' ve ''Yakamoz'' konusunun daha sonra yatıştığını belirten
Özkök, ''Bu işlerin buradaki gibi cereyan etmesini engelledim mi,
engellemedim mi bilmiyorum ama komutanın görevi bir şeyin olmasını
engellemektir, bunu yapmaya çalıştım'' dedi. Bazı kişilerin emekli
olduğunu söylediği hatırlatarak, bunların kimler olduğunun sorulması
üzerine Özkök, Aytaç Yalman ve Şener Eruygur'un emekliye ayrıldıkları
ifade etti.
Savcı Pekgüzel'in ''Şener Eruygur'a böyle bir çalışma yapıp, yapmadığını
sordunuz mu?'' şeklindeki soru üzerine Özkök, Eruygur'a sorduğunu,
böyle bir çalışmasının olmadığını söylediğini kaydetti.
''Ayışığı'' ve ''Yakamoz'' slaytlarının kendisine nasıl ulaştırıldığın
sorulması üzerine Özkök, CD olarak geldiğini, çok sayıda benzer şeyin
gönderildiği anlatarak, ''O zamanlar bunların bu kadar önemli olduğunu
fark etmedik'' diye konuştu.
Savcı Pekgüzel'in, 1998 yılında Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde
internet siteleri kurulup kurulmadığını sorduğu Özkök, böyle internet
siteleri olduğunu, ancak suç teşkil edecek yönde yayın yapmadıklarını,
yasal olarak kurulan siteler olduklarını söyledi.
''Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı''nın isminin neden ''Bilgi Destek
Daire Başkanlığı'' olarak değiştirildiğinin sorulması üzerine Özkök,
''Psikolojik Harekat''ın sanki halkı yönlendirmek amaçlıymış gibi yanlış
anlaşıldığını ve kamuoyunda çok yıpratıldığını, bu nedenle ismin
değiştirildiğini kaydetti.
Dursun Çiçek'in ifadesinde, bu sitelerde bilgilendirme amaçlı, beyaz
propaganda yapıldığını söylediğinin hatırlatılması üzerine Özkök,
''Beyaz propaganda mıdır bilmiyorum ama katılıyorum'' dedi.
Savcı Pekgüzel'in, Özden Örnek'in günlüklerinde yer alan 10 Ekim 2004
tarihli Yaşar Büyükanıt'ın zehirlenmesinin düşünüldüğüne ilişkin yazı
olduğunu belirterek, ''Bu konudaki bilginiz nedir?'' sorusunu Özkök,
''Zehirlenme bir efsanedir. Benimle ilgili de söylendi. Sefer tasıyla
yemek getirmemin sağlık nedeniyle olduğunu defalarca söyledim.
Birlikleri geziyorum, oralarda yemek yiyorum beni karargahta mı
zehirleyecekler? Bu Ayışığı, Yakamoz'da 'etkisiz hale getirmek'ten,
'pasifize' etmekten bahsedildiği için böyle bir şey hayal etmiş
olmalılar'' şeklinde cevapladı.
''Ergenekon'' davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı
emekli Orgeneral Hilmi Özkök, ''(Yakamoz ve Ayışığı planlarındaki
ifadeler) Bunların bir asker elinden çıktığını bana gösterdi'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tanık olarak dinlenilen
Özkök, tutuklu yargılanan emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un avukatı
İlkay Sezer'in sorusu üzerine, ''İlker Başbuğ'un, Genelkurmay 2. Başkanı
ve 1. Ordu Komutanı olmasını ben istedim'' dedi.
Özkök, Genelkurmay Başkanlığı'ndaki internet siteleriyle ilgili soru
üzerine de, 1998 yılında Genelkurmay 2. Başkanı iken internet
sitelerinin açılmasının kendi yetkisinde olduğunu belirterek,
''İçeriğinde suç teşkil edecek bir şey varsa, ben böyle bir emir
vermedim'' diye konuştu.
''İrtica.org'' isminin neden tercih edildiği şeklindeki soru üzerine
Özkök, ''İrtica Silahlı Kuvvetler için her zaman bir tehdittir. Ama bunu
bir siyasi parti ile ilişkilendirmek TSK'nın görevi değildir. Siyasi
partilerin görevidir. Bunu hükümetle ve siyasi bir partiyle
ilişkilendirecek yazı yazılmamıştır'' diye konuştu.
Özkök, kendisinin, ''irtica.org'' adıyla bir site kurulması için emir vermediğini anlattı.
Emekli Orgeneral Özkök, Yakamoz ve Ayışığı planlarındaki ifadelere
ilişkin bir soru üzerine de, ''Bunların bir asker elinden çıktığını bana
gösterdi. Slaytlarda bir asker şeyi vardı'' dedi.
Mahkeme heyeti, Özkök'ün ifadesinin alınmasına ara vererek, duruşmayı yarına erteledi.
Yarınki duruşmada Özkök'e soru yöneltilmesinin tamamlanmasının ardından, Mehmet Eymür'ün dinlenileceği öğrenildi.