Bugün anlaşılıyor ki bunun gündemde kalmasının bir nedeni var. Gerçekler yalanlarla kapatılmaya çalışılmış ancak hakikat gün gün kendi yüzünü gösterme doğruluğundan vazgeçmemişti. Tıpkı Uludere’de yaşananlar gibi.
Bugün sizlerle olayın ilk gününden sonra siyasilerin yaptığı açıklamaları paylaşıp ardından geldiğimiz nokta hakkında birkaç satır bir şeyler söylemek istiyorum.
Olayın ilk günü konuşan isimlerden biri AK Partili Ömer Çelik’ti.
Çelik, “Türkiye yüzde yüz haklı. Suriye, Türk uçağını düşürerek,
uluslararası topluma, uluslararası hukuka, bölge ülkelerine,
uluslararası meşruiyete ve NATO'ya saldırmıştır. Bu olaydan sonra başka
bir aşamaya geçilmiştir. Bazı Türk gazetecilerin Türkiye suçlu anlamına
gelen açıklamalar yapması utanç verici” dedi.
Çelik tıpkı parti lideri gibi olayın ilk günü suçluyu bulmuş, basın
mensuplarını suçlamıştı. Gerçi buna da şükürdü. Çünkü birkaç gün sonra
lideri, ülkenin başbakanı Tayyip Erdoğan bununla da kalmayacak,
Türkiye’nin yaptığını eleştiren gazetecileri “vatan hainliğiyle”
suçlayacaktı.
Erdoğan muhalefet liderlerini çağırıp kendilerine bilgi verdi.
Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada Suriye’ye
nota verildiği olayın kabul edilemez olduğu vurgulandı. Bakan
Davutoğlu’nun da uluslararası devletleri konuyla ilgili hemen
bilgilendirdiği açıklandı. Uçak Suriye karasularını iki kez kısa zamanlı
ihlal etmiş ancak bunun farkına varılarak derhal bölgeden
uzaklaştırılmış. Ardından da uluslararası sularda hiçbir uyarı
yapılmadan uçağımız düşürülmüş. Bakanlık’ta tüm bilgi ve belgeler
bulunuyormuş.Yapılan açıklama genel hatlarıyla böyleydi.
Dışişlerinin bu açıklamasının ardından bir açıklama da Suriye’den geldi. Suriye olayın bir saldırı değil kaza olduğunu bildirdi.
Aynı gün Amerika da olayı küstah ve kabul edilemez bulduğunu açıkladı.
Ve ardından NATO ve Birleşmiş Milletler’i olağanüstü toplantıya çağırdık. Toplantı olağanüstü olmadı ama NATO, Suriye’nin yaptığının kabul edilmeyeceğini açıkladı.
Tüm bu açıklamalara rağmen asıl büyük gün bekleniyordu. Başbakan Erdoğan konuyla ilgili hiç konuşmamıştı ve ilk kez grup toplantısında konuşacaktı. Ve mikrofon Başbakan’daydı:
“Uçağımıza uluslararası hava sahasında saldırı düzenlenmiştir. Altını çizerek söylüyorum. Suriye kara sularında uçağımız vurulmamıştır, uluslararası sularda vurulmuştur. Bunun bilinmesi lazım, bunun saptırma gayreti içinde olan içeride ve dışarıdakiler var.
Türkiye’nin dostluğu ne kadar değerliyse, herkes bilsin ki Türkiye’nin gazabı da o kadar şiddetlidir. Yumuşak başlılığımız uysal koyun olduğumuz anlamına gelmez. Bu birilerini aldatmasın. Sağduyulu olmamız acziyet gibi algılanmasın.
Suriye’nin uluslararası hava sahasında bunları özellikle iyi bilmenizi, milletimin iyi bilmesini özellikle arzuluyorum. Çünkü hedef saptırmaya gayret eden bazı köşe yazarları görüyorum. Sanki bu ülkenin evladı değil bunlar ve bunu bu kadar insafsızca fütursuzca yapıyorlar. Bütün her şey radar tesbitleri ortadayken... Tek başına uçan, hasmane bir görevi bulunmayan, tehdit oluşturmayan bir keşif uçağımıza, eğitim test uçuşları da yapan uçağımızı düşürdükleri bu olayda Türkiye haklıdır.
Türkiye’nin Suriye politikasını cahilce eleştirenler..., Kendi tarihinden ecdadından bihaber olanlar işte bizim AK Parti’nin Suriye politikasını doğru analiz edemezler.”
Başbakan’ın satır satır hamaset kokan konuşması özetle böyleydi.
Kamuoyu bir yandan bu gelişmeleri izlerken öte taraftan pilotların durumunu merak ediyordu. Aramalar günlerce sürmesine rağmen pilotlara ulaşılamaması başta aileleri olmak üzere milyonları tedirgin ediyordu.
Günler sonra Amerikalıların yardımıyla pilotlarımız bulundu. Denizden çıkarıldılar. Otopsileri yapıldı. Ancak otopsi raporunun kamuoyuna açıklanmayacağı ilan edildi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ailelere saygı gereği böyle bir karar aldıklarını söylese de bu gerekçe adı altında bazı gerçeklerin saklandığı anlaşılıyordu.
Bugün gelinen nokta ise şu;: Uçağın enkazının tamamına yakını çıkartıldı. Yapılan incelemeler sonrası uçağın füze ya da bombayla düşürülmediği anlaşıldı. Birkaç gündür ortaya çıkan yeni bilgi ise uçağımızın uluslararası sularda değil Suriye karasularında düşürüldüğü yönündeydi.
Hamasi duygularla ülke yönetenleri, açıklama yapıp birilerini vatan haini ilan edenleri askerî bürokratları kandırmıştı. Hava Kuvvetleri Genelkurmay’ı, Genelkurmay hükümeti, hükümet de bizi ve dünyayı kandırmıştı.
Doğrusu ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorduğu gibi insan merak ediyor. Uçak sapanla mı düşürüldü, terlikle mi?
Sayın Başbakan...
Vatan haini ilan ettiğiniz bizler merak ediyoruz. Uçak nasıl düştü? Elinizdeki bilgi, belgeler, haritalar nerede? Radar kayıtlarını, haritalarını neden açıklamıyorsunuz?
Kimin vatan haini, kimin vatansever olduğu ortaya çıkacağı için bu haritalar saklanıyor olabilir mi?
NOT: Çok saygı duyduğum ve değer verdiğim Fehmi Koru üstadım, Taraf’ın son üç günkü Suriye haberlerini “yeni gazetecilik” diyerek eleştirmiş. Sadece şunu söyleyeyim. Haritalar, belgeler, radar kayıtları nerede Fehmi Abi? Niçin açıklanamıyor? Biz Genelkurmay’ın “yalanlama, açıklama” adı altında çok yalan söylediğine şahit olduk. Son beş yılımız bu mücadeleyle geçti. Yazdığım haberin kaynaklarına gelince; asker ve de AK Partili ÜST düzey yetkililer. Sayın Cumhurbaşkanı’na çok yakınsınız. Hava Kuvvetleri Komutanı’na neler söylediğini sanırım size anlatır? Sizden de artık biz öğreniriz.