Emekli
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök geçtiğimiz hafta hayatının en zor
günlerinden birini geçirdi. Ergenekon Davası’nda tanık olarak mahkeme
karşısında ifade veren Özkök, hakikaten kolay yapılamayacak bir şeyi
başardı.
|
|
|
Bir yanda hukukun üstünlüğüne olan
inancı, öbür yanda silah arkadaşları duruyordu. Kabahatmiş gibi yüzüne
vurulan demokratlığına başka sıfatlar ekleyerek hakkında kara
propagandaya girişecekler elleri tetikte bekliyordu. En zor dönemde
vazife üstlenen komutan nitelemesini hak edecek şartlarda dört yıl
geçirmişti. Muhatap olduğu linç kampanyasına malzeme taşıyan astlarını
bile bir kalemde silip atmamaya çalışıyor; adaletin gerçekleşmesine
katkı sunmaya çabalarken onları da kırmamaya özen gösteriyordu.
Balyoz’un rutin plan semineri olmadığını, gerçek kişi ve kurum
isimlerinin kullanılmasıyla sınırın aşıldığını en yetkili ağız olarak
beyan ediyordu. Gerçekliği bilirkişi raporları ve mahkeme kararı ile
ispat edilen Darbe Günlükleri’nde anlatılanları ilk elden doğruluyordu.
Birlikte çalıştığı komutanların bir yıllık AK Parti Hükümeti’ni yıkmak
için muhtırayı bile telaffuz ettiğini sözünü sakınmadan söylüyordu.
Ülkenin hem de 27 Mayıs türü bir darbeye doğru sürüklenmesi için
yürütülen psikolojik harp uygulamalarını bizzat maruz kaldıklarıyla
birlikte kayda geçiriyordu. Ayışığı ve Yakamoz planlarından haberdar
olduğunu ve muhatapları uyarmak dışında elinden bir şey gelmediğini
anlıyorduk. Darbeye direnen Özkök’e karşı linç kampanyasında görev alan medya mensupları elbette mahkemede söylediklerinden de hoşnut olmadı. Tanıklığını çarpıtmayı ya da kendisini yıpratmayı denediler. En trajikomiği ise ‘gereğini yapmadın, o zaman suç ortağısın’ savunması. Kuvvet komutanlarının blok olarak hareket ettiği, medyanın darbe tamtamı çaldığı, komutanları soruşturmaya kalkan savcıların yargısız infazla hayatının karartıldığı ortamda bundan daha fazla ne yapılabilirdi? Cuntalara karşı tek başına psikolojik harekât uygulayıp, başarı elde ettiği için takdiri, ama daha önemlisi ülkeyi uçurumun kenarından aldığı için teşekkürü hak ediyor. O muhataralı günlerde hakaret edenler, bugün ifadeleri arasından kendilerine dair hüsnü şehadet kırıntıları bulmak için uğraşıyor. Lanetlendiklerini unutup ‘bakın bana gazeteci dedi’ gibi şirinlik yapıyorlar. Silivri’deki duruşma Hilmi Paşa’nın kariyerinin finali oldu. Tarih ve millet onun hakkında şahitlik yapması gerektiğinde sonucu hep birlikte göreceğiz. | |
Harbiye, askerlik, askeriye, savunma ile ilgili tüm gelişmeler, eleştiriler, asker-siyaset ilişkisi, askeri operasyonlar, gibi ve benzeri haberler, köşe yazıları, dosyalar buradan aktarılmaya çalışılacak.