Büyük kelimeler, büyük dekorlar gibidir. Arkalarında neler saklı olduğunu bilemezsiniz.
Onun için ben “vatan”, “millet” laflarını duyduğumda daha dikkatli bakarım. Neden bazı insanlar “vatanı” diğerlerinden daha çok sevmek istiyorlar diye merak ederim doğrusu.
Neden bir general bu vatanı bizim Laz bakkaldan daha çok sevsin?
Ya da niye bizi “daha çok sevdiğine” inandırmaya uğraşsın?
Bu Ergenekon çetesinin yöneticilerinin ağzından da “vatan, millet” lafları hiç düşmüyor.
Bu sözlerin ardına baktığınızda ise hiç tahmin etmediğiniz bir şey görüyorsunuz. Milyonlarca sahipsiz dolar. Ve, bu milyonları keyiflerince dağıtıyorlar.
Sadece bizim iki gün yayımladığımız haberlerde, Hakan Şanlı adındaki bir başka Ergenekon sanığına generallerin 2,7 milyon dolar ödedikleri anlaşılıyor.
Bir buçuk milyon dolarını generaller kendi “şahsi hesaplarından” Şanlı’nın hesabına aktarmışlar. 1,2 milyon doları da bir başçavuş “elden” ödemiş, karşılığında da fatura falan istememiş. Tabii ilk aklımıza gelen, generallerin “şahsi hesaplarında” bu kadar paranın nasıl bulunduğu.
Paranın generallerin şahsi hesabından gittiği kesin, çünkü bu işleri izlemekle yükümlü devlet kuruluşu bunu araştırıp belgelendirmiş.
Generallerin maaşları belli. Hesaplarında nasıl milyonlarca dolar oluyor? Eğer bu paralar “örtülü ödenek” denilen şeyse, örtülü ödenek paraları neden onların “şahsi hesaplarında” duruyor? Generallerin hesaplarında o kadar çok para bulunmasının hiçbir “yasal” açıklaması yok.
Bu, sadece bizim bugüne dek görebildiğimiz kısmı.
Bu kısmı bile yeterince şaşırtıcı ama sanırım “buzdağının” altında daha epeyce para yatıyor. “Vatan” kelimesinden oluşan dekoru kenara çekince ardından dolar işaretleri çıkıyor. Ben taa baştan beri bütün bu “darbe” işlerinin bir de ekonomik boyutu olduğuna inanıyorum. Bunu en iyi 28 Şubat’ta görmüştük. Darbecileri destekleyenlere bankaları soyma “ayrıcalığı” tanınmıştı. Onlar da rahat rahat soymuşlardı. Şimdi Ergenekon’un ardından da büyük bir finans ağı çıkıyor. Milyonlarca dolarlar, şirketler, faturasız ödemeler, gizli ortaklıklar...
Susurluk ve Ergenekon türündeki devlet içinde oluşan çetelerin üyelerinden bir kısmı “karanlık” işlere de bulaşıyorlar.
Ergenekon iddianamesinde, iki “Mehmet”in uyuşturucu işini devletin örgütlemesini sağladıkları söyleniyor. Sözü edilen uyuşturucunun getirdiği para yirmi milyar dolar. Büyük bir ihtimalle, birbirlerini vurup öldürmelerinin nedeni de bu çaptaki büyük paraların paylaşımı sırasında ortaya çıkan sorunlar.
Ergenekon’un arkasından ise “uluslararası” bir finans ağının çıkacağını sanıyorum. Irak çöllerinden Londra’nın bankalarına ulaşan bir şirketler zinciri çıkacak herhalde karşımıza. Bu şirketlerde Ergenekon’un önde gelen isimlerinin ortaklıklarını ise henüz tam bilmiyoruz. Ama bunların işaretleri iddianamede yer alıyor.
Fenerbahçe tribünlerini bile “darbe” planları çerçevesinde kullanma cinliğinin ardında “iktidar tutkusu” ve milyonlarca doların sağladığı kuşkulu zenginlik kaynağını koruma arzusu var. Düşünsenize, Fenerbahçe taraftarlarına işlerine yarayacak pankartlar astırmışlar. O taraftarlar gönülden bir coşkuyla pankart açarken o pankartları kimlerin açtırdığını bilmiyorlar.
Ergenekon ve Susurluk’un sadece “para” ayağı yok, bir de “spor” ayağı bulunuyor. Yakında bu da ortaya çıkacaktır. Ben Mehmet Ağar’ın Galatasaray’ın Florya tesislerinde basın toplantısı yaptığını hatırlıyorum mesela. Gazetelerde resimleri çıkmıştı. Beşiktaş’ın Alaattin Çakıcı’ya “vize” alması için belge verdiği de yayımlandı gazetelerde. Ben Galatasaraylıyım.
Ağar’ın basın toplantısı beni utandırmıştı, benim takımımın niye böyle bir işe bulaştığını anlamamıştım. Diğer karışık ilişkilerin de gerçek Fenerbahçelilerle, Beşiktaşlıları gönülden üzdüğüne eminim.
Üstelik bunlar gazetelerin çeşitli nedenlerle hiç dokunmadıkları ve hep karanlıkta kalan konular. Biz sevdiğimiz takımın maçını heyecandan yerimizde duramadan seyrederken, arkada birileri bambaşka işler için kullanıyor o kulüpleri. Sadece üç büyükleri değil. Diğer takımların da bu tür ilişkileri olması kuvvetle muhtemel.
Türkiye’yi çok kirlettiler.
Neredeyse temiz hiçbir şey bırakmadılar.
Arınabilmek için her yana bakmamız gerekiyor. Baktığımız her yerde de para ve iktidar ilişkilerini göreceğiz.
Türkiye biraz daha gecikseydi bunlar tribünleri “en büyük Ergenekon, başka büyük yok” diye bağırtacaklardı herhalde. Ve seyirciler bağırırken onlar milyon dolarlık banka hesaplarına sahip olacaklardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder