Dün televizyonlar 2. Ergenekon iddianamesinden çarpıcı paragrafları ekrandan faş ederken Demirel’in evinde yaşadığımız bir sahneyi anımsadım.Bir 12 Mart sohbetinin sonunda Demirel ayağa kalkıp kütüphanesine gitmiş, bir kitap çekip okumuştu:“’Halaskâr Zabitan!..’ İşte yaşadığımız her şey, buradan başlıyor.”
* * *
“Halaskâr Zabitan”, 20. yüzyıl başında ”Memleket elden gidiyor” diyerek bir araya gelen ve iktidarı devirmek üzere muhtıra veren ilk “kurtarıcı” subay grubuydu.“Bu idarede memleket ağır bir buhran geçiriyor. Vatanı kurtarmak yine en çok zabitana düşüyor” diyen bir bildiri yayımlamışlardı.Örgütün belirleyici özelliği, vatanın tehlikede olduğunun hissedildiği her an ve yerde yönetime müdahale tutkusuydu.Koşullar elvermiyorsa, darbe koşullarını bizzat yaratarak...Silah üzerine yemin edip muhalifleri suikastlarla ortadan kaldırarak...Her tür yasadışı yöntemi ve suç örgütünü pervasızca kullanarak...Koşullar olgunlaştığında silahla yönetime el koyarak...
* * *
Osmanlı’nın son döneminde uç veren bu damar, cumhuriyete aynen devroldu. Orduyu ülkenin asli sahibi sayan, Meclis’e, hükümete, halkoyuna güvenmeyen, cumhuriyeti koruma gerekçesiyle askeri müdahaleyi meşru gören bir siyasi kültür oluştu.O akım, 1912’dekine tıpatıp benzeyen söylem ve yöntemlerle, 4 kez yönetime el koydu.Amaca ulaşamadan yakalandığında ise “9 Subay olayı”, “Talat Aydemir isyanı” gibi davalarda yargılanıp mahkûm oldu.Ama son 100 yılda hiç bugünkü kadar kapsamlı bir şekilde ortaya çıkarılıp yargılanmadı.“Ergenekon”, özellikle 2. iddianamesiyle, bizim beklediğimiz anlamda bir “derin devlet sorgulaması”na değil, “Halaskar Zabitan geleneğinin tasfiyesi”ne benziyor.Yani 50-60 yıllık kontrgerilla değil, son 5-6 yıldaki AKP’ye yönelik darbe girişimleri yargılanıyor.
* * *
İddianameyi etraflıca incelemeden yorum yapmak, yargılanan herkesi bu suçlamanın içine sokmak doğru değil.Davanın siyasi yanını görmezden gelmek de kolay değil.Bunları önümüzdeki dönem daha çok tartışacağız.Ancak bu tarihi davanın şimdiden “Halaskâr Zabitan” geleneğine büyük darbe vurduğu kesin...Yıllar süreceği anlaşılan yargılama süreci, asırlık bir geleneği sorgulayacak, dayanaklarını, yöntemlerini sergileyecek, kısmen tasfiye edecektir.Peki darbeci geleneği tümden tarihe gömecek midir?Zor.Ergenekon dersi, yeni darbe heveslilerini uzunca bir süre caydırabilir, ama orduyu ebediyen kışlasına yollayacak formül, Silivri’den değil, Ankara’dan çıkmalıdır. Çünkü kalıcı çözüm, bu tür yapılanmaları üreten siyasal yaşamın tam demokratikleşmesinden geçiyor.Dengeleri sağlam kurulmuş bir hukuk devleti... Askere rol bırakmayacak yasal dayanaklar...Kişisel özgürlüklerin tam güvence altında olması...Meclis’te önüne barajlar konmamış bir parti temsili... Hükümetin tek parti iktidarına dönüşmesini engelleyen ve kendi içinde alternatif üretebilen bir siyaset düzeni...Özgürce işleyen bir medya ortamı... Yeni Ergenekon’lar doğmamasının koşulları bunlar...
* * *
“Halaskâr Zabitan”, 20. yüzyıl başında ”Memleket elden gidiyor” diyerek bir araya gelen ve iktidarı devirmek üzere muhtıra veren ilk “kurtarıcı” subay grubuydu.“Bu idarede memleket ağır bir buhran geçiriyor. Vatanı kurtarmak yine en çok zabitana düşüyor” diyen bir bildiri yayımlamışlardı.Örgütün belirleyici özelliği, vatanın tehlikede olduğunun hissedildiği her an ve yerde yönetime müdahale tutkusuydu.Koşullar elvermiyorsa, darbe koşullarını bizzat yaratarak...Silah üzerine yemin edip muhalifleri suikastlarla ortadan kaldırarak...Her tür yasadışı yöntemi ve suç örgütünü pervasızca kullanarak...Koşullar olgunlaştığında silahla yönetime el koyarak...
* * *
Osmanlı’nın son döneminde uç veren bu damar, cumhuriyete aynen devroldu. Orduyu ülkenin asli sahibi sayan, Meclis’e, hükümete, halkoyuna güvenmeyen, cumhuriyeti koruma gerekçesiyle askeri müdahaleyi meşru gören bir siyasi kültür oluştu.O akım, 1912’dekine tıpatıp benzeyen söylem ve yöntemlerle, 4 kez yönetime el koydu.Amaca ulaşamadan yakalandığında ise “9 Subay olayı”, “Talat Aydemir isyanı” gibi davalarda yargılanıp mahkûm oldu.Ama son 100 yılda hiç bugünkü kadar kapsamlı bir şekilde ortaya çıkarılıp yargılanmadı.“Ergenekon”, özellikle 2. iddianamesiyle, bizim beklediğimiz anlamda bir “derin devlet sorgulaması”na değil, “Halaskar Zabitan geleneğinin tasfiyesi”ne benziyor.Yani 50-60 yıllık kontrgerilla değil, son 5-6 yıldaki AKP’ye yönelik darbe girişimleri yargılanıyor.
* * *
İddianameyi etraflıca incelemeden yorum yapmak, yargılanan herkesi bu suçlamanın içine sokmak doğru değil.Davanın siyasi yanını görmezden gelmek de kolay değil.Bunları önümüzdeki dönem daha çok tartışacağız.Ancak bu tarihi davanın şimdiden “Halaskâr Zabitan” geleneğine büyük darbe vurduğu kesin...Yıllar süreceği anlaşılan yargılama süreci, asırlık bir geleneği sorgulayacak, dayanaklarını, yöntemlerini sergileyecek, kısmen tasfiye edecektir.Peki darbeci geleneği tümden tarihe gömecek midir?Zor.Ergenekon dersi, yeni darbe heveslilerini uzunca bir süre caydırabilir, ama orduyu ebediyen kışlasına yollayacak formül, Silivri’den değil, Ankara’dan çıkmalıdır. Çünkü kalıcı çözüm, bu tür yapılanmaları üreten siyasal yaşamın tam demokratikleşmesinden geçiyor.Dengeleri sağlam kurulmuş bir hukuk devleti... Askere rol bırakmayacak yasal dayanaklar...Kişisel özgürlüklerin tam güvence altında olması...Meclis’te önüne barajlar konmamış bir parti temsili... Hükümetin tek parti iktidarına dönüşmesini engelleyen ve kendi içinde alternatif üretebilen bir siyaset düzeni...Özgürce işleyen bir medya ortamı... Yeni Ergenekon’lar doğmamasının koşulları bunlar...
Sorun da burada:Ergenekon’u tasfiye edenler, bu bahsettiklerimizin güvencesi gibi görünüyor mu size?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder