Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi, meslektaşımız Mustafa Balbay’a ait olduğu öne sürülen günlükler nedeniyle dönemin Genelkurmay Başkanı, emekli Org. Hilmi Özkök ve yine o dönemin kuvvet komutanları gündemde.CNN Türk’te Murat Yetkin’le birlikte yaptığımız “Ankara Kulisi” programında değerli meslektaşlarımız, Cüneyt Arcayürek, Mehmet Yılmaz, Mustafa Karaalioğlu ve Hüseyin Gülerce ile bu konuyu enine boyuna tartıştık.
Programda, 2003-2004 döneminde, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün demokratik tutumuna vurgu yapılırken, mahkemeden davet alırsa “tanık veya sanık” sıfatıyla icabet edeceğine ilişkin beyanı üzerinde duruldu. Mesleğimizin duayenlerinden, Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek, “Özkök Paşa’nın darbe girişimlerinden haberdar olduğu söylendiğine göre, neden o komutanları görevden almak için girişimde bulunmadı veya ‘Başbakan’a bizim yapıda bu tür gelişmeler var’ demedi” eleştirisinde bulundu.
Programda, 2003-2004 döneminde, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün demokratik tutumuna vurgu yapılırken, mahkemeden davet alırsa “tanık veya sanık” sıfatıyla icabet edeceğine ilişkin beyanı üzerinde duruldu. Mesleğimizin duayenlerinden, Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek, “Özkök Paşa’nın darbe girişimlerinden haberdar olduğu söylendiğine göre, neden o komutanları görevden almak için girişimde bulunmadı veya ‘Başbakan’a bizim yapıda bu tür gelişmeler var’ demedi” eleştirisinde bulundu.
Hilmi Özkök Paşa, dünkü görüşmemizde, bu konuda konuşmasının uygun olmayacağını, konunun yargı aşamasında olduğunu ve ayrıca ortaya çıkan günlüklerin bir resmiyet kazanmadığını söylemekle yetindi. O dönemde basında kendisine yönelik çok ağır, haksız ve dayanaksız eleştiriler, hatta hakaret sayılabilecek yorumlar yapıldığını, bu haksız eleştirileri demokratik bir sabırla karşıladığını, basının bu tutumuna karşı bir serzenişte bulunmasının hakkı olduğunu ifade etti. Özkök Paşa, henüz savcılık veya mahkemeden bir davet almadığını söyledi.
‘Genç subaylar artık farklı’
Bu tartışmalar içinde Balbay’ın “Genç subaylar rahatsız” haberi en çok konuşulan konulardan biriydi. Özkök Paşa, Türkiye’de artık darbe döneminin kapandığı görüşünü yinelerken, bu görüşünün dayanaklarını da özetledi. TSK’daki genç nesli değerlendirdi. Özkök, darbe döneminin kapanmasının en önemli nedeninin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) entelektüel düzeyindeki ilerleme olduğunu vurgulayarak şu analizi yaptı:
“Darbe döneminin kapanmasının en önemli nedeni TSK’nın ulaştığı entelektüel seviyedir. TSK’daki genç nesil -bizden sonraki kuşağı da genç subaylar saymak lazım- farklı düşünüyorlar, daha demokratik düşünüyorlar. Çünkü çok iyi eğitim alıyorlar. Çok iyi lisan biliyorlar. Dünyayı çok iyi izliyorlar. Nerede ne oluyor, nereye doğru gidiyor, biliyorlar. NATO’da görev yapıyorlar. NATO’culuk denilirdi, orada görev yapanlara farklı yaklaşımlar olurdu. Oysa NATO’da görev yapmak subayların ufkunu açıyor. Dünyayı daha doğru anlamalarını, olayları daha iyi izlemelerini sağlıyor.”
Gelişmişlik düzeyi
Özkök Paşa, darbeler ile ülkelerin gelişmişlik düzeyi arasında da bağlantı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:“Darbeler dönemi kapanmıştır derken milli güç unsurlarının gelişmişlik düzeyine dikkat çekmek istedim. Ekonomik, sosyal açıdan gelişmiş ülkelerde bu tür olaylar olmuyor. Türkiye’de de artık milli güç unsurları, ekonomik düzey, eğitim seviyesi başta olmak üzere gelişti. Bu da önemli bir faktördür.”
Teknolojinin etkisi
Özkök, darbeler döneminin kapanması nedenlerinden biri olarak da teknolojideki gelişmeleri gösterdi ve şöyle dedi:“Günümüz teknolojisi de önemli faktördür. Artık her şey çok kolay her yere ulaşıyor. Artık bilinmeyen, gizli tutulabilen bir şey yok. Hemen internete düşüyor. Bu da frenleyici bir unsurdur. Hem dünyanın izlenmesi, gelişmelerden yararlanılması kolay hale gelmiş hem de teknolojisi bu konuda caydırıcı bir unsur olmuştur.”Değişim KomutanlığıÖzkök Paşa, geçmişten ders almanın da çok önemli olduğunu ve günümüzde alınması gereken derslerin bilimsel çalışmalarla ortaya konulduğunu söyledi. Özkök, NATO’dan örnek vererek şöyle konuştu :
“Artık geçmişten bilimsel dersler alınıyor. NATO bünyesinde ‘Değişim Komutanlığı’ kuruldu. Burada geçmişle ilgili bilimsel çalışmalar yapılıyor ve alınacak dersler bilimsel bir yaklaşımla ortaya konuluyor. Bu, geçmişten alınacak dersleri ve doğru değerlendirilmesini kolaylaştırıyor.”
‘Allah’a havale artık yok’
Hilmi Özkök Paşa, darbeler döneminin kapanması nedenlerini özetlerken, halktaki değişimin ve gelişmenin de çok önemli olduğunu vurguladı. Şu değerlendirmeyi yaptı:“Halktaki gelişme de çok önemli. Demokrasiyi algılama seviyesindeki yükselme önemli bir faktör. Eskiden hep vekâlet verirdi. Başkalarından beklerdi. Allah’ı vekil yaptı, TSK’yı vekil yaptı; milletvekillerini vekil yaptı, Ama artık vekâlet sistemini geride bırakıyor, siyasete doğrudan katılıyor, ağırlığını doğrudan koyuyor. Sadece seçimden seçime oy kullanarak değil, sürece doğrudan katılarak, demokratik biçimde tavrını, tepkisini koyuyor.”
‘Mitingler demokratikti’
Özkök Paşa, halkın demokrasiye doğrudan katılımı ve tavrını koyması konusunda ünlü Cumhuriyet mitinglerini örnek gösterdi ve şu analizi yaptı:“Cumhuriyet mitinglerinde bunu gördük. Halk doğrudan ve demokratik biçimde tavrını gösterdi. Ben o mitingleri çok destekledim. Cumhuriyet mitinglerinde halk, rejimi korumak için demokratik bir davranış gösterdi. Bazıları Ergenekon’la ilişkilendirdiler. İçlerine bazı farklı gruplar da girmiş olabilir ama onlar çok küçük gruplardı. Ben o mitingleri gördüm. Pırıl pırıl insanlar geldiler, demokratik tavırlarını gösterdiler. Danıştay’a yapılan o menfur saldırıdan sonra halk demokratik tepkisini göstermişti. Ben o zaman da bu yorumu yaptım ama yanlış anlaşıldı. O olayda da halkın doğrudan gösterdiği demokratik bir tepkiydi. Ben, ‘umarım bu tür tepkiler devamlı olur’ derken halkın demokratik yollardan davasına sahip çıkmasının önemini vurgulamak istemiştim. Bu demokrasi seviyesi bakımından olumlu bir şeydir.”
Atatürk ve AB değerleri
Özkök, Türkiye’nin evrensel demokrasi değerlerini hedeflemesi gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu:“Şimdi AB değerleri diyoruz. Bunlar gerçekten birçok ülkenin evrensel değerler olarak gördüğü, kabul ettiği ve uyguladığı değerlerdir. Türkiye de bugün müzakere eden ülke konumunda. Ben, ‘her şeyi AB istiyor, Türkiye de yapıyor’ anlamında görmüyorum. Halkımız bu değerlere layık olduğu için, bunların hedeflenmesi gerekiyor. Ve ülkenin kendi koşullarına göre yapılıyor. Bu doğaldır. Her ülke kendi koşullarına göre bu değerlere ulaşmaya çalışıyor. Türkiye de öyle yapıyor. Atatürk’ü düşünelim. Atatürk Batı’yı hedeflemiştir. Ama onlar istiyor diye veya AB’yi gördüğü için değil, halkını bu değerlere layık gördüğü için Batı’yı göstermiştir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder