Rahmetli Attila İlhan’ın dediği gibi, ‘gel de gülme...’
İçinde bazı ‘gazeteci’lerin de yer aldığı 2003-2004 darbe girişimilerini Aydın Doğan önlemiş. Bunu, Aydın Doğan’dan maaş alan bir şahıs söylüyor. Bu şahıs ne demek istiyor? Daha doğrusu, bu şahıs ne dediğini biliyor mu?
Kaç gündür, bir ‘gazeteci’nin ortaya saçılan günlüklerini konuşuyoruz. Mustafa Balbay adı verilen bu ‘gazeteci’, vaktiyle o karargah senin bu karargah benim, o darbe hücresi senin, bu darbe hücresi benim, dolaşıp durmuş...
Darbeci paşalarla görüşmüş. Onlara sorular sormuş. Hedef ve istikamet göstermiş. Sonra da marifetlerini günü gününe ‘ruzname’sine dercetmiş ve ortaya, okumaya doyamayacağınız güzellikte bir ‘eser’ çıkmış. Neden ‘gazeteci’ sözcüğünü tırnak içine alıyorum? Çünkü, herhangi bir özel vurguyu gereksinmeyecek netlikte ortada duran bu arkadaşımız, ancak ve sadece bir tırnak işaretiyle ayrışabilir benzerlerinden...
Benzerlerine karşı böyle bir üstünlüğü de olsun artık...
Neyse... Aydın Doğan, artık ne yaptıysa, bu ‘tırnak içi gazetecisi’nin rol aldığı darbeyi önlemiş. Darbeyi önleyen iki önemli kişiden biriymiş üstelik... Diğer ‘önemli kişi’yi biliyorsunuz: Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök...
Hilmi Özkök’ün bu işe sıcak bakmadığını, hatta zaman zaman ‘önleyici’ bir rol ifa ettiğini Özden Örnek’in günlüklerinden biliyoruz. Bunu, Balbay da teyid ediyor...
Balbay’ın ‘geveze’ günlüğünden anlıyoruz ki, darbecilerin biricik kabusu, bütün darbe teşebbüslerinin karşısında set olan ve onları adım adım izleten Özkök’müş... Sakın, bir diğer Özkök’le karıştırmayın. Bütün dünya da bilir ki, darbeci olması gereken ‘asker Özkök’ darbelere karşıdır...
Darbelere karşı olması gereken ‘sivil Özkök’ de bütün darbelere açıktır...
Peki Aydın Doğan nasıl bir rol ifa etmiş? Bunu bilmiyoruz. Patronuna ‘önleyici’ misyon atfeden şahıs, muhtemeldir ki, darbeci paşanın şikayet sadedinde söylediği bazı sözlerden yola çıkarak, (yani bu sözleri karine yoluyla çoğaltarak) böyle bir hükme varıyor. Hani, ilgili Paşa, Balbay’a ‘Bunlar yanımızda değil...
Medya gücü olmadan darbe yapmak çok zor’ diyordu ya... İsmi lazım gelmeyen şahıs, almış bu lafı, çemkirir bir üslupla, ‘Bir de patronumuza darbeci diyorlar. Gördünüz mü, darbeyi nasıl da önlemiş, askerler nasıl da güvenmiyormuş ona’ diye ünlüyor. E benim şebelek kardeşim, bir şeyi önlemek başka, o şeye sıcak bakmamak başka...
Darbe karşıtı olmak ise bambaşka... Patronun 2003-2004 darbe girişimlerine sıcak bakmıyordu, doğru...
Peki, bir önceki darbeye sıcak bakan kimdi? Malum sürecin ‘Topyekün savaş’, ‘İşi bu defa silahsız kuvvetler halletsin’, ‘Paşa Başkan’ı hizaya soktu’ manşetleri kimin gazetesinde çıktı? Bir yabancı muhabire, ‘1997 yılında ordunun baskısı sonucu istifaya zorlanan hükümete karşı benim medya organlarım savaş verdi...’ diye açıklama yapan kimdi, hangimizin patronuydu? Patronun akıllı adammış...
Ben de olsam darbeye sıcak bakmazdım. Dört kat büyümüşüm, medyada tekel olmuşum, ilk kez şirketlerimi kára geçirmişim, ne diye uğraşacağım tankla, postalla, ‘halaskaran’ kaprisiyle... Muhterem Süleyman Demirel’in de buyurduğu gibi, ‘dün dündür, bugün bugündür...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder