9 Temmuz 2013 Salı

Devrimden darbeye diplomasi skandalları / Emre USLU


Mısır’da yapılan alçak askerî darbe katliama dönüşmeye başladı. Bir ordunun kendi halkına karşı nasıl alçaldığını görmek isteyenler Mısır’a baksın yeter. Mısır’daki alçak darbeyi ilk gün kınamıştım bugün katliamlarını da lanetliyorum. Batı’nın ikiyüzlü tutumu ayrıca lanetlenesi bir durumdur.

Bu gerçeğin altını çizdikten sonra iğneyi kendimize batırma zamanı geldi. Türkiye Mısır’da akıllı bir diplomasi yürütebilseydi darbeyi önleyebilirdi. Ancak Türkiye’nin Mısır’da darbe olabileceğine ilişkin en küçük bir fikri bile yoktu. Mısır Büyükelçiliğimiz bırakın darbe olacağını, tam tersine, darbe olmayacak diye raporlar yazdı.
Maalesef tüm dünyada olduğu gibi Mısır’da da diplomatlarımız hem dil bilmiyor hem de o toplumdan kopuk yaşayan insanlar. Bu nedenle Kahire Büyükelçiliğimiz son darbeyi de ondan önceki devrimi de Ankara’ya yanlış rapor etti.

Devrimden darbeye geçen süreçte Kahire Büyükelçiliği’nin neler yaptığını anlatayım: Mısır’da Hüsnü Mübarek’e yönelik protestolar arttığında Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği’nden Ankara’ya geçilen kriptolarda Mübarek’in devrilmeyeceği, bu nedenle Türkiye’nin Mübarek’e destek vermesi gerektiği vurgulanıyordu.
Diplomatik kaynaklardan edindiğim bilgilere göre Hüsnü Mübarek devrilmeden üç gün önce Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı Ankara’ya mesaj yazıp Mübarek’in devrilmeyeceği, bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın Kahire’ye gelip Mübarek’e destek konuşması yapması gerektiğini bildirdi. Hatta Mübarek’in gitmeyeceği konusunda o kadar emindi ki elçilik personeline Başbakan’ın kalacağı oteli ayarlamaları konusunda talimat bile verdi. Elçilik personeli Kahire’deki Four Season otelinde Başbakan Erdoğan’ın kalacağı yerin ayarlanması konusunda çalışmalar yaptı. Tüm bu öngörüsüzlüğün kriptoları Dışişleri Bakanlığı’nın arşivinde mevcut.

Türk dışişlerinin Mısır’daki korkunç yanlışı bununla da bitmedi. Kahire Büyükelçiliği Mübarek’in devrilmeyeceği hesabıyla pozisyon belirlediğinden Tahir’de devrimin öncüleri ile ilişki kurmamayı tercih etti. Hatta Tahrir’de devrim yapan gençleri haber yapan Türk gazetecilerini de Mısır yönetimiyle aramızı bozuyorsunuz diye konutunda ve elçilikte defalarca fırçaladı. Bu olaylara Kahire’deki hemen tüm gazeteciler şahittir. Olayların bir kısmı Ahmet Davutoğlu’na da aktarılmış durumda.

Büyükelçiliğin diplomatik skandalları burnunla da bitmiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Şubat 2012’de Kahire’ye yaptığı ziyarette Tahrir’de devrim yapan gençlerin önderleri ile de görüşeceğini belirtmişti. Diplomatik kaynaklardan öğrendiğime göre Kahire Büyükelçiliği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü “Tahrir’de devrim yapan gençler” diyerek bir grup gençle görüştürdü. Gül ile görüştürülen gençlerden hiç biri Tahrir Meydanı’nda devrimi örgütleyen öncü gençlerden değildi.
Konuştuğum kaynaklar Gül’ün Tahrir Gençleri ile görüşme talebinin ardından elçiliğin geçleri oradan buradan toplayıp Abdullah Gül ile görüştürüldüğünü belirtiyor. Bir kaynağım Sayın Gül ile görüştürülenler arasında Tahrir Gençliği olarak görülebilecek İhvan’dan bir kişi vardı o da zaten küstü ayrıldı ifadesini kullandı. Örneğin o dönem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Kahire’ye giden gazeteciler Gül ile görüşen “Tahrir Gençliği”nden Rim Eşref adlı bir öğrencinin adını veriyor. Oysa hiçbir uluslararası medya organında Rim Eşref (Reem Ashraf)’ın Tahrir devriminin öncüsü olarak söz edilmiyor. Hatta ismi bile anılmıyor.

Bu konuyu Çankaya Köşkü’ndeki bir kaynağım böyle bir durumdan haberdar olmadıklarını belirtti ve “elçilik böyle bir şey yapmışsa çok büyük sorundur” ifadesini kullandı. Bu yazıyı yazmadan bir hafta kadar önce Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’ya e-mail aracılığıyla “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Tahrir’in Devrim Öncü Gençleri diyerek oradan buradan topladığınız gençlerle görüştürdüğünüz doğru mu” diye sordum soruma yanıt alamadım. Ayrıca bu yazıyı yazdığım gün (pazartesi) Twitter üzerinden özel mesaj aracılığıyla sorumu yineledim kendisinden yine cevap alamadım.

Bu yazıya kaynaklık eden birden çok diplomasi ve gazeteci çevresinden kaynağımla defalarca konuşup durumun aynen yukarıda anlatıldığı gibi olduğunu defaten teyit ettirdim. Ben kaynaklarıma oldukça güveniyorum. Dışişleri ve Köşk bir araştırma yaptırırsa yukarıda yazdığım skandal düzeyindeki olayların hepsinin aynısıyla vaki olduğunu teyit edecektir.

Mısır’daki son darbe sürecinde de maalesef benzer öngörüsüzlüklerle Türkiye’nin darbeye müdahale etmesi önlendi. Hürriyet’ten diplomasi muhabiri Uğur Ergan’ın yazdığına göre tıpkı ilk devrimde olduğu gibi Mısır darbesinde de Türk Elçiliği kelimenin tam anlamıyla çuvalladı. Hürriyet’in haberine göre “Türkiye’nin Kahire Büyükelçiliği’nin Mısır’daki olaylarla ilgili hazırladığı raporda, ordunun Mursi’ye ültimatom vermesine rağmen darbe yapmayacağı yorumuna yer verildi.” (Hürriyet, 3 Temmuz 2013). İronik bir şekilde Hürriyet’te Kahire Büyükelçiliği’nin raporu yayımlandığı gün Mısır ordusu darbe yaptı.

Ankara’daki diplomasi çevrelerinden edindiğim bilgilere göre Kahire’den Ankara’ya son bir ay içinde geçilen hiçbir raporda Mısır Ordusu’nun darbe yapabileceğine ilişkin hiçbir ifade yok. Raporlarda Mısır’da durumların sıkıntılı olduğu belirtiliyor ama darbe olasılığından kesinlikle söz edilmiyor.
Darbe’den sonra Kahire’den geçilen kriptolarda ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Mısır’da geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur’u, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in ise Abdülfettah el Sisi’yi arayıp yeni yönetimle ilişkileri kurması gerektiği vurgulanıyor.
AK Parti hükümeti son derece doğru bir tutumla Mısır’daki darbecilere karşı tutum belirlerken bu hükümetin bir büyükelçisinin yazdığı raporlar ve yaptığı faaliyetler de bu.

Bu beceriksizlik, öngörüsüzlük ve çelişkilerle Türkiye bırakın Ortadoğu’da lider olmayı kendi dengesini koruyabiliyorsa mucize...