Malatya’daki
Zirve Yayınevi davası kapsamında ifade veren tutuksuz sanıklardan İlker
Çınar, Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi’ni (TUSHAD) vicdan
muhasebesi sonucu deşifre ettiğini söyledi.
Bu
dairenin halen aktif olduğunu belirterek “Azınlıklara ve Hıristiyanlara
yönelik gerçekleştirilen menfur olayların arkasında bu yapı vardır ve
asla devlet değildir. TUSHAD, Ergenekon’un silahlı kanadıdır.” dedi.
2008 yılında Bülent Arınç’a yönelik eylemden sonra Ergenekon’un sivil
yapılanmasına dağılma yönünde emir verildiğini anlattı. Ancak bunun
yanıltma amaçlı olduğunu dile getirdi.
Malatya’da 18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi’nde Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in öldürülmesiyle ilgili davada, tutuksuz sanık olarak yargılanan İlker Çınar, davanın görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe ile başvurarak ifade vermek istediğini bildirdi. Talebin kabul edilmesi üzerine dün mahkemeye çıkan Çınar, önemli iddialarda bulundu. Eski İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Öz’e 24 Aralık ve 28 Aralık 2010 ile 14 Mart 2011 tarihlerinde gizli tanık olarak ‘Deniz Uygar’ adıyla ifade verdiğini anlatan Çınar, bu beyanları sonrası Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi’nin (TUSHAD) deşifre olduğunu, suç duyurusunda bulunduğu kişilerin tutuklanarak cezaevine konulduğunu söyledi.
TUSHAD’ın devlet kurumları içine yerleşmiş gizli bir yapı olduğuna işaret eden Çınar, şöyle devam etti: “Azınlıklara ve Hıristiyanlara yönelik gerçekleştirilen bütün menfur olayların arkasında bu yapı vardır ve asla devlet değildir. TUSHAD, Ergenekon’un silahlı kanadıdır. Bu dairenin koordinatörlüğünde görev yapan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın sivil kolu olan Beyaz Kuvvetler’in çalışanları ile JİTEM arasında bilgilendirme ve dayanışmanın oluşturulması yine TUSHAD Koordinasyon Başkanlığı tarafından sağlanmaktaydı. 1993 sonlarında Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulan TUSHAD’a bağlı olarak Beyaz Kuvvetler Komutanlığı’na katıldım. Bir süre misyonerlik konusunda eğitim aldım. Eğitmenim Levent Ersöz’dü. Talimatları da bu kişiden aldım. Misyonerler arasına karışarak homojenize oldum. Ben Müslüman’ım. Hıristiyanlığı bilerek, isteyerek inceleyip ikna olarak seçmiş değilim. Elde ettiğim tüm istihbarî bilgileri yanıma gelen kuryeler aracılığıyla TUSHAD’a gönderirdim.”
2006’da Albay Mehmet Ülger ile birlikte bir çalışma yapacağı konusunda talimat geldiğini vurgulayan Çınar, Ülger ve Ruhi Abat’la yaptıkları bir görüşmeyi aktardı. Burada, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in ‘bazı illerde ses getirecek eylemlerin olacağına’ ilişkin sözlerinin kendisine hatırlatıldığını belirtirken ardından Ülger ve Abat’ın imalı bir şekilde güldüğünü söyledi. Çınar, “Zirve Yayınevi cinayetlerinden sonra bunun ne anlama geldiğini kendi ağızlarından duyacak ve öğrenecektim. Toplantıda Ruhi Abat çantasından Zirve Yayınevi ile Kayra Yayıncılık şirketine ait broşürler, belgeler ve resimler çıkartarak bana gösterdi. Bu resimler arasında ‘Emre Günaydın’ isimli bir kişi de vardı.” dedi.
İlker Çınar, 2008’de Bülent Arınç’la ilgili eylem planından sonra TUSHAD tarafından sivil yapılanmaya dağılma yönünde emir ve yazılar geldiğini de söyledi. Ancak bunun bir manipülasyon ve aldatmaca olduğunun altını çizdi: “Bu yapı dağılmamıştır, halen aktiftir.”
‘Vur dedik öldürmüşler’
Bir çalıştayda Zirve Yayınevi’ne yönelik olarak bir korkutma eyleminin konuşulduğunu belirten Çınar, Mehmet Ülger’in kendisine, “Yukarıdan gelen bir talimat var, sansasyonel bir eylem yapılacak dediğini aktardı. Emre Günaydın’a eylem için gerekli talimatların verildiğinin söylendiğini dile getirirken, “Ben bu eylemde cinayetin amaçlandığını anlasaydım, bu olayın engellenmesi yönünde her türlü adımı atardım.” dedi.
Örgütün siyasi iktidarı devirmek için kaotik bir ortam oluşturmayı amaçladığını da dile getiren Çınar, Ruhi Abat’ın kendisini cinayet gecesi aradığını söyledi. Aralarında geçen konuşmayı ise şöyle nakletti: “Ben sinirli ve üzgündüm, yapılan iş düpedüz planlı bir çalışmaydı. Telefonda verdiğim tepki üzerine Ruhi Abat bana tehditvari konuştu. “Bak güzel kardeşim, kafanın bir köşesine şunu yaz, bu işten artık dönüş yok. Korkutma amaçlı yapmasını istediğimiz bir olayı; ‘şerefsizlere vurun’ dedik öldürmüşler.” Sen de bize yardım edeceksin.” dedi.”
Malatya’da 18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi’nde Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in öldürülmesiyle ilgili davada, tutuksuz sanık olarak yargılanan İlker Çınar, davanın görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe ile başvurarak ifade vermek istediğini bildirdi. Talebin kabul edilmesi üzerine dün mahkemeye çıkan Çınar, önemli iddialarda bulundu. Eski İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Öz’e 24 Aralık ve 28 Aralık 2010 ile 14 Mart 2011 tarihlerinde gizli tanık olarak ‘Deniz Uygar’ adıyla ifade verdiğini anlatan Çınar, bu beyanları sonrası Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi’nin (TUSHAD) deşifre olduğunu, suç duyurusunda bulunduğu kişilerin tutuklanarak cezaevine konulduğunu söyledi.
TUSHAD’ın devlet kurumları içine yerleşmiş gizli bir yapı olduğuna işaret eden Çınar, şöyle devam etti: “Azınlıklara ve Hıristiyanlara yönelik gerçekleştirilen bütün menfur olayların arkasında bu yapı vardır ve asla devlet değildir. TUSHAD, Ergenekon’un silahlı kanadıdır. Bu dairenin koordinatörlüğünde görev yapan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın sivil kolu olan Beyaz Kuvvetler’in çalışanları ile JİTEM arasında bilgilendirme ve dayanışmanın oluşturulması yine TUSHAD Koordinasyon Başkanlığı tarafından sağlanmaktaydı. 1993 sonlarında Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulan TUSHAD’a bağlı olarak Beyaz Kuvvetler Komutanlığı’na katıldım. Bir süre misyonerlik konusunda eğitim aldım. Eğitmenim Levent Ersöz’dü. Talimatları da bu kişiden aldım. Misyonerler arasına karışarak homojenize oldum. Ben Müslüman’ım. Hıristiyanlığı bilerek, isteyerek inceleyip ikna olarak seçmiş değilim. Elde ettiğim tüm istihbarî bilgileri yanıma gelen kuryeler aracılığıyla TUSHAD’a gönderirdim.”
2006’da Albay Mehmet Ülger ile birlikte bir çalışma yapacağı konusunda talimat geldiğini vurgulayan Çınar, Ülger ve Ruhi Abat’la yaptıkları bir görüşmeyi aktardı. Burada, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in ‘bazı illerde ses getirecek eylemlerin olacağına’ ilişkin sözlerinin kendisine hatırlatıldığını belirtirken ardından Ülger ve Abat’ın imalı bir şekilde güldüğünü söyledi. Çınar, “Zirve Yayınevi cinayetlerinden sonra bunun ne anlama geldiğini kendi ağızlarından duyacak ve öğrenecektim. Toplantıda Ruhi Abat çantasından Zirve Yayınevi ile Kayra Yayıncılık şirketine ait broşürler, belgeler ve resimler çıkartarak bana gösterdi. Bu resimler arasında ‘Emre Günaydın’ isimli bir kişi de vardı.” dedi.
İlker Çınar, 2008’de Bülent Arınç’la ilgili eylem planından sonra TUSHAD tarafından sivil yapılanmaya dağılma yönünde emir ve yazılar geldiğini de söyledi. Ancak bunun bir manipülasyon ve aldatmaca olduğunun altını çizdi: “Bu yapı dağılmamıştır, halen aktiftir.”
‘Vur dedik öldürmüşler’
Bir çalıştayda Zirve Yayınevi’ne yönelik olarak bir korkutma eyleminin konuşulduğunu belirten Çınar, Mehmet Ülger’in kendisine, “Yukarıdan gelen bir talimat var, sansasyonel bir eylem yapılacak dediğini aktardı. Emre Günaydın’a eylem için gerekli talimatların verildiğinin söylendiğini dile getirirken, “Ben bu eylemde cinayetin amaçlandığını anlasaydım, bu olayın engellenmesi yönünde her türlü adımı atardım.” dedi.
Örgütün siyasi iktidarı devirmek için kaotik bir ortam oluşturmayı amaçladığını da dile getiren Çınar, Ruhi Abat’ın kendisini cinayet gecesi aradığını söyledi. Aralarında geçen konuşmayı ise şöyle nakletti: “Ben sinirli ve üzgündüm, yapılan iş düpedüz planlı bir çalışmaydı. Telefonda verdiğim tepki üzerine Ruhi Abat bana tehditvari konuştu. “Bak güzel kardeşim, kafanın bir köşesine şunu yaz, bu işten artık dönüş yok. Korkutma amaçlı yapmasını istediğimiz bir olayı; ‘şerefsizlere vurun’ dedik öldürmüşler.” Sen de bize yardım edeceksin.” dedi.”
‘Albay Ülger gerçeği anlattı’
Cinayet sonrası 26 Nisan 2007’de Malatya’ya çağrıldığını belirten Çınar, eski jandarma alay binasına gittiklerini, cinayete tepki gösterdiğinde Ülger’in tehditkar sözler söyleyerek gerçeği anlattığını öne sürdü. Çınar şöyle konuştu: “Mehmet Ülger toplantı esnasında, ‘Zirve’nin, Hrant’ın, Santoro’nun bir operasyon olduğunu, yapılan bu sahte istihbarat belgeleriyle Zirve olayının AKP ve Gülen cemaatine yıkılacağını, zaten Hrant’ın da Ramazan Akyürek’e yıkılacağını, eğer yıkılmazsa gerekenin kendisine yapılacağını” söyledi. Ayrıca bir ara Mehmet Ülger, Emre Günaydın’ın bulunduğu hastaneye gitti ve geldi. Geldiğinde Haydar Yeşil’e ve Ruhi Abat’a ‘kamera kayıtlarının silindiğinden ve verdikleri bir sim kartının değiştirildiğinden’ bahsetti.”
Cinayet sonrası 26 Nisan 2007’de Malatya’ya çağrıldığını belirten Çınar, eski jandarma alay binasına gittiklerini, cinayete tepki gösterdiğinde Ülger’in tehditkar sözler söyleyerek gerçeği anlattığını öne sürdü. Çınar şöyle konuştu: “Mehmet Ülger toplantı esnasında, ‘Zirve’nin, Hrant’ın, Santoro’nun bir operasyon olduğunu, yapılan bu sahte istihbarat belgeleriyle Zirve olayının AKP ve Gülen cemaatine yıkılacağını, zaten Hrant’ın da Ramazan Akyürek’e yıkılacağını, eğer yıkılmazsa gerekenin kendisine yapılacağını” söyledi. Ayrıca bir ara Mehmet Ülger, Emre Günaydın’ın bulunduğu hastaneye gitti ve geldi. Geldiğinde Haydar Yeşil’e ve Ruhi Abat’a ‘kamera kayıtlarının silindiğinden ve verdikleri bir sim kartının değiştirildiğinden’ bahsetti.”