Kafes Eylem Planı davasıyla ilgili soruşturma devam ederken, emri veren Komutan, nedense soruşturma dışında tutuluyor ve bir nevi kurtarılıyor.
Koç
Müzesi’ne hediye edilen Uluç Ali Reis Denizaltısı’nda TNT kalıpları ve
patlayıcıları bulunmuş, ortaya çıkan 'Kafes Eylem Planı'nda bombanın
çocukların ziyareti sırasında kullanılacağı iddia edilmişti.
Taraf'tan Mehmet Baransu, bombaların Emniyet'e haber verilmeden imha edilmesiyle ilgili olarak eleştirdiği dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü'nün eşinin ve kızının, patlayıcıları imha emrini verenin dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç olduğunu iddia ettikleri bilgisini vermişti.
Baransu, emri verenin Öğütçü değil, Ataç olduğu iddiasının doğru olduğunu kanıtlayan yeni belge ve bilgilere ulaştığını ifade etti. İşte Baransu'nun tespitleri:
Koç Müzesi’ne hediye edilen Uluç Ali Reis Denizaltısı’nda 2008 yılında bulunan TNT kalıpları ve patlayıcıları sanırım hepimiz hatırlıyoruz. Denizaltının bakımından sorumlu emekli bir astsubay tarafından 14 Kasım 2008’de bulunmuştu patlayıcılar.
Konu önce müze müdürüne, ardından da dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü’ye haber verilmişti. Buradan alınan patlayıcılar incelenmek üzere Beykoz SAS Grup Komutanlığı’na götürülmüş, incelemenin ardından da tutanakla imha edilmişti.
Yaşanan bu olayı 10 Mayıs 2009 tarihinde Taraf’ta “Ya patlasaydı?” manşetiyle ilk kez okurlara duyurmuş, patlayıcıların fotoğraflarını, imha tutanağını yayımlamıştım. Ve askerî yetkililere şu soruyu sormuştum;
“Patlayıcılardan İstanbul Emniyet Müdürlüğü niçin haberdar edilmedi?”
Daha sonra yaşanan süreci de hatırlıyorsunuz. 9 Temmuz 2009 tarihinde Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Koç Müzesi’nde keşif çalışması yapmış, patlayıcıların denizaltında unutulduğu yönündeki askerî yetkililerin açıklamalarına inanmadığını belirten şu cümleleri saf etmişti: “Patlayıcılar kolaylıkla bulunamayacak bir yere saklanmış. Günlük yaşım koşullarında unutulması mümkün değil. Basit bir işlem ile kullanıma hazır hâle getirilebilir.”
Öz’ün bu açıklamalarının ardından Kafes Eylem Planı kamuoyuna yansımış, planın “Notlar” kısmında bombanın çocukların ziyareti sırasında kullanılacağı iddia edilmişti. Ardından da soruşturma başlatılmış, bir grup asker tutuklanmıştı.
2009 yılında kamuoyuna yansıttığım bu olayı tekrar ele almamın iki önemli nedeni var. Hatırlarsanız, Poyrazköy, Amirallere Suikast ve Kafes Eylem Planı davaları birleştirilmişti. Davanın Çağlayan Adliyesi’nde görülmesine bugün devam edilecek. Bu nedenle olay güncel. İkinci neden ise konuyla ilgiyi yeni bilgi ve belgelere ulaşmam. Özellikle Koç Müzesi’nde bulunan patlayıcıların imha edilmesi emrini kimin verdiğiyle ilgili.
Patlayıcılarla ilgili konuyu kamuoyuna duyuran ilk isim olarak, ilk günlerde dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü ve yetkilileri eleştirmiş, bombalardan Emniyet’in neden haberdar edilmediğini sormuştum. O günlerde bu sorum cevapsız kalmış, davaların görüldüğü mahkemede denizaltının askeriyenin envanterinde bulunmasından dolayı bilginin sadece askerî makamlara iletildiği açıklanmıştı.
Bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra da Öğütçü’nün eşi ve kızıyla kendi evinde buluşmuş ve saatlerce konuşmuştuk. Bu ziyaretimin ayrıntılarını da Taraf’ta sizlerle paylaşmıştım. İşte o ziyarette, Öğütçü’nün eşi ve kızı “patlayıcıları imha emrini babam vermedi, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç verdi. Araştırırsanız konuyla ilgili belgeyi bulursunuz. Patlayıcılarla ilgili askerî savcılığa suç duyurusunda bulunan kişi de eşim/babam. Ama bugün kendisi suçlanıyor” demişlerdi.
Bir yıl önce aldığım bu bilgilerin doğru olduğunu kanıtlayan yeni belge ve bilgilere ulaştım. Ailenin de dediği gibi patlayıcıların imha edilmesi emrini veren kişi Öğütçü değil, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç. Emri kendisi vermesine rağmen, bugün kendisi yerine Ahmet Feyyaz Öğütçü, bombaların imhasıyla ilgili suçlanıyor. Araştırmam sonucunda Öğütçü’nün mahkeme heyetine imha emrini kimin verdiği yönündeki belgeyi sunduğunu da öğrendim.
Patlayıcıların bulunmasının ardından Öğütçü olayla ilgili Askerî Savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Savcılık da 2 Kasım 2009’da 2009/590 Esas, 2009/90 Karar numarasıyla olayda İstanbul ekibinin sorumlu olmadığını, “Deniz Kuvvetleri’nin bilgisi dâhilinde patlayıcıların patlatıldığını” belirtip, “kovuşturmaya gerek yok” diyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın patlayıcıların imha edilmesi emrini verdiği mesajın belgesini de yayımlıyorum. Bu belgeyi yayımlamamın nedenine gelince.
Yukarıda da belirttiğim gibi konuyla ilgili Emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, savcılık ve mahkeme tarafından suçlanırken, aslında emri verenin kendisi değil, sadece uygulayanı olduğu görünüyor. Kendisi bugün haksız yere bu konuyla ilgili suçlanırken, emri veren dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç her nedense soruşturma dışında tutuluyor ve bir nevi kurtarılıyor.
Bu konuya ve ayrıntılarına devam edeceğim. Özellikle bugüne kadar şehir efsanesine dönen Poyrazköy’den alınıp denize alılan mermiler ve bir gemiye yüklenip denize atılan patlayıcıların efsane değil, gerçek olduğunu, askerî belgelerle sizlerle paylaşacağım.
Yazımı bitirirken şu notu da düşeyim. Mahkemeler “Poyrazköy, Amirallere Suikast ve Kafes Eylem Planı” davalarını birleştirmesine rağmen, bu davaların her birinin ayrı ayrı görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede yargılamalar hızlanacak ve mağdur olduğunu düşünen sanıkların bir kısmının da bu mağduriyetleri ortadan kalkacaktır.
Taraf'tan Mehmet Baransu, bombaların Emniyet'e haber verilmeden imha edilmesiyle ilgili olarak eleştirdiği dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü'nün eşinin ve kızının, patlayıcıları imha emrini verenin dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç olduğunu iddia ettikleri bilgisini vermişti.
Baransu, emri verenin Öğütçü değil, Ataç olduğu iddiasının doğru olduğunu kanıtlayan yeni belge ve bilgilere ulaştığını ifade etti. İşte Baransu'nun tespitleri:
Koç Müzesi’ne hediye edilen Uluç Ali Reis Denizaltısı’nda 2008 yılında bulunan TNT kalıpları ve patlayıcıları sanırım hepimiz hatırlıyoruz. Denizaltının bakımından sorumlu emekli bir astsubay tarafından 14 Kasım 2008’de bulunmuştu patlayıcılar.
Konu önce müze müdürüne, ardından da dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü’ye haber verilmişti. Buradan alınan patlayıcılar incelenmek üzere Beykoz SAS Grup Komutanlığı’na götürülmüş, incelemenin ardından da tutanakla imha edilmişti.
Yaşanan bu olayı 10 Mayıs 2009 tarihinde Taraf’ta “Ya patlasaydı?” manşetiyle ilk kez okurlara duyurmuş, patlayıcıların fotoğraflarını, imha tutanağını yayımlamıştım. Ve askerî yetkililere şu soruyu sormuştum;
“Patlayıcılardan İstanbul Emniyet Müdürlüğü niçin haberdar edilmedi?”
Daha sonra yaşanan süreci de hatırlıyorsunuz. 9 Temmuz 2009 tarihinde Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Koç Müzesi’nde keşif çalışması yapmış, patlayıcıların denizaltında unutulduğu yönündeki askerî yetkililerin açıklamalarına inanmadığını belirten şu cümleleri saf etmişti: “Patlayıcılar kolaylıkla bulunamayacak bir yere saklanmış. Günlük yaşım koşullarında unutulması mümkün değil. Basit bir işlem ile kullanıma hazır hâle getirilebilir.”
Öz’ün bu açıklamalarının ardından Kafes Eylem Planı kamuoyuna yansımış, planın “Notlar” kısmında bombanın çocukların ziyareti sırasında kullanılacağı iddia edilmişti. Ardından da soruşturma başlatılmış, bir grup asker tutuklanmıştı.
2009 yılında kamuoyuna yansıttığım bu olayı tekrar ele almamın iki önemli nedeni var. Hatırlarsanız, Poyrazköy, Amirallere Suikast ve Kafes Eylem Planı davaları birleştirilmişti. Davanın Çağlayan Adliyesi’nde görülmesine bugün devam edilecek. Bu nedenle olay güncel. İkinci neden ise konuyla ilgiyi yeni bilgi ve belgelere ulaşmam. Özellikle Koç Müzesi’nde bulunan patlayıcıların imha edilmesi emrini kimin verdiğiyle ilgili.
Patlayıcılarla ilgili konuyu kamuoyuna duyuran ilk isim olarak, ilk günlerde dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü ve yetkilileri eleştirmiş, bombalardan Emniyet’in neden haberdar edilmediğini sormuştum. O günlerde bu sorum cevapsız kalmış, davaların görüldüğü mahkemede denizaltının askeriyenin envanterinde bulunmasından dolayı bilginin sadece askerî makamlara iletildiği açıklanmıştı.
Bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra da Öğütçü’nün eşi ve kızıyla kendi evinde buluşmuş ve saatlerce konuşmuştuk. Bu ziyaretimin ayrıntılarını da Taraf’ta sizlerle paylaşmıştım. İşte o ziyarette, Öğütçü’nün eşi ve kızı “patlayıcıları imha emrini babam vermedi, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç verdi. Araştırırsanız konuyla ilgili belgeyi bulursunuz. Patlayıcılarla ilgili askerî savcılığa suç duyurusunda bulunan kişi de eşim/babam. Ama bugün kendisi suçlanıyor” demişlerdi.
Bir yıl önce aldığım bu bilgilerin doğru olduğunu kanıtlayan yeni belge ve bilgilere ulaştım. Ailenin de dediği gibi patlayıcıların imha edilmesi emrini veren kişi Öğütçü değil, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç. Emri kendisi vermesine rağmen, bugün kendisi yerine Ahmet Feyyaz Öğütçü, bombaların imhasıyla ilgili suçlanıyor. Araştırmam sonucunda Öğütçü’nün mahkeme heyetine imha emrini kimin verdiği yönündeki belgeyi sunduğunu da öğrendim.
Patlayıcıların bulunmasının ardından Öğütçü olayla ilgili Askerî Savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Savcılık da 2 Kasım 2009’da 2009/590 Esas, 2009/90 Karar numarasıyla olayda İstanbul ekibinin sorumlu olmadığını, “Deniz Kuvvetleri’nin bilgisi dâhilinde patlayıcıların patlatıldığını” belirtip, “kovuşturmaya gerek yok” diyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın patlayıcıların imha edilmesi emrini verdiği mesajın belgesini de yayımlıyorum. Bu belgeyi yayımlamamın nedenine gelince.
Yukarıda da belirttiğim gibi konuyla ilgili Emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, savcılık ve mahkeme tarafından suçlanırken, aslında emri verenin kendisi değil, sadece uygulayanı olduğu görünüyor. Kendisi bugün haksız yere bu konuyla ilgili suçlanırken, emri veren dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç her nedense soruşturma dışında tutuluyor ve bir nevi kurtarılıyor.
Bu konuya ve ayrıntılarına devam edeceğim. Özellikle bugüne kadar şehir efsanesine dönen Poyrazköy’den alınıp denize alılan mermiler ve bir gemiye yüklenip denize atılan patlayıcıların efsane değil, gerçek olduğunu, askerî belgelerle sizlerle paylaşacağım.
Yazımı bitirirken şu notu da düşeyim. Mahkemeler “Poyrazköy, Amirallere Suikast ve Kafes Eylem Planı” davalarını birleştirmesine rağmen, bu davaların her birinin ayrı ayrı görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede yargılamalar hızlanacak ve mağdur olduğunu düşünen sanıkların bir kısmının da bu mağduriyetleri ortadan kalkacaktır.