Gazetci
Fatih Altaylı, 28 Şubat sürecine ilişkin Meclis Komisyonu'na konuştu.
MGK'ya dikkat çeken Altaylı, 'şu anda irticadan korkmadığını' ifade
ederek Cübbeli Ahmet Hoca örneğini verdi.
AK Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş'ın
başkanlığında toplanan TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu,
gazeteci Fatih Altaylı'yı dinledi.
Milli Güvenlik Kurulu'nun, Türkiye'de demokrasinin sağlıklı
işleyişini engellediğini iddia eden Altaylı, ilginç açıklamalarda
bulundu.
Bunlardan biri de Cübbeli Ahmet Hoca'yla ilgiliydi. Altaylı, gelinen
noktada 'şu anda irticadan korkması' diye bir şeyin söz konusu
olmadığını ifade etti ve ekledi:
''İnsan bilmediği şeyden korkar. Cübbeli Ahmet şimdi benim neredeyse
arkadaşım oldu. 3-4 kere programa geldi. Cübbeli Ahmet'le ilgili benim
kafamda müthiş negatif bir şey vardı. Bir gün bana geldi, bir geldi
dünyanın en gırgır adamlarından bir tanesi. Süper mavra, her şeyi
anlatıyor. Ben Cübbeli Ahmet'i bilmezken ondan korkuyordum, şimdi adamın
içerde olmasına üzülüyorum.''
ALTAYLI'NIN AÇIKLAMALARI
— Gazetecilerin iktidara yakın olmasının ''iktidar borazanlığı''
olarak algılanmaması gerektiğini ifade eden Altaylı, iktidar partisinin
yönetimde olduğu için kendileri için kaynak teşkil ettiğini söyledi.
Altaylı, gazeteciler üzerine çok oyun oynandığını da söyledi.
— 28 Şubat sürecinde ''YÖK başkanı bilimin emrinde değil,
başkalarının emrinde'' şeklinde bir yazısının olduğunun hatırlatılarak,
bu yazıyı yazma gerekçesinin sorulması üzerine Altaylı, YÖK'le ilgili
yazılarının 28 Şubat sürecini kapsadığını anlattı.
— O dönemde YÖK'ün yapmakta olduğu uygulamaların Türkiye açısından
pek doğru sonuçlar vermeyeceğini düşündüğünü belirten Altaylı, ''YÖK
Başkanı Kemal Gürüz, bir takım baskılarla, baskıların nereden geldiğini
açıkçası bilmem mümkün değil ama bir bilim adamının normal şartlarda
yapmayacağını düşündüğüm bazı kararlara imza atmaya başladı'' dedi.
— Katsayı uygulamasını fazlasıyla eleştirdiğini anlatan Altaylı,
yazıları üzerine YÖK Başkanı'nın kendisine dava açtığını, tamamından da
beraat ettiğini söyledi.
— Susurluk olayı ile ilgili ''Sürekli aydınlık için bir dakika
karanlık eyleminin bir süre sonra şirazesinden çıktığını'' yazmasının
hatırlatılması üzerine de Altaylı, gazeteci olarak iktidarları eleştirme
görevleri olduğunu kaydetti.
— Susurluk kazası öncesi dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'a,
''devlet içindeki çetelerle'' ilgili bir program daveti olduğunu
söyleyen Altaylı, ''Sayın Ağar'ın bu programıma katılacağı hafta
Susurluk kazası oldu'' dedi.
— Bazı gazetecilerin olayın üzerine gitme kararı aldıklarını anlatan
Altaylı, ''Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemine destek
verilmesi gerektiğini'' söylediğini aktardı.
— Bir süre sonra bu eylemin Türkiye'de iktidar karşıtlarının ortak
eylemi haline geldiğini ifade eden Altaylı, ''Eylemin gerçek maksadı
ortadan kalktığını, zıvanadan çıktığını, bu nedenle de desteğini
çektiğini'' kaydetti.
"HİÇBİRİ YAYINLANMIYOR"
''O dönemde Şemdin Sakık'ın sözlerinin içerisinde sizin de isminizin
yer aldığı ifade ediliyor. Bu şekilde hedef gösterilmenizde askerlerin
herhangi bir etkisi oldu mu? Bir resepsiyonda Aytaç Yalman tarafından
size ve yayınlarınıza ilişkin bir telkin gerçekleşti mi? Veya herhangi
bir asker tarafından'' soruları üzerine de Altaylı, Gazi Orduevin'deki
30 Ağustos resepsiyonunda bir masada Yalman'la karşılaştığını anlattı.
Yalman'ın ''gazetecilerle ilgili bozuk bir tonda konuştuğunu''
aktaran Altaylı, ''Bana döndü dedi ki; 'Pek çok dosyalar yolluyoruz ama
hiç birisi yayımlanmıyor.' Ben de, 'kayda değer bulunmayan dosyalar
herhalde yayınlanmıyordur, orduyla ilgili de abuk subuk bir sürü şey
geliyor, onlar da yayınlanmıyor. Delili sağlam olsa yayınlanır' dedim.
Sinirlendi gitti daha fazla konuşmadık'' dedi.
ÇEVİK BİR'LE SOHBET
Fransa Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye'yi ziyaret ettiği gün
Genelkurmay'dan randevu istediğini ve gittiğini anlatan Altaylı, orada
Çevik Bir'le kısa bir sohbeti olduğunu belirtti.
Bir'e, ''böyle böyle şeyler söyleniyor, darbe yapacakmışsınız,
bırakın da Türk halkı kendi söküğünü dikmesini öğrensin'' dediğini ifade
eden Altaylı, Bir'in de ''nereden çıkarıyorsunuz'' dediğini söyledi.
O dönemde andıçlanan bir gazetecinin de kendisi olduğunu savunan
Altaylı, ''Aydın Doğan yapılan baskılara kulak asmadığı için benim
andıçlandığımı kimse bilmiyor'' dedi.
İsminin ''PKK'ya yardım eden gazeteciler'' adı altında bir başlıkta
yayımlandığını belirten Altaylı, bunun üzerine İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi savcıları tarafından davet edildiğini ve Şemdin Sakık'ın
ifadelerine de orada vakıf olduğunu söyledi. Altaylı, ifadelerde
Sakık'ın değil de sorguyu yapan kişinin kendisine suçlamalar
yönelttiğini gördüğünü anlattı.
27 NİSAN-28 ŞUBAT FARKI
27 Nisan muhtırası ile 28 Şubat arasındaki farkın sorulması üzerine
Altaylı, ''Siyasi iktidarın duruş farkı var. 28 Şubat biraz daha
sivildi. İçinde sivillerin de bulunduğu MGK tarafından yürütülen olaydı
ve sivil katkısı da vardı içerisinde. Diğeri ise doğrudan doğruya
Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanmış, başkanının bizzat 'bunu
ben yazdım' dediği yüzde 100 askeri bir şeydi'' değerlendirmesinde
bulundu.
Altaylı, bir soru üzerine, hiç bir şekilde bir asker tarafından
telkinle haber yaptırılma girişiminde bulunulmadığını, Dinç Bilgin ve
Aydın Doğan tarafından da böyle bir istekle karşılaşmadığını söyledi.
MC DONALDS VE DARBE
Altaylı, bir soru üzerine İslami bir çevrede büyümemesine karşın hiçbir zaman türban karşıtı olmadığını söyledi.
Türkiye'de bir darbe olacağına inanmadığını da anlatan Altaylı,
''McDonald's, açılan hiç bir ülkede darbe olmaz. Bu istatistiklerle
sabit'' değerlendirmesinde bulundu.